Diyarbakır'da herkesin konuştuğu cümle

Diyarbakır'a giden Murat Yetkin, Erdoğan'ın sorduğu bir soru için, "Sarf edilen bir cümlenin, sorulan bir sorunun Diyarbakır’ın hem toplantı salonlarında, hem sokaklarında bu denli etkili olabileceğine görmesem inanmazdım." diyor...

Diyarbakır'da herkesin konuştuğu cümle
Diyarbakır'da herkesin konuştuğu cümle
GİRİŞ 23.11.2009 11:42 GÜNCELLEME 23.11.2009 11:42
Bu Habere 33 Yorum Yapılmış

Radikal Gazetesi Ankara Temslicisi Murat YETKİN'in izlenimleri

Ankara’da, Meclis’te, Türk Başbakanı tarafından yapılan bir konuşmada sarf edilen bir cümlenin, sorulan bir sorunun Diyarbakır’ın hem toplantı salonlarında, hem sokaklarında bu denli etkili olabileceğine görmesem inanmazdım.

Buna ilk dikkatimi çeken, sis nedeniyle gecikmiş uçaktan inip doğrudan katıldığım öğle yemeğinde oturduğum ağır sofrada kalkınmacı Nurcan Baysal oldu.

Baysal, “O gün kulaklarıma inanamadım” diye başladı söze, “Havaalanında bekliyordum. Televizyonda fark ettim. Bunu söyleyen kim diye dikkat ettim. Başbakan’mış. İşte Türkiye’nin değişmeye başladığına o zaman inandım.”
Aslında Baysal, Türkiye’nin yaralarını sarıp ileriye bakması için çalışanlardan birisi. Şu anda Bitlis’in Tatvan ilçesi civarında 1990’larda PKK ile mücadelenin sıcak yıllarında boşaltılmış köylerden birinde yeniden hayatın başlaması için Hüsnü Özyeğin Vakfı’nın projelerinden birinde çalışıyor. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) düzenlediği Demokratik Açılımın Sosyal, Siyasal ve Olası Ekonomik Etkileri dizi toplantılarında bu konuda bir sunum da yaptı.

Televizyondaki o cümleye bu kadar önem atfetmesinin bir nedeni de belki bizzat boşaltılan köyler işiyle ilgili olması.
Ama Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 13 Kasım’da Meclis’teki Genel Görüşmede sarf ettiği o cümleden etkilenen yalnızca Diyarbakır’ın siyaset ve ekonomiyle ilgili seçkinleri değil. Örneğin, başına bir iş gelmemesi için adını vermek istemeyen DTP’li (daha önceki yıllarda başka partilerden de seçilmiş) bir ilçe belediye başkanı da aynı cümleye dikkatimi çekti sohbet ederken. “Bu mesele artık Meclis’te konuşuldu ya, üzerimize serpilen ölü toprağı değilmiş diye düşündüm” dedi; “Sıra faili meçhullere de gelecek inşallah.”

SİZİN HİÇ EVLADINIZ ÖLDÜ MÜ, KÖYÜNÜZ YAKILDI MI?

Diyarbakır şehir merkezinde Balıkçılarbaşı Çarşısı’nda ‘Gazeteci ağabey, merhaba’ diye bir vatandaş yoluma çıktı. “Benim” dedi, “Köyüm yakıldı.”

Ben daha bir şey sormadan devamını getirdi: “Hani Başbakan sordu ya Meclis’te, ‘Sizin hiç köyünüz yakıldı mı?’ diye. Evet, ağabey, bizim köyümüz yakıldı.”

O soru, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 13 Kasım’daki Kürt açılımı Genel Görüşmesi’nde sorduğu şu soruydu:  “Bırakın analar ağlasın diyenlere sesleniyorum: Sizin hiç evladınız öldü mü, köyünüz yakıldı mı? ”

Diyarbakır’da Vali Hüseyin Avni Mutlu ve Belediye Başkanı Osman Baydemir’in oturduğu sofralardan, sokaktaki esnafın kaldırım sohbetine dek yankılanan cümle buydu.

“Benim köyüm yakıldı” diyen esnafın dükkânından ve etraftaki başka dükkânlardan kürsüler çıkarıldı, kaldırıma oturuldu, çaylar söyledi .

Şirin Gültekin anlatmaya başladı: “Mardin’in, Ömerli ilçesinin Kayabalı köyünü askerler, korucular 20 Mayıs 1995 günü bastı. Bir gün önce PKK’lilerle çatışma çıkmış, bir korucu ölmüş. (Yanındakini gösteriyor) Bu benim akrabamdır. Bunun 80 yaşındaki köy muhtarı babasını, 13-14 yaşlarındaki çocuğu öldürdüler. (İsmini vermeyen akraba sessizce başını öne eğip onaylıyor.) Biz kalktık buraya geldik. Ben bu dükkânı açtım, bu Mehmet (işaret ettiği) işsiz. (Mehmet yılda bir ay Adana’ya karpuz toplamaya gidiyor. Evin tek düzenli geliri, kasap çıraklığı yapan oğlunun 30 liralık haftalığı) Sadece biz değil. İşte şu karşı dükkânlarda duranlar Muş’tan geldi, şu karşıdakiler Bitlis’ten.
Keyfimizden göç etmedik, boşaltıldık geldik.”

Toplanan kalabalıktan belediye otobüs şoförü olduğu için isminin yazılmasını istemeyen bir başka vatandaş “Batıda bizi yanlış anlamayın” diye başladı; “Habur’dan girişlere sevinildiyse, bu defa cenazeleri değil, kendileri geldi diye sevinildi. Artık millet bıktı bu savaştan. Bu çarşıda bir akrabası, çocuğu dağda olan çok esnaf var. Diyarbakır’da DTP’li Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın 17 yaşındaki oğlu Baran’ın haziran başında dağa çıkması, annesinin babasını suçlayarak hastalanması hâlâ konuşuluyor) İstiyor ki, savaş bitsin, çocukları sağ salim gelsin”.
Öyle anlaşılıyor ki, Başbakan’ın (tıpkı Dersim konusunda söyledikleri gibi) yakılan, boşaltılan köyler konusunda söylediği de Diyarbakır’da ciddi yankı bulmuş. İnsanları umutlandırmış ve beklentilerini alevlendirmiş, yükseltmiş. Zaten Erdoğan’ın bu sözünü takdir ettiğini söyleyen herkes, devamında ‘şimdi söylediğini yerine getirme sırası’ diye ekliyor.

Bu noktada iki soru:

1- Şimdiye dek atılan adımların bir etkisi oldu mu? Örneğin, TRT Şeş izleniyor mu? Balıkçıbaşı esnafı hep bir ağızdan cevaplıyor: Programları, şarkı türküyü TRT Şeş’ten izliyorlar, ama haberler hâlâ Roj TV’den. Neden? Bir kişi sessizce cevaplıyor: Çatışma olmuşsa kimin öldüğünü bir saat içinde veriyor. Yorum yapılabilir, ama gerek yok.

2- Bu açılım süreci devam ederse, AK Parti bölgeden oy alabilir mi?  Bu soruya net yanıt yok. Ancak bu açılım sürdürülmezse o da Fırat’ın doğusundan fazla oy alamayacak. MHP zaten yok gibi, son tartışmaların ardından CHP’nin de bir kendini affettirme açılımı gerekecek bölgeden oy almak için. Yani, AK Parti’nin bölgeden oy almayı sürdürmesi, bölgenin tek partiye, DTP’ye bırakılmaması için açılımın sürdürülmesi gerekli görünüyor.

Bir sabotaj girişimi: 27 Kasım’a dikkat

Diyarbakır Valisi Mutlu’nun özellikle açılım sürecinden bu yana DTP’li Belediye Başkanı Baydemir’e dışlayıcı
değil yakın durması halk üzerinde olumlu etki doğurmuş. Yazıda söz edilen ve ev sahipliğini DTSO Başkanı Galip Ensarioğlu’nun yaptığı o ağır sofrada yan yanaydılar, toplantılardaki konuşmaları da yan yana izleyip notlar aldılar.
Ancak bu süreci sabote etmek isteyenler her taraftan geliyor. Örneğin, geçenlerde DTP Diyarbakır örgütünden Vali Mutlu’ya gidenler şöyle bir talepte bulunmuş: 28 Kasım’da Fis köyünde şenlik düzenlemek istiyoruz.

Vali de yüzlerine vurmuş: Siz bu şenliği 27 Kasım’daki PKK’nın kuruluş yıldönümü (1978) için, kurulduğu yer
(Fis) için istiyorsunuz. 27 Bayramın ilk günü olduğu için de halkın tepkisini almamak için 28’ine istiyorsunuz. Siz
yasal bir partisiniz. Yasadışı örgütün kuruluşunu kutlamak için benden nasıl izin istersiniz?
Vali bu konuyu 21 Kasım’da, o öğle yemeği sırasında, o masada Baydemir’e açıp, rahatsızlık verici, süreci
sabote edici bu işe engel olmasını istiyor.  Baydemir ne yapacak? Şimdi bu bekleniyor.

KAYNAK: (RADİKAL)
YORUMLAR 33
  • serefdin 14 yıl önce Şikayet Et
    Türk kardeslerim iciniz rahat olsun. tüm demokratik haklari sacma bir tek tarafli batililasma ve ümmetten uzaklasip laik ulus kimligi gölgesinde bulusma espirisi altinda tecavüze ugramis kürt orjinli vatandaslar er yada gec dtp amblemli hareketin bir cesit kürt-laik hareketi oldugunu ve hedefinin kürtlerin mevcut kimliklerinden uzaklasip bati eksenli devsirme bir kimligi benimsemelerine göre belirledigini göreceklerdir. Bosu bosuna irkci laik Kirikkanat ile dtp cevresinden laik Alatas hanim canciger kuzu sarma pozlar vermiyorlar
    Cevapla
  • Ercan İNCE 14 yıl önce Şikayet Et
    biloağa ya cevap.... sayın biloağa eğer yazımı düzgün okuduysan ülkedeki bazı kesimler demiştim evet başta dtp sonra mhp -chp- ve en önemli unsur tsk.bırakın açılım olsun ama ölçüsü kaçmasın bu birilerinin ekmeğine yağ sürüyor .umarım herkes haddi bilir ki bu ülke türkede kürde de lazada v.b herkese yeter mükemmel bir ülkemiz ve çevremizde bu ülkeyi sahiplenmek isteyen bir çok çakalımız var.umarım sağduyu kazanır ve kardeşçe yaşarız.
    Cevapla
  • erdoğan çelik 14 yıl önce Şikayet Et
    Yaşa Sayın Valim. Memleketin artık gerçekten ciddi manada huzura ihtiyacı var.Kürt halkının içinde de PKK yandaşı olanların çok o0lduğu malum ama sevmeyen ve tasvip etmeyen sammimi insanlarda çok. Bizler sağduyulu düşünüp memleketin aydınlık yarınlara nasıl ulaşacaığına bakmalıyız.İşte sayın valimde akıllı lık ederek oynanacak oyunu görmüş.Takdir ediyorum.
    Cevapla
  • teoman gemiler 14 yıl önce Şikayet Et
    ilim. yorumlara bakıyorumda ne siyasetten nede demokrasiden anlayanlar yazmış aşırı milliyetçiler ilimden bilimden uzak bu gerçek
    Cevapla
  • Ali Uğur 14 yıl önce Şikayet Et
    Benim Babam. İzmirde acemi eğitimi sırasında rahatsızlanıp hasteneye kaldırıldım.Aşırı kilo kaybetmiştim(50 kiloya düştüm)Çürüğe sevk edilebileceğimi söylediklerinde uçuyordum.O sevinçle telefona koşup babamı aradım.Otabüs bileti için para istedim, durumu anlattım.Babamın cevabı:ÇÜRÜK ALIP GELİRSEN SENİ EVE ALANIN .....................................!!!! Çürük vermesinler diye çok yalvardım doktorlara.Profesyonel ordu isteyen T.C vatandaşları bizim buralarda askerlik yapmayana hala erkek demiyorlar.Ya sizin oralarda?
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Tahkim Kurulu'ndan Fenerbahçe'nin Süper Kupa cezasına indirim
İstiklal'deki bombalı saldırı davasında karar verildi