Dervişe Sitem raflardaki yerini aldı

“Hayatı incitmeden yaşıyorsun. Ne güzel…” demişti bir dostum.

Dervişe Sitem raflardaki yerini aldı
Dervişe Sitem raflardaki yerini aldı
GİRİŞ 20.05.2015 17:26 GÜNCELLEME 20.05.2015 17:26
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

“Sakin, melal, tenha… Yaşamın kendisi ile tefekküre girmek, bilge ve arif bir duruş belki. Hayatın özüne, fıtratına doğru bir yolculuk; semavi bir iç ses ile rabıta belki ve belki de bu, yaşamın sırrına erme uğraşıdır.”  Böyle bir diyalogun hemen akabinde elime geçti bu kitap: Dervişe Sitem

Bir kitabı elime aldığımda ilk yaptığım şey ön ve arka kapağına bakmaktır. “Dervişe Sitem” kitabını da böyle aldım elime. İsmi beni kendine çekiyor ve arka kapağını okuyorum: …Hey derviş, hani demiştin ya “kitabı, barışı ve onurunu koru” diye. Doğrudur, ince bir sezgiyle kavranmalı kitabın, barışın ve onurun sesi. Fakat ben doğmadan kitapsız bırakmışlar babamı. Dalgasız bir denize dönüşmüş âlem, koyu bir cehalet ekilmiş semalarına…

Onursuzluk, onur diye resmedilmiş tablolarıma. Her itiraz için kaldırdığımda ellerimi, Pandora Kutusu açılıyor ve etrafa dehşet saçıyor vahşi hayvanlar. Nirvana’ya ulaşamamam için yasaklamışlar incir ağaçlarının altında diz çöküp yakarışımı. Çarmıhla tehdit ediyorlar tekrar İsa’yı, denizin kuytu sularını gösteriyorlar Musa’ya. Oysa o suda boğulanlar kendileriydi…”

Dervişin şahsında vicdanlara yapılan bu sitem; ihanet sarmalında kaybolmuş, kirlenmiş vicdanların uyanışını bekleyen bir çığlık gibi. Dervişlik ki biliriz; zulme, ihanete, başkaldırıya sessiz kalarak dünyayı terk-i diyar eyleyen, vicdanının gönül fermanını Allah’a (c.c) havale eden… İşte “Dervişe Sitem”, modern zaman dervişliğine soyunmuş herkesedir. Ve minval üzere yazar, “…bana nasihat etmeden, beni dinleyip ağlar mısın?” diyor dervişe.

Okumalarımızı ilerlettikçe biz modern zaman dervişleri, dinledikçe yazarı, ağlamamız gerektiğini konusunda ne kadar haklı olduğunu anlıyoruz zaten. Seküler bir hesabı olmayan insanı, metafizik ırmağında aklayıp paklayacak masumiyette bir kitap bu. Yazar, zaman zaman bir iç hesaplaşma içerisine girer ama aslında hesabı hepimize keser.

Kitabın “Giriş” bölümü, “Giriş Niyetine” başlığıyla, yazarın kendine yönelttiği “Niçin yazıyorsun?” sorusuyla başlıyor. Feveran çığlıkların modern zaman dervişliğinde fayda vermediği bir zamanda belki de “yazmak”, en kaçınılmaz yollardan biri olsa gerek.

İçindekiler kısmına bakıldığında kitabın bab’lara ayrılmış olduğunu görürüz: Bab-ı Elif, Bab-ı Lisan, Bab-ı Canan, Bab-ı İsyan, Bab-ı Umut, Bab-ı Demsal ve Bab-ı Sukut şeklinde toplam 184 sayfalık bir deneme kitabı ve oldukça kapsamlı.

Batı algısı üzerinden hayata baktığımız bir zaman diliminde yaşarken biz, yazarımız evrensel insani ve İslami değerlerin medeniyetini yeniden tasavvur etmenin öğretisini sunuyor bize. Zaman ve mekân evrenseldir onu için. Bizi uzun seyahatlere çıkarmıyor. Zaten iyi ve kötü hemen yanı başımızdadır, hatta içimizdedir.

Vicdanın merkezine doğru bir yolculuğa çıkartırken bizi “vicdan ölmüştür” der ama gabya iman eder. Modern yaşamı yerden yere vurur, dayatmalara direnir, isyanını haykırır; hayattan, sevdadan, gözyaşından, sürgünden, yalnızlıktan, sükûttan, ihanet ve direnişten bahseder. Ve masumiyet ve savaş ve çocuklar ve hayaller ve yürek ve sevgi ve umut ve ölüm gibi birçok imgeyi dağarcığımıza ekler.

Sosyal meseleleri bilge bir sosyolog gözüyle ve dervişane bir safiyetle edep, onur ve iman ilkeleriyle sorgulayan, eleştiren ve hakikati ve adaleti talep eden bir tavır içerisindedir. Özeleştiri yapar, sitem eder, hicranı yaşar, fırtınalara tutulur, ağlar, direnir ve diretir. Kimse masum değildir; yalnız adamlar bile. Gelenek ve moderni harmanlayamamış şehirlerin tükettiği insanlarız biz ve biz derdi olmayan insanlar olarak biz, medeniyet tasavvurundan bihaber olan biz, kan, kin, ihanet ve acı devşirmekten öteye gidemeyen bir kısırdöngü içerisindeyiz. Ve biz lanetliyiz.

“Masumiyet katledilmiştir” ve buna “İnsanlığın Masumiyet Tarihi” der, yazar. Ona göre dünyanın tüm dillerini içinde barındıran bir şiveyle konuşuyor, savaşın mağlubu çocuklar. Ve sanat, mağdurların intikamıdır.  

Yazarımız dertli, hem de çok dertli. Belki de bu dert kendisine bu kadar samimi denemeler yazdırttı. Kısacası, derdi olan bir yürek ama iyi bir kalem ve söz ustası. İyi bir şair aynı zamanda. Kurgusu olan, şiirsel, derli toplu bir dil kullanmış. Bab’lara ayırmış olması da bu manada iyi olmuş.

Yazar Hamza Çelenk’in Beyan Yayınlarından görücüye çıkmış olan “Dervişe Sitem” kitabı, okuyuculardan müspet bir ilgi gördü. Okurken duyargalarınız açılacak, belki de içinizin acıdığını hissedeceksiniz ama emin olunuz ki sözün ve yazının tadına varacaksınız.

YORUMLAR 1
  • osman kara 8 yıl önce Şikayet Et
    aynen öyle sayın yazar. kitap önce beni bir hırpaladı, sonra tekrar tekrar düşündürdü. ayrı ayrı denemeler olmasına rağmen okurken içimizde bir yerler fena ağrıyor ve canımız acıyor...
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Mehmet Şimşek'ten altın kotası açıklaması: Çıkar çevreleri memnun değil
Bedava dağıttı, duyan oraya koştu! Markette 30 TL