Egonuzun kölesi misiniz, efendisi mi?

Bilgelik neyin önemli neyin önemsiz olduğunu ayırt edebilme becerisidir. Bilge kişilikli insanlar mutluluğun sırrına ermişlerdir. Kim bilgeliğin mutlu dünyasına geçecek bir köprü bulmak istemez ki!

Egonuzun kölesi misiniz, efendisi mi?
Egonuzun kölesi misiniz, efendisi mi?
GİRİŞ 22.10.2009 14:02 GÜNCELLEME 22.10.2009 14:02
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

Seher Kadıoğlu'nun röportajı  

Kişisel Gelişim Uzmanı Dr. Zülfikar Özkan, hayatın her yönü ile zenginleştirilmesine, başka bir ifadeyle, bedenin, beynin ve kalbin dengelenmesine, bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmakta olduğunu savunuyor.

Kişinin her yönü ile gelişmesi için toplumda takdir görmesi ve güçlü yönlerinin ortaya çıkarılması gerektiği vurgulayan Dr. Zülfikar Özkan,  bunun ancak  takdir ve güçlü yönleri ortaya çıkarma işi, ancak iletişim sırlarını çok iyi bilen insanlarla başarılabileceğini belirtiyor.  

Hayat Yayınlarından neşredilen “İletişimde Kalp Köprüsü” adlı eserinde insanlarla dostane ilişki kurmanın esaslarını sunduğunu belirten, Özkan, eserin amacı, iletişimin sırlarını öğrenmeye yardımı olacak fikir, yöntem ve teknikleri okuyucuyla paylaşmak olanak özetliyor. 

İnsanların gönüllerine girmek isteyenler için dokuz yöntem sunulan eserde,  bilge insanlar her zaman, sunulan şu dokuz yolun takipçisi olduğu vurgulanıyor:   * Hayatın anlamı ve amacı  * Uyum sağlamak  * İlk izlenimin gücü
* Takdir etmenin sırrı  * Kalbini insanlara açmak  * Dinleyerek değer verme  * Bilinçaltının dilini anlamak * Ego köleliğinden ego efendiliğine geçiş  * Bolluk ve kıtlık bilinci.  

Peki nasıl başarılabilir bunlar ve kitabı en verimli nasıl ukllanailir okuyucular.  İşte bu konularda eserin neden önemli olduğu üzerine Zülfikar Özkan’la söyleştik.

>  Zülfikar bey, kitabınızı okuduktan sonra “Yetişkinlere Pollyanna dersleri” diye bir not almışım. Umarım bu ifadeye kızmadınız?

> Hayır kızmadım. Pollyanna iyimserlik pompalayan çocuklar için kaleme alınmış bir roman. Belki Pollyanna’ daki pozitif ve iyimser bakış açısı, İletişimde Kalp Köprüsü’nde de karşınıza çıkmış olabilir. İyimserlik insanın davası, sağlığı diğer insanlarla iletişimi açısından önemli bir güçtür. İyimser insanlar kötümserlere göre daha başarılıdır. Bir iyimserin yaptığı işi ancak dört kötümser yapabiliyor.

Kitabımızın arkasında yer alan kaynaklardan da göreceğiniz gibi İletişimde Kalp Köprüsü, bilimsel bazlı bilgiler içeren, geniş hacimli, yetişkinlere yönelik bir çalışma.

Birçok bilimsel araştırmanın sonucundan faydalanılarak hazırlanan kitap, insanın, verimi nasıl arttırılabilir? Enerjisinin boşa gitmemesi nasıl sağlanılabilir? İletişimin, huzurun sırları  nedir?  sorularının cevabını veriyor. 

> Kitabınızın başında, Hayatın amacı ve anlamı belirlenmeden başarı kapılarını çalmanın boş çabalar olduğunu söylüyorsunuz .Amaç ve anlam belirlemek bu kadar mı önemli?   

> Evet bir insanın hedefi ve amacı mutlaka olmalı hayatınızın anlamını bilmiyorsanız yaptığınız bütün çalışmalar boşa gider. Bu sadece insan için değil; dünyaya baktığımızda bir hücreliden başlayarak, bütün canlıların bir var oluş sebebi vardır.  

> O halde gençlere öncelikle amaç ve anlam belirlemelerini önermeliyiz    

> Evet gereksiz bir varlık bu dünyada olmaz. Eğer burada var oluyorsak, bilinmeli ki bir sebebi vardır.  Dünyada var olan her şeyin bir var oluş sebebi vardır. Benim varoluş sebebim nedir? Bu dünyaya niçin geldim? Hayatın amacı nedir? Sorularını genç kendine sormalı.

Bilge Kişilikli İnsanlar Mutluluğun Sırrına Ermişlerdir

> İletişimde Kalp Köprüsü adlı eserinizin amacı nedir?  

> Bilimsel bir amacı var ve bilgeliğin yollarını sunuyor.

> Bilgelik nedir?

> Bilmek sahip olduğun bilgidir. Bilgelik de onunla ne yaptığındır. Bilgi gerçeklerin bir birikimidir; bilgelik ise neyin önemli neyin önemsiz olduğunu ayırt edebilme becerisidir. Bilge kişilikli insanlar mutluluğun sırrına ermişlerdir.  

> Sanatçılar dertten beslenir diye bir algı vardır ya o halde sanatçı bilge kişilikli olamaz?

> Sanatçı da bilge olabilir. Sanat bilgeliğe ulaşmanın en kestirme yoludur. Gerçek sanatçı, mutlu olmanın sırrına ermiştir. Gerçek sanatçı değilse güzelliklerin farkına varamaz. En büyük güzellik, en büyük sanat insanın vücududur. Yaradılıştaki bu sırları, uyumu, inceliği anlama yeteneği olan; duyduğu hayranlığı sanatına yansıtır. Gerçek sanatçı akış yaşantısına geçer bu bakımdan mutludur.   Mutsuzluktan beslenmiş, karamsar, saçı sakalına karışmış, acayip  görünümlüleri  sanatçı olarak kabul edemeyiz. Çünkü küfür ediyorlar; şiirleri bile küfürlü. Tabiattaki güzellikleri görmekten acizler. Gerçek sanatçı ise bilgeliğe yönelmiş mutluluğun sırrına ermiş bir insandır.

> Acılar sofrasındayken de mutluluk oyunu mu oynayacağız?

> Nietzsche ’in bir sözü var: “Beni öldürmeyen şey beni güçlendiriyor” Üzüntüyle karşılaşınca şu soruları soracağız: “Bu olayın benim için iyi tarafı nedir?. Beni nasıl güçlendirecek?  Karşılaştığım bu sorundan ne öğrenebilirim? Zararı kâra nasıl dönüştürebilirim?”

Bakın, en sevimsiz  görünen hadisede bile hayır arayabiliriz. Kuran-ı Kerim’de Bakara Suresi’nin 216.Ayetinde ne diyor? “Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. Siz bilemezsiniz  Allah bilir.” Kısa vadede acı veren, uzun vadede bizim için hayırlı olabilir. Çocuklara  problem veririz ki, çözsünler gelişsinler; problemleri çözdükçe daha zor problem veririz;  hayatta da böyle; problemler karşımıza çıkar, bu bizim tekamülümüz  içindir;  zarar, kaybediş olarak alımlamamalı;  aksine ders alınabilecek bir ibret levhası olarak görülmelidir.

Kalbe Doğan O İlk Bakış 

> “Benzer insanlar birbirini çeker” demişsiniz. Oysa zıt kutuplar birbirini çekmez mi ?

İletişim kurup kurmamaya ilgilerimizin ilk ışığıyla karar veriyoruz; daha sonra da hep ilk izlenimlerle ilk bilgilerle değerlendiriyoruz. Yaklaşık on saniye gibi bir sürede oluşan ilk izlenim, senelerce silinmiyor.

> Bu çekim yasası; bir yasa. Çekim yasasına göre  benzer benzeri çeker. Halk arasında bir söz vardır. “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” Eğer kapak o tencerenin değilse uymaz; ayni şekilde evlilik kurumunda da eşler, eğitim, zihniyet, karakter, yaş olarak birbirlerine benzedikleri takdirde birbirlerini çekerler.  Zıtların birbirini çektiğini iddia eden kaynaklar olsa da evlilik, karşılıklı anlaşma, uyum beklenen bir yapılanmadır. Evlenmeden önce birbirlerini cazip bulanlar, çekenler; ortak payda bulmakta sıkıntı yaşıyorlarsa yıllarca aynı yolda yürüyebilirler mi? Çekim yasasına göre benzer benzeri çeker; sanıldığı gibi aykırılar değil.

> Gönül bağımızı kuran ilk izlenim gücü mü yani ilk bakışımız mı? 

İlk izlenimin yüzde doksan beşi görseldir ilk bilgi, ilk intiba bu yüzden önemlidir. İletişim kurup kurmamaya ilgilerimizin ilk ışığıyla karar veriyoruz; daha sonra da hep ilk izlenimlerle ilk bilgilerle değerlendiriyoruz. Yaklaşık on saniye gibi bir sürede oluşan ilk izlenim, senelerce silinmiyor. Eğer bir insan hakkında ilk bilgi olumluysa, mesela ilk bakışımızda “Sıcak sevimli bir insan” dediysek, ondan sonra o insan kötülülük yapsa bile affedici oluyoruz; bilmeden yapmıştır diyoruz; hep o ilk büyülü anın, ışığı altında değerlendiriyoruz. Bu bağlamda, ilk tanıştığımız birinin yanında çok şikayet edersek, anti sosyal ve sıkıcı olarak damgalanabiliriz. İlk görüşmelerde olumlu özelliklerimizi öne çıkarırsak, hakkımızda olumlu kanaatler edinilir.  

Zihin İnsan Düşüncelerinden İbaret 

> “Enerji ve ilgi gösterdiğimiz her şey büyür” diyorsunuz.  O halde çocuk yetiştirirken bunun önemini geçemeyiz..

> Zihin neye yoğunlaşıyorsa onu besliyor. Çocuğun başarısına yoğunlaşırsak çocuğu beslemiş oluruz. Neye odaklanırsak onu büyütüyoruz. “Zihin insan düşüncelerinden ibaret” diyor Mevlâna. Çocuklarımızın başarısını istiyorsak, onların güçlü yönlerini, yeteneklerini geliştirmesini sağlamalıyız. Başarılarını övün, ödüllendirin; ödüllendirilen davranış tekrarlanır.

Rahibe Teresa Etkisi

> Merhameti bir savunma yöntemi olarak görmüşsünüz.

> Bununla ilgili bir çok araştırma yapıldı. merhamet gösterilen insanın bağışıklık sistemi kuvvetleniyor; daha sağlıklı oluyor; insanlara daha verimli oluyor. Rahibe Teresa’nın filmlerini öğrencilere gösteriyorlar. Filmleri seyretmeden önceki ve filmleri seyrettikten sonraki kanları inceliyorlar. Kanlarında immunglobulin artıyor; bu da soğuk algınlığına karşı vücudu koruyor; bağışıklık sistemini güçlendiriyor; şefkatli insan başkasına iyilik yapmakla kalmıyor kendi bağışıklık sistemini de güçlendiriyor.

Dinleyerek hangi mesajı veririz?

> Kitabınızın dinleyerek değer verme bölümünü okurken ne çok söz kestiğimin ve ne çok sözümün kesildiğini anımsadım.  Neden dinlemeyi beceremiyoruz?  

Dinlemediğimiz insana “Sen nesin ki sözün ne ola ne değersiz insansın” mesajı veriyoruz. Dinleyerek karşımızdakinin zehrini alırız; endorfin salgısını arttırırız; onu rahatlatırız

> İnsanları dinleyerek var ederiz; okullarda en çok konuşma eğitimi veriliyor. Dinleme eğitimi önemsenmiyor. Dinlemek alışkanlıktır. Toplum olarak konuşmayı seviyoruz. Konuşma alışkanlığımız yerinde; dinleme alışkanlığımız yok. İnsanları etkili dinlediğimiz zaman göz teması kurarak karşımızdakilere “Sen benim için varsın, önemlisin, sevilmeye layıksın, senin yerin doldurulamaz” gibi mesajlar veriyoruz. Dolayısı ile dinlediğimiz insan mutlu oluyor; dinlemediğimiz insana “Sen nesin ki sözün ne ola ne değersiz insansın” mesajı veriyoruz. Dinleyerek karşımızdakinin zehrini alırız; endorfin salgısını arttırırız; onu rahatlatırız.  Diğeri tarafından dinlenmek psikologların önerdiği prozak  etkisi yapar.

Bilinçaltı Ekilen Tarla mıdır?

> “Kararlarımızın yüzde doksanı duygulara dayanır” diyorsunuz. Karar verirken mantığımız yerine duygularımızı mı çalıştırıyoruz?

> Şimdi bizim bir bilincimiz, bir de bilinçaltımız var; yani farkında olduklarımız. Mesela ben şu anda sizin farkınızdayım; bilinç alanım içindesiniz ama şu anda bir sürü olay  bilinç alanım dışında; kalbim çalışıyor, soluk alıyorum, bunları fark edemiyorum. Biz etrafımızdaki olayların yüzde onunun bilincindeyiz yüzde doksanı bilinçaltı düzeyde gerçekleşiyor. Bilinçaltı ekilen bir tarla gibidir ne ekersen onu biçersin

> Bilinçaltı duygu alanı mı oluyor?

> Duyguların alışkanlıkların hatıraların ikâmetgahı merkezi bilinçaltıdır, bu yönüyle de kararlarımızın yüzde doksanı duygulara, alışkanlıklara dayanır.                                              

-Ben yine de karar aşamasında duygularımdan sıyrıldığımı düşünüyorum 

İnsan her ne kadar “Düşünerek karar verdim” diyorsa da bu yüzde ondur. Çünkü insan duygusal bir varlık.

Ego ve Denge

-Egomuzun kölesi miyiz efendisi miyiz? Nasıl anlayacağız? 
 

Stresin kaynağı kişinin egonun emrine girmesidir. Eğer sürekli daha çok kazanmak istiyorsak o zaman da egonun emrine girmişizdir demektir. Daha çok şeye sahip oldukça ego güçlenir.

> Birçok insan egosunun esiri oluyor, nefsinin peşine düşüyor, birtakım insanlara kızıyor, öfkeleniyor. Bu tablo ego köleliğidir. Egonun kölesi olduğumuz zaman enerjimiz ve paramız boşuna akıp gidiyor dolayısıyla da hayat boşa akıp gidiyor    

Bütün bilge insanlar egosunun efendisidir. Okumamış yazmamış insan da egosunun kölesidir.  Bir insan sürekli stres, öfke yaşıyorsa, insan egonun emrine girmiştir. Stresin kaynağı kişinin egonun emrine girmesidir. Eğer sürekli daha çok kazanmak istiyorsak o zaman da egonun emrine girmişizdir demektir. Daha çok şeye sahip oldukça ego güçlenir. Stresin panzehiri şükretmektir. Ego şükretmeye yanaşmaz. Egonun efendisi olan insan öncelikle başkalarına güzel söz söyler. Kuran-ı Kerim Bakara suresinin 83 ayetinde “ İnsanlara güzel söz söyleyin.” diyor. İnsan güzel söz söyleyemiyorsa direkt egosunun emrine girmiştir.

> Bir de demişiniz ki: “Değerlerimize ne kadar sahip olursak o kadar iç huzurlu ve uyumlu oluruz”

> Mutluluğun temeli uyumlu olmak tabii. Dengeyi bulmak lazım. Egosunun emrine giren insan dengeyi kaybeder; beslenmesi, konuşması, para kazanması dengesizdir. Egoyu seven bencil insandır, dünyayı kazansa gene doymaz, daha çok ister. Yunus Emre diyor ki “Beni sana vereyim, Sensiz ben nideyim,  Ben senin huzuruna bensiz varayım Mevlâm”. Demek istiyor ki egoya ait ne varsa hepsini bırakayım. Mevlâna diyor ki “ İyiyle kötünün ötesinde bir alan var seninle orada buluşacağım” Mutlu insan başkalarına el uzatan insandır. Ego karşılaştırma ile beslenir hep kendini başkalarıyla karşılaştırır.

(Devam edecek)

(Haber 7)

Söyleşiye konu olan kitapla ilgili teknik bilgileri görmek için bu linki kullanabilirsiniz

YORUMLAR 2
  • sedat can 14 yıl önce Şikayet Et
    boş iş bunlar. ne derseniz deyin kişisel gelişim işi başlı başına bir insanı putlaştırma işidir. onun içine manevi ögeler serpiştirerek asla bizim kılamazsınız. ancak pazarınız genişler o kadar. değilse yaptığınız işin özü kem alat ile kemalata ulaşma çabasından başka hiçbir şey değil.
    Cevapla
  • Fatih Burak 14 yıl önce Şikayet Et
    tasih. ilk sorunun ilk paragrafının sonu \"Bir iyimserin yaptığı işi ancak dört kötümser yapabiliyor.\" şeklinde olması gerekmiyor mu
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Belçika Başbakanı Alexander De Croo duyurdu... AB'de İsrail'e karşı büyük darbe hazırlığı
Vatandaşa satmayıp stokluyorlardı! Sektörde 2024-2025 için kötü haber geldi!