Başbakan Davutoğlu, Filipinler'de

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz, birçok coğrafyanın parçasıyız ve bütün bu coğrafyaların sorunlarına yönelik çözümler ortaya koymak durumundayız. Brüksel'de bulunduğumda bir Avrupalı, Manila'da bir Asyalı, Balkanlar'da bir Balkanlı lider olarak bulunuyorum" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Filipinler'de
Başbakan Davutoğlu, Filipinler'de
GİRİŞ 17.11.2014 15:50 GÜNCELLEME 17.11.2014 15:50

Davutoğlu, Filipinler Dışişleri Bakanlığında verdiği konferanstaki İngilizce yaptığı ve TRT Haber'de simültane tercüme edilen konuşmasında, 65 yıl önce iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana Filipinler'i ziyaret eden ilk Türk Başbakanın kendisi olduğunu ve bundan mutluluk duyduğunu ifade etti.

Devlet Başkanı Benigno Aquino ile ilişkilerini ikili, bölgesel ve uluslararası boyutlarda ayrıntılı bir biçimde gözden geçirme şansı bulduklarını dile getiren Davutoğlu, Türkiye-Filipinler ilişkilerinde yeni bir dönem başlatma kararı aldıklarını söyledi.

Artık ilişkilerin stratejik ortaklığa dönüştürme zamanının geldiğini belirten Davutoğlu, bu nedenle mümkün olduğunda her yıl üst düzey ziyaretlerde bulunma ve Karma Ekonomik Komisyon toplantısını da mümkün olan en kısa sürede toplama kararı aldıklarını kaydetti.

Ekonomik ve toplumsal ilişkileri her alanda geliştirme kararı da aldıklarını aktaran Davutoğlu, Filipinler'e ilk kez 1983'de master öğrencisi olarak bir konferans için geldiğini anlattı.

Filipinler'in son 20 yılda demokrasisinde, siyasi istikrarında ve ekonomik kalkınmasında ne kadar etkileyici bir ilerleme yaptığını gördüğünü ifade eden Davutoğlu, "1990'da da üniversitede çalışmak için Malezya'ya geldiğimde Güneydoğu Asya ile ilgili özel olarak çalışmaya karar verdim ve Jose Rizal hayranıydım. Rizal, bizim gibiler için rol modeliydi. Filipinler kültürünün derinliğini anlamak isteyenler Rizal'ın görüşlerini ayrıntılı bir biçimde öğrenmelidir" diye konuştu.

Rizal'in, sadece entelektüel açıdan değil siyasi alanda da son derece etkileyici bir kariyere sahip olduğunu belirten Davutoğlu, "19. yüzyılın son çeyreğinde doğru siyasi vizyonu olan entelektüellerin ilk örneği olarak Rizal, Asya'dan yükselen saygınlık, eşitlik ve entelektüel derinliğin sesiydi. Büyük bir entelektüel ve siyasi eylemci olarak Rizal, diğer ülkelerde bağımsızlık savaşını başlatan sömürgeciliğe karşı gelen Gandhi'nin hatta Atatürk'ün öncüsüydü. Bir kez daha saygıyla anıyorum. Bu sabah mezarını ziyaret ettiğimde edebiyata, şiire, romana yaptığı katkıları düşündüm" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin açılma politikası, Asya-Pasifik bölgesine yaklaşımının da önemli olduğunu ifade eden Davutoğlu, Devlet Başkanı Aquino ve ekibini Mindanao'daki barış süreci için tebrik etti. Bu sürece katkıda bulunmaktan büyük gurur duyduklarını belirten Davutoğlu, sürecin ilk aşamalarından itibaren sürekli temas halinde olduklarını, Aquino'nun, Filipinler'de bilge bir liderlik örneği sergilediğini vurguladı.

Sorunu çözmek ve toplumun tüm kesimlerini birleştirmek için ve etnik ya da dini çatışmaya yaşayan dünyanın diğer yerlerinde de örnek olduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Sürecin çözülmesine yardımcı olan uluslararası kurulun başında Türk bir diplomat yer alıyordu. Türk diplomasisine duyduğu güven için teşekkür ediyoruz ve bu sürecin başarılı olması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Çünkü Malezya'ya geldiğimde Ramos'un Filipinler'in Devlet Başkanı olduğunu hatırlıyorum ve bölgedeki tüm ülkeler, bu tür sorunlar yüzünden son derece güç bir dönemden geçiyordu. Artık Filipinler'in yanı sıra bölgedeki tüm halklar için umut söz konusu. Bu bir başarı öyküsü. Sürece katkıda bulunmaya devam edeceğiz. Sürecin tüm tarafları ile omuz omuza çalışacağız. Bu, etnik ve dini çatışmaların devam ettiği Suriye'de, Irak'ta ve diğer bölgelerde de ihtiyacımız olan şey. Bu çatışmalar, sadece bu ülkeleri değil, komşu ülkeleri de etkiliyor."

Davutoğlu, 30-35 yıla bakıldığında üç büyük dönüşüm bulunduğunu ifade ederek, "Bunlardan biri Soğuk Savaş'ın sonuydu. Bu, jeopolitikal bir deprem olarak nitelenebilir. Soğuk Savaş'ın kutuplaşma zihniyeti sona erdiğinde yeni bir dönem başladı. Daha sonra Filipinler, Güneydoğu Asya, Doğu Avrupa ve Orta Asya dahil birçok bölgede demokrasi yeşermeye başladı ve dünya ekonomisinde genişleme oldu" dedi.

İkinci dönüşüm ise 11 Eylül 2001'den sonra meydana geldiğini aktaran Davutoğlu, bu tarihten sonra uluslararası toplumun, demokratikleşmeden çok güvenlik hakkında endişelenmeye başladığını söyledi.

Hükümetlerinin 2002'de iktidara geldiğini anlatan Davutoğlu, "Felsefemiz demokratikleşme, özgürlük alanının genişletilmesi, özgürlük ve güvenlik arasında dengenin kurulması ve ekonomik büyümeydi" diye konuştu.

İktidara gelince ekonomik büyüme hedefi ile dış politika dinamiğini ortaya koyduklarının altını çizen Davutoğlu, Türkiye'nin çok boyutlu dış politika yürüttüğünden bahsetti.

Davutoğlu, 2007'deki küresel kriz sürecinde de bir dönüşüm olduğuna işaret etti ve bu süreçte pekçok ekonomik ve siyasi sorun yaşandığını aktardı.

Finansal krizin bir ekonomik krize dönüştüğüne dikkati çeken Davutoğlu, bunun işsizlik sorunu olarak kendini gösterdiğini belirtti.

Davutoğlu, ekonomik ve siyasi krizlerden dolayı Türkiye etrafında birçok kırılgan ülkenin bulunduğunu dile getirdi.

Bu bağlamda yeni bir plan ve stratejinin ortaya konulması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Türkiye dış politikasına referansta bulunduğumda şunun altını çizmekteyim: Türkiye'nin çok boyutlu karakteri. Buradaki başlıca parametre, dış politikamız açısından, jeopolitik ve tarihi arka plan çerçevesinde hareket etme" diye konuştu.

"Bölgedeki tüm konuları takip etmek zorundasınız"

Jeopolitik açıdan Türkiye'nin Avrupa, Asya, Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar, Akdeniz ve Karadeniz ülkesi olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz bir çok coğrafyanın parçasıyız ve bütün bu coğrafyaların sorunlarına yönelik çözümler ortaya koymak durumundayız. Brüksel'de bulunduğumda bir Avrupalı olarak bulunuyorum, Manila'da bir Asyalı olarak bulunuyorum, Balkanlar'da bir Balkanlı lider olarak bulunuyorum. Birçok konulara hitap etmek durumundasınız, zorundasınız. Bu çok boyutlu bir coğrafya. Ve elbette, bazı avantajlar ve riskler ortaya koymakta.

Siz, bu çerçevede bölgedeki tüm konuları takip etmek zorundasınız, bölge içerisinde bulunarak ve bu sorunlar çerçevesinde değişimlere de uyum sağlamak zorundasınız."

Türk ekonomisi ile Avrupa ekonomisi arasında derin ilişkiler bulunduğunun altını çizen Davutoğlu, 2007'de Avrupa'da kriz ve daralma söz konusu olduğunda, Türkiye'nin yeni yollar bulma arayışına girdiğini kaydetti. Davutoğlu, Türkiye'nin bu süreçte Ortadoğu'ya, Balkanlar'a, Kafkaslar'a ve çevresindeki diğer ülkelere döndüğünü belirtti.

Davutoğlu, bu dönemde Türkiye'nin Avrupa'ya yüzde 57 olan ihracatının yüzde 37'ye düştüğünü, etrafındaki ülkelere olan ihracatının ise yüzde 8'den yüzde 33'e yükseldiğini bildirdi.

Türkiye'nin ortaya koyduğu prensiplere de değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Demokratikleşme, iç barış ve güvenlikle demokrasi arasındaki denge. Bu 12 yıl içerisinde Türkiye'de tutarlı bir şekilde demokratikleşme süreci yaşandı. Bu durum bir momentum oluşturdu ki siyasi meşruiyetinin temelini oluşturdu, siyasi hayat anlamında önemli oldu. İkincisi ise aktif dış politika... Şayet çevremizde barış iklimi söz konusu olmazsa bu sizi olumsuz bir şekilde etkileyecektir."

Davutoğlu, Arap baharı öncesi ve sonrası bölgede iç risklerin oluştuğunu anlatarak, bunlardan birinin de mülteciler sorunu olduğunu söyledi. Davutoğlu, SUriye'den gelen sığınmacılara da değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"4 yıl içerisinde ülkemize 2 milyon mülteci aldık. Ülkedeki şiddet içeren rejimin bombalamasından kaçan ve IŞİD teröründen kaçanları misafir etmekteyiz. Bu sorunlar kendi dış politikanızı elbetteki etkiliyor. Irak'ta da bunun benzeri durum söz konusu. Son zamanlarda, Irak'tan da değişik gruplardan oluşan 250 bin mülteci söz konusu oldu. Türkiye, çok aktif bir şekilde bütün bu bölgede, komşu ülkeler çerçevesinde, Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Ortadoğu'daki sorunlar karşısında aktif dış politikasına devam edecek.

Üçüncü boyut ise yeni alanlara açılma politikası, yeni bölgelere, yeni kıtalara. Burada temel olarak bir açıdan bakacak olursak, bölgemizdeki krizlere bir cevap söz konusu olmakta bu yaklaşım içerisinde. Çünkü bu bölgedeki ticari potansiyel de ilişkilerle ilgili potansiyel de azalabilmekte, aynı zamanda bir stratejik vizyonla bunun gerçekleşmesi söz konusu."

Hükumetlerinin ilk dönemlerinden itibaren farklı kıtalara ve bölgelere açılma politikasını ortaya koyduğunu dile getiren Davutoğlu, yeni yaklaşımlarının, Afrika, Latin Amerika ve Doğu Asya açılımları çerçevesinde olduğunu anlattı. Davutoğlu, 2009'dan bu yana Afrika'da birçok büyükelçiliğin açıldığını ve yatırımcı ruha sahip işadamlarının da bölgede bulunduğunu aktardı.

Etiyopya'da 2007'de bir şirket bulunduğunu ve toplam yatırımının yaklaşık 50 milyon dolar olduğunu aktaran Davutoğlu, şimdi 3,5 milyar dolarlık yatırımın ve 300'den fazla Türk şirketinin bu ülkede faaliyet gösterdiğini söyledi.

Davutoğlu, Afrika'da bir kaç başkente uçan Türk Hava Yollarının, şimdi en büyük havayolu haline geldiğini söyledi.

(Sürecek)

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Gazze'de toplu mezar dehşeti! Canlı canlı gömmüşler
Gece kulübü yangını ve teleferik kazası için Meclis komisyonu kurulacak mı?