Batman'in jeneriği hayatını değiştirdi

Daha 8 yaşındayken, ilk kez eline kamerasını alarak film çekmeye başlayan ve sonrasında hayallerinin peşinden koşmaya karar veren genç kreatif yönetmen Doğan Can Gündoğdu hayatını hayallerini anlattı.

Bahçeşehir Üniversitesi’nde Dijital Video Teknikleri dersi için daha vizyona girmemiş Batman’ın yeni sinema filminin jeneriğini hazırlayarak bunu Youtube’de paylaşan Gündoğdu; “O gün benim hayatımın aslında bir dönüm noktasıydı. Çünkü paylaştığım Batman sinema filminin jeneriği bir gün içerisinde 100 bin kişi tarafından izlendi.

Batman filminin görsel efekt süpervizörü bile bana e-mail ile ulaşarak bana iş teklifinde bulundu.” diyor. Kısa zamanda ünü Hollywood’a kadar yayılan ünlü genç kreatif yönetmen Doğan Can Gündoğdu ile başarıları, hayalleri ve hedefleri üzerine konuştuk.

- Çok genç bir yaştasın ama yine de kendinden söz etmeni istiyorum. 

Öğretmen bir anne ve babanın iki çocuğundan en küçüğüyüm. 8 yaşındayken kamerayı ilk kez elime almıştım. O yıllarda kendimce kısa filmler çekmeye başlayarak, senaryolar yazardım. Hatta bazı arkadaşlarımı kendi çektiğim filmlerimde dahi oynatırdım. Tabi liseyi bitirip bir üniversiteye tercih yapma durumuyla karşı karşıya kalınca, artık hangi alana yönelmem gerektiğini de düşünmeye başlamıştım.

Çünkü sayısal mezunuydum. Girebileceğim bölümler mühendislik ağırlıklıydı. İstesem de “Sinema” bölümünde okuyamayacaktım. Bu yüzden İstanbul dışında bir üniversitenin “Endüstri Mühendisliği” bölümünü kazandım.

Tam eşyalarımı toplayıp gidecekken, bazı üniversitelerin özel yetenek sınavlarının olduğunu öğrendim ve katılmaya karar verdim. Girdiğim pek çok özel yetenek sınavlarında isim yapmış bazı üniversitelerden çeşitli burslar kazandım. Ancak tercihimi Bahçeşehir Üniversitesi’nden yana kullandım. %50’lik burs kazanarak burada İletişim Tasarımı Bölümü’nde okumaya başladım.

Aslında benim tek arzum, sinemaydı… İlk bir kaç yıl okuduğum bölümün bu alandaki tek dersiydi Dijital Video Teknikleri… Üniversite 3. sınıfta bu dersi aldığımda bizden bir “jenerik” tasarlamamız istenmişti. Bu bir ödevdi. Jenerik, film başlarında gördüğümüz çoğu zaman insanları sıkan yazılara verilen isimdir.

Ama iyi yapılmış bir jenerik, izleyiciyi filme adapte etmeye yarar. Ben de bu ders ödevi olarak, henüz vizyona girmemiş olan “Batman” filmi için bir jenerik hazırladım. Bu derste çoğunlukla eski kameramı kullanarak hazırladığım jenerik çok beğenildi. O gün benim hayatımın da aslında bir dönüm noktasıydı.  Çünkü İnternete yüklediğimde video paylaşım sitelerinde bir gün içinde 100.000 kişi tarafından izlendiğini şaşkınlıkla karşıladım. Bu sayı ilerleyen günlerde katlanarak arttı. İnanılmaz derecede tebrik mesajları alıyordum.

Hatta Batman filminin Oscar ödüllü görsel efekt süpervizörü Paul J. Franklin’den bile e-mail aldım. Kendisi Inception filmiyle en iyi görsel efekt kategorisinde ödül almış bir sanatçıdır. Bana çalıştığı firmada yetenekli insanlara her zaman yer olduğunu söyledi. Tabi ki bunun yanında bir sürü iş teklifi de aldım.

Yoğun mail trafiğinin ardından Oscar ödüllü bir prodüksiyon firması ile birlikte bir projede yer aldım. Usama Bin Ladin’in yakalanışını anlatan Seal Team Six adlı filme jenerik tasarımı yaptım. Yani sizin anlayacağınız ilk ticari işim bir Hollywood filminde çalışarak başlamıştı. 8 yaşımdan beri kurduğum hayallere artık somut olarak bir başlangıç yapmıştım. Üniversiteden geçtiğimiz yıl mezun oldum. Şu an 22 yaşında dijital ajans kurmuş bir kreatif yönetmenim.

“Batman Jeneriği Benim Miladım Oldu”

Batman’ın jeneriğini hangi ortamda hazırladın? Sana maliyeti ne oldu? Ne kadar süre içerisinde tamamladın?

Batman aslında çocukluğumdan bu yana çizgi romanlarıyla büyüdüğüm bir dedektif hikâyesidir. Jeneriği hazırlamaya başlamadan önce filme dair ön araştırma yaptım. Film henüz sinemalara çıkmadığı için set fotoğraflarını inceledim, fragmanlarını izledim. Filmin havasını yansıtacak bir tema seçmem gerekiyordu. Gücü ve karanlığı temsil etmesi adına buz konseptini seçtim.

Bastırdığım dokümanlar ve fotoğraflar ile Batman’ı araştıran kötü karakteri yansıtmaya çalıştım. Görüntülerin tamamını kendi kameramla mutfakta çektim. Tabi mutfak eşyalarından da faydalandım. Çeşitli cam eşyalar, bıçaklar ve ipler kullandım. Çekimlerin toplam maliyeti yaklaşık 10 Türk Lirası oldu. Bunlar da baskılar için harcadığım paraydı. Çünkü daha çok elimde bulunan malzemeleri kullanmaya çalıştım. İki gece de çektim ve bir kaç gün içerisinde de montajlayıp yayına verdim.

Peki, resimleri canlandırma fikri?

Hollywood’daki bu işimden sonra yerli ve yabancı pek çok dizi ve filmde çalışma fırsatı buldum. Aralarında Behzat Ç, Karadayı, Çanakkale, İntikam gibi dizilerde mevcut. BAU ve Enver Yücel hocamızın desteğiyle animasyon, görsel efekt, reklam, jenerik, fragman ve poster tasarımları yaptığım bir görsel sanatlar ajansı kurdum.

Ajansımın adı “Frametale” Literatürde “Masal İçinde Masal” anlamına geliyor. İnternet sitesi www.frame-tale.com’dur. Bu ajansta sadece bize gelen işleri değil kendi ürettiğimiz içeriklere göre de çalışmalar yapıyorum. Tabloları canlandırma fikri de ilk bu zaman aklıma gelmişti. Yaratıcı işlerin sosyal medyada anlık patlamalar yarattığını Batman çalışmasıyla görmüştüm.

Osmanlı Tablolarını canlandırmak nasıl bir duygu?

O döneme ait çizilmiş eserlerden başka görsel bir veri elimizde yok. Benim için önemli olan bu eserleri tahrip etmeden izleyiciyi o döneme götürüp, göz yanılması ile gerçekçi bir dünya yaratarak, üç boyut hissi vererek bunu ses efektleriyle süslemekti.

“Saltanat” Özgün Bir Çalışmanın Ürünüdür

Osmanlı Tablolarını canlandırmak ne kadar mesaini aldı?

Animasyon süreci de dâhil 2 haftamı aldı diyebilirim. Daha çok ön araştırma sürecim uzun sürdü. O dönemde çizilmiş eserlere internet üzerinden ulaşmak bir hayli zor. Bazılarını sergilerden kendim fotoğrafladım, bazılarını eski kitaplardan tarattım. Yüksek kaliteli görselleri Pera Müzesi’nden temin ettim.

Bu ilginç çalışmana bir isim verebildin mi?

Osmanlı yaşamını ve haremi incelediğimiz bu çalışmaya “Saltanat” adını uygun gördüm.

Peki, senin yaptığın bu ilginç çalışmaları Türkiye’de veya Dünya’da yapan kişiler de var mı? Varsa hiçbir araya geldiniz mi?

American Gothic tablosunun da bulunduğu konuşan tablolar, Van Gogh’un eserleriyle yapılmış röportajlar, rönesans dönemiyle ilgili yapılmış bir animasyon çalışması izlemiştim.

Türkiye’de bu şekilde yapılmış bir çalışma olmadığı için yapmaya karar verdim. Özellikle Oryantalizm etkisinde çizilmiş tablolarla çalışmak eğlenceliydi. Harem dünyasını yansıtmaya çalıştım. Osmanlı dönemindeki kadınların rolü yaşantısı üzerine çizilen eseleri inceledim. Çok sayıda yabancı eser ve Osman Hamdi Bey’in tablolarıyla bu çalışmayı yarattım.

Yakın çevren veya ailen bu durumu nasıl karşıladı? 

Ailem yaptığım işler ile gurur duyuyor tabi. Ama hedeflerimin daha büyük olduğunu da biliyorlar. Aynı bölümde okuduğumuz kız arkadaşım Burçin’de en başından beri bu işte yanımda olanlar arasında.

En büyük hayalin nedir?  

Kurduğum Frametale Görsel Sanatlar ve Prodüksiyon şirketini daha ileriye taşımak… Daha sonrası için umarım şartlar uygun olursa yurt dışında işlerime devam etmeyi düşünüyorum. Yine yurt dışında yüksek lisans yapmayı hedefliyorum. Benim aslında en büyük hayalim Sinema Filmi Yönetmeni olabilmek.

Çalışmaktan en çok keyif aldığın proje hangisiydi?

“Saltanat” en çok keyif aldığım çalışmaydı diyebilirim. Çünkü herhangi bir müşteri yok, deadline yok. Tamamen keyfime göre ilerlediğim bir projeydi.

“Piri Reis Haritası’nı da Canlandıracağım”

Kamuoyu beni Piri Reis Haritası ile yaptığım çalışmalar ve sonrasında yazdığım “Piri Reis Haritası’nın Şifresi” adlı kitabımla tanır. Peki, benim için Piri Reis Haritası’nı da canlandırabilir misin?

Sizin Piri Reis üzerine yaptığınız çalışmaları incelemiştim. Bence Piri Reis'in çizimleriyle yapılacak canlandırma çok ilgi çekici bir proje olabilir. Sizinle böyle bir çalışma yapmayı çok isterim.