Alasya, ayrılığın faturasını örtüye kesti
Cumhurbaşkanlığı seçimini yorumlayan Zeki Alasya, Türkiye’nin, eşi başörtülü olan bir cumhurbaşkanı adayı var artık. Bu olmuşken Zeki-Metin’in ayrılmasına da çok şaşırmamak lazım…” dedi.

Yılların sinema - tiyatro sanatçısı ve film yönetmeni Zeki Alasya, BUSINESS CHANNEL’da yayınlanan “Seans Arası” programında Nezahat Doğan’ın konuğu oldu ve Türk Sineması, TV dizileri ve son dönemde rol aldığı yapımlar hakkında konuştu.
Alasya, eskiden olduğu gibi duygusal yapımlar yerine şiddetin ön planda olduğu ve komedinin eksik kaldığı yapımlardan yakınarak; “Seyirci artık eski filmlerin tadını yakalayamadığından şikayet ediyor..” dedi.
Özel hayatındaki yatırımları için sorulan soruya ise Alasya şu yanıtı verdi: “ Bana yatırımlarımı sorarsanız izlenme oranınız düşer. Bu konunun uzmanı eski ortağım Metin Akpınar’dır. Ben yatırım konusunda hiç başarılı olamadım. Hatta hayatta en başarısız olduğum konudur…”
“Türkiye’de çok garip değişiklikler oluyor” diyerek söze başlayan Zeki Alasya, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak sözlerine şu yaklaşımı da ekledi: “Zeki-Metin ikilisinin ayrılması hâlâ konuşuluyor. Türkiye’nin, eşi başörtülü olan bir cumhurbaşkanı adayı var artık. Bu olmuşken Zeki-Metin’in ayrılmasına da çok şaşırmamak lazım…”
Zeki Alasya’nın BUSINESS CHANNEL’da Nezahat Doğan ile yaptığı röportajın tam metni aşağıdaki gibidir:
N. DOĞAN: Çocukluğumuzda komedi dendiğinde o ikili vardı ve her filmde siz ikiniz birlikte oynardınız. Bugün Yeşilçam ayrı bir yerde, Türk Sineması ayrı bir yerde duruyor. Artık tiyatrocular, sinema oyuncuları dizilerde de yer alıyorlar. Bu konuyla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Z. ALASYA: - Türkiye’de çok garip değişiklikler oluyor. Ayrılmasını hiç düşünmediğiniz Zeki-Metin ayrıldı. Eşi başörtülü olan bir cumhurbaşkanı adayımız var artık. Türkiye’de böyle bir şey olmuşken, Zeki-Metin’e de şaşmamak lazım. Sinema sektöründe olumlu - olumsuz değişiklikler var. Teknik anlamda Avrupa’yı yakaladık, bir kaç sene içinde Amerika’yı da yakalayacağız. çünkü icat etmiyoruz, satın alıyoruz. Aynı şeyleri senaryolar için oyuncular için yapılan işler için söylemek mümkün mü bilmiyorum ama fena değil. Yapılan güzel işler var. Eskiden gençler Türk filmlerini pek beğenmezlerdi, seyretmezlerdi özellikle teknik koşullar nedeniyle. Ama şimdi de konular olsun, yaklaşımlar olsun çok sıcak değil galiba. Konuştuğum insanlar o eski filmlerin tadını yakalayamadıklarını söylüyorlar.
N. DOĞAN: - Yeşilçam döneminde evlerde TV yokken açıkhava sinemaları vardı. Yapılan filmler daha rağbet görüyor önemseniyordu, şimdi daha fazla seçenek var.
Z. ALASYA: - 70’li yılların başında Hindistan’dan sonra en fazla film yapan ülkeydik biz. Bazı şeyleri kaybettik, sevgi hoşgörü gibi.. şimdi dizilerde de, filmlerde de, seçilen konularında da o güzellikler azaldı, daha vahşi, dövüşe, kavgaya yer veren yapımlar var. Bunların sonucu da ne olacak diye düşünüyorum ben.
N.DOĞAN: - 70’lerden bahsettiniz ama 80 dönemleri konuşulmazdı bile. Şimdi 80 dönemini anlatan, siyaseti yansıtan filmler de yapılır hale geldi.
Z. ALASYA: - Bizde herhangi bir konuda bir film iş yaptığı zaman o konuda bir kaç tane daha yapılıverir. Bakın şimdi “Hatırla Sevgili” var, çok güzel. Bunun üstüne benzerleri de yapılacak. Aslında normaldir bu ama daha da açılım arttıkça yakın tarihimize daha açık bakıldıkça bu tip konulara daha fazla olacaktır. Çekincem o değil; “Kurtlar Vadisi türünde yapımların artacak olmasından kaygı duyuyorum. Eski filmlerde iyiler iyiydi kötüler kötüydü ama iyiliği, güzellikleri vurgulayan masalsı filmlerdi. Cüneyt Arkın filmlerinde de kavga vardı ama masalsıydı. Kimse masanın üstüne adam yatırıp ağzına silah sokup beş el ateş etmeye kalkmıyordu. Masalsı yönü ön plandaydı. Lütfen biraz daha ölçülü olunsun.
N.DOĞAN: - Türkiye’de sinemada komediden konuşalım biraz... Türk Siineması’nda yeteri kadar kahkaha, komedi görebiliyor muyuz?
Z. ALASYA: - Hayır göremiyoruz. Bunun sebepleri var, sağlam bir kültür eğitim politikanız yoksa beğeni düzeyi çok aşağı çekiliyor. Seyirciyi belli bir yere çekmek yerine onların seviyesine inmek gibi bir kolay yol seçiliyor. Komedinin ana bir yapısı vardı. Ayhan Işık, Türkan Şoray, Tarık Akan başroldeydi ama yan rollerle komedi belli bir yere kadar itiliyordu. Baktılar komedi bölümleri tutuyor o zaman doğrudan komedinin ön planda olduğu filmler çekilmeye başlandı. Bugün o tip komedilere pek rastlanmıyor. Yapılabilir mi? Tabii ki yapılabilir. Mesela benim oynadığım iki dizide de, “Yabancı Damat”, “Cennet Mahallesi” olsun komediden yeterince tat alabiliyoruz.
N. DOĞAN: - “Yabancı Damat” neden bu kadar tuttu?
Z. ALASYA: - Türkiye-Yunanistan çekişmesi sürdü gitti yıllardır, politika haline getirildi. Ama Yunanlılarla biz çok iyiyiz aslında. Oradakiler bizden daha fazla tuttu diziyi, reytingler çok daha yüksek. Umarım onlar da benzeri başarılı bir yapım gerçekleştirirler.
N.DOĞAN: - Dizilerde reyting çok önemli hale gelebiliyor ama “Yabancı Damat” dizisi bir çok kesime ulaşmasının yanısıra çok önemli de bir kadroya sahip.
Z. ALASYA: - Bir şanssızlık yaşadık, senaristimiz çok genç yaşta vefat etti. Sulhi Dölek’i kaybettik. Onun yerine gelenler de başarıyla devam ettiler, bence bir yıl daha uzatılabilir. Mesela aynı şekilde “Cennet Mahallesi”de başarıyla sürüyor. Tiyatrosunu yapıyoruz. Uyarlama değil belki, kadro da tam olarak bir arada değil ama Romantika’da zengin bir çevreyle ve kadroyla roman mahallesi içindeki ilişkilerde olduğu gibi bir yapı var. Bu tip öyküler her zaman seviliyor.
Yıllar önce Astronot Niyazi diye bir oyun oynamıştık. Çok ilgi görmüştü. İnsanlar gerçekten bir Türk’ün uzaya gidebileceğini düşünmüşlerdi... Özdeşleşmede bu vardır.
N.DOĞAN: - Bugün Cennet Mahallesi, Romantika müzikali ve Yabancı Damat’ta yer alıyorsunuz. bu kadar uzun yıl sinemada olduktan sonra halen devam ediyorsunuz. Projeleri seçmede kriteriniz nedir?
Z. ALASYA: - Hesap vermek zorunda olduğunuz bir seyirci var. Eleştiri gözlüğünü çok ciddi kullanan genç kuşaklar var. Bu hesabı doğru vermek isteriz. O yüzden belli kriterlerim var. Herşeyin komedi olduğunu düşünmemek gibi, kara ile beyazın iç içe geçtiği bir komedi anlayışı içindeyim. 90’lı yılların başında çektiğimiz Güle Güle filminde böyle bir yaklaşım vardı. Bundan sonra da eğer film olacaksa öyle olsun istiyorum. Dizilerde böyle bir şansınız yok çünkü seçimden çok başlangıcı önemli, devamında pek çok olayın senaryoya dahil olması gerekiyor, seyircinin ilgisini açık tutmak lazım. Yabancı Damat’ın baştan büyük ilgi göreceğini biliyordum. Sulhi Dölek’in ölümüyle ne olacak şimdi diye yaşadığımız bir dönemden geçtik, sanırım bu dönemi atlattık. Uzayan yapımlarda riskler vardır, yazar kadrosu değişir, oyuncu kadrosunda değişiklikler olabilir. Çünkü bir yerde tükeniyor insan.
N. DOĞAN: - O değişim neler getirir?
Z: ALASYA: - Farklılık getirir, motivasyon getirir. Tekrarlaya tekrarlaya artık enerjinizi kaybetmeye başlarsınız. Diyaloglarda çok büyük değişiklik olmaması kaydıyla yeni bir hava gelmesi açısında ara sıra değişiklik yapılmasında fayda var.
N:DOĞAN: - YABANCI DAMAT’da hoşunuza giden karakter diye sorsam?
Z. ALSYA: - Sumru kardeşimin oynadığı çok sıcak bir tip. Onun dışında o aileden Ruşen, Yılmaz Gruda sonradan girmesine rağmen çok sıcak bir kötü adam tipi çizdi. Çok iyi oyuncuların bir arada olması çok büyük avantaj. Durul-Yağmur kardeşler çok iyiler, kendilerini giderek aşan yönetmenler.
N.DOĞAN: - Romantika müzikalinden konuşacak olursak… Aslında müzik var ama yeteri kadar yok mu acaba?
Z. ALASYA: - Bence Romantika bir müzikal değil, bir müzikli oyun. Keşanlı Ali, Hair vs değil. isterseniz bir panayır diyelim. Bol dansı var, şarkısı var ama bir müzikal değil. Romantika bir şamata, müzikli bir cümbüş.
N. DOĞAN: - İzleyicinin performansı nasıl, yeteri kadar güldürücü görülüyor mu Romantika?
Z. ALASYA:- Yaşanan bazı şansızlıklar var. Türkiye’nin ve Avrupa’nın belki de en iyi salonunda oynuyoruz. Yalnız ulaşım sorunu var oraya. Şimdi metro yapılıyor o zaman daha kolay olacak. Orta tabaka yoğunlukla gelmek istiyor. İnşallah Açık Hava’da oynayacağız. Anadolu, Almanya turneleriyle biz seyirciye gideceğiz.
Seyirciye ulaşmak için de çaba harcamalısınız. Devekuşu Kabare’nin TV’ye taşınması böyle oldu. O zamanlar büyük şehirlerde 100 kişiden 1 kişi tiyatroya gidiyordu, o yüzden bazı insanlar bizi hiç seyredemeyecekti. Nasıl gidelim diye düşününce TV’yi bulduk en doğru yol olarak.
N.DOĞAN:- Daha iyi şeyler yapılsın ve seyirciyle buluşsun diye umit edelim biz. Hem Yabancı Damat hem Cennet Mahallesi hem de Romantika için ... teşekkürler. Biz bir ekonomi kanalıyız biliyorsunuz. Yatırımlarınızı sorsam size?
Z. ALASYA: - Onu sorarsanız belki de kanalınızın izlenmesi düşer. Hayatta en başarısız olduğum konudur. Eski ortağım Metin bu konuda oldukça başarılıdır, kendisini davet ederseniz çok katkısı olacağını düşünüyorum.