Bakan Akdağ'dan sezaryen talimatı

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kabul edilemez boyutta olan sezaryenle doğum oranını azaltmaya kararlı olduklarını belirterek, sezaryenli doğumların yoğun olduğu hastaneler için ihtarda bulundu.

Bakan Akdağ'dan sezaryen talimatı
Bakan Akdağ'dan sezaryen talimatı
GİRİŞ 06.01.2010 19:38 GÜNCELLEME 06.01.2010 19:38
Bu Habere 6 Yorum Yapılmış

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yüzde 40 olan sezaryenle  doğum oranının kabul edilemez olduğunu, bunu mutlaka azaltacaklarını belirterek, ''Bu işi yapan kuruluş ve hekimlere, halkımıza açıkça ifade ediyorum; buna müsaade etmeyeceğiz. Bunun için çok daha ciddi tedbirleri önümüzdeki aylarda almaya devam edeceğiz'' dedi.

Akdağ, TBMM Genel Kurulunda milletvekillerinin sözlü sorularını yanıtladı.

Bakan Akdağ, 2001'de 30 bin kızamıklı çocuk varken, 2009'da vaka sayısının, yurt dışı kaynaklı olmak üzere 5 olduğunu söyledi.

Türkiye'de 67 çocuk nöroloji uzmanı bulunduğuna işaret eden Akdağ, bir çok alanda olduğu gibi bunun da yetersiz olduğunu söyledi. Akdağ, Türkiye'de doktor sayısının da yetersizliğine işaret etti.

Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Numune Hastanesi ile 20 bin kişiyi kapsayan beslenme araştırmasına başladığını belirten Akdağ, araştırmayı bu yıl tamamlayacaklarını bildirdi.

Akdağ, Sağlık Bakanlığı ihalelerine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayeli yaklaşık bin kurumda 2007'de 41 bin 559 ihale yapıldığını, 400'ünün iptal edildiğini vurguladı.

İhale iptalinin bazılarının usul hatasından kaynaklandığını dile getiren Akdağ, ''İhalenin iptal sebebi her seferinde yolsuzluk değildir. Mutlaka içlerinde yolsuzluk yapılan ihaleler de bulunmaktadır. İhale iptallerinin az olduğu bir bakanlığız'' dedi.

Bakan Akdağ, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca 2006'da 443, 2007'de 173 sağlık kurum ve kuruluşunda denetim yaptıklarını ifade etti.

-''PANİK HAVASI ÇOK ANLAMSIZ''-

Sağlık Bakanı Akdağ, Kırım Kongo Kanamalı Ateşine ilişkin sorular üzerine, 2002'den itibaren bu hastalıktan 217 kişinin hayatını kaybettiğini, geçen yıl bu sayının 63 olduğunu söyledi.

Bundan sonraki yıllarda hastalığın seyrini yavaşlatmak istediklerini ifade eden Akdağ, değişik ülkelerde ölüm hızı ortalamasının yüzde 30-50 arasında değiştiğini, Türkiye'de ise yüzde 5-6 olduğunu kaydetti.

Hastalıkta kişisel korunma önlemlerinin önemine işaret eden Akdağ, vatandaşın farkındalığının yükseltilmesi gerektiğini vurguladı.  Akdağ, bunun sadece televizyonla olamayacağı için hastalığın yoğun görüldüğü yerlerde vatandaşlarla birebir çalıştıklarını anlattı.

Akdağ, baharla birlikte Çorum, Karabük, Çankırı, Sivas, Gümüşhane gibi illerde hastalığın yeniden ortaya çıkacağı uyarısında bulunarak, vatandaşlardan, kendilerini korumaya özen göstermeleri ve kapılarına kadar gelen sağlık görevlilerinin tavsiyelerine uymalarını istedi. Akdağ, ''Bu kene eskiden beri vardı, bir şey olmaz'' anlayışının, hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırdığını dile getirerek, ''Bunun aksine büyük şehirlerde, şehir merkezlerinde gereksiz bir panik havası çok anlamsız. Bugüne kadar ölen ya da hastalananlar içerisinde doğrudan doğruya şehirde yaşayan vatandaşlar yok'' dedi.

-''KAPININ ÖNÜNDE NE KADAR BEKLETİRSENİZ, YOLSUZLUK O KADAR ARTAR''-

Yolsuzlukları, ''toplumun kanseri''ne benzeten Akdağ, yolsuzlukların kaynağını kurutmaya çalıştıklarını, yolsuzlukla mücadelede denetim zaafiyetlerinin olmadığını söyledi.

Akdağ, ''Gerek kaynak israfına, gerekse randevu verilmesi suretiyle hasta mağduriyetine neden olan hastane uygulamalarını ortadan kaldırıyoruz. Vatandaşı, bir kamu hizmeti alırken, kapının önünde ne kadar bekletirseniz, yolsuzluk o kadar artar. Onun için bunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz'' diye konuştu.

Yeni doğan ölümlerine ilişkin olarak da Akdağ, bebek ölümlerini binde 13'lere düşürdüklerini, bununla iftihar ettiklerini dile getirdi.

Akdağ, Türkiye'de hemşire sayısının AB ortalamasından 6 kat daha az olduğunu dile getirerek, ''İnşallah gelecek 5 yıl içerisinde hemşire sayısını biraz daha artıracağız. Türkiye'de sağlık sisteminin en büyük handikabı, sorunu; yetişmiş personel sayısındaki eksikliktir '' dedi.

-''ŞİMDİ 8 LİRAYI KONUŞUYORUZ''

Türk Eczacıları Birliği ve eczacı milletvekillerinin bir kanun taslağı hazırladığını, bakanlığının bu taslağa katkı verdiğini ifade eden Akdağ, eczacılarla ilgili zaman zaman bazı sıkıntılar yaşandığını ancak diyalogla bunların aşıldığını anlattı.

İlaç fiyatlarını son 6 yılda düşürdüklerini, bundan vatandaşların kazançlı çıktığını vurgulayan Akdağ, 80 liralık bir ilacı, 50, 20 liraya sattırabilmenin başarı olduğunu kaydetti.

Devlet hastanelerinde vatandaşların muayene için 5 lira, reçete almışsa 8 lira katkı payı ödediğini anımsatan Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bunu vatandaşa hiç ödettirmesek, bu vatandaşın daha çok hoşuna gider. Ama vatandaşlara şunu hatırlatmak istiyorum; geçmişte, ister yeşil kart, ister işçi, ister emekli olsun, bir devlet, SSK hastanesine gittiğinde, önemli bir hastalığı varsa, bir muayenehaneye gitmeden, oraya para ödemeden hiçbir hizmet alamazdı. Bir ameliyat olacaksa, önemli bir hastalık için tedavi görecekse, doktora ilaveten o muayeneden para vermeden, hizmet alamazdı. Geldiğimiz nokta o kadar farklı ki... Şimdi vatandaş olarak ödediğimiz 8 lirayı konuşuyoruz. Bu 8 lira Sağlık Bakanı olarak ifade ediyorum, çok yüksek bir rakam değildir. Hastahanelerin gereksiz kullanımını da bir anlamda önleyebilecek bir mekanizmadır. Bir tarafta muayenelere ödenen 10-250 liralar, ameliyatlara ödenen 3-5 bin liralar. Geçmiş dönemden bahsediyorum. Bir tarafta hizmet almak için ödediğiniz 5 lira, reçete almışsanız 8 lira. Finlandiya'da, toplam ilaç harcamalarının yüzde 40'ını halk ödüyor. Bu rakamları yüksek kabul etmemek lazım.''

-''ÖZEL MUAYENE ÇİLESİ''-

Tedavi katılım paylarını kaldırmaya yönelik bir düşüncelerinin bulmadığını dile getiren Akdağ, ''Halkın muayenehanelere giderek ödediği paraları büyük ölçüde ortadan kaldırdık'' dedi.

Sağlık Bakanlığında çalışan ve muayenehanesi olan hekim oranının yüzde 19 olduğuna işaret eden Akdağ, şunları kaydetti:

''Göreve geldiğimizde yüzde 89'du. Üniversite hastanelerimizde özel muayene, özel ameliyat, özel işlem diye bir çile var. İnşallah bizde bakiye kalan yüzde 19'luk kısım, üniversite hastanelerindeki bu çileyi ortadan kaldırmak için tam gün yasa tasarısını Meclise getirdik. Önümüzdeki günlerde tasarıyı görüşerek, vatandaşlarımızın bir tortu, bakiye şeklinde kalan bu sıkıntılarını hep birlikte ortadan kaldırabileceğiz. Tasarıyla yapmak istediğimiz, bir üniversite hastanesine gittiğimde, benden hoca parası, öğretim üyesi farkı, özel muayene, özel işlem, ameliyat parası istenmesin. Burası devletin bir kurumudur. 8 lira katkı payını verebilirim. Ama benden 4 bin lira çok özel bir radyoterapi çekimi için para istemesinler. 'Hocaya paraya yatırırsan, önümüzdeki hafta ameliyata alırız, değilse 3 ay sonraya' demesinler. Ben vatandaş olarak 8 lirayı vermeye razıyım.''

-''KABUL EDİLEBİLİR BİR ORAN DEĞİL''-

Bakan Akdağ, 2007'de 743 eczane kapanırken, bin 204 eczanenin açıldığını, 2008'de ise 790 eczanenin kapandığını, bin 113'ünün açıldığını bildirdi. Akdağ, iddia edildiği gibi eczanelerin kapanmadığını, kapanandan daha fazla açılan eczane bulunduğunu söyledi.

Sağlık Bakanı Akdağ, 1 milyon 165 bin doğum gerçekleştiğini, 7 binin ölü doğum olduğunu, sezaryen oranının ise yaklaşık yüzde 40 şeklinde görüldüğünü bildirdi. Bunun kabul edilebilir bir oran olmadığını vurgulayan Akdağ, kadın doğum dernekleri yöneticileriyle görüştüğünü söyledi.

''Mutlaka ülkemizde sezaryen doğum oranlarını azaltacağız. Bunun için her tedbiri alacağız'' diyen Akdağ, sözlerini şöyle tamamladı:

''Doğuma ödenen para ile sezaryene ödenen para aynı, performans ek ödemeleri de aynı. Önümüzdeki günlerde şunu yapacağız: Tıbbi zaruret olmadan, sezaryen yaptırılmışsa bir hastaya, özellikle hekim yönlendirmişse, bunun için yeni tedbirler alacağız. Hangi önlemler alacağımızı ilgili dernek ve meslektaşlar çok iyi biliyorlar.

Devlet hastaneleri, sezaryen oranları açısından en düşük orana sahip. Özel hastanelerde bunun yüzde 60-80'lere çıktığını görüyoruz. Bu işi yapan kuruluş ve hekimlere, halkımıza açıkça ifade ediyorum; buna müsaade etmeyeceğiz. Bunun için gerekli tedbirleri aldık, almaya başladık, çok daha ciddi tedbirleri önümüzdeki aylarda almaya devam edeceğiz.'

KAYNAK: AA
YORUMLAR 6
  • fahrettin aslan 14 yıl önce Şikayet Et
    SAYIN ALİ KILİÇ. Sayın ali bey bakanımıza yatak odamıza kadar karıştıgını yazmışsın bu senin psıkoloji takıntından kaynaklanmakta bakanın saglıkli eş ve aile yapısından alın dogurganlıga kadar ilgılenmesı gerekır buradan anlaşılıyorki siz bazı konuşmaları başından deyılde dibinden kavrıyorsunuz bu hükümetten öncekiler kapı kapı dolaşıp prezervatıf dagıtıyorlardı ve asıl bu yatak odasına karışmaktı ve amaçları ise dogurganlıgı azatmaktı çünki birilerı türk ün genç nufusundan korkuyordu ve hala korkmaktalar
    Cevapla
  • fahrettin aslan 14 yıl önce Şikayet Et
    yorumlarınızda domuz giribı ne oldu sorusu çok sayıda sorulmakta. tüm dünyada tehlikeli boyutta olan domuz gırıbı çok sayıda ülkede görülmesi ve ülkemizede yüzlercesıne rastlanan hastalık normal gırıp gibi yayılması endışesi oldugu ve bu nedenle devletın alması gereken tedbiri alması geregı vardı ve devlet bu önlemi almıştır az oldu veya çok oldu mevzu edılmesı aptallıktır ya çok olsaydı ozamanda saglık bakanı bu konuda hiç bir şey yapmadı dıyecektınız don lastıgı gibi insanlar bu sitede yorum yapıyorda asabım bozuluyor sezaryan azatılmalı çünki asil amaç dogurganlıgın az
    Cevapla
  • Sıradan Biri 14 yıl önce Şikayet Et
    Bu millet vekilleri giribi sormuyormu?. Gribe ne oldu rakamlar korkutmalar inatlaşmalar görmüyoruz. Aşı olmayanlar tehlikedeydi. Ne oldu? Kaç milyon aşı aldı bu ülke? Ne kadar aşı kullanıldı? Ne kadar aşı kaldı? Kalan aşılar ne olacak? Bunun maliyeti nedir? Bu sorular aklına gelen millet vekili gazeteci yokmu bu ülkede?
    Cevapla
  • orhan gogce 14 yıl önce Şikayet Et
    helal olsun size. allah yardimciniz olsun tarafli tarafsiz herkesin kabul ettigi bir sey var turkiyede saglik konusunda bir devrim yapildi. bunu gormeyenler ya kor dur yada nankor. Ben hollanda yasiyorum burada bir kisi icin yaklasik 1600 Euro her yil isvereni oduyor birde bunun ustune her ay 91 euro yani yaklasik 200 tl kisi kendi oduyor.200 de esi icin odese 400 tl eder aylik. buda yetmiyor her yil kullanilan ilaclar icin 155 euro tekrar oduyruz. yani benden her yil iki kisi icin yaklasik 4070 euro para kesiliyor.
    Cevapla
  • Mustafa Gürbüz 14 yıl önce Şikayet Et
    Biraz da ORGAN MAFYASI VE KATLİAMI ILE İLGİLENİN. Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemizden rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir.(Ebu Dâvud: 3207 - İbn-i Mâce: 1616) Hadis-i şeriften kişinin hayatta iken eziyet duyduğu şeylerden ölü iken de eziyet duyduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Ashâb-ı kiramdan Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-: Bir mümine ölü iken eziyet etmek, hayatta iken eziyet etmek gibidir. demiştir. Hadis-i şeriften maksat dirinin kemiğini kırmak haram olduğu gibi, ölünün kemiğini kırmak da haramdır. Ebu Dâvudun haşiyesinde, Süyutî bu Hadis-i şerifin sebebini şöyle zikretmektedir: Câbir -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Biz Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber, bir cenazeye çıktık. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kabrin kenarında oturdu, biz de beraberinde oturduk. Mezar kazıcısı toprak altından bir bacak veya kol kemiği çıkardı. Onu kırmak istedi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz: Onu kırma! Senin onu ölü iken kırman, onu diri iken kırman gibidir. Lâkin onu kabrin kenarında toprağa göm.buyurdu. Ümmü Seleme -radiyallahu anhâ- Vâlidemizden rivâyet edilen bir Hadis-i şeriflerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: Günah hususunda ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir. (İbn-i Mâce: 1617)
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
ABD'de neler oluyor? Columbia Üniversitesinde Arap rektör detayı!
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Türkiye sahalara döndü