Ali Gürbüz bir derviş ve Türkmenbeyi’ydi

Uğur Canpolat, Ali Gürbüz için, "‘Ali gibi yiğit, zülfikâr gibi kılıç bulunmaz’ sözünü hatırlatır bana. Cesareti ve şefkati aynı anda içinde barındırırdı" dedi.

Ali Gürbüz bir derviş ve Türkmenbeyi’ydi
Ali Gürbüz bir derviş ve Türkmenbeyi’ydi
GİRİŞ 29.10.2011 13:39 GÜNCELLEME 29.10.2011 13:39

Bâbıâli Sohbetleri’nde bu hafta, vefatının 20. yılında gazeteci yazar Ali Gürbüz anıldı. Toplantıyı, hafta içi her akşam Ülke TV’de ekranlara gelen ‘İyi Bak Kendine’ adlı programın sunucusu ve Sanatalemi.net köşe yazarı Uğur Canbolat yönetti. Programda eşi Cahide Gürbüz ve çocukları Mustafa Gürbüz, Nurhan Hanım, Esma Hanım, Süleyman Gürbüz ve Hayriye Hanım da hazır bulundular.

Toplantıya Sadettin Kaplan, Oğuz Çetinoğlu, Şadi Polat, Fatma Ersem Yargıcı, İsmail Hakkı Avcı, Murat Başaran, Enver Yorulmaz, Hüdavendigâr Onur, Ayhan Güldaş, Mustafa Ertunç, Ayhan Kesrure, İbrahim Kalkan, Sevâl Günbal, Özlem Gedikli Deniz ve Yiğit Özdemir de katıldı. 

BİR İZİN PEŞİNDE…

Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESAKADER)’nin her hafta Perşembe günü Timaş Kitap Kahve’de Bâbıâli Sohbetleri'nin son toplantısı boyunca Ali Gürbüz ile ilgili önemli konuları dile getiren Uğur Canbolat, sağlam bir binanın temelini oluşturan ve milyonlarca gencin yetişmesini sağlayan değerlerimizden biri olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:  “İhtişamlı ama aynı zamanda mütevazı idi. ‘Ali gibi yiğit, zülfikâr gibi kılıç bulunmaz’ sözünü hatırlatır bana. Cesareti ve şefkati aynı anda içinde barındırırdı. Öfkeli olduğu kadar nazik bir adamdı da. Araştırmacı, yazar, dini bütün, muhafazakâr ve mukaddesatçı bir insandı. Evi ve arabası olmadı. Ama sağlıklı hayat ile ilgili kitaplar hazırladı. Bir kültürün insanı ve adam gibi bir adamdı. Sorgulayıcı bir zihniyete sahipti. Bir izin peşindeydi ve kendini tamamlamadığını hissediyordu. Komplike bir adamdı.” dedi.

TÜM BASKILARA KARŞI MAĞRUR DURUŞ

Toplantının sunuşunu yapan ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım, yitirdiğimiz değerleri anmanın bir görev olduğunu hatırlatarak, “Ali Gürbüz’ü Uğur Bey sayesinde anıyoruz. Gelecek nesillere emanet bırakacağımız örnek şahsiyetlerden ve kahramanlardan biri de Ali Gürbüz’dür. ESKADER’in hizmetlerinden biri de bu vefa toplantılarıdır. Onu rahmet ve saygıyla anıyoruz.” dedi. Daha sonra konuşmacı olarak ilk sözü alan Muzaffer Deligöz, Ali Gürbüz ile gazetecilik serüvenlerine dâir hâtıralarını dinleyicilerle paylaştı. Üç yıl kadar bir arada çalışabildiklerini ancak o üç yılın bir ömre yetecek kadar uzun olduğunu belirten Deligöz, aynı düşüncede ve hizmet telakkisinde olmanın getirdiği bir uyumun olduğuna dikkat çekti. 

“Risale-i Nur derslerinde bir araya geldiğimizde sabahlara kadar sohbet ederdik. Heybetli ama konuşurken bir o kadar sakin ve kibardı ki bağdaştıramazdınız görünüşüyle… Farklı düşünen biriydi. Alışanı yapmaktan ziyade ileriye giden bir ruha sahipti. Askeri baskıların olduğu bir dönemde İrşat gazetesini çıkardık. 1962 yılındayken televizyona olan yaklaşımını ortaya koydu ve yurt dışına öğrenci göndererek Türkiye’yi böyle bir geleceğe hazırlamak gerektiğini söyledi.” diyen Deligöz, mahkemede hakime ve gazeteyi basan paşalara olan tavrının unutulmaz hâtıralardan olduğunu anlattı.

Sonrasında söz alan Abdullah Işıklar, Ali Gürbüz’ün cesur, kuvvetli ve kâmil bir insan olduğunu, yüzüne bakıldığında hatıra Allah’ın ve Hazreti Peygamberimizin geldiğini belirtti. Işıklar, hastanede hastalığının en zor aşamasında dahi güler yüzlü olduğunu sözlerine ekledi.

“2050 YILININ İNSANI…”

Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Başkanı Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Ali Gürbüz’ün yayımladığı Nurculuk kitabı yüzünden yargılandığını ve sürüldüğünü anlatırken bugüne lâzım olan insanlardan biri olduğunu kaydederek sözlerine şöyle devam etti: 

“Kendinde 2000’li yılların görüşlerine sahipti. ‘Selam’ adında bir günlük gazete hayali vardı. Onun taslağı hakkında konuşurduk. Biz o dönemlerde Risale-i Nur dışında kitap okumazken onun kitap tavsiyelerinin bize çok büyük katkısı oldu. Hem ileriyi gören hem de radikal bir Müslüman’dı. Lisan-ı hali dirayetli ve baskıcı idi. Ama konuşurken çok mütevazıydı. Şehirli bir Müslüman aydındı.” diyerek ailesini yıllar sonra görmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi.

İYİ BİR DOST VE İYİ BİR BABA

Ali Gürbüz’ün yakın dostu ve aynı zamanda dünürü olan İlahiyat Hocası Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, Gürbüz’le Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde tanıştıklarını ve beş buçuk aylık mahkûmiyet süresi boyunca bir arada olduklarını belirtti. Namaz kılmaları dolayısıyla zaman zaman diğer mahkûmların sözlü saldırılarına maruz kaldıklarını anlatan Beyaz, tahliyesinin ardından 10 ya da 15 sene görüşemediklerini kaydetti. 

“Almanya’ya gittiğini duymuştum. Bir gün Beyazıt yakınlarında karşılaştık. Uzun sohbetler etmeye ve ailece görüşmeye başladık. Bunun neticesinde kızı Esma ve oğlum hayatlarını birleştirdi. Candan bir Müslüman ve vatanseverdi. Her şeyi ile örnek bir insandı. Fedakârdı ve asla Allah’a karşı isyanı yoktu.” diyerek Ali Gürbüz’ün kızının kendileriyle olan daimi huzuru sağlaması dolayısıyla her zaman duacı olduğunu sözlerine ekledi.  

SAĞLIKLI BESLENMEYE ERKEN BAKIŞ

Yayıncısı ve eski dostu Veli Avcı, Ali Gürbüz’ü 1978 yılında tanıdığını ve kitaplarının çoğunu kendisinin bastığını dile getirdi ve sözlerine şöyle devam etti: “İslâm açısından bakınca derviş, Türklük açısından bakınca Türkmen beyiydi. Her iki davadan da vazgeçmedi. Mertti, cesurdu. Yakalandığı habis hastalık neticesinde sarımsakla ilgili araştırmalar yapıp bir kitap yayımladı. Doktorunun verdiği sürenin çok ilerisinde yaşadı. Kitaplarının dağıtımını ve satışını kendi yapardı. Bugün internetten yapılan kitap satışını yıllar önce posta aracılığı ile yapardı.” diyerek bireye kitap ulaştırma konusundaki girişimlerinin geleceği doğru görebildiğinin bir kanıtı olduğunu vurguladı.

Yağmur ve Timaş Yayınlarının eski editörü İsmet Elbaşı, Ali Gürbüz’ün kafa ile gönül dengesini kurmuş bir insan olduğunu anlatırken bir yönünde irfan, bir yönünde edep, bir yönünde de entelektüellik bulunduğunu belirtti. Elbaşı, “Tepeden tırnağa edep dolu ve günümüzde ihtiyaç duyulan bir insandı” dedi.

Konuşmacılardan Metin Hasırcı, anma toplantılarının çok önemli olduğunu bu konuda ESKADER’in de çok başarılı olduğunu hatırlatarak, “Kadirbilirlik, vefa çok güzeldir. Bu toplantı da bir vefa hareketidir. Düzenleyenlerden Allah razı olsun. Ali Gürbüz beyi hatırlayan ESKADER yöneticilerine teşekkür ediyorum. Salih Doğan Pala, Ali Gürbüz’ün yakın arkadaşıydı. Ali Gürbüz hiç bir maddeye, hiçbir makama tabi olmadı. Samimi, ihlaslı bir Müslüman’dı.” dedi. 

FARKINDA OLUNMAYAN DEĞERLERİN ADAMI

Ali Eren, Ali Gürbüz’ün kitaplarını kitapçılara konsinye olarak bıraktığını ve bundan hiç gocunmadığını hatta seve seve yaptığını anlattı ve şöyle devam etti: “Ali Bey benim zihnimde farkında olunmayan değerlere sahipti. Müspet bir insandı. Çünkü anarken duygulanıyoruz. Unutamadığım bir sözü ise; ‘Maddi ilim ilerleyecek, nihayet maddi ilimle manevi ilim çakışacak. Kur’an ve hadislerin sırrı açığa çıkacak’tır. Bu söz hâlâ aklımın bir köşesinde bekliyor.” dedi.

Son söz kendisi ile hiç tanışmamış ama adaşı olan torununa verildi. Torun Ali Gürbüz, bu kadar dostunun anlattıklarına göre güçlü ve yiğit bir insan olduğunu ve onun torunu olmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti ve “Dedemle hiçbir hâtıram olmadı, anlatılanlara bakınca keşke küçük bir anım olsaydı diyorum” dedi. 

Yeni Asya Medya Grubu Başkanı Mehmet Kutlular’dan gelen telgrafın okunmasının ardından Ali Gürbüz’ün gazetelerde yayımlanan makalelerinin kitaplaştırılması ve sevenleriyle dostlarının hakkında yazdıkları yazılarının, birlikte çekilen fotoğraflarının derlenerek bir hâtıra oluşturulması konusunda harekete geçilmesi kararı alındı.

Toplantının sonunda Ahmet Yüter’in okuduğu Aşr-ı Şerif ve “Ali Gürbüz’e Vefa Duası”nın ardından hatıra fotoğrafları çekildi.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Dünya bu görüntüyü konuşuyor! Üniversitenin binasına keskin nişancı yerleştirdiler
CHP'nin Saadet'e gönderdiği vekil dönüyor! Saadet Partisi grubu düşebilir