Ertuğrul Kürkçü'den olağanüstü rejim çıkışı

Kürkçü, partisinin Ankara İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, bugüne kadarki icraatları ve yolsuzluk iddialarını göz önüne alarak, artık meşruiyetini kaybettiği kanaatine vardıkları hükümeti istifaya çağırdıklarını söyledi.

İddialarda adı geçen kamu görevlilerinin aklanıncaya kadar kamu görevinden el çektirilmeleri gerektiğini savunan Kürkçü, partisinin erken seçim talebini de yineledi.

Kürkçü, "Hükümetin ses kayıtlarının ortaya çıktıktan sonra hemen kriptolu haberleşme şifrelerini değiştirilmeye girişmesi, kriptolu telefonların dinlendiği ve bu dinlemenin sonucu olarak bu tapelerin ortaya çıktığına dair kendi karinesini örtülü olarak ifade etmektedir, dolayısıyla hukukta tevil yoluyla ikrar denilen şeylerin hepsi olmuştur" dedi.

Halkın hükümete güvenini kaybettiğini öne süren HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, bunun bazı kamuoyu yoklamalarına da yansıdığını savundu.

Güven kaybının hükümetin Gezi olaylarına yaklaşımıyla başladığını iddia eden Kürkçü, 17 Aralık soruşturması sonucunda hükümetin takındığı tavrın da bu itibar kaybının ivme kazanmasına yol açtığını öne sürdü. Ertuğrul Kürkçü, "Hükümetin işlerini dürüstçe yaptığına, iddiaların yalan olduğu ve hükümetin düşman komplosuyla karşı karşıya olduğuna inanan çok az insan var" diye konuştu.

"Barış ve çözüm umudu temsil etmiyor"

Başbakan Erdoğan ile oğlu arasında geçtiği öne sürülen konuşmanın ses kayıtlarının yapay işlemlerle elde edilemeyeceğini savunan Kürkçü, "Bütün bunlar yapay bir ortamda bir araya getirilmiş olsa bile ağızdan çıkan laflardır. Başbakan ve yakınlarının yapacağı çok basit şey var. Bağımsız bir bilirkişi heyetinden bu tapelerin yanlışlığına dair bir rapor almaktır. Bu bütün iddiaları çürütür" dedi.

Kürkçü, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin bütün istihbarat işlerinin başbakanın keyfine bağlandığı bir olağanüstü durum ortaya çıktı. Bir olağanüstü rejim girişimiyle karşı karşıyayız. Eğer bu bir diktatörlük ilanı değilse bile onun eşiğindeyiz. MİT yasası bu şekilde çıktığı zaman hiçbir yurttaşımız güvence altında değildir. Vatandaşların ne özgürlüğü ne de hayatı güvence altındadır.

Toplumla sözleşmesi bambaşka bir temel üzerinde olan hükümet sözleşmenin bütün hükümlerini değiştirip bir kişi diktatörlüğü kurup bunun altına giriyorsa ve burada tek motivasyonu kendilerini ve yakınlarını kanundan, yargıdan kaçırmasa böyle bir hükümetin meşru olduğunu hem ahlaken hem de siyaseten söyleyemeyiz."

Dış politikaya yönelik eleştirilerde de bulunan Kürkçü, "Hiçbir Arap ülkesi Türkiye'ye güvenmemektedir. Bunun bütün nedeni Erdoğan ve Davutoğlu'nun sürdürdüğü fetihçi siyaset ve buna dayalı olarak girdikleri ilişkilerdir" dedi.

Sorular

"Barış süreci iktidarın değişmesinden nasıl etkilenir?" sorusu üzerine Kürkçü, Türkiye'nin eninde sonunda barışa endekslendiğini, bunun hükümete bağlı bir durum olmadığını belirterek, barış tercihinin bir devlet tercihi olduğunu, bu tercihin başka hükümetleri de barış sürecine zorlayacağını söyledi.

"Olası bir CHP-MHP koalisyonunda barış sürecinin akıbeti ne olur? MHP ile masaya oturur musunuz?" sorusu üzerine ise Kürkçü, "Devlet tercihi olarak bir çözüm arayışı varsa gelen hükümetler bu politikayı izlemek zorunda kalırlar. Ancak çözüme inanmayan hükümetin çözüm sağlaması ihtimali de çok güçtür. Fakat taç giyen baş akıllanıyor. Biliyorsunuz bütün AB reformlarını Sayın Bahçeli'nin de üyesi olduğu Sayın Ecevit başkanlığındaki hükümet yaptı" diye konuştu.

İmralı heyetine ilişkin somut bir gelişme olmadığını söyleyen Kürkçü, "Genel olarak iki haftada bir gidiliyor. Heyetin değişeceğine dair bir işaret de gelmedi bugüne kadar. Tabii hem Öcalan'ın hem bizim HDP eş başkanları olarak görüşme isteğimiz var ama bu konuda bize bir dönüş olmadı. Heyet bu sefer değişsin. Ben ve Sebahat Tuncel gidelim ve HDP açısından durumu görelim" dedi.