Genelkurmay Başkanı niçin 1. Ordudan?

Osmanlı’da padişaha en yakın ordu olan I. Ordu, önemini Cumhuriyet döneminde de sürdürüyor. Genelkurmay başkanlarının yolu neden mutlaka I. Ordu’dan geçer? Komutanları, neden önemli makamlara gelir?

Genelkurmay Başkanı niçin 1. Ordudan?
Genelkurmay Başkanı niçin 1. Ordudan?
GİRİŞ 05.11.2009 06:12 GÜNCELLEME 05.11.2009 06:12
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

Haşim Söylemez'in haberi

Türk Silahlı Kuvvetleri içinde I. Ordu’nun ayrı bir önemi var. Kuruluş süreci ve değişik dönemlerdeki başarısı bir yana, komuta kademesinin hem siyasi hem de askerî hayata yön vermesiyle ön plana çıkıyor. Osmanlı’da padişaha en yakın ordu olan I. Ordu, önemini Cumhuriyet döneminde de devam ettiriyor. Bu sebepledir ki buraya komutanlık eden her asker, askerî hiyerarşi içinde önemli makamlara yükseliyor. Genelkurmay Başkanlığı yapmış çok sayıda I. Ordu komutanı var.

I. Ordu Komutanlığı ve Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından kurum için hazırlanan ‘I. Ordu Komutanlığı Tarihçesi’ isimli albümde ordunun geçmişi, yaptığı işler ve orduya komutanlık eden kişilere dair geniş bilgilere yer veriliyor. Albümde, I. Ordu ile özdeşleşen Selimiye Kışlası hakkında da geniş bilgiler mevcut. Resim ve belgelerle hazırlanan albümün önsözlerinde, I. Ordu’daki görevini ağustosta Orgeneral Hasan Iğsız’a devreden Orgeneral Ergin Saygun ile Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç. Dr. Yusuf Sarınay’ın imzası bulunuyor. Çalışmada ATASE (Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı) ve Osmanlı arşivlerinden elde edilen belge ve fotoğraflara sıkça başvurulmuş.

Peki, Türk askerî yapılanmasında önemli bir yer tutan I. Ordu’nun tarihî seyri ne? 1830’lardan sonra Osmanlı, orduda yeni düzenlemelere gider. Askerî yapı, Hassa (padişahın özel askerî birliği), Dersaadet, Rumeli, Anadolu ve Arabistan Ordusu olmak üzere 5 ayrı kategoriye ayrılır. Ordudaki yenilenme hareketi, Tanzimat Fermanı ile devam eder. Mesela, askerlik süresi diye bir kavram getirilir ve bu süre 5 yıl ile sınırlı tutulur. 6 Eylül 1843’te çıkarılan bir karar ile Hassa Ordusu’nun görev alanı genişletilir. Bu ordunun resmen tanınması da aynı tarihe denk gelir. Görevi padişahı korumak olan birim, Sultan’a en yakın askerî yapılanmadır. Bu tarihten sonra önemli değişimler yaşansa da ordu giderek farklı bir kabuğa bürünür. 1909’a gelindiğinde Hassa Ordusu’nun adı I. Ordu olarak değiştirilir. Yani en baştaki birimdir. Zaten bunu resmî törenlerde de görmek mümkün. İstanbul’daki protokolde I. Ordu Komutanı askerî hiyerarşide birinci sırada yer alır. I. Ordu, savaş dönemlerinde zaman zaman değişime uğrayarak vazifesini sürdürür. Hatta Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nda cepheye gider. İstiklal Harbi’nde ise yerini iyice perçinleştirir.     

Albümde I. Ordu ile özdeşleşen Selimiye Kışlası’nın uzun hikâyesine de yer veriliyor. Selimiye Kışlası’nın inşasına Sultan III. Selim döneminde başlanır. Temeli 1800’de atılan kışlanın ilk yapısı 1801’de tamamlanır. Dönemine göre hayli büyük olan bu yapı dikkat çeker. Bazı Avrupalı seyyahlar İstanbul’la ilgili yazılarına bu yapıyı konu eder. Sultan Selim böyle bir kışla ile hem ordu hem de devletin bütün kademelerinde köklü değişiklikler yapmayı hedeflemektedir. Nitekim özellikle Sekban-ı Cedit döneminde binaya ideolojik anlamlar yüklenir, yenileşme hareketlerinin ve hatta siyasal iktidarın göstergesi olarak algılanır.

İdeolojik anlam yüklenmesi, binanın başına olmadık işler açacaktır. Kabakçı Mustafa ayaklanmasıyla Nizam-ı Cedid lağvedilir, ardından Selimiye Kışlası kapatılır (1807). Kışlanın han yapılması için ferman çıkarılıp kapı saçakları yıktırılır.  Osmanlı’da bab (kapı), Nizam-i Cedid’i temsil etmektedir. Kapının yıkılması, bu yapının da yıkıldığı anlamı taşımaktadır. 1809’da kışlanın arsası satılır. Ancak bu durum II. Mahmut döneminde tersine döner. Kışla alanı yeniden istimlak edilir. 1826’dan sonra kışla için yeni bir sayfa açılır. İnşa ve onarım işlemlerine başlanan kışla, 1829’da yeniden hizmete açılır.

Şimdi olduğu gibi o günlerde de halk arasında ‘Selimiye Kışlası’ olarak bilinen yer için resmî yazışmalarda ‘Üsküdar Kışlası’ tabiri kullanılır. Ancak 1829’dan sonraki yazışmalarda bu durum düzeltilir ve Semliye Kışlası tabiri kullanılmaya başlar. Söz konusu kışla, 1877-78 Rus Savaşı’ndan sonra yeniden örgütlenen Osmanlı Ordusu’nun I. Nizamiye Tümeni’nin ikametine tahsis edilir. Birinci Dünya Savaşı sırasında da Anadolu’dan gelen askerlerin ikamet ve dağıtım merkezi olarak kullanılır. Semliye Kışlası, 1964’ten itibaren de I. Ordu’nun yönetim merkezi olarak kullanılmaya başlar.

Bazı komutanlar sırlı cinayetlere kurban gitti

1843’te Hassa Müşirliği adı altında kurulan I. Ordu Komutanlığı’nda 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’na kadar 27, İstiklal Harbi’nden şu ana kadar da (Orgeneral Hasan Iğsız dâhil) 77 komutan görev yaptı. I. Ordu’nun tarihine baktığımızda, komuta kademesinde birçok ilginçlik bulunuyor. Mesela, Osmanlı döneminde (1843-1918 tarihleri arası) Müşir (Mareşal) Mehmet Rauf Paşa, görevde en uzun kalan (1881-1908 arasında 27 yıl) komutan. Bazı komutanlar ise iki, hatta üç kez görev yapmış. Sultan Abdülaziz’in 10 yaşında Müşir rütbesine ulaşan oğlu Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi, daha 14 yaşında Ahmet Esad Paşa himayesinde I. Ordu Komutanlığı görevinde bulunmuş. Hırvat asıllı Ömer Lütfi Paşa (asıl adı Michael Lattas), Avusturya Harp Okulu’ndan kaçıp Müslüman olduktan sonra ordu komutanlığına kadar yükselmiş. Diğer bir ayrıntı ise 1914-1915 tarihleri arasında iki Alman generalin I. Ordu Komutanlığı görevinde bulunması.

 Kurtuluş Savaşı dâhil Cumhuriyet döneminde ordu komutanlığı yapanlar arasında ilginç özellikte olanlar var. Bu dönemdeki ilk 16 komutan değişik rütbe ve makamlarda İstiklal Harbi’ne katıldı. Bu arada bazı komutanların hayatı sırlı cinayetlerle son buldu. 16 Haziran 1876’da Hüseyin Avni Paşa, 15 Haziran 1913’te Mahmut Şevket Paşa, 13 Ekim 1991’de de Orgeneral Adnan Ersöz suikast sonucu öldürüldü. Dev-Sol militanları tarafından şehit edilen Ersöz ile ilgili cinayetin izleri Ergenekon yapılanmasına kadar uzanıyor.

İnönü, Ali İhsan Paşa’yı ihbar etmiş

Albümde ilginç bir ayrıntı da yer alıyor. Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın 17 Ocak 1922’de Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne gönderdiği yazı dikkat çekici. Çünkü bu yazıda I. Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa ihbar edilmektedir. İsmet Paşa, İhsan Paşa’nın ordudan el çektirilmesi gerektiğini rapor eder. Rapora göre, İhsan Paşa bilerek ve kasten ambarlardaki iaşe sıkıntısını haber vermemiştir. Bu ihbardan sonra Ali İhsan Paşa görevinden alınıp Müdafaa-i Milliye Vekâleti emrine verilirken; İsmet Paşa’nın isteği doğrultusunda 5. Kolordu Kumandanı Fahreddin Paşa, I. Ordu Komutanlığı’na getirilir. 
 

 
 
 

YORUMLAR 3
  • Fatih Solmaz 14 yıl önce Şikayet Et
    Genel itibariylede sınıfı. Topçu veya tankçı oluyor.Aslan Beyinde dediği gibi 3 tarafı denizlerle çevrili bir yerde neden bir oramiral gelmemiş ilginç.Yada bir havacı general.Ama buna karar veren büyüklerimizin bir bildiği varki böyle buyurmuşlar.
    Cevapla
  • aslan aslan 14 yıl önce Şikayet Et
    bu bağnazlıktan kurtulmalı. genelkurmay başkanı kara kuvvetlerinden değilde mesela dnz kuvvetlerinden olsa kıyametmi kopar. veya jandarma genel k. veya hava kuvvetleri komutanı. neden olmasın. anayasayamı aykırı. laikliğemi. bir defa denemekle bişey olmaz. haydi hayırlısı.
    Cevapla
  • sırrı polat 14 yıl önce Şikayet Et
    ordu zorla gündeme. ordu siyasete,günlük hayata neden karışıyor neden hep gündemde diye veryansın eden yazarlar ve medya var ya , ordu olmazsa yazacak birşey bulamadıkları için kendileri habire ordu ile ilgili haber yapıp zorla ön plana çıkarıyorlar, şimdi bugün skandal bulamadılar ordu ile ilgili yukarıdaki haberi yayınlıyorlar bana ne ya , biraz da zamları yazın vatandaşın gündemi bu değil (AKP yandaşları hariç onlar bi şekilde ekonomilerini düzelttiler) geçim sıkıntısı ve zamlardır gündemimiz.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Beşiktaş'a Ernest Muci piyangosu! İngiliz devi dudak uçuklatan rakamla geliyor
Kamuda tasarruf paketinin detayları belli oldu