Osmanlı tarihinin en utanç verici resmi

Darbe mantığının Türkiye tarihini nasıl tarumar ettiğini göz önüne seren iki önemli tarihi vesika. İşte darbecilerin 'Millet' adına kendi yöneticilerini aşağılayacak kadar alçalabileceklerine dair tarihi belgeler:

Osmanlı tarihinin en utanç verici resmi
Osmanlı tarihinin en utanç verici resmi
GİRİŞ 14.07.2010 12:45 GÜNCELLEME 28.10.2019 14:12
Bu Habere 108 Yorum Yapılmış

İki önemli tarihi vesika yayınlıyoruz. Bunlardan bir tanesi Haber 7'nin arşivlerden bulduğu bir fotoğraf karesi diğeri ise Yedi Kıta Dergisi'nin bu ay bayilerde okurlara sunulan Temmuz 2010 tarihli 23. sayısında yayınlanan mektup.

Her ikisi de aynı Padişah'a ait. Ve gerek Yedi Kıta tarih dergisinin yayınladığı mektup, gerekse Haber7'nin yayınladığı fotoğraf bir cihan devletinin en büyük yöneticisinin nasıl utanç verici hallere sokulabildiğinin sorgulanması açısından büyük önem içeriyor...

Yedi Kıta dergisi bu ayki sayısında Osmanlı tarihinin Maktül Padişahı Abdülaziz'in intihar ettiğine dair raporun düzmece olduğunu gözler önüne sererken onun neden ve nasıl öldürüldüğüne dair bilgi ve belgelere yer verdi.

Ömer Faruk Yılmaz imzalı "intihar etmedi, şehit edildi" başlıklı makalenin sunuşu " Tarihin unutmayacağı vahim hadiselerin en mühimlerinden biri şüphesiz, Sultan Abdülaziz Han'ın tahttan indirilip şehid edilmesi­dir. Belki de, Osmanlı tarihinin en geniş tertibi neticesinde ortaya konulan bu zulüm, millî tarihimizin bir dönüm noktası olmuştur. Birkaç nankör devlet adamı haksız yere padişahı tahttan indirmek­le kalmamış, onu şehid ettirerek ellerini kana bulamışlardır. İşte, uzun müddet üzeri kapatılan ve türlü yalanlarla saklanan ihanetin perde arkası..." şeklinde yapılırken alt başlık olarak kullanılan Sultan Abdülaziz Han'a ait ifade oldukça dikkat çekiciydi: "Devlet Adamları bana ihanet ettiler..."

YEDİKITA'DA BU AY

Okumak ve Tarih

İntihar Etmedi Şehid Edildi!..

“Bu Şehre Halil İbrahim Bereketi Verilmiş”

Sansür Değil, Asayiş ve Huzur!

Bir Padişah Nasıl Yetişir?

 Afrika Çöllerinden Akdeniz’e Açılan Kapı

Osmanlı'da Berber Olmak

“İmam-ı Âzam’ı Ziyaretten Haya Ederim!”

“Bu Alay, Gördüğüm Şeylerin En Güzeliydi”

Bu Hizmette Olana Rahat Etmek Haramdır!

Selçuklu Tarihini Kaynağından Okuyun!

120 Sene Öncesinden Gelen Feryat...

www.yedikita.org adresinde dergiyi digital ortamda görme şansınız da var...

İrtibat için: İnciliçavuş Sok. No: 27 Sultanahmet / İstanbul Tel: 0212 514 06 37

Sultana, "Devlet adamları ihanet ettiler" dedirten pazarlıklarla ilgil ayrıntılar hayli ilginç:

"Çarşaf kadar fetva veririm"

Padişahın taht­tan indirilmesi hususunda birkaç yıl­dan beri çalışmalar yapılıyordu. Hüseyin Avni Paşa, Şûrâ-yı Askerî reisi Müşir Redif Paşa'yı elde etmiş, Redif Paşa da bu hal' hadisesinde bü­yük payı olan Süleyman Paşa'yı elde etmişti. Bu dörtlü, kendilerine taraftar olmayan devlet ricalini: "Eğer bu ittifaktan ayrılırsanız Bâyezid meydanında, milletin sizi pa­ramparça edeceğini bilmelisiniz." di­yerek tehdit ile elde ediyorlardı. Hü­seyin Avni Paşa, yine bacanağı olan Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî azasından Mirli­va Hüseyin Sabri Paşa'yı, Mirliva Necib Paşa'yı, Seraskerlik seryaveri Mi­ralay Mustafa ve Hassa Meclisi aza­sından Miralay Hacı Reşid beyleri de kendi tarafına celbetmişti. 

Bütün bu hazırlıklardan sonra sıra bu hal' işinin meşruluğunu sağlaya­cak bir fetvanın yazılmasına gelmişti. Mithat Paşa Anadolu kazaskerlerin­den Fetva Emini Kara Halil'i konağı­na çağırarak, "Padişahın mülk ve mil­leti tahrip ve beytülmâli isrâf ettiğin­den" bahsetmiş, Kara Halil de: "Böyle hayırlı bir işe çarşaf ka­dar fetva veririm" demiş, eski İstan­bul kadısı Şirvânî-zâde Ahmed Hulu­si Efendi'yi de, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi kandırarak kendi aralarına al­mışlardı. Verilen fetva, tamamen düz­mece ithamlarla doluydu...."

Sultanın Hal fetvasının nasıl alındığına dair bilgilerin yer aldığı makalede bakın Osmanlı Tarihinin en talihsiz darbelerinden biri nasıl gerçekleştiriliyor:

30 Mayıs 1876, Saat 04.30 

Hüseyin Avni, Mithat ve Rüştü Pa­şalar darbenin 29 Mayıs günü öğle üzeri yapılmasında ısrar ediyorlardı. Fakat Süleyman Paşa, "Öğle saatinde Sultan Abdülaziz Han'ı saraydan al­mak mümkün değildir", diyerek itiraz etmiş ve darbenin, ertesi sabah saat 4.30 civarlarında yapılmasında ısrar etmiş ve bunu da kabul ettirmişti.

Hüseyin Avni Paşa daha önceden talim için Suriye ordusundan getirtti­ği askerlerin, kışlalarda yer açılana ka­dar saray bahçesinde kurulacak çadır­larda kalması için sultandan izin al­mıştı. Süleyman Paşa, işte bu asker­ler ile 300 Harbiye talebesine, Dolma-bahçe Sarayı'nın düşmana karşı ko­runması için sarayın ablukaya alın­ması icap ettiğini söyleyip inandırmış­tı. Hal'in vukuu gecesinde Avni Paşa, Mithat Paşa, Rüştü Paşa, Redif Paşa ve Şeyhülislâm Hayrullah Efendi, Hü­seyin Avni Paşa'nın Kuzguncuk'taki yalısında idiler. Donanma kumanda­nı Ârif Paşa tarafından, o gece mo­dern harp gemileri ve zırhlılardan mü­rekkep donanma, Dolmabahçe açıkla­rına getirildi.

Süleyman Paşa hal' gününün gece­si, padişaha bir suikast yapılmak is­tendiğini, sabah erkenden tedbir alına­cağını, emirlere aynen riâyet etmeleri­ni, Şam'dan gelen askerlere telkin et­mişti. Hatta kim olursa olsun içeri ve dışarı bir kimseyi bırakmamalarını, bunun padişahın emri olduğunu da söylemişti. İşte bu askerler gece saat dört civarında uyandırılıp, hazır vazi­yete getirildiler.

Askerler hemen saray kapılarını tut­tular. Henüz uykuda olan Sultan Abdülaziz Han, her şeyden habersiz bu­lunuyordu. Harbiye talebeleri ile Şam askerleri sarayı kuşattılar. Donanma deniz tarafını tuttu. Süleyman Paşa darbeyi karadan yürütüyordu. Hal'in esas tertipçileri ise hâlâ Hüseyin Avni Paşa'nın yalısında, idiler. Buradan dürbünlerle sarayı gözetliyorlardı. Bu­rada bulunmalarının esas maksadı, eğer darbe muvaffak olmazsa kendi­lerini temize çıkarmak içindi. Saray ablukaya alınıp her şey darbecilerin kontrolüne geçince, Mithat Paşa, Rüş­tü Paşa, Şeyhülislâm Hayrullah Efen­di Bâb-ı Seraskerî'ye gitmek üzere ka­yıkla Bahçekapı'sına geçtiler. Hüseyin Avni ve Redif Paşalar da Salıpazarı'na çıktılar.

"Millet Sultan Abdülaziz Han'ı hal' etti.."

Süleyman Paşa, Harem dairesinin önündeki karakola geldi. Arkasında bir elleri silahlarında, bir elleri kılıçla­rında olan birkaç subay vardı. Bu su­baylar süngülerini de takmışlardı. Bu hâdise alışılmış bir şey değildi. Padi­şahın sarayının etrafında, vazifeli ol­madığı halde süngü takarak dolaşmak büyük suç sayılırdı, fakat bu sefer du­rum farklıydı ve bu subaylar padişahı hal' etmek için gelmişlerdi.

Süleyman Paşa, Dârüssaâde ağa­sı ile konuşmak istediğini söyledi. Cev­her Ağa alelacele yarı giyinmiş bir şe­kilde tık nefes geldi. Bir bakışta duru­mun ciddi olduğunun farkına vardı. Süleyman Paşa:

"Ağa efendimiz, millet Sultan Abdülaziz Han'ı hal' etti. Şahs-ı hümâyûnlarına karşı bir kastımız yok­tur. Kendilerini uyandırınız ve hazırla­yınız. Topkapı Sarayı'na götüreceğiz." dedi. Bu tebliğ esnasında kullanılan ve mutlaka üzerinde durulması gereken bir kelime vardır: "Millet"

İşte bu hal' tebliğinin birinci sima­sı olan Süleyman Paşa, tarihimizde, üç-beş kişinin menfaati ve garazı için yapılan nâmeşru işte ilk defa "mil­let" adını kullanıyordu. Hâlbuki mil­let dediği kimselerin birkaç gün sonra sadece 63 darbeci âsîden ibaret oldu­ğu anlaşılacaktı. Fakat onun bu yolda kullandığı "millet" kelimesini, muhte­ris politikacılar ve kumandanlar hiç­bir zaman unutmayacaklar ve pek çok defa tekrar edeceklerdir.

Kendi elimle silahlandırdığım asker beni bu hâle koydu...

Kısmı alıntılara yer verdiğimiz derginin kapak konusunu oluşturan hayli uzun 14 sayfalık önemli makalede Sultan Abdülhaziz Han imzalı bir de mektup yer alıyor. Mektup hayli ilginç ve tarihi önem arz ediyor....

"Sultan Abdülaziz Han, Topkapı Sarayı'na nakledildiği sırada, Sultan Beşinci Murad'a şu mektubu yazdı:

"Evvelâ Cenâb-ı Hakk'a, sonra atebe-i şevketlerine sığınırım. Cülûs-ı hümâyûnlarını tebrik ile berâber, millet hizmetinde mesâî sarf etmiş isem de muvaffak olamadığıma teessüf, zât-ı mülûkânelerinin muvaffakiyetini temennî ederim. Milletin i'tilâ-i şânına, devletin temin-i istikbâline vâsıta olabilecek sebepleri zât-ı mülkdârilerine^mâde etmiş olduğumu unutmazlar sanırım.

Kendi elimle silahlandırdığım askerin beni bu hâle koyduğunu hatırlamalarını arz ve tavsiye ederek, mürüvvet ve insanlık, sıkıntıdakilere yardım etmek meziyetini gösterdiğinden, bulunduğum feci ızdırap-tan halâs ile husûsî bir mekân için, inâyet-i şehriyârilerini rica eder ve Saltanat-ı Aliyye-i Osmanî'yi, Sultan Mecid hânedânına terk eylerim"

VE UTANÇ VERİCİ FOTOĞRAF

kullan

Haber7.com olarak bu habere katkı sağlayacağına inandığımız tarihi bir fotoğraf yayınlamayı uygun görüyoruz. Tahhtan indirilen padişahın omzuna kollarını koyarak fotoğraf çektiren iki Osmanlı(!)... O an ne hissediyorlardı bilinmez ama bugün Osmanlı'nın şanlı tarihinin en utanç verici simaları olarak tarihte yer alıyorlar...

Sultan Abdulaziz'in bu fotoğrafı bir cihan devletinin padişahının bürokrat ve asker eliyle gerçekleştirilen darbe sonrası nasıl zelil gösterilmek istendiğinin tarihi vesikası... Ve bu kareografiyi hazırlayanlar, gözlerini iktidar hırsı bürüyen insanların, kendi yöneticilerinin acizliğini böylesine adice tavırla göstermek isteyecek kadar aşağılaşabildiklerinin en somut göstergesi... 

Haberle ilgili fotogalerimizi ziyaret ettiğinizde konuyla ilgili diğer tarihi vesikaların orijinal hallerini de görebilirsiniz...

(Haber 7)  

YORUMLAR 108
  • İhsan Efendioğlu 15 yıl önce Şikayet Et
    Fotoğrafa Bakan Millet Düşmanlarının Kim Olduğunu Anlar. Allah ecdadımıza gani gani rahmet eylesin. şimdiye kadar dine ve millete düşmanlık edenlerin kimler olduğu gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Daha bakalım ne kadar cücenin dev, ne kadar devin cüce olarak millete tanıtıldığı, öğretildiği ortaya çıkacak. Herkes hata yapabilir. Padişahların hiç birisi mukaddeslerimize ve millete kastetmemiştir. millete ve onun mukaddeslerine kastedenlerinki hata değil ihanettir.
    Cevapla
  • ahmet musaoğlu 15 yıl önce Şikayet Et
    Ne eleştir, ne yerin dibine batır.... Osmanlı kendi gerçekleri içinde yaşamış, miadını tamamlayıp gitmiş bir devlettir. Bu gün yaşadığımız binbir türlü sorunun anası olarak kaybolmuştur... Bu günkü sorunlara Osmanlı referansı ile çözüm üretmeye çalışanlar, ölüyü diriltmeye uğraşanlardır. Bu günün sorunları bu günün değerleri ile çözülebilir. Osmanlı %100 masum değildir. Hatalarından ders almak gerekir. Dini referans kabul edenler için ise Kurandan Belkıs kıssasına bakmalarını ve melikler için ne denildiğini çok iyi okumalarını dilerim.
    Cevapla
  • SAİT KILINÇ 15 yıl önce Şikayet Et
    ağlayasım geliyor.. böyle bir arslanı 2 tane cinsiyeti bozuk kedi kılıklı yosma duruşlu siyonistin eline vermişler ya! işte onun için içim yanıyor.adam bakışıyla mesaj vermiş herkes ne seviyedeyse ancak okadar anlar .kimisi der osmanlı kokuşmuşdu. kimi der fotomontaj.bede diyorum ki asrın getirdiği fitnelerden yalan tarihten dolayı onların dimağları kokuşmuş. beyinleri montaj olmuş .
    Cevapla
  • mehmet say 15 yıl önce Şikayet Et
    bana ne OSMANLI dan ha. Haramzade olduğun belli asılsız vatandaş..
    Cevapla
  • cihan 15 yıl önce Şikayet Et
    atasına banane diyen gelecegi için ne der. atalarımız dünyaya hükmetmişler ve adaletten hoş görüden ve dininden asla vaz geçmemişlerdir.şimdiki halimiz anların kesilmiş tırmagı bile olamayız.yazık ülkemin haline..
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Merkez Bankası açıkladı: Yıl sonu enflasyon tahmini geriledi, dolar tahmini yükseldi
Son dakika: Netanyahu zehirlendi! Başbakanlık Ofisi duyurdu...