Çankaya Köşkü'nden Büyük Ödüller

Alaettin Yavaşça, Turgut Cansever ve Yaşar Kemal'e Cumhurbaşkanlığı Büyük Sanat Ödülleri verildi. Ödül törenine 3 isimden ikisi katılırken ilginç görüntüler vardı:

Çankaya Köşkü'nden Büyük Ödüller
Çankaya Köşkü'nden Büyük Ödüller
GİRİŞ 04.12.2008 14:41 GÜNCELLEME 07.09.2017 01:28
Bu Habere 4 Yorum Yapılmış

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini kazanan Turgut Cansever, Yaşar Kemal ve Dr. Alaeddin Yavaşca'nın, on yıllar boyunca kendi alanlarında sanatın asaletinden, insani değerlerin yüceliğinden taviz vermeksizin Türkiye'ye ve dünyaya en güzel ve en özgün eserleri armağan ettiklerini söyledi.

2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Çankaya Köşkü'nde düzenlenen törenle sahiplerine verildi.

Cumhurbaşkanı Gül, törende yaptığı konuşmada, ödüllerin üç seçkin kültür ve sanat adamına takdim edileceğini belirterek, mimari dalında ödül kazanan Turgut Cansever, edebiyat dalında ödül kazanan Yaşar Kemal ve müzik dalında ödül kazanan Alaeddin Yavaşca'yı içtenlikle tebrik ettiğini kaydetti.

Yaşar Kemal ve Alaeddin Yavaşça'yı törende görmekten duyduğu mutluluğu dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, Cansever'in sağlık durumu nedeniyle törene katılamadığı için eşi ve kızı tarafından temsil edildiğini belirterek, kendisine acil şifalar diledi.  

Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:

''Bugünkü tören bu üç değerli kültür adamının neredeyse asırlık emeklerinin ve artistik yaratıcılıklarının toplamına, aydın olarak özgür ve bağımsız duruşlarına ve toplumsal sorumluluk bilinciyle oynadıkları rollere devlet ve toplum olarak duyduğumuz saygıyı ifade etmektedir. Gerçekten de Sayın Cansever, Sayın Yaşar Kemal ve Sayın Yavaşça on yıllar boyunca kendi alanlarında sanatın asaletinden, insani değerlerin yüceliğinden hiçbir taviz vermeksizin en güzel ve en özgün eserleri Türkiye'ye ve dünyaya armağan etmişlerdir.

Dehalarıyla mimarimizi, edebiyatımızı ve müziğimizi en yüksek noktaya taşımışlardır. Kültür hayatımızı zenginleştiren ve düzeyini yükseltenlerin başında geldiler. Bir yandan da kültürel yozlaşma eğilimlerine karşı direniş göstermeyi başardılar. Kültür mirasımızı dünden bugüne taşıdılar, bugünden de yarına taşıyacaklar.''

Cumhurbaşkanı Gül, Cansever'in ''eşsiz yapıları ve projeleriyle antik çağlardan Selçuklu ve Osmanlı şaheserlerine uzanan insan odaklı Anadolu-İslam mimarisi geleneğini ve formlarını, şehircilik anlayışını, çağdaş ve yaratıcı biçimde dönüştürerek topluma sunduğunu'' ifade etti.

Yaşar Kemal'in, Homeros'tan Dede Korkut'a, Kürt destanlarından Yunus Emre ve Karacaoğlan'a, Evliya Çelebi'den Sait Faik'e uzanan son derece zengin edebi gelenekleri kendi evrensel ve anıtsal eserlerine dönüştürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Gül, ''Bunu, insancıl ve hakçı özünü hiçbir zaman yitirmeksizin başardı. İnsani ve kültürel değerler kadar tabiatın da tahrip edilmesine karşı duran çağdaş bir tavır sergiledi'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, Alaeddin Yavaşça'nın, Anadolu'nun bin yıllık çeşitli müzik geleneklerini araştırdığını, en ince ve saf biçimleriyle bugünün süzgecinden geçirerek yeniden yarattığını, kendi sentezini meydana getirdiğini ve yorumladığını kaydetti. Yavaşça'nın yüzlerce öğrenci ve müziksever yetiştirdiğini, Türk müzik hayatına eşsiz katkılar yaptığını da vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, ödül alan her üç kültür adamına da ayrı ayrı şükran borçlu olunduğunu söyledi.

- ''VEFASIZLIK VE HAKSIZLIKLARA UĞRAMIŞ OLABİLİRSİNİZ''-

''Üç değerli kültür adamımız uzun sanat yaşamları boyunca şu veya bu şekilde uğramış olabildikleri anlayışsızlık, ilgisizlik, vefasızlık veya haksızlıklar nedeniyle zaman zaman üzülmüş de olabilirler'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu davranışlar Sayın Cansever için yarattığı bazı eserlerin bakımsız kalması, şehircilik ve mimaride özensiz ve kişiliksiz bazı uygulamaların hakim olması ve giderek bunların bazen daha çok ilgi görmesi; Sayın Yaşar Kemal bakımından gençliğinde bazı el yazmalarının el konularak yok olması, evrensel ve toplumsal barış ile ilgili olarak yapmış olduğu çağrı ve uyarıların zamanında ve yeterince dikkate alınmamış olması veya kitaplarının korsan baskılarının önüne geçilememesi; Sayın Yavaşça için ise müziğimizin yozlaştırılması veya telif haklarına riayet edilmemesi biçiminde ortaya çıkmış olabilir.

Bunların dışında belki sizi üzen başka şeyler de olmuş olabilir. Ama her şeye rağmen bugün, başta hükümet olmak üzere devletimizin kurumlarında, özel sektör dahil vatandaşlarımızda kültür sanata karşı giderek daha ilgili, daha duyarlı, daha saygılı bir yaklaşımın gelişmekte olduğunu da memnuniyetle görüyoruz. Bunun sonucu olarak kültür hayatımızda canlılık ve çeşitlilik giderek artmaktadır. 

Sanat, kültür ortamı artık daha özgür ve daha demokratik bir hale gelmiştir. Bir çok yasal engeller, hükümetin, Meclis'in girişimleriyle ortadan kaldırılmakta, yeni yeni kanunlar ve yeni yeni yönetmelikler sunularak kolaylıklar getirilmekte ve bunun sonucunda kültürümüzün evrensel erişimi daha da artmaktadır.''

Cumhurbaşkanı olarak kültür ve sanat faaliyetlerine destek olmaya kararlı olduğunu vurgulayan Gül, Türkiye'nin özel konuk ülke olduğu Frankfurt Kitap Fuarı'nın açılışına katıldığını, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasının restorasyonun hızla tamamlanmasına öncelik verdiğini söyledi. Özel müzelerin faaliyetlerini izlemeye ve bunlara katılmaya da özen gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, hükümetin özel müzelere katkılarının da takdirle hatırlanması gerektiğini belirtti. Sanatçı ve yazarlarla güzel bir diyalog içinde bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Gül, bu çerçevede ''Çankaya Sofraları''nı devam ettireceklerini kaydetti. 

Cumhurbaşkanı Gül, 2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin sahiplerini bir kez daha kutlayarak, ödül sahiplerine uzun ömür ve sağlık diledi, eşlerine ve ailelerine teşekkür etti. Törenin bayram arifesine rastlamasını da ''güzel bir tesadüf'' olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Gül, Kurban Bayramı'nı kutladı.

Ödül törenine Başabakan Erdoğan'ın yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve kalabalık bir topluluk katıldı.

Çankaya Köşkü’ndeki ödül töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Abdulah Gül, ödül alan sanatçılara “Bu ödüller aydın olarak özgür ve bağımsız duruşlarına ve toplumsal sorumluluk bilinciyle oynadıkları rollere devlet ve toplum olarak duyduğumuz saygıyı ifade ediyor” sözleriyle hitap etti.

Mimari dalında ödüle layık görülen Turgut Canserver'in ödülünü eşi Nilüfer Cansever ve Feyza Cansever aldı. Gül, Cansever'e acil şifa dileklerini de iletti.

 

Ödül töreninin ardından kürsüye gelen Yaşar kemal, 1 aydır belinden rahatsızlık çektiğini kimsenin aklına bir şey gelmemesi için buraya hasta hasta geldiğini bizzat vurguladı. "Kimin aklına ne geleceğini çok iyi bildiğini" de sözlerine ekleyen Yaşar Kemal, "Ama bu öldürücü bir hastalık değil. Okuyucularım bundan ötürü özülmesin." dedi.

Gül, elinden tutarak kürsüde karşıladığı yazar Yaşar Kemal'e Edebiyat dalındaki ödülünü takdim etti. Ödül takdimi sırasında ikili arasındaki samimi diyalog görüntülere de yansıdı.

Gül son olarak ödülünü ünlü bestekar Alaettin Yavaşça'ya takdim etti.

Ödül töreninde bir konuşma yapan ünlü romancı Yaşar Kemal de ağır bir bel rahatsızlığı geçirdiğini belirterek otururak konuştu. Usta yazar, “Kimse merak etmesin kolay kolay ölmeyeceğim” sözleriyle salondakileri güldürdü. Yaşar kemal dünyadaki eğitim sistemini eleştirirken de Köy Enstitülerini övdü ve “Hiroşima’ya bomba atılması talimatını veren Amerikan başkanı da, o bombayı atan pilot da bu okullardan yetişti. Bu okullar zulüm okuludur. Dünyamızı gerçek insanlığa kavuşturacak tek eğitim düzeni Köy enstitüleridir”dedi.

Usta yazar Yaşar Kemal’in ödül konuşması şöyle:

“82 yaşındayım. Ben bu yaşta böyle bir ödülü almaktan memnunum. Beni bu ödülle onurlandıranlara teşekkür ederim. Bugünü benimle paylaşan dostlarıma da sağolsun derim. Biliyorum bir takım düşünceleri her zaman söylemek bıktırıcıdır. Yinede her fırsat oldukça söylediğim, yazdığım düşünceleri tekrarlayacağım. Biz cumhuriyet çağının sanatçıları, romancılar, şairler, ressamlar önce kendi kültürümüzü dilimize dönmeyi öğrendik. Tercüme bürosunun çevirdiği dünya klasikleriyle yetiştik.

KÖY ENSTİTÜLERİ DÜNYADA İLK
Halkevlerinin, Köy Enstitüleri’nin kuruluşları bize yardım etti. Köy Enstitüleri ki gelecekte dünyamızı gerçek insanlığa kavuşturacak bir eğitim düzenidir. Şimdi bugünkü yer yüzünün eğitim düzeni düzen değil. Böyle bir pedogoji olmaması gerekli dünyada. Sonra barış da olmaz bugünkü eğitimle. Mesela Hiroşima’ya bombayı atanların hepsi, bunu imzalayan Amerikan devlet başkanı, onu aşağı atan milyonlarca adamı öldürecek diye düşünen insan da bu okullardan gelmiştir. Ben bunları dünyanın bütün gazetelerine aşağı yukarı yazdım. Bu sistemle insanoğlu insanoğlu olamaz diye... Onun için Köy Enstitüleri büyük başlangıçtı, dünyadaki en iyi başlangıçlardan biridir. Bugün Türk romanı, şiiri, resmi artık dünyada yüzümüzü güldürecek duruma gelmiştir. Batı’da gizem ve düş gücünün çok olduğunu, yerlerini akıla ve gerçekçiliğe bıraktıklarını söyleyenler var. Buna inanmak zor.

BUGÜN DE SONSUZ DÜŞLER KURUYORUM
Benim maceralarım insanın gizemini vermek içindi. Düş gücüne gelince, bugün de sonsuz düşler kuruyorum. Düş gücünü yitiren insanın hiçbir umudu kalmaz. Umut, düş gücünün yarattığı ve insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir.

AVRUPALILARI SUÇLUYORUM
Geçirdiğimiz 20. yüzyıl, belki de insanlığın en acılı yüzyılıydı. Milyonlarca insan, çoğunluğu da genç, bu yüzyılda öldürüldü. 20. yüzyılda çıkan üç savaşın adı da dünya savaşıydı ve bu savaşı Avrupalılar çıkardı. Suçluyor musun? Elbette suçlayacağım, herkesin suçlaması lazım. Avrupa uygarlığın memleketleri olacak ama bu Avrupa üç defa şey yaptı. En korkuncu da üçüncü savaş, soğuk savaş... Korkunçtu, insanı yozlaştırdı, sanatı yozlaştırdı topluluk insanları yetişmedi. 19. yüzyıldan kalanlar büyük insan oldu. Tolstoy mesela 19. yüzyılın insanıydı ve biz onun değerini hala bilmiyoruz. Büyük yazarların değerini bilecek durumda değiliz.

SAVAŞ VİCDANIMIZI ÇÜRÜTÜR
Her savaş, -adı ne olursa olsun- bir yıkım, bir ölümdür. İnsanlığımızı ve vicdanımızı çürütür. Hastalıklar, ölümler, çocuk ölümleri daha birçok acı... Bugün milyonlarca insan açlıktan, bakımsızlıktan ölüyor. İnsanların yoksulluğu devam edemeyecek böyle, ya insanlık yok olacak ya bu sistem devam edemeyecek. Ne halt ederlerse yapsınlar. Bugün için konuşmuyorum, bugün çok kötü şeyler yaşıyor insanlık bundan sonra kesinlikle yine yaşanacak. Bir gün bir Türk yazar da bunu söyledi diyecekler.

EDEBİYAT DEĞİL NAMUSUM UMRUMDA
Edebiyatım umrumda değil, namusum umrumda. Bugün insanlar hafızalarımızın alamayacağı kadar değiştiler, başka türlü bir insan oldular. Bile bile kendilerini öldürüyorlar. Bugün dünyamız tükeniyor. Bir çok hayvanın, birçok ağacın, birçok böceğin ve birçok kuşun soyu tükendi. Bu bir felakettir, insanın yaşamasını insanın geleceğini söyleyen bir şeydir. Yazık olur bu dünyaya insanların sonu gelirse. Gelmemeli ve insanoğlu bir gün bütünlüğüyle bunu anlayacaktır.

SAVAŞIN KÜÇÜĞÜ OLMAZ
Bugün küreselleşme süreci hızla tek bir dünyaya doğru yönlendiriyor bizi. Küreselleşme rüzgarının önüne katılanlar her dili her kültürü yıpratıyor. Bugün dünyada ülkemizle savaşın getirdiği korkudan ve utançtan bezmiştir. Bugün dünya da ülkemiz de barışa susamıştır. Tekrar ediyorum, Türkiye en çok barışa susayan ülkelerden biridir. ‘Küçük savaş’ diyorlar, savaşın küçüğü olmaz. Bir insanın bile bir insanı öldürmesi savaştır.

TEK KÜLTÜRLÜ DÜNYA CEHENNEMDEN BETERDİR
Ne büyük mutluluktur ki dünyamız hala on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her kültürün bir rengi bir kokusu vardır. Dünyamızın bir çiçeğinin koparılması dünyamızdan bir rengin bir kokunun yok olmasıdır. Bu insanlığı insanlıktan çıkartan bir durumdur. Her kültürlü bir dünyada insanlığın halini bir göz önüne getirelim. Tek çiçeğe kalmış, tek renge, tek konuya kalmış bir insanlık ve tek dile kalmış bir dünya hapı yutmuştur, cehennemden daha beterdir. Eşek gibi bugünkü dünyanın arkasından gitsinler. Rezil olacaklar, çocukları, torunları tarihler bunları rezil edecekler. Adam gibi durmasınlar öyle.

DÜNYA YALNIZCA DEMOKRASİYLE DEĞİŞİR
Böyle olacağına doğal bir yoldan dünyayı düzeltmenin yolunu seçsek olmaz mı? Doğal yol, yalnız ve yalnız bir demokrasiden geçer. Demokrasi de değişkendir. İnsan hakları bildirildiğine göre birbirine durmadan haklar ekleniyor ve eklemeler bile şimdiden yetmiyor. Demokrasi gittikçe değişiyor, genişliyor. Demokrasilerde her şey gittikçe de saydamlaşacak, yeni anlamlar kazanacak.

İYİ DEDİĞİMİZ KÜLTÜR AKDENİZ KÜLTÜRÜDÜR
Anadolu coğrafyası çok kültürlü bir toprak olduğundan dolayı dünya kültürüne kaynaklık etmiştir. Bu çok ilginçtir, bugün dünyada yaşadığımız, iyi dediğimiz kültür Akdeniz kültürüdür. Çünkü Akdeniz yüzlerce değil binlerce kültürün kaynaştığı bir yerdir. Bizim Türk insanları geldiler Akdeniz’i geçemeyince burada kaldılar. Şimdi dünyada Akdeniz’in etrafında dolandı kaldı, yeni kültürler getirdi ve bugünkü uygarlık ortaya çıktı. Anadolu’nun zengin kültür birikimine sırtımızı dayayınca yeni dünya kültürüne katkımız olacak.

HİÇBİR ZAMAN KARAMSAR OLMADIM
Anadolu da yaşayan her halk kendi dilini kullanacak, kendi ana dilinden eğitim görecek, kitaplar yazacak, filmler çekecek. Biz çok kültürlü toprak olduğumuzun farkına varacağız. Çıkarımızın yasakla değil özgürlükle olduğunun bilincine varacağız. Ben hiç bir zaman karamsar olmadım, beni okuyanlarda karamsar olmasınlar. Okuyucularıma çok söyledim bunu, benim kitaplarımı okuyanlar barışçı olsunlar yoksa zahmet etmesinler.

SEVGİ İÇİN YAZIYORUM
Ben onun için yazıyorum, sevgi için, dostluk için, savaşa düşmanlık için yazıyorum. İyi şeyler için yazıyorum yoksa gerisi ne olacak yani. Her şey ölümlüdür. En büyük yazarların eserleri bile ölümlüdür. İnsanın içindeki vicdan ölümlü değildir, içindeki sevgi ölümlü değildir. Kötülük her zaman kötülüktür ve ölüme mahkumdur. Sevgi her zaman sevgidir ve sonuna kadar yaşar, kıyamete kadar bile yaşayan sevgiler olur. Teşekkür ediyorum. Hasta olmasaydım görürdünüz ne kadar çok konuşurdum.”

-ÖDÜLLER HER YIL FARKLI ALANLARDA VERİLECEK-

Cumhurbaşkanı Gül'ün her yıl kültür ve sanatın farklı dallarında verilmesini istediği ödüllerin bu yılki sahipleri, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda açıklanmıştı.

Cumhurbaşkanı Gül, Doğan Hızlan, Beşir Ayvazoğlu, Prof. Dr. Mustafa İsen, M. Emin Kuz, H. Gürcan Türkoğlu, H. Ahmet Sever, Zeynep Damla Gürel'den oluşan Değerlendirme Kurulu'nun önerisi üzerine, 2008 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin, edebiyat dalında Yaşar Kemal'e, mimari dalında Turgut Cansever'e, müzik dalında Dr. Alaeddin Yavaşca'ya verilmesini uygun görmüştü.

Ödüller, 20 Ocak 2005 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ''Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Yönetmeliği''ne göre, Türk kültür ve sanat yaşamına önemli katkılarda bulunan, kültür ve sanatının yücelmesine çalışan Türk vatandaşı ve yabancı uyruklu kişiler ile kurumlara, devlet adına onurlandırmak ve özendirmek amacıyla veriliyor. 

KAYNAK: HABER 7
YORUMLAR 4
  • arif karaca 15 yıl önce Şikayet Et
    fark yok malesef. evvela santçıyı sanatçı yapan bence yaptıklarıdır.yaşar kemal bu vatana ne vermiş.düşünceleri neler herkes biliyor.yazık bu cumhurbaşkanımızda diğerleri gibi çıktı bi fark görürüz sanıyordum malesef yanılmışım.yaşar kemal gibileri değil cumhurbaşkanlığına bu ülke sınırlarına sokmayacaksın..yaşasın yüce TÜRK MİLLETİ.......
    Cevapla
  • demokrat 15 yıl önce Şikayet Et
    siyasi ödüller. diğer iki ödüle saygım sonsuz ama yaşar kemale verilen ödüller genellikle siyasidir. Türkiyenin kürtlerle olan ilişkilerinde dış siyasette de kullanılan bir argümandır bu, yaşar kemale verilen ödülle sözümona avrupaya yamanma çabaları vardır. dolayısı ile abdulah gül fazla konuşarak kendini küçültmesin, ülkesini seviyorsa o aydın dediği insana sen neden her pkk çağrısına ayak uydurdunda "ateşkes" istedin. bkın ben de kayıtları mevcut pkk ne zaman ateşkes istemiş bunu ülkede ilk dile getiren yaşar kemaldir
    Cevapla
  • Yıldıray AKBAŞ 15 yıl önce Şikayet Et
    Remzi Turhan Bey'e. Bu dediğiniz ancak bürokrasinin bir tanrı gibi tapıldığı ve ondan daha üstün hiçbir şeyin kabul görülmediği toplumlar ve yönetimlerde olabilir..Ancak bu Cumhuriyeti kuran kişinin terminolojisini biraz okursanız orada sanat ve sanatçının onulmaz bir değeri ve üstünlüğü vardır...Söz konusu Cumhurbaşkanı dahi olsa şeref veren her daim sanatkardır...Alan ise harici zevat ve kurumlardır...Zira herşey olunabilir ancak gerçek bir sanatkar olmak sandığınız kadar basit muhasebeli bir iş değildir...Sezgilerle... :))
    Cevapla
  • baybars can 15 yıl önce Şikayet Et
    saylonların şairi. yaşar kemal ödül almaktan bıkmadı sanırım,her c.başkanı yaşar kemale ödül verir bu adamda ödül almaktan bıkmadı ,aslında bir müze yapsada c.başkanlarından aldığı ödülleri sergilese,yaşar kemale ödül verme adetimi var c.başkanlığındada bütün c.başkanları ödül veriyor,acaba y.kemal c.başkanlarına bir güçmü veriyor,olağan üstü güçlerimi var.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Rusya, Türklere kapılarını ardına kadar açıyor
Flaş gelişme! Beşiktaş, Nuri Şahin'le masaya oturuyor!