Cumhurbaşkanı Erdoğan Aydın'da

Erdoğan, toplu açılış töreninde konuştu: (2) "Bugün de ülkemizin Doğu ve Güneydoğu illerinde bölücü terör örgütünün güdümündeki partiye oy vermeyecek olanları alçakça tehdit ediyorlar. Mektuplar göndererek, evlere giderek, afişler asarak tehdit ediyorlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan Aydın'da
Cumhurbaşkanı Erdoğan Aydın'da
GİRİŞ 27.05.2015 20:51 GÜNCELLEME 27.05.2015 20:51

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün de ülkemizin Doğu ve Güneydoğu illerinde bölücü terör örgütünün güdümündeki partiye oy vermeyecek olanları alçakça tehdit ediyorlar. Mektuplar göndererek, evlere giderek, afişler asarak tehdit ediyorlar" dedi.

Erdoğan, İstasyon Meydanı'nda düzenlenen toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, 14 Mart 1950 günü seçimler yapılırken ihtiyar bir kadının kuyrukta bekleyenlere aldırmadan en öne geçtiğini, sırada bekleyenlerden itiraz edenler olunca bir gencin "Onun sırası geldi de geçiyor bile. Bırakın oyunu kullansın. Bu kuyruk 10 dakikalıktır ama ninemiz yarım asırdır bekliyor" dediğini aktardı.

Milletin uzun bir bekleyişin ardından gerçek anlamda ilk oyunu 1950'de kullandığına işaret eden Erdoğan, Kayseri'deki seçim manzaralarını aktaran bir gazete muhabirinin sandık başlarına koltukta, omuz başlarında gelen hastalar bile olduğunu söylediğini vurguladı. Muhabirin sandıkta oyunu kullandıktan sonra dönen bir köylü kadına reyine hangi tarafa verdiğini sorması üzerine "Allah'la benim aramdaki şeye sen ne karışırsın" yanıtını aldığını ifade eden Erdoğan, kadını ve erkeği ile tüm milletin oyuna sahip çıktığını söyledi.

Seçim günü Adana'daki durumu anlatan bir kişinin "İlk reyi kullanmak için yapılan yarışta birinciliği ama bir kadınla bir gözünden malul kocasına verdik. Üçüncülüğü de beşikteki bebeğini bırakıp gelen bir kadın aldı" dediğini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Milletimiz için 14 Mayıs günü bir bayramdı. Zonguldak'ta sandık listelerinde karışıklık olduğu için köy köy dolaşıp oy kullanacağı sandığı arayan kafilelere rastlanıyordu. Balıkesir'de, Bursa'da, Çanakkale'de oy verme oranının yüzde 98'lere ulaştığı yerler vardı. O gün, ülkenin pek çok bölgesinde yağan yoğun yağmura, çamura rağmen milletimiz kadınıyla, erkeğiyle sandık başına koşmuştu. 7 Haziran'da var mısınız buna? İhmal, yok. İhmal edenleri de uyarmanız lazım."

Seçimin ertesi günü İzmir'de seçim haberlerini veren gazetelerin, kısa sürede tükendiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Isparta'da orman muhafaza memurlarının bellerinde tabancalarıyla CHP'ye oy vermeyen köylüleri evlerini yıkmakla tehdit ettiği haberleri geliyordu. Ne kadar tanıdık değil mi? Bugün de ülkemizin Doğu ve Güneydoğu illerinde bölücü terör örgütünün güdümündeki partiye oy vermeyecek olanları alçakça tehdit ediyorlar. Mektuplar göndererek, evlere giderek, afişler asarak tehdit ediyorlar. Van'da bu partinin belediyesi musluklardan kan akan afişlerle milleti tehdit etmişti. Üzerlerine gidince, bir hafta sonra ben Van'daydım. Baktım ki o bilboardlar kalkmış, yerlerine normal su akan musluklar gelmiş. Bunlar, bu. Başka yerlerde sokak başlarına kendi destekledikleri partinin mensupları, bu mensupların dışındaki kişilerin girmesini yasakladıklarını söyleyen pankartlar asıyor. Siirt'te, Hakkari'de, Van'da bu sebeple vatandaşlarımız öldürüldü. Siirt'te muhtarı öldürdüler. O da Kürt'tü. Kürt, Kürt'ü öldürüyor. Nasıl oluyor bu iş? Bir köy korucusuna biz havalimanını açtığımız gün, Hakkari'de başına 10 kurşun sıkarak onu öldürdüler. O da Kürt o da Kürt. Bunlarda vicdan diye bir şey kalmamış. Ondan sonra utanmadan batıya geliyor başka konuşuyor. 6, 7, 8 Ekim tarihlerinde bütün Kürt vatandaşlarımızı sokağa davet eden sen değil miydin? 50 kişinin ölümüne neden olan sen değil miydin? Yasin Börü'yü 3. kattan atmak suretiyle bıçaklayarak, üzerinden de arabayla geçmek suretiyle 15 yaşındaki yavruyu şehit eden sen değil miydin, siz değil miydiniz? Bunlarda yalan meşrudur. Rahat rahat yalan söylerler. Abisi dağda, kendisi bağda. Daha sonra dağdan o da indi. Tamamıyla bölücü terör örgütünün içerisinde bunlar."

"Sen, dedenden Kur'an-ı Kerim öğrensen ne yazar?"

Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın "Biz, Diyanet'i kaldıracağız" dediğine dikkati çekerek "Sen kimsin de Diyanet'i kaldırıyorsun?" dedi. Demirtaş'ın "Kabemiz Taksim" de dediğini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunların CHP zihniyetinden farkı var mı? Onlar ne diyordu? 'Kabe, Arap'ın olsun, Bize Çankaya yeter' diyorlardı. Biz ne diyoruz? Bizim Kabemiz, Mekke'de. Farkımız bu. Burada dirliğimiz önemli, kardeşliğimiz önemli, dayanışmamız önemli ki bunlara gereken cevabı milletçe verelim. Bitmedi, 'Din derslerini kaldıracağız' diyor. Niye? Çünkü kendileri ateist bir yapı istiyorlar. İşte, Diyarbakır'dan sözde bir müftüyü aday yaptılar. Bu sözde müftü ne diyor? 'Partimin dini Zerdüştlük olsa yine aday olurum.' Hale bak. Bunların yapısı bu. Lafa geldiği zaman. 'Ben dedemden Kur'an-ı Kerim öğrenmiştim.' Sen, dedenden Kur'an-ı Kerim öğrensen ne yazar? Dedenin dini kendisine, senin dinin kendine. Hazreti Nuh Aleyhisselam yavrularını kurtarabildi mi? İlahi emir geldi, 'Bırak onları. Onlar senden değil' dedi. Rabbimiz böyle emretti ve onlar o denizin dalgaları arasında boğuldu, Nuh, kendisine inananlarla beraber kurtuldu."

"Sayın Bahçeli, bu onlara yakışır da sana hiç yakışmazdı"

Diyanet İşleri Başkanlığının hazırladığı Kürtçe mealli Kur'an-ı Kerim'i gösterdiğini ancak Demirtaş'ın "Sadece ona yönelik bir Kur'an-ı Kerim meali gönderdiler" dediğini belirten Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi:

"Eline diline dursun. 10 bin adet Diyanet İşleri Başkanlığımız, Kürtçe mealli Kur'an bastırdı o bölgeye dağıtıldı. Bunlar o bölgeye dağıtıldı, ücretsiz. Bundan dolayı da Diyanet İşleri Başkanlığıma teşekkür ediyorum. Hatta şimdi Ermenice meali olanı da bastırıyorlar. Ne oldu? Bırakmadılar. Dediler ki 'O araba, altında 1 milyonluk araba var. Bütçe oymuş, bütçeyi oradan halledeceklermiş. Sen önce partinin olan belediyelerdeki bütçelerin bir hesabını ver bakalım. Oralarda dönen dolapların bir hesabını verin bakalım."

Bunun üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Ya istifa etsin ya arabayı iade etsin" dediğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sayın Bahçeli, bu onlara yakışır da sana hiç yakışmazdı. Sen, bu ifadeyi nasıl kullandın? Bunun üzerine ben Diyanet İşleri Başkanımıza şunu söyledim. Biz, bu makamın yıpranmasına tahammül edemeyiz. Vatikan, en lüks araçlara binecek, yeri geldiğinde Alitalia bir uçağı onun emrine amade kılacak, bizim Diyanet İşleri Başkanımız, tarifeli uçakla veyahut da dolmuş taksi ile mi gidecek? Cumhurbaşkanlığı makamında kullandığım araçlardan bir tanesini Diyanet İşleri Makamına tahsis ediyoruz dedik ve tahsis ettik. Üstelik de zırhlı bir Mercedes'i tahsis ettik. Bizzat benim kullandığım araçlardan bir tanesi. Niye? O makam, onu gerektirir de onun için. Bu coğrafyayı temsil eden bir Diyanet makamına siz bu yakıştırmaları yapamazsınız."

(Sürecek)

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Anne ve bebeğine önce otomobil, sonra kamyonet çarptı! Mardin'de feci kaza
Gece kulübü yangını ve teleferik kazası için Meclis komisyonu kurulacak mı?