Arınç kapatma davasında noktayı koydu

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti aleyhine geçtiğimiz yıllarda açılan kapatma davasının temelinde yatan en önemli unsurun 'sivil anayasa yapma' girişimi olduğunu açıkladı.

Arınç kapatma davasında noktayı koydu
Arınç kapatma davasında noktayı koydu
GİRİŞ 19.11.2009 00:25 GÜNCELLEME 19.11.2009 00:25
Bu Habere 4 Yorum Yapılmış

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa'ya ilişkin uygulamada yaşadıkları zorlukları aşmak için ''Anayasa'yı değiştirelim'' dediklerinde karşılarına büyük engeller çıktığını belirterek, ''AK Parti için geçtiğimiz yıllarda açılan kapatma davasının temelinde yatan en önemli unsur yeni ve sivil bir anayasa yapma iddiamızdı'' dedi.

Arınç, Adıyaman Barosu'nun Demokrasi Günleri Etkinlikleri kapsamında düzenlediği ''Türkiye'de Demokratikleşme'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin yeni bir Anayasa'ya ihtiyacının olduğunu vurguladı.

Anayasa'ya ilişkin özellikle uygulamada zaman zaman ciddi sıkıntılar yaşadıklarını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''O zorlukları aşmak için Anayasa'yı değiştirelim dediğinizde de da karşınıza büyük engeller çıkıyor. Bu sözlerimden şu anlaşılmasın; yani bu Anayasa hiç mi değiştirilmedi. Hayır tam aksine Anayasa'nın 60'dan fazla maddesi bugüne kadar değiştirildi. 60'dan fazla madde üçte biri demek. Yani şu Anayasa'nın üçte ikisi eski hüküm taşıyor, üçte biri yeni hüküm taşıyor.  Daha 3-5 ay öncesine kadar, bir yıl öncesine kadar icap ettiği, yeri geldiği, zamanı olduğu için bazı maddelerde değişiklik yapıldı.''

-''KABUL GÖRMÜŞ AKREDİTE İKTİDARLAR''-

Arınç, kendi hükümetlerinden önceki hükümetlerin Anayasa değişikliği yapmak istediklerinde önlerinde engel olmadığını ifade ederek, ''Onların önünde engel yoktu. Bir takım Parlamento dışı kurumların da aleyhte çalışması, lekelemesi ya da milleti ayağa kaldırması yoktu. Çünkü onlar kabul görmüş akredite iktidarlardı, ama ne zaman bugünkü iktidar veya da buna benzer iktidarlar Türkiye'de oldu, o zaman anayasa değiştirmek çok zorlaştı'' dedi.

Anayasa'nın değiştirilen 60'dan fazla maddesinin hemen hemen 40 küsurunun ''AB istedi'' diye ya da ''AB sevdası'' ile değiştirildiğini, değişikliklerin iç taleple ilgili olmadığını ifade eden Arınç, şunları söyledi:

''Ama bugün mesela ben, 'Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısında, Anayasa Mahkemesinin yapısında bir değişiklik yapmak istiyorum' dediğim zaman, 'yeni, sivil, demokrat bir anayasayı birlikte yapalım' dediğimiz zaman Parlamento'da kendime arkadaş bulamıyorum. Şu ya da bu sebeplerle her parti kendine göre bir gerekçe bularak 'hayır biz bu işte yokuz' diyorlar. Kamplar ayrılmış durumda. İktidarın atacağı her adıma isterse iki kere iki dört olsun 'hayır biz bu işte yokuz' cevabı veriliyor.

Geçmişte oldu, ama son 2 yıldır anayasa değişikliklerinde büyük güçlükler yaşıyoruz. Hele hele 2007 seçimlerinden sonra 'yeni bir anayasaya ihtiyacımız var' dediğimiz zaman çok büyük bir dirençle karşılaşıyoruz. Hatta ve hatta AK Parti için geçtiğimiz yıllarda açılan kapatma davasının temelinde yatan en önemli unsur yeni ve sivil bir anayasa yapma iddiamızdı. Bu satırlarda görünmüyor olabilir, ama biz çok iyi biliyoruz ki satırlarda görünenler gazetelerde yayınlanmış haber niteliği bile taşımayan dedikodularsa da ama asıl sebep yeni, sivil ve demokrat bir anayasadan duyulan kuşku ve endişeydi.''

Anayasa değişikliğine ilişkin tüm sivil toplum kuruluşlarının raporlar hazırlayabileceğini, taleplerde bulunabileceğini ifade eden Arınç, ama anayasa değişikliğinin yapılacağı tek yerin Parlamento olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin yeni, sivil ve demokrat bir Anayasa'ya ihtiyacının olduğunu vurgulayan Bakan Arınç, şunları kaydetti:

''Çünkü biz 50 senedir darbeler ürünü olan anayasalarla yönetilmeye çalışılıyoruz. Yönetilebiliyor muyuz? Hayır. Bu vücuda artık bu dar geliyor. İkincisi Türkiye Avrupa Birliği sürecinde çok önemli noktaya geldi. Bizim Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz 1960 öncesidir, 1958 yılında başlar ve 40 yılı geçen bir serüvendir.

Birlik içindeki ülkelerin hiç biri bu kadar uzun süre yaşamamıştır, ama bu konuda AB haksız da sayılmaz, çünkü Türkiye konusunda hep endişeleri vardı. Türkiye'nin kendisi de AB noktasında üzerine düşeni yapmamıştır. 1980'li yıllarda Yunanistan'ın üyeliğe kabul edilmesi sırasında Türkiye'ye resmen üyelik teklif edilmiştir, ama o zamanki hükümetler bunu kabullenmemişler. Avrupa Birliğine giderken yapılması gereken pek çok ev ödevleri vardı, bunlar da yapılmamıştı.''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, devletin insandan üstün olamayacağını, devletin yaşamasının insanın yaşamasına bağlı olduğunu söyledi.

Bülent Arınç, Adıyaman Barosu'nun ''Demokrasi Günleri'' etkinlikleri kapsamında düzenlediği ''Türkiye'nin Demokratikleşmesi'' konulu konferansta, ''devlete kutsallık izafe etmenin'' doğru olmadığını vurguladı.

Devletin hiçbir zaman kutsal olamayacağına dikkati çeken Arınç,''Devlet hiçbir zaman kutsal olamaz. Devlet insandan hiçbir zaman üstün değildir. Devletin yaşaması insanın yaşamasına bağlıdır. Devlet ceberrüt, insana yukardan bakan, acımasız olamaz'' dedi.

Arınç, ''sus'' dediği zaman susulan, ''konuş'' dediği zaman konuşulan bir devlet olamayacağını ifade ederek, ''Devleti böyle görmek isteyenler var ama bu artık geçmişte kaldı. Demokrasi olmayan ülkelerde ve bir zamanlar bizim ülkemizde de bunlar yaşandı'' diye konuştu.

Laikliğe ''din ve vicdan özgürlüğü'' olarak baktığını vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ben laikliğe din ve vicdan özgürlüğü olarak bakıyorum. İnanmayan insana zulmedilmez. Devletin dini olmaz. Devlet bütün insanlara karşı eşit mesafededir. Din kaynaklı kanun çıkartılamaz. Batı ülkelerinde böyledir bize de Batı'dan geldi. Ama bizdeki uygulanışın, uygulanma arzusu bunun çok dışındadır. Amalardan, ancaklardan, fakatlardan kurtulabildiğimiz gün Türkiye tam demokratikleşmiştir.''

Siyasal partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduklarını, bir ülkede demokrasinin varlığından sözedebilmesi için siyasal partilerin varlığının şart olduğunu belirten Arınç, her rejimde iktidarın olmasına karşılık muhalefetin yalnızca demokrasilerde bulunduğunu bildirdi.

-''ANAYASA, SİYASİ PARTİLERİ GÜÇLÜ KILMALI''-

Arınç, anayasanın siyasal partileri güçlü kılması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bir anayasa içinde siyasi partilerin güçlü olması gereklidir. Ancak siyasi partiler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın bir akşam 1 saat eline kağıdı kalemi alıp 2 tane beyaz sayfayı doldurup iddianame diye dava açmasıyla bitebiliyor. Hiçbir demokratik ülkede hiçbir sistem doğrudan dava açamaz parti hakkında. Parlamentonun onayıyla açar. Bunun dışında partilerin yaşaması esastır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı istediği parti hakkında istediği kadar dava açabilir. Savcılar bir sanık hakkında dava açarken sadece aleyhine değil lehine olanı da dosyaya ekler gönderir. İşte dava açıldığı zaman da bu iktidar gücünden kaybetmedi mi kaybetti. İşler beklemedi mi bekledi. Bürokratlar o zaman imza atmadı. Olan millete oldu. Ama biz yolumuza devam ettik. Bu nasıl demokrasi anlayışıdır.''

İnsanların demokratik haklarını yüksek standartlara uygun olarak daha sivil bir anayasayla sürdüreceklerini belirten Arınç, ''sivil'' söylemiyle artık darbelerin olmadığı bir anayasanın mecliste yapılabileceğini öngördüklerini, toplumun bugünkü beklentilerine uygun bir anayasa temenni ettiklerini bildirdi.

Konferansının sonunda katılımcıların sorularını yanıtlayan Arınç'a, Adıyaman Barosu Başkanı Yusuf Yetiş ve Adıyaman Belediye Başkanı Necip Büyükaslan, çiçek vererek teşekkür etti.

KAYNAK: AA
YORUMLAR 4
  • Serhat Akın 14 yıl önce Şikayet Et
    . Projeleri devlet yapar,muhataplığı millet.Millet bakıldığında açılıma destek vermiyor değil.Sadece açılımın yanlışlarının giderilmesini istiyor.Tv lerde bazen çıkan bazı siyasi çıkarlara aldırmayın.Mantıklı düşündüğünüzde ve yönsel baktığınızda görüntü budur.
    Cevapla
  • Ismail Yildiz 14 yıl önce Şikayet Et
    hayir diger demokratik devletlerdede var. evet sus deyince susulur konus deyince konusulur.. ancak o devletlerde her parti nerde ve nasil ve ne zaman be konusacagini bilirler.. ayni zamanda secmenden yetki almadan konusmazlar.. yani terör ve protokol acilimlar gibi baglamda.. hükümet bu konuda secmenden yetki almadan bildigini okudu.. biryandan devlet projesi diyor diger yandan muhatabimiz millet diyor.. her anlamda hükümet cok celiskide hareket ediyor.. bilgilerine rica ederim.
    Cevapla
  • Ismail Yildiz 14 yıl önce Şikayet Et
    bu kadar hayalperest devlet görmedim. ya yapilacak birsey varasa üzerinde 3-6 ay konusulur ve yapilir.. yok bu zaman icinde yapilma sansi yoksa güncel politika gündemine alinmaz.. nedense türkiye de bir cok konular gecmesi ve kabul olma sansi olmasada daima konusulur ve gündeme alinir.. sivil anayasa demek meclisde onaylanmak demekdir.. eger degistirme gücün varsa gündeme al.. yoksa neden konu oluyor.. her konu ve sorun icin gecerli.. her 3 ayda bir konu bitirilmis olsa 7 senede 28 konu bitmis idi. kktc, ab üyelik, ermenistan, terör bitmedi.
    Cevapla
  • mehmet ali 14 yıl önce Şikayet Et
    yok sayın arınç. bence sizde gerçeği gizliyorsunuz.bütün olayların sebebi cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok ederek rejimin altını oyma isteğiniz ve buna karşılıkta rejimin kurumlarının kendilerini koruma içgüdüsü.siz kim anayasa yapmak kim.çıkardığınız her yasanın yanına bir tane istenmeyen ve gözden kaçan ek yaparak pek çok kez rejim ve milli irade aleyhtarlığınızı gösterdiniz.sizinki azınlık tahakkümü artık.demokrasinin nimetlerinden yararlanıp demokrasiyi yok etme ve ülkeyi iran ya da ırak gibi yapmanıza izin verilmez
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Meteoroloji'den 17 il için sarı kodlu alarm! Hem kuvvetli sağanak hem aşırı sıcak uyarısı
İsmailağa Cemaati'nin yeni lideri belli oldu