Kazancımıza karışan haramdan nasıl kurtulabiliriz?
Helal kazancımıza haram karıştırmamak bizim temel hassasiyetimizdir. Bunda hiç şüphemiz yoktur. Bu hassasiyetten dolayı bazı İslam büyüklerinin harama düşmemek için birçok helalleri bile terk ettiklerini de biliyoruz.

Buna rağmen öyle bir devirde ve çevrede yaşıyoruz ki, istemediğimiz halde helal kazancımıza bazen haramın karışmasını da önleyemiyoruz. Böylece aile ve çocuklarına haram yediren kimse durumunda kaldığımız da olabiliyor. Böyle şüpheli durumlarda kazancımıza karıştığını düşündüğümüz haramları nasıl çıkarmalı, nasıl bir tedbirle bunlardan kurtulup vicdan rahatlığına kavuşmalıyız? Mesela bazen bankaya hesap açtırıp para yatırmak mecburiyetinde kaldığımız oluyor. Bu paraya orada bir müddet bekledikten sonra faiz karışıyor. Hesap sahibine bu faiz ödeniyor. Böylece istemese de faiz almış oluyor. Bu durumda faiz parasını ne yapacak? Helal kazancın içinden bunları nasıl çıkarıp uzaklaştıracak?
Cevap: Alimlerimiz helale karışan haram malın ve paranın kullanılışı konusunda çok hassas davranmış, titizlik göstermişlerdir. Bir kısmı, haram mal asla alınmaz, alınsa bile değerlendirilmez, demişler. Bunlara göre, haramı almaktansa yerinde bırakmak, denize, yahut ateşe atmak daha isabetli bir çare sayılır..
Bilhassa zühd ve takva mesleğinde ilerleyen bu zatlardan biri olan Fudayl bin İyad Hazretleri, eline geçen dirhemlerin haram olduğunu öğrenince taşların arasına doğru fırlatmış, 'Ben haram malı elimde tutmak istemem,' diyerek hiçbir suretle istifadeye layık görmemiştir.
Bunlar, haramdan kaçma hassasiyetine misal olarak Hazreti Ömer'in şu sözünü de zikretmişlerdir. Demiş ki bu büyük insan:
- Biz onlarca helali bırakıyorduk, bir harama düşmemek için!..
Ancak, başta İmam-ı Gazali gibi bazı alimler de sahibi bilinmeyen haram malı ve parayı bir yoksula vermeyi daha uygun bulmuş; denize, ateşe atmakta hiçbir fayda olmadığına, halbuki muhtaca vermekte fayda olduğuna dikkat çekmişlerdir.
Gazali Hazretleri, bu mevzuda İhya'sında deliller de zikretmiş, ehli kitap olan Bizans'ın ateşperest İranlılara karşı giriştiği savaşı kazanacağı konusunda bahse giren Hazreti Ebu Bekir'in kazandığı bahis develerini fakirlere verdiğini misal olarak göstermiştir. Bunlar haramdı, ama fakirlere vermekte mahzur görülmemiştir, demiştir.
Demek ki, haram mal benimsenmez, kullanılmaz ama menfaati şahsından uzak yerlere verilir. Bundan sevap da beklenmez, sadece günahından kurtulmaya niyet edilir. Hatta malın ve paranın asıl sahipleri kim ise onlar adına niyet edilerek verilir. Böylece asıl sahipleri adına hayır yapılmış da sayılabilir...
Aslında faizden kaçan insan önce parasını faizli kuruma yatırmamalı, yardımcısı ve destekçisi durumuna girmemelidir. Bu hassasiyette şüphe yoktur. Ancak mecbur kalarak yatırdığı yerlerde faizi oraya bırakmayıp almalı, menfaati şahsından uzak bir ihtiyaç yerine vermelidir. Bazı zatların dedikleri gibi denize, ateşe atmak faydalı değildir. Onlar haramdan kaçınmanın ehemmiyetini anlatmış olmak için böyle demiş olmalılar...
Konuyu özetleyecek olursak, diyebiliriz ki:
Üzerinde kul hakkı bulunanlar, yani servetine haram karışmış olanlar, bu hakları önce sahibi hayatta ise sahibine ödemeliler. Değilse mirasçısına ödemek gerektiğini unutmamalılar.
O da bilinmiyorsa sahibi adına yoksullarla yardım eden kuruluşlara ya da bizzat yoksulun kendisine vermeyi çare olarak düşünmeliler. Tıpkı bulunan para gibi. Bulunan para da ya sahibi bulunup verilmeli ya da sahibi adına bir yoksula hibe edilmeli, bulan kendine mal ederek, helal kazancına haram karıştırmamalıdır...
Böylece çoluk çocuğumuza haram yedirme şüphesinden kurtulmalı, vicdanen huzura kavuşma çareleri aranmalıdır.
Bu gibi yardımları alan ihtiyaç sahiplerine ait bir hassasiyete de şöyle bir işarette bulunmak faydalı olur. Bu türlü yardımları almak durumunda olanlar mümkünse bunları dış ihtiyaçlarda kullanmalı, ibadet sırasında (sırtında giyecek, midesinde yiyecek) olarak taşıyor halde ibadet eder halde olmamalıdır. Böylesine bir dikkat ve hassasiyet, ibadet halinde iken duyacakları gönül huzuruna destek verir, vesveseden uzak kalma rahatlığı sağlar.
Ahmed Şahin
-
Devlet Memuru 17 yıl önce Şikayet EtAh Haram Ah. Ah Haram Ah, sen kalbimizi karartan , sen malımızın bereketini alan , sen hayırsız evlatlara bahane olan, ar damarlarını çatlatan, sen sosyal sıkıntı ve çöküşlere neden olan!!! Allah\'ım bizi koru!Beğen
-
oğuzhan gürkan 17 yıl önce Şikayet Etyakışmadı haber7. böyle önemli bir konuyu sayfanızda dile getirip bizleri aydınlatmanız gerçekten çok ince bir davranış ancak haberi okurken bazı bölümlerde kırmızı ile renklendirilmiş sözcükleri tıkladığınızda, bir bankanın reklamı çıkıyor ve insan doğal olarak \"bu ne perhis, bu ne lahana turşusu\" demekten kendini alamıyor. biraz daha dikkatli olmalısınız bence... saygılarımla iyi çalışmalar dilerim..Beğen
-
Haldun Demircialioğlu 17 yıl önce Şikayet Etİmam Gazali\'nin Hükmü. Bildiğim kadarıyla Hz. Ebubekir\'in girdiği iddaa Rum suresinde geçen ayetten dolayı idi. Cenab-ı Allah rumların galip geleceğini ayette haber veriyordu. İslam Alimleri buradan yola çıkarak Hz. Ebubekir\'in girdiği iddianın asla kumar sayılmayacağına hüküm veriyor. Çünkü Rumların galip geleceği ayetle bildirilmiş. Zaten kesin olan şeyle ilgili iddiaya girmek kumar olmaz olsa olsa Kur\'an\'a olan imanı gösterir.Beğen