New York'un Ali Baba'sı

Muhammed Taşçıları'ın haberi...

1980’lerde babasının baskılara maruz kalmasından sonra Amerika’ya göç ettiklerinde doğru dürüst yemek yiyecekleri bir kapları bile yoktu. Bir restoranda bulaşıkçılık yaparken aldığı ilk haftalığını annesine vererek çatal, kaşık ve tabak gibi mutfak gereçleri almasını istedi.

Daha sonra babası ile belki de hiç tutmayacağını düşündüğü küçücük bir lokanta açtı. Şimdi ise Newyork’un en seçkin mekanlarında restoranları var.  O, Newyork’un Ali Babası.
Ali Rıza Doğan, 12 Eylül darbesinden sonra babasının çeşitli baskılara maruz kalması ile ailesiyle birlikte Amerika’ya göç etti.

1986 yılında Newyork’a yerleşen aile, hayata her anlamda ‘sıfırdan’ başladı. Newyork’un Ali Babası olarak tanınan Ali Rıza Doğan, babası ile bulaşık yıkayarak işe koyuldu. 1997’de yine babası ile birlikte küçük bir yer açan Ali Baba lakaplı Ali Rıza Doğan, şimdilerde Newyork’un en seçkin mekanlarında restoran işletiyor. Restoranın ismini ise bu serüvene babası ile başladığı için baba ve oğuldan gelme ‘Ali Baba’ ismini koydu.

İşte Newyork’un Ali Babası olarak tanınan Ali Rıza Doğan’ın kendi ağzından hayat hikayesi;
‘‘Türkiye’den gelmemizin sebebi burada dayım vardı ve bize green (yeşil) kart çıktı bize. 12 Eylül döneminde babam çok haksızlığa uğramıştı.

O dönemde sağcı olsun ya da solcu olsun Türk toplumu büyük haksızlık gördü. Suçlu da yandı suçsuz da. O suçsuzların yanında babam da yandı. Ankara’da bir mahallede oturuyorduk. Bir bakkal dükkanımız vardı, babam o zaman mahallede herkese yardım ederdi. Borç verirdi. Babamın adını Kürt Cemal koymuşlardı.

Senin adın niye Kürt Cemal diye babama 9 ay işkence yaptılar. Öyle olunca bize de green kart çıkınca bir şansımızı deneyelim dedik ve Amerika’ya geldik ama Türkiye sevgisini hiçbir zaman kaybetmedik. Kürdüm, aleviyim ama Türklüğüm her zaman önce geldi. Ali Baba Newyork’ta Türk derneklerinde faal bir işadamı.

Hem baba tavrı hem de sevecenliği ile sadece Amerika’da değil Amerika’ya gidenlerinde gönüllerine taht kurmuş.  

Amerika’ya geldiğimizde dedem burada ev tutmuştu. Yemek yiyecek doğru dürüst tabağımız bile yoktu. Bulaşıkçılık yaparken aldığım ilk haftalığımı anneme verdim ve git çatal, bıçak, tabak takımı al dedim.

Kardeşlerim küçük olduğu için ben okuyamadım. Ailenin büyük çocuğu fedakarlık yapar. O da ben oldum. Ben hayat okulunu okudum burada.

ALİ BABA’NIN BAŞLANGIÇ SERÜVENİ

1997’de babam küçük bir yer olduğunu söyledi. Çok küçük ve kötü bir yerdi. Deneyelim dedik. Bana Ali dedikleri ve babamla birlikte açtığımız için dükkana baba ve oğlu çağrıştıran Ali Baba ismini verdik. 1997’de dükkanı bu şekilde açtık ve kaliteyi tutturduk. Tabi insanlar bizi misafirperver kişiliğimizle tanıdı ve şu anda Ali Baba Newyork’un en üst düzey restoranlarından birisi konumunda.

Kaliteyi hiçbir zaman bozmadık. Güler yüzlülük ve misafirperverliğimizden taviz vermedik. En büyük reklam ise ağızdan ağıza dolaşan reklamdır ve bizi duyan gazeteler haber yaptı. Bu şekilde büyüdük. Ayrıca yeni bir ürün sunmadan önce çeşitli testlerden geçiriyoruz. Bizim yemeyeceğimiz yemeği müşteriye servis etmeyiz, bu da bizim kalitemizi gösterir.

DEVLET PROTOKOLÜ ALİ BABA’YI SEVDİ

Cumhurbaşkanı, Başbakan kısaca devlet büyükleri ile memurları ve sanatçılar ile işadamları olsun hepsi Ali Baba’ya gelirler ve beni şahsen tanırlar. Devlet büyüklerine bizzat kendi elimle servis yapmışımdır. Onların nasıl çalıştıklarını görmüşümdür burada. Onların şahsına saygım ve sevgim sonsuzdur. Bunun siyaset ile hiç alakası yoktur. Benim siyasetim kalbimde ve ekmeğimdedir’’.
 
1986’da ailesi ile birlikte Newyork’a giden Ali Rıza Doğan, yılda iki kez Türkiye’ye gelerek memleket hasretini ‘‘Sokakta simit yerim, kahvelerde yaşlı amcalarla oturur sohbet ederim. Oranın tabiatını yaşarım. Çünkü oradaki tabiatı buradayken özlüyoruz. Her gittiğimde köyümü ziyaret ederim. Orada çocukluğumu yaşarım’’ sözleri ile dile getirdi.