Hacivat ve Karagöz'ü kelleleri yaşatmış

Rivayete göre Hacivat ve Karagöz, Orhan Gazi devrinde yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. En yaygın söylentiye göre Karagöz - Hacivat oyununun hikayesi ise şöyledir:

Hacivat ve Karagöz'ü kelleleri yaşatmış
Hacivat ve Karagöz'ü kelleleri yaşatmış
GİRİŞ 09.04.2011 09:59 GÜNCELLEME 09.04.2011 09:59

Karagöz ve Hacivat taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur.

Karagöz oynatıcısına hayali, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkka’dır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.

Rivayete göre Hacivat ve Karagöz, Orhan Gazi devrinde yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedirler. Orhan Gazi’nin, “cami vaktinde bitmezse kelleni alırım” dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat’ı şikayet eder.

Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat’ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Hacivat ve Karagöz tanınır.

                             kullan

Hacivat ve Karagöz oyunundaki başlıca karakterler şunlardır:

KARAGÖZ:

Okumamış bir halk adamıdır. Halk dili ile konuşur, öğrenim görmüş kişilerin (Hacivat, Çelebi, Tiryaki vb.) yabancı sözcük ve dil kuralları ile yüklü sözlerini anlamaz, anlayabildiklerini de anlamaz görünür, bu yabancı sözcükleri Türkçe sözcüklere benzeterek onlara ters anlamlar verir.

Böylece toplum içindeki iki ayrı zümrenin dillerinin çarpışmasından türlü gülünçlükler doğar. Her şeye burnunu sokmak, her gürültüye koşmak, her lafa ve her olaya karışmak merakında olan Karagöz, sokağa inmediği zaman da hiç değilse penceresinden kafasını uzatarak ya da evinin içinden seslenerek işe karışır.

Özü sözü bir, düşündüğünü söylemekten çekinmeyen, patavatsız bir kişi olduğu için ikide bir zor durumlara düşer. Gücü yeten herkes onu aşağılar, bütün çapraşık hallerde kabak onun başına patlarsa da paçayı kurtarır. Zor durumlar karşısında bile neşesini kaybetmez.

Çoğu zaman işsiz kalır ve Hacivat'ın bulduğu (aşçılık, cambazlık, kayıkçılık...) işlere girer.

HACİVAT:

Karagöz’ün tam tersi bir tiptir. Öğrenim görmüştür.

Medrese diliyle konuşmaktadır, her çeşit bilim (matematik, ahlak, dilbilgisi v.b) ve sanattan özellikle edebiyat ve musikiden az buçuk anlar, görgü kurallarına uygun davranır, her zaman kişisel çıkarlarını göz önünde bulundurur.

Bunun sonucu olarak da kurulu düzeni olduğu gibi eleştirme ve direnme yollarına sapmaz, nabza göre şerbet verir. Kimi oyunlarda mahallenin muhtarıdır, perdeye gelen bütün kişileri tanır, onların işlerine aracılık eder, hatta kimi zaman çöpçatanlık yapar.

Biraz afyon tiryakisidir, her işte alın teri ile çalışıp kazanmaktan çok, aracılık yolunu yeğ tutar, sözgelimi isteyenlere kiralık ev ya da dükkân bulup simsarlık eder. işsiz Karagöz'e iş bulup kendisi hiç çalışmadan kâra ortak olur. Emlak sahibi Çelebi'nin güvenini sağlayıp onun işlerine bakar.

ÇELEBİ:

Kimi oyunlarda malı mülkü olan zengin bir adam ya da mirasyedi, kimi oyunlarda kadınların sırtından geçinen bir jigolo ve genellikle keyif düşkünü bir zamparadır.

Çoklukla adı "Hoppa Bey", "Razakı-zâde", "Kınap-zâde" vb. olarak geçer. Onun bu "zâde"liği, Karagöz'ün soylulukla alay etmesine yol açar. Elinde dönemlere göre, lale, çiçek demeti, hatta Meşrutiyet Dönemi'ne geldiğimizde eldiven, baston, şemsiye bulunur.

Zennelerle birlikte kıyafeti en çok değişen kişidir. Toplumsal değişmeyi, Çelebi kıyafetleri üzerinden görmek mümkündür. Sarıklı, kaftanlı Çelebi'lerden; fesli, redingotlu Çelebi'lere bakarken bu değişimi izlenebilir.

                            kullan

ZENNE:

Karagöz oyunundaki bütün kadınlara genel olarak "zenne" denir.

(Karagözcüler arasında, meslek argosu olarak "gaco" sözcüğü de kullanılır). Bunların çoğu hafif meşrep, fettan, kimisi dost-tutan, eve adam alan yosma, hatta kimisi cinsel sapık olarak gösterilmiştir.

Aile kadın ve kızları (Karagöz'ün karısı, Hacivat'ın kızı v.b.) dahi, zaman zaman hafif meşrep, olumsuz kişiler olarak alınmıştır. Evliya Çelebi'nin saydığı oyunlar arasında Civan Nigâr'dan söz edilmesine bakarak zenne tipinin çok eskiden beri perdeye çıkarıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

TİRYAKİ:

Afyon yutup pineklemekle ömür geçiren, konuşmaların en can alıcı noktasında başı önüne düşüp uyuklamaya başlayan "Tiryaki"nin adı, çoklukla "Nokta Çelebi"dir.

Eldeki kaynaklar, bu tipin çok eskiden beri hayal perdesinin başlıca kişilerinden olduğunu göstermektedir.

BEBERUHİ:

Hemen bütün oyunlarda "Altı-kolaç" lakabıyla anılan Beberûhi; cüce, ağzı kalabalık, yaygaracı, boyu ile uygun düşmeyecek yolda tafra satıcı bir çeşit mahalle aptalıdır.

TUZSUZ DELİBEKİR:

Bir elinde kama, bir elinde şarap kabı ile perdeye gelen, nâra atan, anasını, babasını ve dokuz yüz doksan dokuz kişiyi öldürmüş olmakla övünen, öldürme işinde elinin hafif olduğunu belirten Tuzsuz, perdedeki kişileri zorbalığıyla ürkütür.

Dolantı karmaşık bir hal aldığı sırada ortaya çıkıp meseleyi çözerek oyunu sona erdirir. Karagöz üzerine yapılan incelemelerde, 16. yüzyıl sonlarında yeniçerilerin İstanbul sokaklarında zorbalığa başladığı sıralarda Tuzsuz'un oyuna katıldığından söz edilmektedir.

Evliya Çelebi, kendi çağdaşı olan ve sarhoşluğuyla ün salan "Bekri Mustafa"nın da hayal perdesi kişilerinden olduğunu söylemiştir. Yeniçerilik kaldırıldıktan sonra kimi oyunlarda Tuzsuz'un yerini, yine gerçek ve günlük bir tip olan "Zeybek (Efe)" almıştır.

II. Abdülhamit devrinde perdeye giren "Külhanbeyi^'tipi de oyunda hep aynı görevi yapar, aynı geleneği sürdürür.

Hayalîlerin "taklit" adını verdikleri ve bu zengin malzemeden beslenen diğer kişilerin bazıları;

• Kadınlar (Zenneler, Kanlı Nigar, Salkım İnci, Karagöz'ün karısı, Hacivat’ın Kızı vs.)

• İstanbul ağzı konuşanlar (Çelebi, Tiryaki)

• Anadolulu kişiler (Laz, Bolulu, Kayserili, Kürt, Kastamonulu)

• Anadolu dışından gelen kişiler (Arnavut, Arap, Acem)

• Müslüman olmayan kişiler (Rum, Ermeni, Yahudi)

• Kusurlu ve ruhsal hasta olan kişiler (Kekeme, Kambur)

• Kabadayılar ve sarhoşlar (Matiz, Tuzsuz Deli Bekir, Sarhoş)

• Eğlendirici kişiler (Köçek, Çengi, Cambaz, Hokkabaz)

• Olağanüstü kişiler ve yaratıklar (Cazular, Cinler, Canan)

• Geçici, ikincil kişiler ve çocuklar (Çeyiz taşıyıcıları, Satıcılar vs.)

Bizans devrinde olduğu gibi, Osmanlılarda da kültürel bir mozaiği andıran İstanbul'un toplumsal yapısı hayal perdesine taşınmış; azınlıkların taşralıların ya da yabancı uyruklu kişilerin istanbul ağzına uymayan konuşmaları söz oyunlarına ve şakalara dönüşerek hayal perdesinin temel malzemesi olmuştur.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
İsrail'de kriz! Hükümette istifa depremi: Görevini bıraktı
SON DAKİKA: İsrail’in alıkoyduğu Şuayb Ordu ve diğer 5 aktivist serbest bırakıldı