'Gönlümdeki YÖK Başkanı'

Yazar İsmail kılıçarslan'a göre en ideal YÖK başkan adayı Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı. Yazarın Alıcı'yı aday göstermesinin dört nedeni var...

'Gönlümdeki YÖK Başkanı'
'Gönlümdeki YÖK Başkanı'
GİRİŞ 03.10.2006 15:54 GÜNCELLEME 03.10.2006 15:54

İsmail Kılıçarslan'ın haber yorumu


Amerikan filmlerinde sıkça duyduğumuz bir klişe-replik vardır. Kahramanımız, kendisine olmayacak bir şey teklif eden adama dönüp, olanca ciddiyetiyle patlatır bu cümleyi: “Hey dostum! Şaka yapıyor olmalısın ha!”

Fatih Çekirge’nin, Hürriyet’teki yazısını okuyunca, istem dışı olarak bu cümle döküldü dudaklarımdan.

Fatih Çekirge’nin kaleminden okuyalım bu haberi: “Üniversite camiasından önceki gün çok gizli bir senaryo kulislere düşüyor. Konu YÖK Başkanlığı. Sızan değerlendirme şöyle: - YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in görev süresi, Cumhurbaşkanı Sezer’in görev süresinden kısa bir süre sonra doluyor. Böylece yeni YÖK Başkanı’nı Sezer değil, yeni Cumhurbaşkanı’nın seçme olanağı doğuyor. YÖK ve Milli Eğitim arasındaki çatışma ortada. İşte bu çatışma ortamında AK Parti’nin seçeceği bir Cumhurbaşkanı’nın Milli Eğitim Bakanlığı doğrultusunda seçim yapma ihtimali üzerinde duruluyor. İşte bu değerlendirmenin ardından ne yapılacağı sorusu geliyor. Kulislere düşen plan şu:- Eğer YÖK Başkanı Sezer’in görev süresi dolmadan sağlık nedeniyle istifa ederse, bu durumda yeni YÖK Başkanı’nı yine Sezer’in seçme olanağı sağlanıyor. Ayrıca bazı kritik üniversitelerin rektörleri de benzeri bir yöntemle belirlenebilecek.”

Şu: Bir hukukçu olan Cumhurbaşkanımız, bu plan hayata geçerse, alenen, göstere göstere “hüllecilik” ya da hadi biraz yumuşatalım “hile-i şeriyye” yapacak. Hem de ne için? Milli Eğitim Bakanlığı ile YÖK arasındaki “çatışma”yı sürdürebilmek için.

Yok canım! “Kulis bilgisi” değil, şakadır bu olsa olsa! Yılların gazetecisi Fatih Çekirge de, bu şakayı köşesine taşımış; ancak, gazetenin çok çalışmaktan yorulmuş grafikeri, köşenin altına “bu bir şakadır” ibaresini eklemeyi unutmuştur.

Böyle olmamışsa, “hukuk”, “sivil irade”, “yetkilerin sorumluluğu” gibi genel geçer ilkeler, en hafif tabirle “taca” çıkar.

Benim ki de laf! Sanki bu ülkede, sivil irade, hukuk falan, hiç taca çıkmamış gibi. Toplam dört darbede, Türk demokrasisi hep topu kenar çizgiden oyuna sokmak zorunda kalmamış gibi. Neyse. Konumuz bu değil.

Konumuz, yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, gönlümdeki YÖK adayını açıklamak.

Efendim, hangi Cumhurbaşkanı seçecek olursa olsun, benim gönlümden geçen YÖK başkanı adayı, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı’dır. Hemen parlamayınız.


Zira, bunun için pek makul gerekçelerim vardır.

1.“O imzaları atarken elim bile titremedi” diyerek onlarca genci idama gönderen bir darbe şebekesinin en önemli mirası olan YÖK’e; ancak, “gerekirse Kubilaylar gibi şehit oluruz” diyen, “2003’te bir uyandık, hala Osmanlı var” gibisinden rüyalar gören bir zat-ı muhterem yakışır.

2.Üniversiteden gerekçesiz olarak atılan onlarca işçinin haklarını aramak için 4.000 imza toplayan Üniversite Konsey Başkanı Prof. Dr. İzge Günal’a, yoğunluğu nedeniyle randevu veremeyen; o esnada 90 YTL karşılığında özel hasta bakmakla meşgul olan sayın Alıcı’nın, takdire şayan çalışkanlığı da son derece önemlidir. Emin olunuz, Emin Alıcı, “gözünün üzerinde kaşı olan öğrencileri fişlemek”, “ikna odaları kurmak”, “irticayla mücadele etmek” gibi Türk eğitimini yakından ilgilendiren konularda bu çalışkanlığını sürdürecektir.

3.CHP’li zevata, “bu seçimleri canınız pahasına kazanamazsanız, çocuklarının yüzüne bakamazsınız” diyerek, boğazına kadar siyasete, hem de bürokratik-sahiplenmeci-elitist sol siyasete batmış görünen Alıcı, Deniz Baykal’ın bir türlü başaramadığı “soldan muhalefeti”; çağdaş Türkiye’nin önünde engel(!) olan her türlü hükümete karşı aslanlar gibi yapabilir.

4.Ve de, her şeyden önemlisi, “Anadolu keşke Müslüman olmasaydı” gibi muhteşem parlaklıkta bir laf etmeyi başarabilen Alıcı’nın, selefi Teziç’in “asosyal” ve “atipik” görüntüsünün aksine, son derece medyatik olacağı ortadadır. Medyamız, aradığı “çatışma ortamını”, Alıcı’nın “keşke demokrasi olmasaydı”, “keşke hukuk olmasaydı”, “keşke zeytinyağlı dolma olmasaydı” türünden açıklamalarıyla fazlasıyla bulacaktır.

Ne dersiniz? Hoş olmaz mı?

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Rusya, Türklere kapılarını ardına kadar açıyor
Sözcü'den masabaşı asparagas haber: Elinde patladı!