Tolga Karel: Beni sömürüyorlar

Yaprak Dökümü'nün ardından 'Bitti,' gözüyle bakılan ve magazin basınında sıkça yer alan Karel, "Bir yere gitmedim, hazırlanıyordum," diyor

Tolga Karel: Beni sömürüyorlar
Tolga Karel: Beni sömürüyorlar
GİRİŞ 31.03.2012 16:17 GÜNCELLEME 31.03.2012 16:17

Sonat Bahar'ın röportajı

Tolga Karel bir buçuk yıldır TRT'de yayınlanan Osmanlı Kıyam isimli dizi için hazırlanıyordu. Dizinin yayına geçmesinin ardından Karel, diziye dair övgüleri toplayan isim oldu. Yaprak Dökümü'nün ardından 'Bitti,' gözüyle bakılan ve magazin basınında sıkça yer alan Karel, "Bir yere gitmedim, hazırlanıyordum," diyor

Tolga Karel, Yaprak Dökümü'nün ardından Osmanlı Kıyam'a kadar hiçbir dizide rol almadı. Bir buçuk yıldır da ortalarda yoktu. Ama yokluğunu hissettik desek, yalan olur. Çünkü onun hakkında magazin basınında o kadar çok haber çıktı ki. Aslında o, kameralar önünde ağlayan, sarhoşken yerlerde yuvarlanan, bar çıkışı pantolonu belinden düşerken görüntülenen biri. Bu bir buçuk yılda, Günay Musayeva ile yaptığı yıldırım nikahla gündeme oturdu. 34 yaşındaki Karel, bir buçuk ay sonra da baba olacak. Bu arada TRT ekranlarında yayınlanmaya başlanan Osmanlı Kıyam isimli dizide Kasım rolüyle tekrar seyirci karşısında. Magazinle ilişkisini şöyle açıklıyor: "Renkli bir kişiliğim var. Bu nedenle medya beni seviyor ama bu, severken öldürmek gibi..."

- Bir Osmanlı fırtınasıdır esiyor. Böyle bir projede yer almakta mutlu musunuz?
- Bana çok güzel eleştiriler geldi. Şok oldum! Çünkü herkes benim için 'Bitti,' diyordu. Köşe yazarları oyunculuğum adına güzel not verdi. Aslında bu, bir buçuk yıllık bir çalışma. Yaprak Dökümü bittiği anda anlaşmıştım Osmanlı Kıyam için. Benim için bir buçuk yıl, yapımcı için iki buçuk yıllık bir çalışma. Bir Osmanlı furyası var, ama şöyle de bir gerçek var; bu, parayla yapılabilecek bir iş değil. İzmit'e, Ortaköy'ün üç katı büyüklüğünde set kuruldu. Saraylar, hanlar, hamamlar... Osmanlı Kıyam'ın, Muhteşem Yüzyıl'dan farkları var. Muhteşem Yüzyıl da başarılı bir iş ama sit-com Osmanlı, iki oda, bir salon şeklinde çekiliyor. Draması kuvvetli bir iş ve daha saraylı. Biz daha halk hikayesiyiz. Eğer bir gün bir Osmanlı işi yapılacaksa, böyle bir iş yapılmalıydı. Biz Osmanlı'yı sokaktaki pazarcısından padişahına kadar anlatıyoruz. Bir medeniyetin tamamını gösteriyoruz. Bir dizi yaptığınızda eğer yurtdışına satıyorsanız evrensel, popüler ve sosyolojik boyutları olmalı. Bu üç boyutu birleştirince Osmanlı Kıyam çıkıyor ortaya. Muhteşem Yüzyıl, pop-art bir iş.

- Osmanlı Kıyam'ın sosyolojik boyutu ne sizce?
- İsyan, kırılma dönemi anlatılıyor. O dönem olmasaydı belki bugün Atatürk olmayacaktı. Ya da öyle bir dönem yaşanmasaydı, ABD toprakları bizimdi. Öyle önemli bir kırılma dönemi ki, geçmişi irdelediğimizde bizim geleceğimize ışık tutan bir tarafı var. Tam Osmanlı'nın gelişmeye açık olduğu ve o dönemin gemi donanmasının dünya üzerinde en iyilerden olduğu bir devlet... 1720'li yıllar. 49 günde müthiş bir halk ayaklanması oluyor. Bu ayaklanmayla gerileme, dine dönüş, içe kapanış yaşanıyor. Bundan yaklaşık elli yıl sonra ABD keşfediliyor, 1789'da Rönesans oluyor. Böyle bir dönem yaşanmasa tüm bu gelişmeler, Osmanlı'yı etkileyecek ya da bu gelişmeler Osmanlı'da gerçekleşecekti.

TÜRKİYE, 10 YILDA HOLLYWOD OLACAK

- Dizi onlarca ülkeye de şimdiden satıldı. Bu ilginin nedeni ne olabilir?
- Benim jenerasyonumda müthiş bir Balkan ve Ortadoğu starlığı kapısı açılıyor. Yaprak Dökümü 49 ülkede satıldı. 200 milyondan fazla seyircim var. Yurtdışına çıktığımda herkes beni tanıyor. Osmanlı Kıyam projesini, Yunanistan'ın satın almasına inanamıyorum ama satın aldılar. Bu Yeşilçam oyuncularının rüyasıydı. Sırbistan'la Bosna-Sırp Savaşı döneminde, savaş halindeydik bir zamanlar. Şimdi oradan müthiş bir talep var. Biz Ortadoğu ve Balkanları kendi kültürümüzle yeniden inşa ediyoruz. 10 yıl içinde Türkiye, Ortadoğu ve Balkanlar'ın Hollywod'u olacaktır.
- Setlere bu kadar uzun süre ara vermek iyi geldi mi?
- Bir buçuk yıl ara verdiğinde, hemen şu sorgulanmaya başlanıyor, 'Tolga Karel ne yaptı? O da oyuncu mu ki?' Sağlam bir iş yapmam için, ki Osmanlı Kıyam 12 milyon dolarlık bir iş, böyle bir zamana ihtiyacım vardı. Salon adamıydım, şimdi daha cevval bir adamım. Tipim, her şeyim değişti. O bir buçuk yıla ihtiyacım vardı. Keşke o sürede işin içine magazin girmeseydi. Sadece dört ay, salonlara kapanıp, kılıç-kalkan-dövüş kursları eğitimi aldım. Dil üzerinde çalıştım. İzmit platolarında iki ay koşu dersleri ve gladyatör eğitimleri aldım. Altı-yedi kilo aldım. Vücut büyüdü biraz.
- Dizide üstlendiğiniz Kasım nasıl bir karakter?
- Kasım dönem itibariyle yaşayan bir karakter değil. Joker bir karakter. Kırılma döneminin adamı. O yüzden karakteri şekillendirmem çok kolay oluyor. Kasım'ın babası padişah tarafından idama mahkum edilmiş, İran'a sürülmüşler çocukluklarında. Orada müthiş bir eğitimle büyütülmüş. Bir şekilde saraya dönüp, bugünün MİT başkanı, yani Hafiye Ocağı'nın başına getirilmiş. Saraya çok yakın ama halkı da patronayı da isyana teşvik edecek, bir karakter. Ki Yaprak Dökümü de bir kırılma hikayesiydi, orada da Oğuz böyle bir karakterdi.

FRANSA'DA YAŞADIĞIM İÇİN ÖZGÜR BİR RUHUM

- Tolga Karel bugünlere nasıl geldi?
- Bürokrat çocuğuyum. Yeditepe Üniversitesi'nde iki yıl Uluslararası İlişkiler, Fransızca siyaset okudum. Sonra onu bıraktım, Paris Devlet Konservatuvarı'na gittim. Beni Faruk Bayhan Türkiye'ye döndürdü. Ebru Şallı çok popülerdi, bir dizi yapacaktık. Evdeki Yabancı dizisiyle başladım. Sonra müzik yaptım, üç-dört yıl oyunculuğa ara verdim. Ödünç Ayak dizisinde oynadım, tutmadı. Yaprak Dökümü'yle şöhret oldum. 27 yaşımdaydım, bakışımı şekillendirdi o dizi. Kendi özgür ruhumu, Paris'te yaşadığım ergenlik ve bohemliğe veriyorum. Fransa'daki kültürün, hayata bakış açısıyla, buradaki bakış açısı arasında dağlar kadar fark var. Buna alışmam çok zor oldu. Emek sarf etmeden olmuyor. Her zaman iyi bir karakter oyuncusu olabilmek istedim.

EŞİM KARPUZ AŞERDİ, BULDUM

- Evlilik ve baba adayı olma durumu nasıl gidiyor?
- Süper gidiyor. Yedi buçuk ay bitti. Erkek olacak ama ismini söylemem. Odasını, her şeyini hazırladım. Hatta Günay Bakü'ye gitmişti, dönüşünde ona sürpriz yaptım. İkimiz de çok heyecanlıyız, ilk çocuğumuz. Yedi buçuk ayı geçirmek, zor bir süreçti. Hormonlar, hayat, ilişkimize ilk başladığımız dengeler değişiyor.
- Eşiniz zor bir hamilelik mi geçiriyor?
- Zor değil ama hamile kalıyorsan, 10 tane ilaçla yaşıyorsun. Mide ilacı, kan yapıcı ilaç, folik asit... Vücuduna sürekli dışarıdan bir şeyler giriyor. -
Eşiniz hiç aşerdi mi?
- Evet. Karpuz aşerdi. Ben de buldum, ne yapayım.

'EŞİ GERÇEKTEN HAMİLE Mİ ?' DİYE SORUYORLAR MENAJERİME

- Magazin basınıyla ilişkiniz ne durumda?
- Ben bir yapıyorsam, 10 gösteriliyor. 'Hastane için sponsor aradılar,' haberi vardı. Yalan. Benim sigortam var, yerim, yurdum belli. Geçenlerde bara gitmişim, hesap ödememişim. Ben o hesabı kapıda bahşiş atıyorum.
-Neden çıkıyor bu haberler?
- Haberini yaptıkları adam yani ben, prim yapan bir adamım. Gazetede okunuyorum. Çok ciddi bir izleyici kitlem var. Böyle olmasa kimse haberimi yapmaz, uğraşmaz. Kalbi çok açık bir adamım ve stratejilerim yok. Yaşadığım şeyleri saklamıyorum başkaları gibi. Böyle olunca çirkinleşip, ucuzlaşan bir magazin görüyorum önümde.
- Uzaktan bakınca bundan rahatsız olmuyor da, hoşlanıyor gibisiniz...
- Oyunculuktan para kazanıyorum. Dolayısıyla hayatım kamera. Dizi de magazin de bir kamera. Hayatım boyunca bununla yaşayacağım, kabul. Bir sanatçının bunu sevmemek gibi bir lüksü yok. Çok da sahte bir tavır. Magazin yaptığımız işin karşılığı, bunu sevmek ya da kabul etmek zorundayız. Ama onların da çirkinleştikleri ve ucuzlaştıkları noktalar var. Cem Yılmaz'ın bir lafı çok güzeldi, 'Buralarda beni kovalacağınıza, kendinize sigortalı bir iş bulun,' dedi.
- Ünlü olana kadar her şey tamam da, ünlü olunca mı değişiyor her şey?
- Bu tavırları çoktan geçtim, magazine ihtiyacım yok. Zaten zirvede işler yapıyorum. Yani magazin olmasa da tercih edilen bir adamım. Bu adam bu kadar kötüyse, niye tercih ediliyor? Bana oyunculuk adına bu kadar ciddi sorumluluklar niye veriliyor?
- Acaba kafalarda bir aile kurmanız mı oturmadı?
- Çok güzel empati kuruyorsun. Bugün bile menajerime soruyorlarmış, 'Eşi gerçekten hamile mi?' diye. Ailem üzerine hayal kuruyorlar ve bunu yazıyorlar.
- Ama şöyle bir kare var gözümün önünde: Gece vakti bar çıkışı bir kadına sarılıyorsunuz, pantolonunuz düşmek üzere...
- Bu seçilmiş, cımbızlanmış bir görüntü. Gecenin o vakti çekme kardeşim. Ya da o görüntünün üzerine, 'Öpüşüyor,' diyorsun. Böyle bir şey yok. Eşimin haberi var, kime ne? Alıp o görüntüleri 'yüzyılın rezaleti' diye sundular. Üzerine 5 bin tane yorum yapıldı.

(Sabah)

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Bakan Kacır müjdeyi verdi! Türkiye'nin 'ilk ilaç adayı geliştirildi'
CHP kurmayları açıkladı! İşte Özel'in Erdoğan'a götüreceği konular