İstanbul'un fethi filmini bekliyor
Güz Sancısı'nın 'Behçet'i Murat Yıldırım, 6-7 Eylül olaylarının anlatıldığı filmi, oyunculuğunda özel bir yere koyuyor. Yıldırım, İstanbul'un fethi veya Cumhuriyet'in kuruluşu filmlerinin çekilmesini bekliyor.

Emine Dolmacı'nın röportajı
Son yıllarda yapılan pek çok dizide ve bazı sinema filmlerinde karşımıza çıktı. Bazen komedi, bazen dram, bazen de başka temalarda oynadı. Son çalışmasında ise tarihî bir filmle karşımızdaydı. Güz Sancısı'nın 'Behçet'i Murat Yıldırım, 6-7 Eylül olaylarının anlatıldığı filmi, oyunculuğunda özel bir yere koyuyor.
"Bu proje bana geldiği için onur duydum." diyen Yıldırım, Türk sinemasında şu anda çok fazla tarihî filmler çekilemediğini ve sinemamızın tarihinden kopuk olduğunu düşünüyor. Bununla da kalmıyor, İstanbul'un fethi veya Cumhuriyet'in kuruluşu filmlerinin çekilmesini bekliyor.
Hayatta hep arka sırada oturmayı sevdim
Güz Sancısı filminden önce, yaklaşık iki yıldır devam eden Asi dizisindeki rolüyle dikkat çeken Murat Yıldırım, aslında ön plana çıkmaktan ve göz önünde olmaktan hoşlanmıyor. "Ben hep arka sırada oturdum. Hayatta yaptığım en göz önündeki iş oyunculuktur." sözleriyle, bu konudaki tercihini açıklıyor. İnsanların kendisini sevmesi, ilgi göstermesi, başarılı işler çıkarmak bir de üzerine iyi para kazanmak herkes gibi onu da memnun ediyor. Ancak bunun sarhoşluğuna düşmemeye de azami derecede dikkat gösteriyor. Bu yüzden kendisine gözlerden uzak, korunaklı bir hayat da kurmuş. Bugün İstanbul'da böyle yaşadığını söylüyor ancak hayalinde hep bir kasabaya yerleşmek ve gözlerden daha da uzak olmak var.
Onu pek çok dizide gördük. Birbirinden farklı pek çok karakteri başarıyla oynadı, arkasından da bir dönem filminde başrol oyuncusu olarak rol aldı. Güz Sancısı filminin Behçet'i Murat Yıldırım, oynadığı karakterlerin hepsinden bir parça barındırıyor bünyesinde, ama hiçbiri tam olarak kendisi değil. Çok fazla göz önünde olmayı sevmeyen Murat Yıldırım'ın en önemli düsturu, sanat ve sinema dünyasının kaygan zemininde hem kendisini hem de ailesini korumak. Bu yüzden ileriki yaşlarda eşi Burçin Terzioğlu ile birlikte bir kasabaya yerleşmeyi bile düşünüyor. Murat Yıldırım ile, sinema filmi Güz Sancısı ve oyunculuk serüvenini konuştuk.
Güz Sancısı gibi, hem siyasî karakteri olan hem de bir dönemi yansıtan bir filmde oynamak nasıl bir duygu? Çok istediğiniz bir şey miydi, yoksa geldi ve ben de kabul ettim mi diyorsunuz?
Tabii ki, proje bana geldi ve ben de kabul ettim. Ama böyle bir projenin gelmesinden dolayı da onur duydum. Çünkü, Türk sineması şu anda çok tarihinden kopuk. Tarihiyle ilgili filmler çekilemiyor. Ben mesela İstanbul'un fethi filmini beklerim, Cumhuriyet'in filmini beklerim.
Filmde azınlıklara karşı bir politikanın izlendiği, korku ve dehşetin hakim olduğu bir dönem anlatılıyor. Oynarken bunu hissettiniz mi, nasıl bir psikolojiydi?
Hissetmemek elde değil. Dönüp baktığınızda keşke bunlar olmasaydı, neden bunlar olmuş diyorsunuz. Bir taraftan da bizi şöyle ayakta tutuyor. Bunlar oldu, bunlardan ders çıkarır ve bir daha bu olayları hatırlamayız diyorsunuz. Yağmalamalar sırasında üzerimde büyük bir yük vardı. Kendimi çok kötü hissediyordum, kafamdan biri ruhumu çekiyor gibi bir ağırlık vardı üzerimde. Bu, filme de yansımıştır diye düşünüyorum.
Siz filmde milliyetçi ama bu anlamda çok da baskın olmayan birini oynuyorsunuz. Olaylar sizi çok etkilese de sadece onları izliyorsunuz. Gerçek hayatta da duruşunuz böyle midir, izleyici misiniz yani?
Benim gerçek hayattaki duruşumdan ziyade Behçet'in duruşu çok doğruydu. Çünkü Behçet'i biraz daha güçlü kılsaydık onun üzerindeki baskının daha az farkına varırdık. Herkes, Behçet'in o zavallılığı, ezikliği ve içine kapanıklığı ile olayların farkına vardı. Benim açımdan baktığımızda da, tarafsızlığın insanın üzerinde bıraktığı bir saflık, bir gerzeklik vardır. O gerzekliğin içinde hiçbir zaman bulunmak istemem. Çünkü illa ki güçlü ve ezilen var. Tarafsızım deyince ezilenin karşısında yer alıyorsunuz. Bu tarafsızlık değildir, taraf tutmadır. Güçlünün yanında olmaktır.
Yani izleyici değilim mi diyorsunuz?
Evet izleyici değilim, hiçbir şey yapamasam bile neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavrayabilecek ve konum alabilecek bir yapıya sahibim. Bu sebeple hiçbir şeye de seyirci kalmak istemem. Ülke olarak biz çok seyirciyiz. Haberlerde 10., 11. haber olarak Irak'ta bugün de 100 kişi öldü diye geçiyor. Gazze'deki olaylar da aynı şekilde. O kadar alışmışız ki bir şeyler bizim için seyirlik hale gelmiş. Bu ne kadar acı bir şey.
Filmde Behçet, inanç, siyasî düşünce ve etnik köken olarak kendisine aykırı bir kıza âşık oluyor ve kimseyi dinlemeden bu aşkın peşinden gidiyor. Sizin için de aşk bu mudur?
Aşkta mantık biraz rafa kaldırılıyor. Ben de âşık olduğum dönemlerde bana mantıklı gelmeyen şeyleri yapmışımdır. Ama Behçet'in oradaki aşkı kendini yakalayabilmesidir. İmkansız bir aşk, sonrasında Behçet'in kabuğunu kırmayı başarabildiği, kendisi için ilk defa bir şey yaptığını hissettiği bir duyguya dönüşüyor. Hayattaki duruşuyla ilgili çok önemli bir yer ediniyor.
Siz de kısa bir süre önce evlendiniz. Eşinize âşık mısınız?
Evet.
Peki iyi ki evlenmişim, yapmam gereken buydu diyor musunuz?
Ben çok huzurluyum. İki insan bir araya geliyor ve ortak bir yaşam paylaşmaya başlıyorsunuz. Bizde maya tuttu yani, güzel oldu. Ben bir kasabaya yerleşeyim, yine film teklifleri gelsin, filmimi çekip geri döneyim. Ne röportaj vereyim, ne galalara gideyim, hiç kimse özel hayatımla ilgili bir şey sormasın istiyorum. Belki biraz bencilce ama kendimizi sevmek ve korumak zorundayız. Bu benim en büyük hayallerimden biridir.
Yapacağım diyor musunuz zamanı geldiğinde?
Biz bunu şimdi İstanbul'da yapıyoruz. Kendimizi korumaya çalışıyoruz. Umarım başarılı da oluruz. Ama kırıldığım bir nokta var, özellikle filmin eleştirilmesi noktasında. Diyebilirler ki şurada sorun var, Murat şurayı da kötü oynamış. Ama baktığınız zaman oyunculuğunuzun eleştirilmesi bile magazin üzerinden yapılıyor. Yani siz bir magazin karakteri iseniz oyunculuğunuz eleştiriliyor veya beğeniliyor. Ben doğru bildiğim yolda devam edeceğim. Seyirci şunu da merak ediyor, seyirci bunu da merak ediyor derken sizin alıp elinizdeki her şeyi dışarıya sermek istiyorlar ve sizi sonradan bir kenara atıyorlar. Cem Yılmaz bir ay öncesine kadar en sevilen karakterdi. Bu filmi yaptıktan sonra ne oldu da yüzde 60'ı-70'i birden arkasını döndü? Çok çabuk aşağı alabiliyoruz yani. Çok fazla önemsemiyorum bu yüzden. Biliyorum ki ben bugün bu dizileri yaparken varsam seneye yapmazken emin olun insanlar beni arayıp sormayacaklar.
Burada 6-7 Eylül olayları ve buna bağlı olarak yaşananlar anlatılıyor. Sizin yakın tarihe merakınız var mı, okuyor musunuz?
Beni en çok heyecanlandıran filmler dönem filmleridir. İzlerken çok keyif alıyorsunuz, çünkü zamanda bir yolculuk yapıyorsunuz. Daha önce tarih kitapları pek okumadım. Kimseyi suçlamak istemiyorum; ama bu bize tarihi nasıl anlattıklarıyla da ilişkili bir durum. Bazı güncel olayları yorumlayıp anlayabilmek için geçmişte yaşanan olayları bilmeniz gerekiyor.
Bu filmle birlikte neleri okudunuz?
6-7 Eylül olaylarına dair yazılmış birkaç kitap var, onları okudum. Yılmaz Karakoyunlu'nun kitabını okudum. Hatta karşı görüşlere de baktım. Bunun hakkında kimler ne diyor diye. Çünkü bizim filmde her karakter başka bir şeyi anlatıyor, başka bir şeyin simgesi.
Bazı oyuncular, örneğin Mehmet Ali Alabora gibi isimler hem dizilerde hem sinemada yer alıp hem de toplumsal olaylara duyarlı olan isimler. Siz bu anlamda çevrenizdeki olaylara ne kadar duyarlısınız?
Duyarlı değilsek zaten kendi problemimizdir. Bir de ben kedimi ön plana çıkarmayı çok sevmedim hayatımda. Bir şey yaptığım zaman gözlerden uzak yapmayı tercih ederim. Hayatım hep böyledir benim, bir tek oyunculuk göz önünde bir iş oldu. Tabii ki bir duruşum var. Tabii ki benim de inançlarım var. Zaten bu duyarlılık olmasa bu işte de çok başarılı olamazsınız.
Ülkede veya dünyada yaşanan sorunlarla ne kadar dertleniyorsunuz? Mesela Gazze'de yaşananlar için kendi adınıza bir şeyler yaptınız mı?
Tabii ki, elimden geldiği kadar yer almak isterim. Filmin promosyonları ve çekimlerinin yoğunluğundan dolayı katılamadım ama eşim daha çok katılıyor bu tür organizasyonlara. Bir şeyler yapmaya çalışıyoruz elimizden geldiği kadar; ama somut olarak bir örgütün içerisinde yer alarak henüz bir şeyler yapamadım. Denk geldikçe bir şeyler yapmak isterim.
Hem standart hem de iyi aile çocuğu görüntünüz var. Çılgınlık yapmak isteseniz ne yaparsınız?
Ekranda çılgın görünmüyor olmak, çılgın olmadığım anlamına gelmez. Oyuncunun yelpazesi zaten çok geniş olmalı ki oyunculuk yapabilsin. Bunu oyunculuğuma yararı olsun diye de yapmıyorum. Hayatı sevdiğim için her anından keyif almaya bakıyorum, eğlenceli yaşıyorum.
Kendinizi yetenekli buluyor musunuz?
Bulsam ne olur bulmasam ne olur? İş ortada. Bu benim dışımdaki insanların değerlendireceği bir şey. Yaptığınız iş de çok acımasız bir şey. İki ay boyunca benim ne çektiğimi ben bilirim, eşim bilir veya en yakınımdaki insan bilir ama beyazperdeye aktarıldığı zaman insanlar iyi oynamış veya kötü oynamış derler.
Komediyi tercih ederim
Asi'deki rolünüzde ve şimdi oynadığınız filmde ağır vakur bir kişiyi canlandırıyorsunuz. Siz hep böyle misiniz, ağır abi misiniz yani?
Fırtına romantik komedi idi, Asi'de jön bir adam, Güz Sancısı'nda ise içine kapanık bir karakter var. Dramı ağır kişileri oynadım. Normalde ağır bir adam değilim. Gülmeyi severim, beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri de komedidir.
Ne düşünürsünüz böyle bir proje gelse?
Ben tiyatroya komedi ile başladım. Sizin düşündüğünüzü yapımcılar da düşünebiliyor. Siz bir dram oynadıysanız dramı iyi oynuyor, komedi bilmiyor ne yapar acaba diye. Komediyi daha çok tercih ederim ama beni en çok ne heyecanlandırırsa onu yaparım.
Asi'de iki yıldır oynuyorsunuz. Burada çok görünür ve çok göz önündesiniz. Bu, hayatınızda neyi değiştirdi?
Ben hayatta hep arka sırada oturmayı severim. Bizim yaptığımız işin illa ki bir şöhret tarafı var ama bu zemini kayganlaştıran bir şey. Sağlam durmazsanız çok çabuk düşerseniz. Bizim yaptığımız iş popüler bir iş, her hafta televizyondasınız. Tabii ki, iyi bir ücret alıyorum, oyunculuğumu gösteriyorum, kendimi tatmin edecek bazı şeyler yapıyorum. Bunlar beni mutlu ediyor. Onun dışında görünmek istemiyorum. Uzak durmak istiyorum. Tabii, insanlar tarafından sevildiğini görmek, ilgi, bunlar güzel şeyler ama bunun dengesini de bulmak lazım. Ben bu dengeyi bulmaya çalışıyorum.
-
adem akbulut 16 yıl önce Şikayet Etsizkim fetih kim. siz o ruhu içinizde yaşamadığınız müddetçe nekadar film çekerseniz çekin yüzünüze ğözünüze benzetirsinizBeğen
-
oguz 16 yıl önce Şikayet Eteger adam gibi kaliteli bir film olucaksa. tabiiki fetih ile ilgili film yapilsin ama sadece ticari amacli halkin duygularini somurerek para yapmak icin bosuna yapilmasin....ciddi butceli bir film yapilmasini bende cok isterim ama malum cevreler bundanda rahatsiz kesin olurlar...nede olsa icimizde osmanli dusmani cooooookk insan varBeğen
-
Hasan BAĞLAN 16 yıl önce Şikayet EtYakında Fetih Filmi çıkacak.. İBB sponsorluğunda çok yakında fetihle ilgili bir film piyasaya sürülecek.PANAROMA TARİH MÜZESİNDEfragmanını seyrettim.kesinlikle çok güzeldi. Yabana atılır türden bir film değil.Çok güzel savaş sahneleri vardı.Herkesin beğeneceğini zannediyorum.sabırsızlıkla bekliyorum.Beğen
-
alp eren 16 yıl önce Şikayet Etistanbulun fethi haha. Çocuklara osmanlıyı gerici bilmem neci olarak göstern zihniyet.Kalkıp onun için filmi çekecek KOskoca türk destanını TErör örgütüne isim veren zihniyet osmanlının filminmi çekecek..Güldürme beni kardeşim.Beğen
-
Nurettin Korkmaz 16 yıl önce Şikayet EtArtik Amerikan kahramanliklarini izlemek istemiyoruz!. Tarihe 600 yildan fazla isik tutan bir milletin torunlari olarak, konusacak, anlatacak ve yazacak o kadar cok konularimiz varki... Sinema Milletlerin kendi degerlerini yaymaya calistiklari emperyalist bir etki araci. Türkiye haric bütün önemli devletler bunu cok iyi kullaniyor. Bizimkilerde dedelerine küfretmek icin güzel bir arac olarak kullaniyorlar. Gerek diziler gerekse bircok sinema filmleri kendi öz degerlerimizden uzak, bati kültürünü toplumumuza empoze etme cabasi icinde olan yapitlar. Maalesef...Beğen