Olay yazı: Türkiye vurdu! Avrupa ve ABD sessiz, Rusya pusuda, en sinsisi ise İran

Yeni Birlik gazetesi yazarı Faruk Aktaş, "Pençe-Kartal ve Pençe Kaplan operasyonları konusunda kim nerede duruyor?" adlı bir köşe yazısı kaleme aldı.

Olay yazı: Türkiye vurdu! Avrupa ve ABD sessiz, Rusya pusuda, en sinsisi ise İran
Olay yazı: Türkiye vurdu! Avrupa ve ABD sessiz, Rusya pusuda, en sinsisi ise İran
GİRİŞ 23.06.2020 13:23 GÜNCELLEME 24.06.2020 09:07
Bu Habere 40 Yorum Yapılmış

Avrupa, ABD ve Rusya'nın başlatılan operasyonlara sessiz kalışına değinen Aktaş, nedenlerini de sıralayarak, ABD'nin PKK/YPG'yi satabileceğini söyledi. Rusya'nın ise daha da sessiz bir politika yürüterek PKK'nın kucağına düşmesine beklediğini belirtti. Aktaş, "Rusya ise suskun kalarak PKK'nın kendi kucağına düşmesini ve sonrasında bunu Suriye ve Libya konusunda Türkiye'ye karşı koz olarak kullanma hesabında" derken, PKK konusunda en sinsi ve en tehlikeli politikayı izleyenin ise İran olduğunu belirtti. Yazar, Tahran yönetiminin Ankara ile hareket ediyormuş gibi görünüp PKK ile gizli gizli görüştüğünü iddia etti. Faruk Aktaş, İran'ın PKK'nın tamamen ABD güdümüne girip ileride kendisine de silah doğrultabileceğini hesap ederek örgütün en azından bir kanadını kendi denetiminde tutmaya çalıştığını kaydetti.

 

TSK'nın operasyonlarına en agresif yaklaşımı BAE, Suudi Arabistan ve Mısır'ın gösterdiğini belirten Aktaş, yazısında, merkezi Irak hükümetinin ve IKBY'nin tavrına da değindi.

İşte Faruk Aktaş'ın o yazısının tamamı;

 

Türkiye'nin bu kapsamlı operasyonuna yönelik şuana kadar Avrupa'dan ciddi bir tepki gelmediğini biz de not edelim.

Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine yönelik olarak 15 Haziran’da başlayan Pençe-Kartal operasyonu, Pençe-Kaplan olarak devam ediyor.

 Yani hava operasyonu, hava destekli kara operasyonu olarak sürüyor.

Türk komando birlikleri SİHA, İHA ve Atak helikopterlerinin desteğiyle geniş kapsamlı bir operasyon yürütüyor.

PKK’ya yönelik son zamanlardaki en büyük operasyonlar bunlar.

Uzun süredir ciddi kayıplar veren PKK, 15-16 Haziran’da yeni bir eylemlilik süreciyle ortaya çıkmaya hazırlanıyordu ki, bu operasyonlar, eylem yapmak şöyle dursun lider kadrolarda bile büyük bir paniğe yol açtı.

PKK’nın ele başları Cemil Bayık ve Murat Karayılan’ın örgüte ait TV kanalında yaptığı açıklamalar bunu net bir şekilde gösteriyor.

Operasyona engel olmadıkları gerekçesiyle ABD, bazı Avrupa ülkeleri, Irak ve Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine sert suçlamalar yönelten PKK, özellikle Avrupa’daki taraftarlarını sokaklara dökmeye çalışıyor.

Birçok Avrupa ülkesinde çeşitli gösteriler düzenlendi, düzenleniyor ancak bu gösterilere katılımın eski yıllara oranla çok düşük olduğuna dikkat çekmekte yarar var.

PKK, bu gösterilerle "Biz sizin için DEAŞ ile savaştık siz bizi ortada bıraktınız" diye feryat ederek operasyonların durdurulması için Türkiye’ye baskı yapılmasını istiyor.

Tabi, uluslararası güçlerin onlar ve onlar gibi tüm terör örgütlerini istedikleri zaman istedikleri şekilde kullanıp sonra işlerine yaramadığı zaman kirli sepetine attıklarını bilmiyorlar.

Ya da biliyorlarsa da şu an için kirli sepetine atılmak istemiyorlar.

Türkiye’nin bu kapsamlı operasyonuna yönelik şuana kadar Avrupa’dan ciddi bir tepki gelmediğini biz de not edelim.

Bunun birçok nedeni var.

Birincisi her ülkenin öncelikli gündemi koronavirüs ve salgın sonrası ekonomik kriz.

Bu ülkeler için PKK öncelikli gündem maddelerinden biri değil.

İkincisi pandemi sürecinde Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi, salgın sonrası bu ülkelerin Türkiye ile ticari ilişkilerini geliştirme hesapları, söz konusu ülkelerin bu operasyonlar konusunda sessiz kalmalarında etkili unsurlardan birisi.

Bir diğeri ise Libya’da yaşanan gelişmeler.

Türkiye’nin neredeyse tek başına Libya’daki tüm dengeleri alt-üst etmesi, başta Fransa olmak üzere karşı cephede yer alanların büyük bir hezimet yaşaması ayrıca ABD’nin burada açıkça Türkiye’den yana taraf belirlemesi de Avrupa ülkelerinin bu operasyonlara ses çıkarmamasında etkili diye düşünüyorum.

ABD’nin sessizliğini ise birkaç şekilde değerlendirmek gerek.

Birincisi; ABD’de siyahî bir kişinin polis tarafından öldürülmesinin ardından yaşanan iç karışıklıklarda PKK’ya yakın ANTİFA örgütünün etkisi ve bu durumun Washington’da PKK aleyhine bir yaklaşımın doğmasına yol açması.

İkincisi Libya’da ortaya çıkan dengeler sonrası ABD’nin Türkiye’den yana açık bir politika izlemeye başlaması.

Üçüncüsü ve bence en önemlisi ABD, Suriye’de Kürt grupları PYD’nin etrafında birleştirirken PKK’ya yönelik operasyonlara da sert tepki vererek Ankara’nın şimşeklerini büsbütün üstüne çekmek istemiyor.

Zira ABD, uzun süreden bu yana PKK politikasını PYD üzerinden götürmeye çalışıyor.

Suriye’de başlayıp Irak ile birleşen sonrasında Türkiye ve İran’ı içine almayı hedefleyen kendi güdümünde bir terör devleti politikası kurma politikası bu.

Ancak ABD’de daha çok Pentagon destekli bu politikalar konusunda Trump’ın mesafeli durduğunu belirtmek gerek.

Önümüzdeki dönem Ankara ile Washington arasında Libya’da, Doğu Akdeniz’de daha yoğun bir iş birliğinin gelişmesi ABD’nin PKK/PYD yaklaşımlarında da değişikliğe yol açabilir, yani ABD PKK/PYD’yi tümden satabilir.

Rusya ise suskun kalarak PKK’nın kendi kucağına düşmesini ve sonrasında bunu Suriye ve Libya konusunda Türkiye’ye karşı koz olarak kullanma hesabında.

Bu operasyonlar konusunda en agresif yaklaşımı BAE, Suudi Arabistan ve Mısır gösteriyor.

Uzun süredir tüm enerjilerini Türkiye karşıtlığı için seferber eden bu ülkeler Kuveyt ve Bahreyn gibi ülkeleri de arkalarına alarak Arap Birliği’nden operasyonu kınayan bir karar çıkarttılar.

Söz konusu ülkelerin Libya konusunda da karşı cephede yer aldıklarını anımsatalım.

Kanımca PKK konusunda en sinsi ve en tehlikeli politikayı izleyen ise İran.

Zira Tahran bir yandan Ankara ile ortak hareket ediyormuş gibi görünüp bir yandan da gizli gizli PKK ile görüşmeler yürütüyor.

PKK’nın tamamen ABD güdümüne girip ileride kendisine de silah doğrultabileceğini hesap ederek örgütün en azından bir kanadını kendi denetiminde tutmaya çalışıyor.

Gelelim Bağdat ve Erbil’in pozisyonlarına…

Kısa bir süre önce Irak’ta Başbakanlık koltuğuna oturan Mustafa Kazımi, ülkesinde düzeni sağlayabilmek için PKK, DEAŞ ve diğer tüm terör örgütü ve silahlı güçlerden kurtulmak istediğine dair bir yaklaşım içinde görünüyor ancak hali hazırda bunu yapacak gücü yok.

Dolayısıyla Irak’ın Türkiye’nin Bağdat Büyükelçi’ne iki kez nota vermiş olmasını “usulen sessiz kalmamış olmak” şeklinde değerlendirmek gerek.

Kazımi hükümeti, PKK ile mücadele konusunda şimdiye kadarki tüm hükümetlerden çok daha fazla Türkiye ile ortak hareket edebilir.

Burada durumu en karmaşık olan Kuzey Irak’taki Barzani yönetimi.

Barzaniler bir yandan PKK’nın kendi topraklarından çıkmasını istiyor bir yandan da Suriye’deki kolları ENKS üzerinden PKK/PYD ile iş birliğine giriyor.

Bu yaklaşımları nedeniyle hem Ankara’nın hem de PKK’nın hedefi durumuna geldiler.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, PKK/PYD ile iş birliği yapanların da bundan sonra Türkiye için hedef olacağı uyarısı yaptı.

Bu mesaj şüphesiz ENKS kadar Erbil yönetimineydi.

PKK da devam eden operasyonlar konusunda açıkça kendilerinden yana tutum takınmaması halinde Erbil yönetimini de hedef alacakları tehdidinde bulundu.

Barzani yönetiminin, PKK konusunda bir an önce bu ikircikli, ne yaptığını bilmez politikalardan dönmemesi halinde PKK ile birlikte yok oluş sürecine gireceğini bilmesinde yarar var.

YORUMLAR 40
  • Ağa 3 yıl önce Şikayet Et
    Zaten bu makale başı ile dibi zikzaklı bir kasıtlı , ısmarlama bir başlık. Yok bir bölümü ile gizli anlaşmalı, başlığa bak geyik muhabbeti, okunsun diye, taşları yemek yasak KABİLİNDEN. Yahu bu ülkenin tüm komşuları ile sorunlu olması için adeta yangına benzin taşıyan kafalardan Allâh bu milleti kurtarsın.Arslan beye aynen katılıyorum.
    Cevapla
  • Ali Osman Omar 3 yıl önce Şikayet Et
    İran ikircikli bir ülkedir. Ne yakın ne de uzak durmalıyız ama asla güvenilmez bir ülkedir.
    Cevapla
  • arslan 3 yıl önce Şikayet Et
    Kardeş anlatılan hikayelere inanma bugün iran daha 1979 da kuruldu kurulur kurulmaz 1980 de abd uşağı saddam efendisinin emriyle iran a saldırdı iran ı 1925 yılına kadar Türkler yönetmiştir 1925 de farslılar krallık kurarak 1979 a kadar iran ı yönetti o 1925 den bugüne kadar iran dostumuzdur aramızda bir savaş olmamıştır iran ın kafirle savaşmadığı yalanını israil abd müslümanlar arasında fitne çıkarmak için yaymıştır islam dünyasının bunca sıkıntısı varken birde mezhep savaşı çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyelim selam ve dua ile..
    Cevapla
  • yusuf oguz 3 yıl önce Şikayet Et
    he sen cok biliyorsun , 1925 den once irani Turkler yonetdiklerinde bize dusmanmislar sora farslar ingilis kolesi olarak onlarin yardimiyla yuz binlerce Turku katl ederek kiraliyet kurdular ve o gun bu gun dostumuz oluyorlarmis ,boyle dostu olanin dusmana ihtiyaci kalmaz ,iran mullalarina iyi bak her birinde birer ingilis Lowrensi gorursun ,muslumanlarin birliginden yanayiz ama o kadarde saf degiliz ,kimin gercek musluman oldugunu kimin sahta yuzu altinda yilan oldugunu cok iyi biliyoruz .
    Cevapla
  • Yorum 3 yıl önce Şikayet Et
    Doğru söylüyorsun. Allah cc insana kaba kuvvetin yanında en önemlisi akıl iradesini vermiştir. Bu iradeyi kim iyi kullanırsa dünya önün emrine girer. Bu irade müslümanla buluştuğu zaman, bir üs iradeye; feraset iradesine, zaten düşmanların anlamadığı ve hiç bir zamanda anlayamayacağı bir irade bizleri düşmanlara karşı kuvvetli kılmaktadır.
    Cevapla
  • Yorum 3 yıl önce Şikayet Et
    Yorumları ve analizleri yaparken ABD, RUSYA, FRANSA ve Hatta ÇİN ve İNGİLTERENIN kendi aralarında PKK ve uzantıları üzerinden Türkiyemizi bölme projeleri veya bu hususta gizli anlaşmalarının olma ihtimalini asla gözardı edilmemelidir. Aksi halde böyle bir ortamda İranla karşı karşıya gelmek demek düşmanların ekmeğine yağ sürmektir. Bu nedenle böyle bir ortamda İranla ortak paydada buluşmak hem bizim ve hemde İran ın faydasınadır.
    Cevapla
  • niyazi 3 yıl önce Şikayet Et
    Vallaha yazık insan bir hiç ugruna kendini kullandırırmı bunların anasına kardeşine çoluk çocuğuna verdiği değer hepsi ortada bir insan devleti namusu bayrağı varsa varolur bunların üstünden herkez geçiyor bunlara vesika verilmeli başka türlü isimlendirilemiyorlar terörist bile değil bunlar yeni bir isim bulunmalı bu yaratıklara.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
BMGK'de tarihi Filistin oylaması! ABD tarihe geçecek kararı veto etti!
Eray Güçlüer 'İsrail İran'a saldıracak' diyerek hedef alınacak yeri açıkladı