Özlem Yıldız'ı bütün dizilerde ağlatan neden

“Çarkı Felek” programından tanıdığımız, çalkantılı hayatından sonra mutlu bir yuva kurmayı ve sürdürmeyi başarmış biri olan Özlem Yıldız, yaşantısını tüm detaylarıyla anlattı

Özlem Yıldız'ı bütün dizilerde ağlatan neden
Özlem Yıldız'ı bütün dizilerde ağlatan neden
GİRİŞ 16.06.2011 10:10 GÜNCELLEME 16.06.2011 10:10

Nursel Tozkoparan'ın haberi

Göz önünde olan ünlülerin hayatları hep merak konusudur.
Hele hele evlenip çocuk sahibi oldularsa bu merak daha da artar. Üstüne üstün “ünlüler evliliklerini sürdüremez” kanısı da oldukça yaygın…

Belki de haklılar, bunu başaran çok az ünlü var maalesef… O renkli hayatlarından sonra ya da renkli hayatlarına rağmen evliliklerini sürdürenler de elbette yok değil.
Bunlardan biri de Özlem Yıldız…

“Çarkı Felek” programından tanıdığımız, çalkantılı hayatından sonra mutlu bir yuva kurmayı ve sürdürmeyi başarmış biri Özlem…

TV 8 de hafta içi her gün günlük hayatta akla takılanlara çözüm bulmaya çalışıyor ”Aklımıza takıldı” isimli programı ile… Kendi deyimiyle olgunluk dönemini yaşıyor. Evliliğini, anne olduktan sonraki hayatını, iş hayatını konuştuk. Gülümseyen yüzü sohbetine de yansıdı doğrusu…


OLAYLARA ANLIK TEPKİ VERMEMEK İÇİN İÇİME ATARIM

Hayata hep gülümser misiniz? Hep pozitif misiniz?
Yok değilim. Yani aslında öyleyim ama karamsarlığa kapıldığım, çok çaresiz kaldığım zamanlarda mutlaka ki oluyordur. Ama o dönemlerde hep kendi kendime halletmeye çalışırım. En yakın ailemden biriyle bile paylaşmam o tarafımı.

Peki, hiç öfkelendiğiniz olmuyor mu?
Olur, olmaz mı? Ama kendim de beğendiğim en güzel huyum çok içime atarım. Aslında iyi değil ama olaylara anlık tepki vermemek için içime atarım. Öfkelenmem için ya da karşımdaki insana sesimi yükseltmem için, çok birikmesi lazım öyle anlık çok kolay sinirlenmem.

Kendinizi sakinleştirmek için bir formülünüz var mı?
Yok. Kendi kendime geçiştiriyorum. Aslında gerektiği yerde gerektiği gibi hakkını aramak, tavrını koymak gerekiyor ama benimki yaradılış, değiştirmek için de çok uğraştım ama olmadı.  

Sürekli göz önünde olmak zor değil mi?
Alıştım artık… En başlarda mutlaka ki zor geliyordu. Gittiğim her yerde, bırakın göz önünde bir daveti falan ailemle gezmeye gittiğim yerde bile mutlaka birinin çekebileceğini ya da insanların ekranda gördüğüne yakın birini görmelerini arzuladığı için hep üstüme başıma çeki düzen verirdim. Onu bırakın tatil yaparken bile buraya basın gelmez dediğim yerde bile” hep bir acaba ya gelirse” hep aklının bir köşesinde ve hep onu düşünerek hayatını devam ettiriyorsun bir zaman sonra alışkanlık haline geliyor zaten.

AİLEMİN KATI KURALLARI VARDI

Peki, kendinizi güzel buluyor musunuz?
Huy anlamında nasıl olduğumu beni tanıyan insanlara sormak lazım. Ama ailemin beni en iyi şekilde yetiştirdiğini düşünüyorum. Ailemin belki biraz katı kuralları vardı. Bir şey denildiyse olacaktı mutlaka, asla esneme payı olmadan yetiştirdi bizi. Çocukken bunu o kadar anlayamıyorsun ama şuan baktığın zaman, bunun bir şekilde meyvesini yiyorsun.

Fiziksel anlamda kendinizi nasıl buluyorsunuz?
Ben çok çok güzelim muhteşemim benden güzel yok gibi bir havam yok ama eli yüzü düzgünüm herhalde.

HAYATIMIN HİÇBİR DÖNEMİNDE KİLOLU OLMADIM

Sürekli formda kalmak, bakımlı olmak yormuyor mu sizi?
Ben bu işi yapmıyor olsaydım da mutlaka dikkat ediyor olurdum. Çocukluktan beri böyleyim hayatımın hiçbir döneminde kilolu olmadım. Hamilelikte biraz kilo aldım ama onu da çok takmadım. Doğumdan sonra da çoğunu verdim. Sadece bu işi yapıyorum diye değil her zaman kendime dikkat ediyorum.

Nasıl besleniyorsunuz?
Çok yakın bir zamana kadar çok düzensiz besleniyordum. Yazla birlikte biraz kilo vereyim dedim ama hiçbir şey de yemiyordum kilo da veremiyordum. Sabah kalkıp sadece portakal suyu içiyordum akşama kadar hiçbir şey yemiyordum. Bunu diyetisyene anlattım. Bu beslenmenin çok yanlış olduğunu anlattı. Mideyi aç tutmanın ne kadar zararlı olduğunu, bunun ileride çok zararını göreceğimi söyledi. Şimdi iki saatte bir sık aralıklarla diyet tipi diyebileceğimiz hafif şeylerle midemi sürekli boş tutmadan yemeye çalışıyorum.

Spor yapıyor musunuz?
Spor salonuna yazıldım ama şu anda biraz yoğun dönemdeyim. En kötü ihtimalle spor salonuna gidemiyorsam her sabah evin içinde 45 dakika koşu bandında koşuyorum. Yaz geldiği için biraz daha yoğun yapıyorum, takıntı haline geldi.

HER KEŞKENİN ARKASINDAN BANA BİRŞEY KATTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM

Keşkeleriniz var mı?
Çok yoktur. Mutlaka her keşkenin arkasından bunun bana bir şey kattığını düşünüyorum. O yüzden de çok fazla “aaaa keşke falan” diye iç geçirmem.

Keşke şunu yapmasaydım dediğiniz hiç bir şey olmadı mı?
Oğlum doğduktan sonra 4,5 yıl gibi uzunca bir süre televizyondan ayrı kaldım. Çocuk büyütmekle işin aynı anda yürüyemeyeceğini düşünüyordum. 1-2 sene normaldi ama 4,5 sene biraz fazlaydı. O kadar uzun süre uzak kalmasaydım diye içimden geçiriyorum zaman zaman…

EVLİLİK ÇOK KOLAY BİŞEY OLARAK GÖRÜLMESİN

Evliliği tavsiye ediyor musunuz?
Tabi. Ama evlilik çok kolay bir şey olarak da görülsün istemem. Öyle her birbirini seven çift evlensin diye bir şey yok. Çünkü aynı evde kalmak, aynı odada nefes alıp vermek aslında çok zor. Anlaşamadığınız, çakıştığınız, aynı çizgide buluşmadığınız noktalar mutlaka oluyor. O yüzden bir şekilde bunun olgunluğuna erişmeniz gerekiyor. Çok küçük yaşta evlenmek de doğru değil. Şimdi bakıyorum hemen evliliğe heves ediyorlar buna tamamen hazırım demek gerekiyor. Yoksa çok kolay bir şey değil evlilik.

EVLENECEĞİN İNSAN EN YAKIN ARKADAŞIN OLMALI

Sizce mutlu evliliğin var mıdır bir formülü?
Herkese göre ayrı ayrıdır. Hani hep büyüklerimizin söylediği bir şey vardır. Kızım tipine bakarak âşık oluyorsun onlar gelip geçiyor o yüzden düzgün karakterli insan seçmelisin diye. Ben bunun arkasındayım. Zaman geçtikten sonra fiziğimizde mutlaka bir takım değişiklikler oluyor. Önemli olan ortak zevklerinizin olması. Bence evleneceğin insan en yakın arkadaşın olmalı. Ben mesela çok fazla arkadaşıma anlatamadığım şeyleri eşime anlatabiliyorum. Her şeyimi paylaşabiliyorum. Açık olmalı, güven olmalı, her şeyden önemlisi hatta en önemlisi saygı olmalı.

Çocuğunuza kardeş düşünüyor musunuz?
Şimdilik hayır. Çocuğum olsun hayallerim hep vardı. Ama çocuğun bu kadar önemli sorumluluklarının olduğunu çok fazla tahmin edemiyordum. Onu en iyi şartlarda, en iyi okullarda yetiştirmek, onun geleceğini yönlendiriyor olmak çok ağır geliyor, çok önemli bir sorumluluk. Tabi ki kardeşi olmasını çok istiyorum. Benim de kardeşim var. Etrafta gördüğüm tek büyüyen çocukla kardeşli büyüyen çocuğun çok daha farklı psikolojide olduğunu görüyorum. Çok istiyorum, ama şu dönem kendimi hazır hissetmiyorum. Belki önümüzdeki sene buna yavaş yavaş kendimi hazırlarım diye düşünüyorum.

HERKESLE GÖRÜŞMEM, HERKESİ EVİME DAVET ETMEM

Özellikle evli bayanlar, eşlerini kız arkadaşlarıyla tanıştırmıyorlar ya da görüşmüyorlar… Siz de de var mı bu tarz endişeler?
Evet, ben de herkesle görüşmem. Mutlaka görüştüğüm gurup arkadaşlarım vardır ama herkesi evime davet etmem. Bu konuda biraz katıyım. Bırakın herkesi basından da hiç kimseyi davet etmem. Eşim benden çok daha katı. Kesinlikle kamera, çekim onu çok rahatsız ediyor. Biz biraz özelimizi içimizde yaşamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla görüştüğün ve ortak paylaşımın olan insanlar mutlaka karı koca, aynı tipte aileler olmaya başlıyor. Ben bunun için özel bir çaba harcamadım. Bekâr arkadaşlarla olmaz değil bu kendiliğinden oluştu. Bu demek değildir ki can ciğer arkadaşlarımla görüşmüyorum. Görüşürüm ama bir elin parmaklarını da geçmez.

İster istemez bir güvensizlik oluyor değil mi?
Oluyor. Çünkü bu hayatın gerçeği. Duyduğum gördüğüm şahit olduğum çok olay oluyor. O yüzden de herkese güvenmemeye herkesle ilgili bir soru işareti bırakmam gerektiğini zamanla anladım. Her şeyimi herkese anlatmam. Göz önünde olduğum için de belki bunun çok zorluğunu yaşadım, çok güvendim ve iki üç gün sonra gazetelerde haber olarak paylaştığım konuları okudum. O yüzden de herkese çok fazla içimi açmam.

Sanat camiasından görüştüğünüz var mı?
Ailecek görüştüğüm hiç yok. Kendi şahsım adına da görüştüğüm çok fazla insan yok. Özel bir çaba da harcamadım o insanlarla görüşmemek için. Dost anlamında içimi açtığım sen bana gel ben sana gideyim dediğim insan da yok.

TV8 BENİM İÇİN OLGUNLUK DÖNEMİ

Gelelim biraz da televizyonculuğa. Televizyon maceranız nasıl başladı?
Televizyonculuk maceram 95 yılında katıldığım bir güzellik yarışmasından sonra açılacak olan bir müzik kanalından gelen teklifle başladı. Maalesef yarışmada dereceye girememiştim ama bu kanaldan gelen bir teklifle televizyonculuk başladı. O zaman da üniversiteye hazırlanıyordum. Ailem böyle bir şeye, çok fazla sıcak bakmadılar.

Ekrana mı sıcak bakmadılar?
Hem ekrana bakmadılar hem de beni tanıdıkları için teklif edilen iş, ağzı laf yapan bir insanın orada olması gerekiyordu. Bende sus pus içine kapanık bir çocukluk ve ergenlik dönemi yaşadığım için ve sonra üzülmemem için ailem bunun bana çok uygun olmadığını düşündü. Ama yine de deneme çekimine gittim ve karşı taraf başlamam için çok ısrarcı oldu. Ama bir sene sonra o müzik kanalı kapandı.Buraya kadarmış maceramız dedim..

Sonra ne yaptınız?
Sonra yeni bir müzik kanalı açılıyor denildi ve tekrar başka bir yerden teklif geldi ve orada başladım. Orada devam ederken Çarkıfelekten teklif geldi asıl beni geniş kitlelerin tanıması o programla odu. Çarkıfelekte devam ederken Sabah Şekerlerine başladım. Sonra da uzun yıllar sabah programları yaptım. Ama tv8 benim için olgunluk dönemi diye düşünüyorum. Tv 8’de ekranda görünen Özlem’in çok daha olgun ne istediğini bilen aklı başında bir kız olduğunun farkındayım yani bunu görüyorum.

Peki, Tv 8 macerası nasıl başladı?
Çok uzun bir süre ara vermiştim. Ekranlara tekrar dönmem Show Tv de Alişan’la olan sabah programıyla oldu ama o da tatsız bir şekilde bitti. Aslında program uzunca bir süre devam edecekti ama Çağla Şikel dönünce ben ayrılmak zorunda kaldım. Katakulleler oldu, bir şeyler döndü orada da kırılarak ayrıldım

Çağla Şikel ya da Alişan ile görüşüyor musunuz?
Yok… Ama benim kırgınlığım Çağla ile Alişan’a değil. Kırgınlığım yapım şirketine… Bana programın sezon boyunca devam edeceği söylendi. Yoksa bu kadar süre ara verip te üç ay birinin yerine gelmezdim.

Bunu nasıl düşünmediniz?
Sonuçta bende aynı şeyi yaptım bir buçuk iki sene ara verdim. Çağla da bir buçuk iki sene dönmeyeceğim demiş olabilir diye düşündüm. Sonra samimiyetimiz ilerledi keşke onunla konuşsaydım bir şeyleri bilerek başlardım. Anlayacağınız yine güvendim insanlara…
Sonra aradan bir aya yakın bir zaman geçti, bir yapım şirketi başka bir program teklifiyle geldi. Hafta içi her gün, İçinde yarışma olan günde üç saatlık bir programdı. Çok daha yorucu ve yoğun bir tempoydu. Ama 3 aylık diye konuşulmuştu baştan biliyordum. Sonra yapımcıyla birtakım olaylar oldu bir takım tatsızlıklar yaşadık. Gerçekten bunalmış ve sıkılmıştım, bunu genel müdürümüzle de paylaştım oda bana hak verdi. Ve tamamen içyapım olarak, Tv 8 olarak bana tek başıma yapabileceğim bir program formatı oluşturdular. Nihayet oh derin bir nefes alarak Tv 8’in iç bünyesi içinde bir program yaptım ve bir seneyi de tamamlamak üzereyim.

Daha nice yıllar diliyorum..Programın adı çok enteresan, isim babası kim?
Programa başladığımız zaman program müdürümüz olan Derya Bey adını koydu. Açıkcası ben ismimle ilgili bir şey olsun istiyordum. O da “biz bu sene kimsenin ismiyle özdeşleşmiş program ismi koymayalım başka bir şey koyalım” dedi. ilk söylediğimiz en güzelidir her zaman “aklımıza takıldı” olsun dedik.

Peki, programa nasıl hazırlanıyorsunuz? Programın içeriğine dâhil oluyor musunuz?
Tabi oluyorum. Çünkü çok az ama çok iş yapan böyle butik bir ekibim var. Ve o ekip birkaç programa da bakabiliyor ve dolayısıyla hepsine yetişemiyorlar. Bir gün öncesinden bana doktorun ve sanatçının bilgileri geliyor ama ben biraz daha belki pimpirikli olduğum için o sorularla yetinmek istemiyorum. Her gün internete girip onlarla ilgili kendim de sorular oluşturuyorum. Onlara ek olarak ben de hazırlanıyorum.

Sizi şaşırtan, sıkan ya da üzen bir konuk oldu mu?
Yok, bana olmadı. Çünkü kendimde programlara konuk olarak gittiğim için orada bana nasıl davranılmasını istiyorsam bende öyle davranmaya çalışıyorum. İşte nasılsınız, kaset çalışmalarınız falan bunlar bana çok sıkıcı ve çok basmakalıp geliyor. Özellikle o samimiyeti ve sıcaklığı, evdeki ortamda konuşur gibi bir ortam yaratmaya çalışıyorum, Ben de sıkılmayım karşı taraftaki de o kameraların ve canlı yayının vermiş olduğu stresten kurtulsun. Çünkü ilk defa canlı yayına gelen konuklarım da oluyor. Biz sadece sanatçı almadığımız için, uzman, astrolog, güzellik uzmanı, doktor, estetik uzmanı bunların içinde ilk defa yayına çıkacaklar oluyor. Elleri titreyenler oluyor ama o konuda biraz kendime güveniyorum. Ben bu samimiyeti insanlara yansıtıp o negatif elektriklerini almak için uğraşıyorum.

TV 8 yeni binasına taşındı, dolayısıyla yeni yeriniz hayırlı olsun. Size nasıl yansıdı?
Geçen sezon eski yerimizdeydik çok daha küçüktü stüdyolarımız. Bir stüdyoda 7-8 program çekiliyordu. Klima sistemine varıncaya kadar mekânın büyüklüğü size bir şekilde yansıyor mutlaka. Şimdi bu yeni stüdyoların ve son teknoloji ile donatılmış kameraların ve ekibin mutlaka bize de yansıması farklı oluyor. Her gelen özellikle dekorumun renklerini çok beğeniyor. Koca stüdyomuz var burada defileler bile yaptık.

ANNE OLDUKTAN SONRA BİRŞEYLERE DAHA FAZLA DİKKAT ETMELİYİM

Defileler yaptık derken çağrıştırdı siz defilelere çıkıyor musunuz?
Yok… Çok özel bir şey olursa belki çıkarım. Mesela asker pilot kıyafetleri gibi çok özel olursa belki çıkarım ya da bir yardım organizasyonu olursa çıkarım. Öyle bir arzum hırsım olmadı şimdi defileye çıkanlar çok küçük zaten, bu saatten sonra da olmaz.

Eşinizin çalışma hayatınızla ile ilgili bir baskısı var mı?
Yok. Giyim kuşamımdan tutunda çalışmamla ilgili hiçbir şekilde baskısı şu anda yok. Ama ben zaten çok dikkat ediyorum. Bırakın evliliği benim çocuğum var, anne olmuşum bir şeylere daha fazla dikkat etmeliyim. Bu demek değildir ki tamamen uzun elbiseler giyiyorum. Tabi ki fiziğimin gerektirdiği elbiseleri giyiyorum. Hiçbir zaman açık saçık kıyafetler giymedim ya da öyle bikinili defilelere çıkmadım. Ben her halde iki üç kere falan defileye çıkmışımdır ama insanların kafasında zayıf uzun boylu olunca hep bir manken imajı oluştuğu için de öyle yansıdı. Doğrusu ben de çok fazla “manken değilim “demedim. Ama televizyondan aldığım keyfi defilelerden alamadığım için de o yolda ilerlemeyi de düşünmedim.

Evlendikten ve anne olduktan sonra daha mı duygusal oldunuz?
Evet, bütün dizilerde ağlıyorum. Eskiden de ağlıyordum ama şimdi biraz daha fazla abarttım.
Bir meyveyi bile ay yazık bunun yanında küçük yavrusu var diye yiyemiyorum. Dün mesela kiraz yanında bir tane daha kiraz var ben bunu yemem kim yerse yesin diye kenara koydum. Mesela yolda hamile bir kedi gördüğüm zaman “ay ne yapacak, yemeği var mı, aç mıdır tok mudur “diye düşünüyorum.

Arkadaşlarınızın bir kısmı şarkıcı,bir kısmı oyuncu oldu. Siz düşünmediniz mi?
7–8 dizide oynadım. Ama oyunculuk, üzerine yoğunlaşılması gereken bir iş. Evlendikten sonra çocuğum daha küçükken o çalışma şartlarını çok fazla uygun göremediğim için devam etmedim

İleride düşünüyor musunuz?
Şimdi büyük konuşup da ben o defteri kapattım diyemem. İleride ne olur bilmiyorum ama şu dönemde düşünmüyorum. Çünkü televizyonda olmak ve program yapıyor olmam benim birinci keyfim, ondan sonra diğerleri geliyor.

POPÜLER BİR ASSOLİST OLABİLİRDİM

Şarkıcılığı denediniz mi?
Şarkıcılığı hiç denemedim ama bir dönem Çarkıfelek’te mırıldandığım dönemler oluyordu ve hiç tahmin etmediğim derecede çok üst düzey kişilerden bana çok ciddi teklifler geldi. Oysa o kadar muhteşem sesim yok.  Belki şu anda gerçekten çok popüler bir assolist olabilirdim. Ama ben kendimi sahne ortamında şarkı söylerken göremedim. O filmi kafamda canlandıramadım bile. Belki hırslı bir kız olsaydım daha da üste çıkmak için bir şeyler yapardım. Verdiğim kararlara da pişman değilim.

İŞİMLE İLGİLİ KARARLARI TEK BAŞINA VEREMİYORUM

Evlilik mi iş hayatı mı? Sizin tercihiniz sanki evlilikten yana ne dersiniz?
Evet, ama şöyle de bir şey var; evlendikten sonra ben çalışmak istemiyorum, ben işi tamamen bırakıyorum deme fikrine de karşıyım. İkisi pek ala da yürüyebiliyor. Ama tabi eşinizin ne kadar anlayışlı olduğuyla da alakalı, sizin tek başınıza vereceğiniz bir karar değil. Başlarda eşim çok daha soğuktu, magazini hiç sevmiyor, hiç gözükmek istemiyor, nefret ediyordu. Zamanla bu düşüncesi biraz daha yok oldu. Özellikle son dönem yaptığım programın bizim özel hayatımızı, aile hayatımız hiçbir şekilde etkilemediğini tam tersi benim eve çok daha pozitif geldiğimi ve kafamın eşimle daha fazla yoğunlaştığını görüyor olmak O’nu mutlu etti. O yüzden fikirleri değişmeye başladı ama daha yoğun bir tempo için ne der onu bilmiyorum. Dediğim gibi işimle ilgili kararları ben tek başıma veremiyorum.
Sorumlu olduğum insanlar var, ortak karar veriyoruz.

Eşinizden izin almak sizi rahatsız etmiyor anladığım kadarıyla…
Yok. Bilakis böyle olmalı. Eğer “sen ne dersen de benim dediğim olur ben dediğimi yapacağım” diye diretilirse işte o zaman saygı biter evlilikte çatırdama başlar.

Haber 7

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Alaska zirvesi çözümleri
Bir kıvılcım yetiyor! Yangınların yüzde 57’si orman dışında başlamış