Erdoğan butona bastı, 15 bin öğretmen atandı! 'Çifte mutluluk yaşıyoruz'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 bin Öğretmen Atama Töreni'nde konuştu. Erdoğan konuşmasında, "Öğretmenlerimiz, ilim, irfan, hikmet ve ahlak meşalesini ellerinde gururla taşıdıkça, Türkiye'nin yolu da sonuna kadar açıktır" dedi.
SON DAKİKA: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "24 Kasım Öğretmenler Günü ve Öğretmen Atama Programı"nda konuştu. Erdoğan, konuşmasının ardından 15 bin öğretmenin atamasını gerçekleştirdi. Öğretmenler Günü'nde çifte mutluluk yaşıyoruz diyen Erdoğan, program sonunda 15 bin öğretmen adayının atamalarının yapılacağını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve sahneye çıkan minik öğrencilerin butona basmasının ardından öğretmen adaylarının nerede görev yapacağı belli oldu.

Öğretmenler Günü'nde Nurettin Topçu'yu anmak: Eğitimde anlam arayışının öncüsü
Bakan Tekin'den 15 bin öğretmen atamasıyla ilgili açıklama
Atanmanın gerçekleştiği salonda bulunan bazı öğretmenler, isimlerini ve atandıkları okulu görünce gözyaşlarına boğuldu. Atanan öğretmenler ve yakınları, mutluluk gözyaşları döktü.
Erdoğan'ın törendeki açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde;
24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum. Öğretmenlik kadar hayatımızda iz bırakan pek az meslek var.
Her birimiz üzerimizde hakkı olan öğretmenlerimizi yıllardır olduğu gibi bugün bir kez daha minnetle, özlemle yad ediyoruz. Sizlerin şahsında 81 ilimizdeki tüm öğretmenlere ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Bende emeği ve göz nuru bulunan öğretmenlerime şükranlarımı sunuyor, hayatta olan hocalarımın her birinin tek tek ellerinden öpüyorum.
Bilhassa kendilerini her Öğretmenler Günü'nde milletçe hüzünle, hasretle ve minnetle andığımız şehit öğretmenlerimiz Şenay Aybüke Yalçın'a ve Necmettin Yılmaz'a Cenab-ı Allah'tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum.

15 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI
- Öğretmenler çocukları geleceğe hazırlayacak. Birazdan 15 bin öğretmen adayımızın atamasını gerçekleştireceğiz.
Öğretmenlik adanmışlık isteyen bir meslek. Genç öğretmenlerimiz, zorlu ve ulvi bir mesleğe adım atıyorlar.
Öğretmenlik mesleğini diğer kamu görevlilerinden ayıran en önemli vasfı, malzemesinin de insan olmasıdır.
Tabii burada şu gerçeği de vurgulamak istiyorum, ilk atamadan emekliliğe kadar öğretmenlik; her aşamasında tahammül isteyen, sabır isteyen, özveri isteyen, bunlarla birlikte adanmışlık isteyen saygın bir meslektir. Birazdan kurasını çekeceğimiz genç öğretmenlerimiz yeni bir kariyere başlamanın yanında, emekliliğe kadar sürecek zorlu olduğu kadar ulvi bir mesleğe de adım atıyorlar. Öğretmenlik mesleğini diğer kamu görevlerinden ayıran en önemli vasfı, malzemesinin de meyvesinin de insan olmasıdır. Öğretmen, kendisine emanet edilen cevher olan öğrencisini büyük bir sabırla, şefkatle, merhametle işleyen mücevher ustasıdır.
Öğretmen, öğrencisine sadece bilgi aktarımı yapmaz aynı zamanda ufkunu genişletir. Öğretmen, öğrencisini şefkatle işleyen bir mücevher ustasıdır.
Öğretmenlerimiz ilim, irfan, hikmet ve ahlak meşalesini ellerinde gururla taşıdıkça Türkiye'nin yolu da ufku da sonuna kadar açıktır.

"ÖĞRETMEN ÖĞRENCİSİNİN GENİŞ AİLESİNİN BİR ÜYESİDİR"
Bu gerçeği merhum Nurettin Topçu, Büyük İskender ve hocası Aristo örneğinden hareketle bakınız nasıl açıklıyor; 'Babam beni gökten yere indirdi, hocam beni yerden göğe çıkardı.' Evet, öğretmenin insanın kişilik ve kimlik inşasına etkisi tam olarak budur. Hayatta öyle meslekler vardır ki insan maaşını alır, ücretini alır, karşılığında bir işi görevi yerine getirir ve böylece sorumluluktan kurtulur. Fakat öğretmenlik böyle bir meslek değildir. Öğretmen öğrencisine kimi zaman annelik yapar, kimi zaman babalık, kimi zaman da arkadaşlık eder. Öğretmen bu yönüyle öğrencisinin geniş ailesinin bir üyesidir. Okul nasıl ki millet kültürünün, millet ruhunun bayrağı ise öğretmen de bu ruhun bayraktarıdır. Buradaki ve ülkemizin dört bir yanındaki tüm öğretmenlerimizin görevlerini bu yüksek şuurla, bu yüksek mesuliyet bilinciyle yerine getirdiklerine ve getireceklerine yürekten inanıyorum.

"TEKNOLOJİDEKİ DEĞİŞİM ARTIK BAŞ DÖNDÜRÜCÜ BOYUTLARA ULAŞTI"
Şunu bilmenizi isterim, öğretmenlerimiz ilim, irfan, hikmet ve ahlak meşalesini ellerinde gururla taşıdıkça Allah'ın izniyle Türkiye'nin yolu da ufku da sonuna kadar açıktır. Siz bu ruha sahip çıkarsanız önümüz inşallah aydınlık olacaktır. Teknolojinin hayatımızı çepeçevre kuşattığı, ülkelere, toplumlara ve bireylere istikamet çizdiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji ve dijitalleşmenin hayatımıza getirdiği kolaylıkları kimse inkar edemez. Daha önce saatler, günler süren pek çok işi bugün elimizdeki telefona yüklediğimiz bir uygulama sayesinde saniyeler içinde yapabiliyoruz. Dünyanın en ücra köşesindeki hadiseleri anbean takip edebiliyor, fiziken bir araya gelmemizin mümkün olmadığı farklı kültürden insanlarla diyalog kurabiliyor, hatta dostluk, arkadaşlık, iş ortaklığı geliştirebiliyoruz. Son dönemde yapay zeka devrimiyle birlikte teknolojideki değişim artık baş döndürücü boyutlara ulaştı. Sonunu kimsenin öngöremediği bir belirsizliğe doğru insanlık olarak hızla yol alıyoruz.
Çocuklarımızı geleceğe hazırlamalıyız. Çocuklarımızı yaşayacakları zamana göre yetiştirmeliyiz. Çocuklarımıza ve gençlerimize bizim yaşadığımız dünyayı empoze ederek bir yere varamayız. Onları geçmişe götürmek yerine geleceğe hazırlamaya gayret etmeliyiz.

RESMİ OKULLARDAKİ ÖĞRETMEN SAYISI
- Okullarımızda görev yapan öğretmen sayısında ciddi artışlar var. Şu an resmi kurumlarda çalışan öğretmen sayımız 1 milyon 34 bini aştı.
6-14 yaşta yüzde 99'luk okullaşmayla OECD verisinin üzerine çıktık. Okullaşma oranlarında örnek tabloya sahibiz.
Güzel bir sözümüz var; evet, “Usul esasa mukaddemdir” ilkesiyle hem meseleye doğru açıdan bakacağız hem de çocuklarımızın eğitimine sağlıklı yöntemlerle yaklaşacağız. Değilse yavrularımızla doğru iletişim kurup onları doğru yönlendiremeyiz. Özellikle de sanal dünyanın dehlizlerinde evlatlarımızın ve gençlerimizin kaybolmalarına engel olamayız. Bu konuda ebeveynlerle birlikte siz öğretmenlerimize de önemli görevler düşüyor. Şu noktanın da üzerinde hassasiyetle durmamız gerekiyor: Bir öğretmenin evladı olarak gördüğü öğrencisini sevgiyle saran emeği ne kadar mühimse, ne kadar değerliyse ailelerimizin öğretmene desteği de aynı derecede kıymetlidir, vazgeçilmezdir. Ailelerimizin çocuklarının eğitimleriyle yakından ilgilenmesi, öğrenme süreçlerinde özellikle de sanal dünyadan gelebilecek tehdit ve tehlikelerle mücadelede çok çok önemlidir. Hep beraber el ele verecek; dikkatli, sabırlı, şefkatli ve kararlı bir şekilde sanal alemden yayılan tehlikelere karşı mücadele edeceğiz. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile eğitimde yaşanan paradigma değişiminin bizlere bu çabalarımızda da önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Toplumda ve her birimizin hayatında bu konuda özel bir konuma sahip olan öğretmenlerimize haklarını teslim etmek bizim asli vazifemizdir. Son 23 yılda hep böyle bir çabanın içinde olduk. Ülkemizin büyümesine, Türkiye ekonomisinin imkanlarının genişlemesine paralel olarak bunu en önce öğretmenlerimize, en önce eğitime yansıttık. Eğitimin niteliğini artırmak, eğitimi yaygınlaştırmak, eğitimin önündeki engelleri ve yasakları kaldırmak, öğrencilerimiz arasında fırsat eşitliğini sağlamak için ilk günden beri çalışıyoruz.
Burada bazı rakamları sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum. 2002’de Milli Eğitim Bakanlığımız merkezi yönetim bütçesi içinde 4. sıradaydı. 2003’ten itibaren eğitime birinci sırayı tahsis ettik. 2026 bütçesinde de bu önceliği aynen koruduk. Milli Eğitim Bakanlığımıza 2026’da 1 trilyon 944 milyar lira kaynak ayırdık. Az önce dinledik: “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır.”
"2002’den bu yana 821 bin 360 öğretmenin atamasını yaptık"
Öyleyse bu öyle rastgele olmuyor; gerekli desteği en üst seviyede ilme, eğitim-öğretime ayırmak durumundayız. Ve bu dönemde derslik sayımız 343 bindi, bugün 616 bine yükseldi. Özel okullar dahil edildiğinde bu rakam 754 bine yaklaşıyor. Yani bizden evvel yapılan derslik sayısının iki katını biz sadece 23 senede ülkemize kazandırmanın kıvancını yaşadık. Okullarımızda görev yapan öğretmen sayısında da ciddi artışlar oldu. 2002’den bu yana 821 bin 360 öğretmenin atamasını yaptık. Şu an resmi eğitim kurumlarında çalışan öğretmen sayımız 1 milyon 34 bini aşmıştır. Aktif görevdeki her 10 öğretmenden 8’i bizim dönemimizde atandı. Öğretmen olmazsa öğrenciyi kim yetiştirecek? Buna gereken ehemmiyeti, önemi vermemiz gerekiyordu; işte bunu biz verdik.
- Bu büyük dönüşüm sınıfların içinde de somut şekilde hissediliyor. Ben öğrencilik yıllarımı hatırlıyorum; sınıflarımızda 70, 80, 90 öğrenci vardı ama şimdi öğrenci sayısı hamdolsun 15, 20, 25 buralara kadar indirdik. Kaliteyi artırmak zorundaydık ve bunu başardık. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı aynı şekilde 28’den 15’e, ortaöğretimde 18’den 11’e düştü. Biz, söylediğim gibi o 70-80 kişilik kalabalık sınıflarda eğitim almıştık; şimdi evlatlarımız ifade ettiğim gibi 20-25 kişilik sınıflarda eğitim öğretim görüyor. Dünyada bu kadar kısa sürede böyle oranları yakalayan çok az ülke vardır. Türkiye hamdolsun bunu bizim dönemimizde başarmıştır.
Okullaşma oranlarında da örnek bir tabloya sahibiz. 5 yaşta okul öncesi net okullaşma oranımız yüzde 11,7’den yüzde 82,53’e çıktı. İlköğretimde yüzde 91’den yüzde 96’ya, ortaöğretimde yüzde 50,57’den yüzde 99’a, yükseköğretimde ise yüzde 14’ten yüzde 82,85’e geldik. 6-14 yaş grubunda yüzde 99’luk okullaşma oranı ile OECD ortalaması olan yüzde 98’in üzerine çıktık. 15-19 yaş grubunda okullaşma oranımızı 2023 itibariyle yüzde 79’a taşıyarak OECD ortalaması olan yüzde 84’e yaklaştırmış bulunuyoruz.
"Öğretmenlerimizin özlük haklarında iyileştirmelere gittik"
Fatih projesi kapsamında 2025 sonu itibariyle etkileşimli tahta kurulmuş derslik sayımız 668 bine ulaşacaktır. Öğretmenlerimizin özlük ve mali haklarında da önemli iyileştirmelere gittik. Burada şu hususu özellikle ifade etmek istiyorum: Türkiye büyüdükçe, ekonomimiz büyüdükçe inşallah bundan 86 milyonun her bir ferdi gibi sizlerin de en üst düzeyde faydalanmasını temin edeceğiz.
Elbette tüm bunları gururla söylerken şu gerçeği de göz ardı etmiyoruz: Hiç şüphesiz 23 yılda çok ciddi mesafe aldık, çok başarılı işlere imza attık. Önümüze çıkarılan sayısız engele rağmen tarihi nitelikte reformları hayata geçirdik. Ama eğitimle ilgili sorunların tamamını çözdük iddiasında da değiliz. Bir yanda neredeyse yüz yıldır çözülemeyen meseleler var, bir yanda darbe dönemlerinin açtığı kapanmayan yaralar var. Diğer yanda ise çağımızın getirdiği güncel sınamalar ile değişen ve gelişen Türkiye'nin ihtiyaçları var. İnşallah bunlar arasında denge kurarak hedeflerimize doğru ilerleyeceğiz. Bunu da siz öğretmenlerimizle birlikte başaracağız.
POPÜLİZM ÇIKIŞI
Birkaç puan oy uğruna, her alanda olduğu gibi eğitimde de popülizmin sınırlarını zorlayan siyasi rakiplerimize rağmen bunu inşallah başaracağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Her birinize emeğiniz, sabrınız, fedakarlığınız için ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. 24 Kasım Öğretmenler Günü'nüzü bir kez daha tebrik ediyorum. Bu güzel buluşmayı organize eden Milli Eğitim Bakanımıza ve tüm ekibine teşekkür ediyorum. Bugün aramıza katılacak genç arkadaşlarım başta olmak üzere tüm öğretmenlerimize başarılar diliyor, öğrencilerinize selamlarımı götürmenizi rica ediyor; her birinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
-
Kamil 22 dakika önce Şikayet EtHer okula güçlü bir anabilgisayar altyapısı kurup , tüm öğrencileri ve öğretmenleri dijital ekran da yapay zeka destekli olarak eğitebilitiz . Yapay Zeka , mükemmel eğitim verir , Öğretmenler de kendini geliştirir . Sistemi Türk - Güney Kore veya Japonya ortaklığı ile kurabiliriz .Beğen
-
Mustafa.. 26 dakika önce Şikayet EtGerekli mi adlı yazıcıya cevap sorun öğretmenlerde değil sorun aşırı karmaşık matematik dersindeBeğen
-
Bülent duman 30 dakika önce Şikayet EtAtamakla iş bitmiyor, uygulamalı eğitim sistemi olmalı, müfredat programı her sene yeniden yazılsın, yanlış tarih bırakılmalı, Bilgi ve beceri odaklı olmalıBeğen
-
Vatandaş 37 dakika önce Şikayet EtVazgeçin, yazık milletin parasına! Daha “değil” kullanımını öğretememişler millet “deyil” yazıyor.Beğen
-
Mehmet 51 dakika önce Şikayet EtReis özgürlük diyorsunuz lakin halen bu ülkede darbe dönemi anayasa, yasalar yönetmelikler var. AB ülkelerinde kamu görevlileri serbest kıyafetle işe gidip gelebiliyorlar. Başörtüsü yasağını kaldırdınız lakin kılık kıyafet yönetmeliği duruyor. Yeni atanan Mersin Adâlet Komisyonu Başkanı hergün kalemleri geziyor. Takım elbise giymeyen, kravat takmayan personeli azarlıyor.Beğen Toplam 1 beğeni