Sami Selçuk'tan çarpıcı tespitler

Hilal TV’de Basında Bugün programına katılan Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk TESEV’in son anketi ile Hakimler ve Savcılar Kanunu hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı.

Sami Selçuk'tan çarpıcı tespitler
Sami Selçuk'tan çarpıcı tespitler
GİRİŞ 05.12.2007 00:30 GÜNCELLEME 05.12.2007 00:30

Hilal TV’de yapımcılığını ve sunuculuğunu Feridun ve Arzu Erdoğral’ın yaptığı Basında Bugün programına katılan Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk TESEV’in son anketi ile Hakimler ve Savcılar Kanunu hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı.

- TESEV’de bireyin yanında değil devletin yanında yer aldığının söylenmesi ilgili görüşlerinize başvuracak olursak bu nasıl bir tabloyu ortaya çıkarır?

- Yapılan son anketi mi kastediyorsunuz?

- Evet.

- O anket son derece önemli bazı gerçekleri ortaya çıkarmış bulunuyor. 51 yargıcımıza ve savcımıza sorular sorulmuştur. Bunun sonucunda ortaya çıkan tablo yıllardan beri söylenen yargıcın ve savcının kendisinin inançlarına ve kendisinin ideolojilerine, dünya görüşlerine karşıda hüküm kurarken ve görev yaparken yansız olması gerekir.


Onlardan uzak olması gerekir. Objektif bir biçimde konuya yaklaşması gerekir. Yorumlarını buna göre yapması gerekir. Bu ve benzeri herhangi bir şey yargıya karıştırıldığı zaman adalet kirlenecektir. Bu son derece tehlikelidir. Bu noktaya nasıl gelinmiştir. Diyeceksiniz ki eskiden beri bazı örnekler, en azından bu görüş, bu eğilimin bulunduğuna dair karineler olduğunu söyleyebilirsiniz ama bu anket bunun karineler boyutunu aştığını artık bir kanıt düzeyine geldiğini çünkü itiraf; ne diyor ben hukuk mukuk dinlemem devlet söz konusu olunca; yargıcın böyle bir görevi yoktur.

TÜRKİYE BUNUN ÜSTESİNDEN GELMELİ


 Eğer yargıç hukuka göre hüküm kurmazsa, bunun dışına çıkarsa, buna benzer şahitlerle karar verirse hüküm kurmuş olmaz hükümet etmiş olur. Hükümet etmek isteyenler siyaset yapmış olur. Siyaset yapmak istiyorsa eğer bazı yasaların ülkenin yararına, çıkarına zarar verdiğini düşünüyorsa gitsin siyaset yapsın. Yargıda işi yoktur böyle birinin. Bunlar gerçekten son derece ürpertici sorunlardır. Bu elbette ki sadece yargı etiğinin bu hale gelmesinde yargımızın özellikle yargıçlarımızın ve savcılarımızın böyle düşünmelerinde ben öğrenimin çok önemli bir işlev gördüğü kanısındayım.


Olumsuz bir katkıda bulunduğu kanısındayım. O bakımdan o gün yapılmış olan toplantıya önemseyerek gittim. Hasta olduğum halde gittim. Çünkü bir ameliyat sonrasıydı toplantıya katılmam çünkü ani bir ameliyat geçirmiştim. Buna rağmen gittim, orada da bunu belirttim.


O anket beni son derece üzdü üzmenin de ötesinde çok düşündürdü, bunun üstesinden Türkiye gelmek zorundadır. Bir adalet akademisi kurulmuştur, elbette ki hukuk fakültelerinde verilecek olan öğrenimde dâhil olmak üzere adalet akademisinde bir yargı etiğinin yansız, objektif nasıl karar verir bir yargıç bütün bunların enine boyuna tartışılması ve öğretilmesi gerektiği kanısındayım.


Bunun yanı sıra adalet denilen değerin bir hukuk felsefesinin ürünü olduğu da unutulmamalıdır. Felsefe derslerine de ağırlık verilmesi gerektiği inancındayım. Unutmayınız ki Türkiye’de Felsefe dersleri çok sonradan girmiştir. Yani felsefenin en az üç bin yıla yakın bir serüveni vardır. Türkiye’de ne yazık ki felsefe bugün bile ikincil derecede bir disiplin olarak görülmektedir. Bütün bunların gözden geçirilmesi gerektiği kanısındayım.

MÜLAKATTA SÜBJEKTİFLİK VARDIR

- Hakimler ve savcılar kanunu hakkında bazı eleştiriler var, dün bakan Mehmet Ali Şahin bir açıklama yaptı ve torpili kökten kaldıracağız dedi, mülakat uygulamasının zaten var olduğunu söyledi. Bu konuda hakkında da görüşlerinizi alabilir miyiz?

- Ben bu konuda ayrı düşünüyorum. Şöyle düşünüyorum; Bugün için değil dünden beri zaten mülakat var. Önce bir yazılı sınavdan geçiriliyorsunuz ki o sınava kimsenin itiraz hakkı olmaması gerekir, hem genel kültür hem hukuk bilgisi açısından yapılan bir sınavdır ve doğru bir sınavdır bu ama bunun yanı sıra mülakat dediğiniz zaman mülakatta mutlaka bir değerlendirmeye girilecektir ve bu değerlendirme öznel, sübjektif olmak durumundadır. Bundan kaçınılması mümkün değildir o nedenle ben eskiden beri mülakat yapılmasına karşı çıktım.


Eğer mülakatta bir savcının bir yargıcın o görevi yapmasını engelleyecek bir sakatlığı varsa, söz gelimi kekemelik, sağırlık, körlük gibi bunu zaten savcı veya yargıcın başvurduğu sırada bir muayene ile yani tıbbi bir muayene ile saptamak mümkündür. Bu bakımdan ben mülakatın bütünüyle kaldırılmasından yanayım. Bunu son derece yanlış buluyorum. Yapılacak iş eğer savcının veya yargıcın geleceğin savcının yargıcının kişiliği üzerinde bir değerlendirme yapmayı düşünüyorsanız sadece bu tıbbi olabilir.

SÖZLÜ SINAV KALDIRILMALI


Mesleğe girdikten sonra zaten o kişilik sizin değerlendirdiğiniz kişiliğin dışında bir kişilik olarak seyredebilir. O meslekteki başarısıyla davranışlarıyla ilgilidir, o ayrıca izlenecektir zaten. Bu bakımdan ben sadece yazılı -nesnel sonucu verecek olan sınav budur- sınavla yetinilmesi gerektiği kanısındayım. Öbürünü yanlış buluyorum. Nitekim geçmişten beri bu tartışma konusu olmuştur. Şu veya bu parti iktidara geldiği zaman daima muhalefette bulunan partiler yapılmış bulunan sınavdan sonra yani sözlü sınavdan sonra çeşitli olumsuz değerlendirmeler yapmıştır. Bu kapıyı kapatmak gerekir. Bununda tek yolu bu sözlü sınavı kaldırmaktır. Ek olarak yargıç ve savcıların adli sicilleri de tutulur. Bu olağandır.


Savcı ve yargıçların sicilleri tutulurken dikkat çeken önemli bir nokta vardır, ben bunu mesleğimden biliyorum, savcıların ve yargıçların dünya görüşleri, inançları üzerinde de gizli sicillerde notlar düşülmektedir. Bu son derece yanlıştır. Bu totaliter ülkelerde olabilir. Eğer bir savcı veya yargıç kendi inanç ve görüşlerini mesleğine yansıtırsa ve bu da belli olursa zaten devlet onun yakasına yapışmakla yükümlüdür. Bakın ikisi başka şey; yansıtmadığı sürece bir savcının bir yargıcın iç dünyasına devletin el atması mümkün değildir. Bu bir saldırıdır. Bu saldırının da önlenmesi gerekir.

YORUMLAR 2
  • Ayhan Akin 17 yıl önce Şikayet Et
    mülakat kalkmali mi?. mülakat kalkmalidir demis ben bu güne kadar avrupada kac is yerine basvurdumsa ilk tercihleri mülakat olmustur mülakat olmayan yerde is ehli olamyanlara verilir tipki türkiyede oldugu gibi hic bilmedigim ingilizce sinavindan taqhmnim usulu 100 üzerinden 85 aldim ama ingilizcenin i sini bilmem mülakat yapmis olsalatrdi benim ingilizce bilmedigim ortaya cikar sinifi gecemezdim torpili önlemenin yolu adam yetistirmektir harami helali kul hakkini ögretmektir yoksa torpil ve rüsvetin önüne gecilmez
    Cevapla
  • sabri kemal 17 yıl önce Şikayet Et
    ..---....--..---. Sözlü sinav yani mülakat kalkmalidir,bugünki hükümet üyesi bakanimiz M.Ali sahin torpilin kökünü kaziyacagiz diyor dogrudur kazirlar ama unutulmasinki AKP her zaman iktidar da kalmaz yarin degisik bir parti iktidar oldugu zaman,torpile devam,onun icin yazil sinavi basariyla gecen adaylarin atamasi yapilmasi veya kazanan adaylar istenilenden cok olursa gerekirse ikinci bir yazil yapilmasi daha dogru olur tabiki ikinci yaziliyi puani düsük olanlardan yapilmasi daha uygun olur
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Belediyede sert tartışma! Özlem Vural Gürzel: AK Parti'ye geçişim tamamen gönülden
Erdoğan'dan İslam alemine çağrı: Herkes elini taşın altına koymalı! Katliam kabul edilemez