Çanakkale Şehidine 99 yıl sonra mezar taşı
Çanakkale Kara Savaşlarının başladığı gün ağır yaralanan ve Gümüşçay'daki (Dimetoka) askeri hastanede şehit düşen Fazlı oğlu Ahmet için 99 yıl sonra Gümüşçay Şehitliği'ne mezar taşı konuldu.

Çanakkale Savaşlarında yaralanan ve Gümüşçay'da şehit düşen askerlerimiz için başlattığımız Gümüşçay Şehitliği henüz resmi makamlarca açılmamış ve tanınmamış ise de insanı duygulandıran gelişmeler yaşanmaya devam ediyor.
Çanakkale Kara Savaşlarının başladığı gün olan 25 Nisan 1915 günü İstanbullu (Dersaadet- Hırka-İ Şerif ) Fazlı oğlu Ahmet yaralanır. Deniz yolu ile Karabiga'ya, buradan da, Dimetoka (Gümüşçay) 3. Menzil Hastahanesi'ne getirilir ancak tedavisi yapılırken kan kaybından şehit olur. İşte o şehidin yaşam hikayesi ağlatan cinsten çünkü ailesi zengin olan Ahmet için babası devlete altın dahi verse de Ahmet babasından izinsiz cepheye arkadaşlarının yanına savaşmaya gider ve şehit olur. Ahmet şehidimiz için 99 yıl sonra mezar taşı koymak nasip oldu. Gümüşçay Şehitliği projesini takip eden torunu telefonla Biga Şehitliği yazarı Engin Gürsu'ya ulaştı ve 60. taşın konulmasını sağladı.
"AİLESİ TELEFONLA ULAŞINCA HAYRETLER İÇİNDE KALDIM"
Gümüşçay şehitliğine duygulandıran bir gelişmeyle 60. taşın konulduğunu söyleyen Engin Gürsu, "İstanbullu (Dersaadet- Hırka-İ Şerif ) Fazlı oğlu Ahmet (Dimetoka (Gümüşçay) mezarlığında yatmaktadır. Mezar taşını 99 yıldır, devlet de, millet de unutmuş. Bir araştırmacı olarak ben de atlamışım. Ailenin bana telefonla ulaşıp belgeleri görünce hayretler içinde kaldım. Ama Fazlı oğlu Ahmet'in mezar taşını şehadet olduğu gün (25 Nisan 1915) koymanın mutluluğunu da yaşadım. Beni kırmayarak ve olayın önemini bilerek bir günde mezar taşını yetiştiren Kazanlar Mermer'e (Fethi ve oğlu Samet Kazan'a), Şehidimizin mezar taşını yaptıran Biga-Şoförler Odası Başkanı Sabri Kurt'a teşekkür ediyorum. Yaptırılan mezar taşı 25 Nisan 1915 saat: 19.15'te Dimetoka (Gümüşçay) Şehitliği'ne konulmuştur" açıklamasında bulundu.
FAZLI OĞLU AHMET'İN AĞLATAN HAYATI...
Çanakkale savaşlarının en kanlı muharebelerinden biri sayılan ve 25 Nisanda başlayan Çanakkkale Kara Savaşı'nın Arıburnu Cephesi'nde İngiliz ve Fransız birliklerinin çıkarma harekatına karşı kahramanca direnen binlerce vatan evladından biri olarak can verdi.
Bir Fransız süngüsüyle yaralanıp Dimetoka Askeri Hastanesi'ne getirildiğinde, aşırı derecede kan kaybetmiş, kendini bilmez bir haldeydi. 25 Mayıs 1915'te genç ömrünü vatana adadı, vatan aşkıyla yanan gözleri bir daha açılmamak üzere kapandı. Ruhun şad, mekanı cennet olsun.
BABASI ASKERE GİTMESİN DİYE ALTIN YATIRDI
1881 İstanbul-Fatih doğumlu Ahmet, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Bulgaristan'dan göçen bir ailenin torunu idi. Fatihe yerleşen aile kapalı çarşıda iki dükkan alıp, deri kösele ticareti yapmaya başladı. Hali vakti yerinde insanlardı. Savaşlar çıkıp, herkes cepheye koştuğunda baba Fazlı Bey, gözbebeği, sağ kolu oğlu Ahmet'e kıyamadı. Askere gitmesin diye devlete 52 altın bedel yatırdı. Mercan'da beş katlı bir ev yaptırmıştı. Evlendirecekti oğlunu, fabrika planları çizdirmiş, sanayileşmeyi düşünmüştü. Bütün bunları oğlu Ahmet ile yapacaktı. O hatırnaz, müşvik, karıncayı incitmeyen Ahmet ile...
"BENİ NİYE ÇAĞIRMIYORLAR!"
Herkes cepheye giderken niye askere çağırılmadığına esef ediyordu Ahmet. ''niye beni çağırmıyorlar, ben bu vatanın evladı değil miyim'' diyordu. Babasının bedel yatırdığını öğrendiği gün, Fatih, Hırka-yı Şerif askerlik şubesine gidip, cepheye gitmek için gönüllü yazıldı. Eve döndüğünde babasına: ''Yaşıtların cephede savaşırken ben validenin dizinin dibinde oturamazdım pederim '' dedi. Ve dualarla Çanakkale'ye uğurlandı.
"GİTTİ EVLADIM"
Şahadet haberi bir ramazan günü, teravihten sonra pederinin ahbaplarıyla oturduğu kıraathanede okundu. Fazlı bey eve geldi, kimseye bir şey söyleyemedi. Gece olup, herkes uyuduğunda sessizce göz yaşı dökerken, uyanan hanımından bir mendil istedi. Anladı Meryem Hanım, ''gitti evladım'' diye feryat etti. Bu sesle Mercan'daki konakta herkes uyandı.
Fazlı bey gözünün yaşını sildi, hanımına: ''Biz Allahımızı bilen insanlarız, ne mutlu bize ki oğlumuz şehit oldu. Ağlayıp, feryat edip, incitmeyin şehidimizin ruhunu'' dedi. Fazlı bey, oğlunun ölümünden sonra çok yaşamadı. İstanbul işgal edilmişti. Anne ise ''Belki de esir olmuştur döner gelir '' diye hep kapılara baktı.