Çolpan İlhan, Sadri Alışık ile nasıl tanıştı?

Çolpan İlhan, oyuncu yönetmen, kostüm tasarımcısı, anne, babaanne, nerdesinden baksanız kusursuz bir sanatçı ve karakteriyle alkışı hak eden mümtaz bir insan...

Çolpan İlhan, Sadri Alışık ile nasıl tanıştı?
Çolpan İlhan, Sadri Alışık ile nasıl tanıştı?
GİRİŞ 02.03.2009 14:07 GÜNCELLEME 02.03.2009 14:07
Kübra Doğru'nun röportajı
Şimdiki adı Mimar Sinan Üniversitesi  olan “Güzel Sanatlar Akademisi”nin konservatuar  tiyatro  bölümünden mezun olan Çolpun İlhan, o yıllarda amatör bir heyecanla kurduğu Akademi Tiyatrosunu'ndan Sadri Alışık Tiyatrosunu  kurduğu günlere dek uzanan yaşantısında asil duruşundan bir şey kaybetmedi. Bazen kederli de olsa gamzelerinden  sıcacık  gülüşü hiç eksik etmedi.

Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde Yeşil Papağan Limited Şirketi oyunun provaları sırasında görüştük Çolpan İlhan ile:
 
>  O amatör tiyatroyu kurduğunuz günlerde yaşananlardan başlayalım mı sohbetimize; mesela o günlerde “akademi bitmeden oyunculu olmaz” demiş aileniz ancak siz her ikisini de bir arada gerçekleştirmişsiniz? Nasıldı o günler?

 
> Hedefleri olan bir genç kızdım. Ailemde alıştığım üzere okumanın şart olduğunu planlayan bir yapım vardı. Zaten önümde gördüklerimde öyleydi. Ailemde herkes okuyordu. Onun dışında bir şey düşünmem imkansızdı. İşte bende bu doğrultuda hayata başladım. Yalnız hedeflerim derken oyunculuk, çocuk yaşımdan beri kafama takılan bir şeydi. Üstelikte öyle çok oyun falan seyretmemiştim. Fakat ilkokul temsillerine önce katılan, küçük kitaplardan uyarlamalar yapan, bir çocuktum. Bir keresinde anneannemin gözlüklerini aldım, nineyi oynamak için, sahnede düşürüp kırmıştım. Çok tutkuluydum ama eğitimi de hedeflemiştim. Kandilli Kız Lisesinde okudum. Ondan sonra İzmir’de üniversiteler vardı fakat, babamda o sırada İzmir’de valilik yapıyordu. Benim için çok avantajlıydı orda okumak. Fakat çok istedim İstanbul’da okumak.
 
> Temelde amaç İstanbul’a gelmek….
 
> Yani burada bir yol, bir kanal bulacağımı biliyordum. Burada konservatuara devam edebileceğimi biliyordum. Sevgili ağabeycim Atilla İlhan’ın kendine ait bir evi vardı. Yaz tatili için geldim İstanbul’a. Atilla İlhan ağabeyim ile planlar yaptık. İşte Mimar Sinan’a başvurdum. Konservatura başvurdum ve hazırlandım. İlk imtihanımı hiç unutamam 39 derece ateşim vardı. Bebek Evi, Nora rolünü hazırladım. Antigon’dan bir pasaj hazırladım ve girdim. Çok kalabalık bir jüri vardı. Çok heyecanlıydım. Çok kararlı ve istekliydim. O nedenle çok iyiydim.
 
> Size o dönemde şart koşulan bir şey varmış. Okul bitmeden oyunculuk yapamazsınız diye?
 
> Ben akademinin 2. sınıfındayken, biz bir amatör heyecanıyla Modern Antigon’u sahnelemeye karar verdik. Vedat Demircioğlu yönetmenliğinde oyuncularla kadro yaptık ve Antigon oynanmaya başlandı. Müthiş bir ses getirdi. Burada tevazu gösteremeyeceğim ben çok ön plana çıktım ve basın çok bahsetmeye başladı. O sene bir şey yapamadım ama. İkinci sene aynı oyunu Balıkesir Gençlik Festivaline götürdük. Yazar Orhan Hançerlioğlu beni seyretmiş. Bizim sinema piyasasından çok iyi bir yönetmen, Kamelyalı Kadın’ı çekmek istiyorum, fakat bir kamelyalı bir kadın bulamadım demiş. Orhan Hançerlioğlu’da Balıkesir’de bir kız seyrettim, senin istediklerine çok uygun bir yetenek demiş. Bana o sırada ondan teklif geldi. Ancak ben o Antigon’dan sonra bütün tiyatrolardan teklif aldım. Fakat işte izin meselesinden ertelemek durumunda kaldım ve sonuçta 3. sınıftayken hem İstanbul Küçük Sahne şimdiki Sadri Alışık Tiyatrosunda Sevgili Gölge Oyunu ile Münir Özkul’la provalara başladım, hem de adada çekimine başladığımız Kamelyalı Kadın setinde Fikret Hakan ile çalışmaya başladım. Ama izin için ağabeyimle biz sömestrde İzmir’e gittik. İki ağabeyim, babam annemi almadılar toplantıya duygusal davranır diye. Benim bu oyunculuk kariyerim konusunda iki-üç gün toplantı yaptılar. Şimdi Atilla İlhan ağabeyim benim yanımdaydı. Ben çok heyecanlıydım o toplantılarda. Babamın endişesi ya başarılı olamaz mutsuz olursa, o zaman yıkılabilir, üzülebilir, diye. Ağabeyimde o şimdiden başarıyor bunları demiş. Bana izin çıktı fakat son sınıfta kesinlikle bitirmesi lazım diye. Ancak ben o sırada oyunculuğa başlamış oldum. 200 yakın filmim bulunuyor.
> 200 sinema filmi; geriye dönüp baktığınızda bu günkü Çolpan İlhan o yıllardaki Çolpan İlhan’a neler söylüyor?
 
> O zamanki heyecanımı hiç kaybetmediğimi görüyorum. Çok enteresan bir şey. Bizim meslek çileli bir meslektir. Mutsuzlukları çok daha ağar basar. Küçücük mutluluklarla yetinmesini biliriz. Yani mesleğimiz çok acılıdır, hayallerinizi yakalayamazsınız. Bir mücadele bir savaştır. Ona rağmen hiç mutsuz olmadım diyebilirim. Her zaman mesleğin çok güzel bir yanı insanı yeniler, sürekli farklı heyecanlara atar. Sürekli değişik kimlikler oynamak, kişilikler oynamak. Zaten benim için en cazip tarafı oydu. Hayatın monoton akışının içinde çok farklı bir şey yaşamak. Bu çok önemli bir şey.
 
> ”Sadri Alışık” Çolpan İlhan’ın hayatına ne zaman, nasıl, nerde dahil oldu  ve evlilik hikayeniz?
 
> Daha önce tanıyordum. İki üç film üst üste çektik. Bunlardan biri “Kalpaklılar”dı. Kuva-i Milliyeci bir paşa kızını canlandırıyordum. Ardından Zümrüt diye benim çok önemli filmimdir. Sonra da Yalnızlar Rıhtımı’nı çektik. Üçüncü filmde olay farklı bir boyuta taşındı. O iki filmde çok normaldi. Hatta Sadri’nin şakaları oluyordu bana. Ben o sırada bir film çekiyorum Akçakoca’daydı set. İşte bir Küçük Sahne’de oyun oynuyorum. O esnada Sadri’de tiyatroda yok. Beni Küçük Sahne’den aradılar. Turne var Caddebostan’da kalk gel diye. Ben de otobüsle oncu yolu geldim. Bir açık hava sineması oturuyorum orda. İşte bütün turnedeki oyunların provaları oluyor orda.
O sırada sinemaya bir adam girdi esmer, yakışıklı, neşeli bütün ekip yanına gitti. Sarıldılar, ben hiç oralı olmadım açıkçası. Çünkü bir kere vaktiyle bir yerde tanışmıştık. Akşam oyuna çıkıcağız Çayhane ben o oyunda oynamıyordum. Ama oyundaki rollerden birini sen komponse et dediler onun için geldim. Sadri de o sırada bir kalem kağıt defter arıyor. Münir Özkul’la sahneleri var. Sadri o sırada aksesuarım yok diyor. "Sadri bey ben de var, kullanın" dedim. Beni görünce "bu küçük kız çocuklarını kim alıyor tiyatroya" dedi. Gecenin sonunda şaka falan dediler ama kızmıştım.
Hakkaten o jenerasyona göre küçüktüm. Arkadaşça başladı. Arkadaş olarak filmleri çekmeye başladık. Yalnızlar Rıhtımı filminde biz iki mahalleli önceden birbirlerine aşık iki genci canlandırıyorduk. Yılar geçiyor ve İzmir’de rıhtımda bir barda şarkı söylemek üzere kız çıkıyor. O sırada limana bir gemi geliyor. Gemiciler rıhtımdaki bara geliyorlar ve bu iki genç o barda karşılaşıyorlar. Etkileyici bir kurguydu. Ağabeyimin senaryosuydu. Bizim döneminde çok etkileyici bir aşk hikayesiydi. Bir sahnesi vardı. Ben bulunduğum bardan kaçmak isterken bir sahne vardı. Ben koşuyorum Sadri’de beni kollarıyla yakalıyor. Birden kamera stop dedi. Plan değişti. Biz öyle sarılmış halde kaldık. Ben gene farkında değildim. Belki küçüktüm çok ondan. Sadri’nin röportajlarında vardır. İlk elektriklenme o zaman başladı diye. Böyle bir hikaye ile biz başladık.
 
> Ve muhteşem bizlerinde tanık olduğu, Türk aile yapısını ve Türk kadınını yansıtan, hem anne, hem iş kadını olarak mükemmel bir profil çizdiniz…
 
> Teşekkür ederim. Hakikaten çok çalıştım. Yapı olarak yaptığım her işi canımla yapmaya çalışan bir insanım. Hem beraber olduğum eşime o saygıyı, sevgiyi ve çalışmayı hedefleyen bir insan, çocuğunu iyi eğitmeye çalışan bir insan. Gördüğü geleneklere göre ev hayatını normal bir Türk ailesi gibi götürmeye çalışan bir insan…
> Şimdiki sanatçı ailelerine söyleyebileceğiniz bir cümle nedir?
 
> Kimlik savaşında bulunmamak lazım. Ben benim, sen sensin davası olduğu zaman evlilikler yürümez. Bir orta nokta bulmak şart. Sırası geldiğinde erkek çekilmeli ve kadına yer bırakmalı, aynı şekilde kadında böyle davranışlarda bulunulmalı. Asla aralarındaki saygıyı kaybetmemeli ve ben o saygı aramızda kaybolmasın diye çok çaba vermişimdir. Çünkü insanlar istemedikleri şeyleri, küçük münakaşalarla başlayan kavgalar çok farklı yerlere gider. Çünkü ne öyle düşünüyorsundur, hissediyorsundur. Hep onlardan kaçmışımdır. Sadri’de çok saygılı, terbiyeli ve mesafeli bir insandı. Onun için çok zor olmadı bunu ikimizin de götürmesi. Bu çok önemli bir şey. Biri bana hadi be sende dese ben kaldıramam. Bunu dedirtmemem lazım. Onun için o saygı ve sevgiyi, şakalaşarak, üzüntülü ve gerilimli günlerinizi de paylaşmak diye düşünüyorum. Böyle bir ortamda evlilik budur diye düşünüyorum. Bir insanla yaşamak çok zor çünkü.
 
> 16 yıl sonra Yeşil Papağan Limited yeniden sahneleniyor ve şimdi de Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezinde oyundan ve içeriğinden kadrodan bahseder misiniz?
 
> Çok güzel bir konuyu irdelemiş Memet Baydur. Uzun zamandır memleketimizde olan çıkar ilişkileri para, paradan kaynaklanan terslikler. Bunları çok güzel irdelemiş.1992’de yazmış halen güncelliğini koruyan bir oyun. Doğrusu oyunda tam bana göre bir rol yoktu. Ben hep alışmışım başrol oynamaya. Fakat burada küçük bir komposizyon var. Ama kilit noktası yani önemli bir noktası oyunun. Şimdi kime gitsek küçük rol diye oynamak istemeyebilirdi. Ama kişilik olarak oraya oturaklı biri lazımdı. Bunun üzerine Kerem "anne, bu rol sana yakışacak sen oyna"- dedi. Bir de rolüm ikinci perdede. Bir mafya tetikçisini canlandırıyorum.
 
> Ön çalışmalar; kadroya nasıl karar verdiniz provalar ne kadar sürdü?
 
> Yani çok isabetli bir kast oldu. Tiplemelerde çok iyiydi. Tiple karakterin uyması çok önemli. Çok iyi oldu, çok iyi oynanıyor. Mutluyuz.
 
> Sizin modacı yönünüzü konuşalım birazda…
 
> 76-77'ler. Sinemanın kötü dönemi, türkücü ve seks filmlerinin revaçta olduğu yıllar, bir kısım sanatçıların sahneye çıktı. İşte o dönem bir boşluk oldu hayatımızda. Gelen senaryoları beğenmedik, içimize sinmedi. İşte o yıllarda, ünlü mimarımız Yılmaz Sanlı ünlüler pasajı yapmış. Sadri’ye de "size burada bir oda ayırdım" dedi. Sadri de "ben anlamam ticaretten ama Çolpan’ın canı sıkılıyor belki o yapar", dedi. Ben de "peki" dedim ama, "ne yapacağım diye düşündüm. Kitapçımı yapıyım ne yapıyım" diye düşünmeye başladım.
Benim o dönem giydiklerim çok beğenilirdi. İşte herkes dedi ki butik falan yap dediler. Butik yaptım, ama hiç sevmedim. Hazır alıp satmak hiç yaratıcılığı yok. Sonra oturdum, annemin çeyizime verdiği dikiş makinasını salonun ortasına koydum. Hadi bakalım Çolpan İlhan burada bir atölye kuruyorsun dedim. İşte çizdim, koştum, kumaşını buldum, modelist buldum, kalıbını çıkarttım. Şimdide 30 yıldır bu işi yapıyorum. Yaratıcılık, işte sezonda neler yapmalıyım diye düşünürken geceleri uykularım kaçar. Yaz için ayrı, kış için ayrı modeller hazırlarım. Geniş bir potansiyelim vardır. Hepsi beni çok sever, çünkü ben insan severim. Gözümden o ışığı alırlar. Böyle götürüyorum işte.
 
 > Bütün bu işleri başarıyla yapan Çolpan İlhan ne zaman bir oyun yazar?
 
> Oyun yazamam onu düşünmüyorum. Ama senaryo olabilir. Yani belki bunca yıllık birikim yaşadığımız müthiş değişik duygular, yıllarca dinlediğimiz şarkılar, hayallerimiz belki bunları toplayan bir senaryo yazabilirim. Biraz daha tekaüt olunca. Kitap hayatım için çok isteyen olunca, şimdi çok işim var daha sonraya erteliyorum.
 
> Babaanne Çolpan İlhan nasıl bir babaanne?
 
> Torunumu çok seviyorum ve çok yakınım. Bütün dersleri ile ilgiliyim. Her gün görüşürüz. O da bana itina gösterir, kollar.
 
> Yaşamınız boyunca ülkemizin bir çok sahnesinde yer aldınız ; dolayısıyla değerlendirecek olursanız CKSM’yi buldunuz?
 
Çok beğendim. Gördüğüm ilk günden beri herkese anlatıyorum. Belediye Başkanını yürekten kutluyorum. Geldim her yerini gezdim. Çünkü çok yere çok tiyatroya giriyoruz. Bu kadar muntazam bu kadar iyi düşünülmüş, bu kadar sanatçıya ne yapması gerektiği bilinerek hazırlanmış az tiyatro vardır. Seyircinin candan kalabalığı bizi çok mutlu etti. Seyirci espriyi fark edip ince esprileri yakalayıp tepkisini gösteriyor. Bunlar bizim için çok önemlidir. İletişim kurmak için seyircinin tepkisi çok önemlidir. Reaksiyon gösterdiği zaman çok mutlu oluyoruz. Çok keyif alıyorum. Sırf onların tepkilerini hissedebilmek için kulisteki plazmaları açtırıp oyunu takip ediyorum. Herkese anlattım.
(Haber 7)
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Son dakika haberi: Okullardaki yeni müfredat modeli açıklandı
Miçotakis'ten Yunan S-300'ünün Ukrayna'ya sevkiyatına veto