'Yeni Dünya Düzeni'ne Karşı Direniş Manifestosu'

Kemal Özer bu kez tek bir konu üzerine yazmıyor. Kimlik, ideoloji, dünya, bizim coğrafya, endüstri, siyaset ve 17 Aralık üzerine yazıyor.

'Yeni Dünya Düzeni'ne Karşı Direniş Manifestosu'
'Yeni Dünya Düzeni'ne Karşı Direniş Manifestosu'
GİRİŞ 02.03.2015 11:44 GÜNCELLEME 02.03.2015 11:44

İnsanın hız, haz ve hırs üçgeninde yaşadığını söyleyen Özer, “Farkında olamasak da geliştikçe büyülendik, büyülendikçe körleştik. Artık büyüsü bozulmuş bir dünyada yaşıyoruz. İblisin karanlık adamları hariç, kimse durumdan memnun değil, kimse mutlu değil, kimse sıhhatli değil. ‘Yeni dünya düzeni’ denilen şeytani yapılanma dostluk maskesi altında Yaratıcıya, tabiata, insana, inançlara, kısaca, engel olarak gördüğü her şeye düşmanlık ediyor,” diyor.

Yeni bir dünya yahut da pek çok kimsenin reddetmediği girift, sevimsiz, kirlenmiş, buhranlı, hastalıklı ve özellikle şizofrenik bir hayatın içine itildik. Adları ve bütçeleri iri, unvanları kalabalıklaşmış, ama at gözlükleriyle donatılmış kurum ve kişilere mahkûm bırakıldık. İletişim araçları, reklâm, moda, müzik, kredi kartı, sentetik toksik yiyecek, içecek ve giyecekler, “temizlik” ve kozmetik ürünleri ile esir alınan beden, bilinç, ahlak ve ruhlar ordusu gibiyiz artık.

Özer, bütün bu kargaşanın nedeninin Allah’la, tabiatla, adaletle ve hakikatle olan ilişkimizin bozulması olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Musevi-Hıristiyan ahlakı, insanı tabiattan kopardı. Modern materyalizm ise bugün Allah’ı dışlayıp insanı tamamen tek başına bırakarak sorunu keskinleştirdi. Kâinat şeyleştirildiği için, insan da şeyleşti. Bütün bu kötülüğün kaynağının ne olduğunu sorgulayan düşünürler, ‘soyaçekim’ diyorlar: Kur’an’i tabirle, atalarının dini üzere yaşamak.”

Kitap hakkında daha fazla bilgi ve sipariş vermek için tıklayın...

Kemal Özer, tahrif edilmiş dinlerin mensuplarının ideolojisine bir de seküler dünyanın sömürgeciliği eklendiğinde, içinde debelendiğimiz kötülük sarmalının gerçek nedenin anlaşılacağını belirtiyor. Ona göre en fenası kurumsallaşmış olan kötülük. “Bütün kötülüklerin en kötüsü, kurumsallaşmış olan kötülüktür ki, bugün yaşadığımız tam da budur. Kurumsallaşan ideolojik ve bilimsel temelli kötülük, bir yıkım uygarlığıdır. O inşa etmez, onarmaz, parçalar, çöp ve yok eder. Bu bir hiç olduğu için, her şeyi hiçleştirmeye çalışır. Ruh, beden ve bilinci kötü olduğu için, iyiyi ve iyiliği ele geçirip onu da kendine dönüştürmek ister.”

Yine de, çözümsüz değil diyor yazar ve yeise kapılmadan İslam’ı işaret ediyor. “Mamafih kuşatıcı olan zulüm değil, haktır. Unutulmamalıdır ki, zalimin başarısı güçlülüğünden değil, bizim ona yüklediğimiz aşırı güç vehminden... Şeytan ve küresel mafya, insanları çocuklarıyla, rızklarıyla, gelecekleriyle, hatta iktidarlarıyla korkutur. Korkutamadığında ise destek verecekleri bir amaç koyar önlerine. Bize düşen, düşmana güç vehmetmek ve ona atfedilen sanal gücün büyüsüne kapılmak değil, kendi gücünün farkına varmaktır, Hz. Musa misali... Hz. Peygamber (s.a.v.) en zor anında yoldaşı, kardeşi Hz. Ebubekir’e (r.a.) ne diyordu: ‘Korkma! Allah bizimle beraberdir!’ ”

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
TOKİ, 33 ilde arsa satışı yapacak
Mehmet Büyükekşi olaylı sezonda yaşananlar için kulüpleri suçladı!