Erkaya: Zeki Müren kemalatı kaybetti

İstanbul Şarkıları ile tanınan ve Türk Sanat Musikisinin önemli eserlerini başarı ile icra eden ünlü Sanatçı Fikret Erkaya, üzerine müzik üzerine yapılmış ilginç bir söyleşi:

Erkaya: Zeki Müren kemalatı kaybetti
Erkaya: Zeki Müren kemalatı kaybetti
GİRİŞ 14.09.2011 13:00 GÜNCELLEME 28.01.2015 21:21
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

Uğur Canbolat'ın röportajı

Musiki hayatın her noktasında musiki var… Her an her yerde musiki ile yüz yüzeyiz. Peki kaliteli musiki bu kadar yaygın mı? Aklın ve günlün ortak olduğu insanın tüm noktalarına yayılarak ona güzellikler katan musiki aynı oranda yaygın mı?

Buna ne yazık ki kolayca evet diyemiyoruz. Hayat bir musiki belki de güftesini bestesini duyabildiğimiz de… Önlen ve aklın ortak musikisi diyebileceğimiz kişiyi tepeden tırnağa aşka taşıyan musikinin önemli bir temsilcisi olan Maltepe Musiki Eğitim Derneği’nin kurucusu ve şefi Fikret Erkaya bugünlerde yeni albümü ‘Gülî Rânâ’ ile bu lezzeti bizlere sunuyor.

Daha önce İstanbul Şarkıları ile Türk Sanat Musikisinin çok önemli eserlerini seslendirip albümleştiren Erkaya bu yeni çalışmasında Klasik Tekke tavrına uygun eserler sunuyor bizlere…

Yıllardır Tekkelerde icra edilen ve ilk kez albüme okunan eserlerde çalışmaya önemli bir ayrıcalık kazandırıyor. Pir Şaban-ı Veli tekkelerinde yüzyıllardır okunan bu eserler önemli bir arşiv niteliği de taşıyor.

Buradan hareketle Fikret Erkaya ile musiki üzerinde zevkli bir söyleşi gerçekleştirdik.

***

-Musikinin daha doğrusu Türk musikisinin temel esasları hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Tabii. Temelinde ruh vardır. İnsanın ruh sağlığının olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Musiki bir bilim dalıdır aslında. Bu çok önemli bir şeydir ve yeterince üzerinde düşünülmemiştir.

-Nasıl bir bilim dalıdır?

İki kanatlıdır. Musiki aklın ve gönlün beraber işlediği iki kanatlı bir bilim dalıdır. İçinde gizli ve derin bir matematik vardır. İkisinin birleşiminden ortaya çıkmış bir ilimdir. Temelinde aklın ve gönlünün birliği yani tevhidi vardır.

-Burayı biraz açabilir misiniz?

Elbette efendim. Müzik üzerinde düşündüğümüzde birçok müziğin sadece akılda kaldığını ve akıl ile yapıldığını görüyoruz. Akıl malum insanın sadece beden yapısını ayakta tutar. Sadece buradan hareketle yapılan müziğin diğer yanı eksik kalır. Hâlbuki kanat iki tanedir. Bu kanatlardan biri akıl diğeri de gönüldür. Dikkatten kaçırmamız gereken şey musikinin de iki kanatla yapılması gerektiği hususudur. Sadece iç dünya ile sınırlı kalınırsa ya da sırf akıl dünyasında kalınırsa eksiklik olur ve maalesef uçulamaz.

-Musiki de iki kanatın önemli olduğuna işaret ediyorsunuz… Bu kadar önemli mi bu husus?

Evet çok önemlidir. Çünkü musikinin temel esası budur. Biraz daha musikinin ve onun beslediği ruh dünyamızdan konuşacak olursak musiki insanı mutlu eden bir latif deryadır Letafetle donanmıştır. Musiki ile uğraşan kişide bu letafetle donanmış olmalıdır. Eski kavramla söyleyecek olursak musiki hem batini (içsel) hem zahiri (dışsal) ilim üzerine kurulmuştur.

TEK KANATLA UÇULMAZ

-İki kanat konusunda özel bir vurgu yapıyorsunuz…

Haklısınız… Tek kanatla uçulamayacağı için buraya vurgu yapıyorum. Hayat da böyle değil mi zaten? Tek cümleyle isterseniz benden şunu söyleyebilirim. İki kanadı bir ederek gönlün göğünde uçmaktır musiki. İki kanat olan akıl ve gönül ayrı kalınca kavga çıkar. Psikolojik sorunların da bir nedeni ruh ile bedenin bir olmaması, uyumsuzluğu değil mi zaten? Bu çağın yaşadığı huzursuzluk biraz da buna bağlı değil mi? Musiki duyguları birleştirir, cem eder ve insanı kendi iç huzursuzluğundan, benlik kavgasından kurtarır.

-İlginç geldi bana… Musiki bir bakıma insana iç huzur ve sakinlik mi kazandırıyor ?

Evet… Tam da bu söylemeye çalıştığım şey… Farklı enstrümanlar aynı koro içinde kendilerini eriterek, benlik davası gitmeksizin tek ses olurlar… Bu birlik ve aynı potada erimişlik dinleyenlere sükunet sunar, huzur verirr… Musiki insanın iç kavgasının temel sebepleri olan pek çok kötü duyguyu, kavgayı, negatif enerjileri sınırlar, sıfırlar ve sükunet sağlar… Aynı havuzda eritir… Kavga, uyumsuzluk, ahenksizlik gibi ne kadar kişide karmaşaya sebep olun olumsuzluk varsa kişinin dünyasında hepsi silinir gider. Yani musiki insanların duyduğu, anladığı gibi iki şarkı değildir. Lay lay lom değildir. İçinde büyük bir bilim yatmaktadır. Buraya dikkat çekmek istiyorum.

-Musikinin biraz da kişiye yaratılıştan verilen bir özellik olduğunu düşünür müsünüz? Bu fikri onaylar mısınız? Bağlı olarak sizin Türk musikisiyle sizin tanışmanız ve sevmenize nasıl oldu?

Önemli bir konu bu… Cevher meselesi.. Yaratılış dediğimiz fıtrattan gelen bir ilgiden, bir yatkınlıktan sanırım bahsedilebilir. Bu bir arzu, bir yoğun istek hali… Suyun aktığı mecra bir bakıma… Benimde böyle oldu. Musikiyle tanışık olmam çocukluğumla başlıyor. Memleketim Erzurum.. Bilindiği gibi halen Erzurum’da devam eden aşıklık geleneği vardır. Çok küçük yaşlardan itibaren aşık kahvelerine gider oradan ayrılmazdım. Onların söz söyleyip atıştıkları divanlarda bulunurdum. Hakk badesi içtiği söylenen bu aşıklar sıradan söz söylemezler aksine derin anlamlar içeren ve insana derinden yakalayan cümleler kurarlar. Yani musiki ve söze aşinalığım ilk çocuk yıllarımın geçtiği memleketimde başlar. Bilimsel olarak lise ikinci sınıfın sonlarına doğru başladım. TRT’nin stajyer sanatçı alımı için açtığı sınava girdim ve kazandım. Bunun ardından radyo hayatıyla bilimsel musikiye başlamış oldum. Ailemin de desteğini minnettarlıkla anmalıyım burada..

MUSİKİNİN BİR ÇEKİM ALANI VAR

-Bu anlattıklarınız fıtraten yatkınlık konusunu da doğruluyor…

Elbette… Benimki de öyle. Müzikle uğraşayım diye başlayan yolculuk değildi. Gönülden, fıtratımda yaratılışımda verilmiş olan bir ilgi bu... Musikiye olan ilgiyi gönül olarak görüyorum. İnsanın içinde olanın, kodlanmış olanın dışa vurumu olarak değerlendiriyorum.. Bir meyvenin çekirdeğine kodlanan özelliklerinin dışarıya vermesi gibi... Rengi, kokusu, şekli… Her şey tohumda nasıl gizliyse insan da ruh tohumundan dışarıya fıtraten kodlanan ilgileriyle vurur. Tüm bunların sonunda sorunuza şöyle cevap verebilirim: Musikinin hayatımda varoluşu anladım ki gelişimizde yani yaratılışımızda var olan bir ilgi bir tatmış.

-Musikinin bir çekim alanı var… Klasik Türk musikisinin insanı içine alan, berrak duygularla insanı gönül dünyasında yolculuk yaptırmasını nasıl anlayabiliriz?

İbrahim Hakkı hazretlerinin bir sözü ile bu sorunuza cevap vereyim. Diyor ki hazret; “Musiki hikmete dair fendir, bilene bilmeyene ruşendir, nice esrarı var idrak idecek, yer gelir sineleri çâk idecek.” Çevirecek olursak günümüz Türkçesine, musikinin hikmete dair bir fen olduğunu, bilene bilmeyene bir şenlik güzellik sunduğunu, ruha güzellik verdiğini ifade ediyor. Bu sözün üzerine söz istemez kanaatindeyim.

-Şimdiye kadar söylediklerinizden şunu çıkartıyorum: Musiki bizim anladığımızdan daha öte de, daha derinde bir yerde… Öyle mi?

Tam da öyle efendim. Çok önemli burası.. Musikiye bakışımız açısından önemli. Tarih boyu bu konuya emek veren büyük musiki üstatlarının, gönül insanlarının bakışını da kavramak gerek... Musiki bütün evrende var. Biraz düşünelim üzerinde. Her şeyden önce ses vardı değil mi?. Varlık var olmadan ses vardı. Ses eşittir nefes, nefes eşittir ruh diyebiliriz. Ruhun zuhuru yani ortaya çıkışı nefesledir, nefesin ortaya çıkması da ses iledir. Biraz mistik yaklaşırsak konuya ustanın gönlünün mızrabından geliyor o ses şeklinde düşünebiliriz.

MUSİKİ KİŞİYİ İKİLİKTEN KURTARIR

-Musiki ikilikten mi kurtarıyor kişiyi? Musikinin insanda iç barışı ve huzuru sağladığını söylemiştiniz. Konu tam da burası herhalde…

Evet bütünlüyor insanı, tevhid ediyor. Ruhun, üzerine tezahürüdür demiştik. Musikinin ruhun sıhhati ve sağlığı olarak ifade edilmesi üzerinde ciddi şekilde düşünmemiz gerekir. Psikiyatrik şikayetlerde musikinden de bir terapi unsuru olarak yararlanılması konusu önemli. Giderek artan bir husus… Ayhan Songar hocanın hastalarına uyguladığını biliyoruz. Yine Nevzat Tarhan hocanın hastanesinde hastalarına ‘Müzikle Tedavi’ uygulamaları yaptığı biliyoruz. Bu hususta yurt içi ve dışında yapılan çalışmaları ve çarpıcı sonuçlarını basında zaman zaman görüyoruz. Bizler işin içinde olan kişiler olarak zaten bunu sürekli görüyoruz. Musiki insanın yaradılışında, varoluşunda olan ve bu beden kafesini ayakta tutan, insanı kendi aslına, özüne doğru seyahate çıkaran önemli bir etkendir. Musikinin iyileştirici, rehabilite edici gücü küçümsenmemelidir. Musiki içten dışa doğru dışarıdaki tüm kötülükleri törpüler. Sizi alıyor, arıtıyor dış dünyadaki kötülüklerden gönlünüze seyahate götürüyor.

-Bu bir hayat tarzı, yaşama biçimi, bir idrak sanırım. Anlattıklarınızdan bunlar çıkıyor… Bu anlayış, bu idrak kolay oluşmuyor.. Yanılıyor muyum?

Elbette… Bunu anlamak için ömür lazım. İçinde bulunmak ve yaşamak gerekiyor. Musikiyi sadece akılla yapmamalı… Gönül katmak gerek. Aklın ve gönlün duygusu birleştirmek gerekli...

-Burası önemli sanırım. Akıl ile gönül başka bir açıdan baktığımız da zıtlar değil mi? Bunların bir araya gelmesi muhteşem olduğu kadar da güç sanırım…

Çok haklısınız. Musiki zıtları birlik hale getirir… Birler zıt duyguları, eşitler ya da… Zıtların nötr hale gelişidir diyebiliriz musiki. Artı ve eksi iki kutup gibidir… Bu iki kutup ayrı ayrı dolaşsa birleşmese enerjiye dönüşebilir mi? Ama o iki uç birleşince ortaya bir enerji, ışık çıkıyor. Ve insanlık bundan yararlanıyor. Aklın ve gönlün birlikte olduğu musiki de bunun gibi aydınlatıcı, huzur verici olmaktadır.

TÜRK SANAT MÜZİĞİ İLE TEKKE MÜZİĞİ ARASINDAKİ FARK

-Herkesin bilmediği ama sizin aşina olduğunuz bir konuyu sormak istiyorum. Türk sanat musikisi ile Tekke müziği arasındaki benzerlikler ya da farklar nelerdir?

Tekke musikimiz önemli… Bu konuya yeterince dikkat edilmediği malumunuz. Biz bu son çalışmamızda buradan önemli örnekler sunduk. Yüzyıllardır Pir Şabanı Veli Tekkelerinde okunan bazı eserleri albüme okuyarak insanımıza önemli bir hizmet sunduk. Sorunuza gelince nağmeler, melodiler, yapılan müzikal kalite eş değerdedir. İkisi de birbirinden ayrı durmazlar. Klasik ile tekke musikinin birleşmesi iki kanatı besleyen insanı ortaya çıkarır. Tekke musikisi aslında insanın mana dünyasını besler. Oraya yatırım yapar. Onun mektebidir. Buna eskiler ‘Mektebi İrfan’ derlerdi. Buradan feyz ve nasip alarak yetişen ehli irfan musikişinaslar aldıkları bu feyzi ve irfan derinliğini hem güftelerinde hem de bestelerinde göstermişlerdir. Hala gönlümüzü aydınlatırlar bu eserler. Buradan beslenen klasik eserlerin derinliği de aynıdır. İrfanı, anlayışı, derin düşünceyi öğretir. Evrenin mahiyetini, yaratılışını, insanın anlamını, nereden geldiğini, nereye gittiğini, nasıl bir görevle yüklendiğini, hayatın sebep ve sonuçlarını düşündürür. Tüm evreni, yaratılmışları bir aile görmesini, onlara şefkat ile bakmasını sağlar. Görünene değil görünmeyene, perde arkasına bakmayı öğütler ve öğretir. Bakışı geniş, hoşgörüsü derindir. Yaratılanı Yaratana nispet etme ahlakını öğrenir burada. Bu ocaklarda yapılan musikisi de işte bunları kapsar. Tekkelerin bir mürşidi yani gönül hocası vardır. Onlar gönle hitap ederler. O nedenle onlara mürşit denilir. Tekkeler de  buradan beslenirler ve beslerlerdi. Tekke musıkisi binanın iç duvarı, klasik musıki dış duvarı diyebiliriz, ama bina aynı binadır.

-Bana Mevlevihaneleri çağrıştırdı bu söyledikleriniz…

Çok doğru… Mevlevihaneler bugünün en büyük konservatuarlarından daha büyüktü. Tekrarlamam şart, koca bir ilim var musikinin arkasında... Bir saatten fazla süren Mevlevi ayinleri icra ederlermiş… İki satır okumadan ibaret değildir... İdrak ne kadar yüksek ise maneviyat da o kadar yüksektir. Ne kadar yüksekte kemale ermiş ise kişinin fiilleri, davranış ve tutumları da o kadar kemale ermiştir. Çünkü ruhu olgunlaşmıştır. Bugünün konservatuar mezunu olanların hepsi için söyleyemem ama çoğu 5 Mevlevi ayinini okuyamaz. Çok yüksek bir bilim ve sanat dalıdır bu..

FEYZ HALİ VE MEŞK HALİ

-Musikide sanırım meşk önemli… Nasıl değerlendiriyorsunuz?

YORUMLAR 3
  • Büşra 12 yıl önce Şikayet Et
    İnsâf ile düşününüz. İnsanın bu kadar içinde olan, onu yücelten, onu insan kılan birşey nasıl haram olabilir? Mûsikî insanın fıtatında var olsa gerek.
    Cevapla
  • adamın biri 12 yıl önce Şikayet Et
    teoman beye katılıyorum. islamın özünde kuran ve sünnet müzik yok ki!
    Cevapla
  • teoman oraloglu 12 yıl önce Şikayet Et
    gafletten uyanın. dini islam da müzik haramdır. Tasavuf müziği diye birşeyde yoktur.Nefsinizin arzu ve isteklerine uyarak dini islam a iftira atmayınız. ahir zamanın ortaları geçilmiş ve sizler hala dininizi öğrenmemişsiniz.Ahirette çok pişman olursunuz.bu bir nasihattir.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Rusya’da akıllara zarar kaza, facia böyle geldi! Yolcu otobüsü nehre uçtu: Ölüler var...
Akaryakıtta tek fiyat 15 Mayıs’ta pompaya yansıyacak