Fuat Sezgin’in bilim mirası müzede hayat buluyor
Prof. Dr. Fuat Sezgin’in İslam bilim tarihindeki mirası, müzede yaşatılıyor. Eserleri ve 30 bin kitaplık kütüphanesi, gençlere Müslüman alimlerin katkılarını tanıtıyor.

İslam bilim tarihine önemli katkılarda bulunan Prof. Dr. Fuat Sezgin'in 27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından Türkiye'den Almanya'ya kadar uzanan ilim yolculuğu, dünya çapında kabul gören bir akademik mirasın hikayesine dönüştü.
Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırma Vakfı (İBTAV) Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Mecit Çetinkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sezgin'in hayatını ilme adadığını söyledi.
Sezgin'in hayatının 1960 ihtilaliyle sekteye uğradığını anlatan Çetinkaya, ihtilalin ardından çok sevdiği ülkesinden ayrılan Sezgin'in Frankfurt Üniversitesine gittiğini belirtti.
Çetinkaya, Almanya'da İslam bilim tarihi alanında dünyanın en saygın akademisyenlerinden biri haline gelen Sezgin'in Türkiye'de yeterince tanınmadığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan'ın çabalarıyla yurda getirildiğini, böylece eserlerinin yeniden vatanıyla buluştuğunu aktardı.
Fuat Sezgin'in araştırmalarıyla bilimin Müslüman alimlerce Doğu'dan Batı'ya taşındığının delilleriyle ispatlandığına dikkati çeken Çetinkaya, bu durumun tüm akademi dünyasınca da kabul edildiğini vurguladı.
MÜZE VE KÜTÜPHANE MİRASI
Sezgin'in dönüşünün ardından bilim tarihi alanında yaptığı çalışmalara ilişkin Türkiye'de de müze ve kütüphane kurma fikri bulunduğunun altını çizen Çetinkaya, "Müzesi ve kütüphanesi Almanya'da zaten vardı. Müzede bulunan aynı parçaları Türkiye'de de sergilemek istedi. Burada Müslüman bilim insanlarının dünyaya katkılarına ilişkin bazı eserler sergileniyordu. Bunların hepsinin masraflarını da kendisi karşılayarak aynısını yaptı ve Türkiye'ye getirdi. Türkiye'de Cumhurbaşkanı'mızın talimatlarıyla Kültür Bakanlığı tarafından Gülhane Parkı'nın içerisinde müze kuruldu." diye konuştu.
Müzede bulunan yaklaşık 800 eserin öğrencilere ve gençlere Müslüman bilim insanlarının zamanında ne kadar önemli buluşlar yaptığının delili olarak gösterildiğini dile getiren Çetinkaya, Sezgin'in kütüphane kurma sürecinde Almanya'da kendi çabalarıyla biriktirdiği 50 bin kitabını Türkiye'ye getirmek istediğini kaydetti.
KİTAPLARIN DİJİTAL MİRASI
Çetinkaya, Sezgin'in kitaplarının hepsini Türkiye'ye bağışladığını aktararak, şöyle devam etti:
"Fakat biz bu kitapların üçte birini Türkiye'ye getirebildik. Sonrasında Alman hükümeti kitapların hocanın kendi malı olmasına rağmen Türkiye'ye getirilmesine mani oldu. Eşi, kızı ve hocamızın kendi çabaları olmasına rağmen maalesef bu kitaplara el koydular. Şu an mahkeme devam ediyor. Bir anlaşmaya vardık, hiç olmazsa kitaplar dijitalleştirilecek. Bizdekileri onlar, onlardakini de biz dijitalleştirerek karşılıklı kütüphanelere kazandıracağız. Kütüphanede şu anda da hocanın Türkiye'den aldığı kitaplarla beraber, burada kaldığı süre içerisinde dışarıdan temin ettiği 30 bin eserimiz var. Kütüphanedeki bu eserlerin içerisinde 1200 yıllık yazma eserler, aynı zamanda hiç kimsede olmayan kitaplar var. Bunlar da bilim tarihi okuyan akademisyenlerin, hocaların ve ziyaretçilerin hizmetine sunuldu. Kütüphane dijitalleştirilerek hem Türkiye'de hem de yurt dışında herkesin ulaşıp istifade edebileceği bir şekle dönüşecek."
BİLİME ADANMIŞ BİR HAYAT
Kütüphane müzesi kurulurken 90 yaşını aşan Sezgin'in günde 17 saate yakın mesai harcadığını anlatan Çetinkaya, Sezgin'in devamlı okuduğunu, okuduğu şeyi de bir seferde anladığını ve unutmadığını söyledi.
"Allah o özelliği vermeseydi o binlerce kitabın altından kalkamaz, okuyamazdı." diyen Çetinkaya, Sezgin'in lisan konusunda da oldukça yetkin olduğunu dile getirdi.
Çetinkaya, Sezgin'in okuduğu yabancı kitapların hiçbirisinde mütercim kullanmadığını kendisine söylediğini aktararak, yabancı dillere bu eserleri bilimsel olarak anlayabilecek derecede hakim olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Fuat Sezgin'in gece geç saatlere kadar çalışıp sabah erkenden kalkabildiğini belirten Çetinkaya, "Hasta yattığı zamanlarda bile devamlı kütüphaneye gelmek istedi. Biz 'Kütüphanedeki kitapları buraya getirelim' diye teklif ettiğimizde, Fuat Hoca 'Yok, ben kütüphanenin kokusunu özlüyorum' demişti." ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’YE DÖNÜŞ VE ETKİSİ
Çetinkaya, Sezgin'le 2010 yılında vakfın kuruluş çalışmalarında tanıştıklarını, Almanya'dan Türkiye'ye dönüşünden sonra onun yanından hiç ayrılmadığını söyledi.
Sezgin'in bu dönemde akademi, sivil toplum ve devlet yetkililerinden değer gördüğüne işaret eden Çetinkaya, "Hocamızın Türkiye'ye dönüşü sonrasında ve özellikle hastalığı döneminde Bilal Erdoğan hep yanında oldu." dedi.
Sezgin'in, çok dürüst bir insan olduğunu, onda gördüğü hasletleri kendisine örnek almaya çalıştığını dile getiren Çetinkaya, o döneme kadar ilgisi olmadığı halde bilimi kendisine sevdiren kişi olduğunu anlattı.
Çetinkaya, "Bir daha dünyaya gelsem iş adamlığından ziyade bilim insanlığını düşünecek kadar bana (bilimi) sevdirmişti." diye konuştu.
GENÇLERE İLHAM VEREN MİRAS
Vakfı olarak Fuat Sezgin'i anlatmak, onun eserlerini öğrencilere aktarmak, bilim tarihinde Müslümanların yerini göstermek için Milli Eğitim Bakanlığıyla protokol imzaladıklarını ifade eden Çetinkaya şunları kaydetti:
- "Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız bu protokol çerçevesinde Bakanlığın gösterdiği Türkiye'deki bütün liselere gidiyoruz.
- Çocuklara vakıftaki akademik kurul üyeleriyle beraber Prof. Dr. Fuat Sezgin'i anlatan seminerler veriyoruz. Şu ana kadar yüzlerce okula gittik ve bunun bütün masrafları da vakfımıza ait.
- Çocuklar, Müslümanların bilim tarihindeki yerini öğrendiklerinde çok şaşırıyor. Çoğu çocuk 'Her şeyin Batı'dan geldiğini' bildiklerini söylüyor ve doğrusunu bizler öğretmeye çalışıyoruz.
- Hocamızın da en önemli sözlerinde biri 'Müslümanlar, bilimler tarihindeki muazzam yerlerini bilmedikleri için Avrupalılar karşısında büyük bir aşağılık duygusu içindeler. Benim amacım onlara atalarının tarihteki yerini göstermek ve öğretmektir.' şeklindeydi.
- Gerçekten de bunu yapmaya çalıştı. Biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz."