Son Dakika... Başkan Erdoğan: Afganistan'da olağanüstü çaba sergiliyoruz

Son dakika haberi; Başkan Erdoğan "Halihazırda çeşitli statülerde 5 milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, Suriye veya Afganistan kaynaklı ilave bir göç yükünü kaldıramaz " dedi.

GİRİŞ 25.08.2021 19:52 GÜNCELLEME 25.08.2021 21:35
Bu Habere 26 Yorum Yapılmış

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt Zaferi'nin 950'nci yıl dönümü dolayısıyla Ahlat'a gelen büyükelçilere Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde akşam yemeği verdi.

Burada yaptığı konuşmada büyükelçilere, davete icabet ederek, bugünkü heyecana ortak oldukları için teşekkür eden Erdoğan, hem 950 yıl evvel yazılan büyük bir kahramanlık destanını anmak hem de milletin barış ve dostluk mesajlarını büyükelçiler vasıtasıyla tüm dünya ile paylaşmak üzere toplandıklarını belirtti. Erdoğan, programın hayırlara vesile olmasını diledi.

Büyükelçilerin birçoğuyla 18-20 Haziran'da Antalya Diplomasi Forumu'nda bir araya geldiklerini anımsatan Erdoğan, forumda Türkiye'nin dış politika önceliklerine ve ortak gündemi meşgul eden meselelere dair görüşleri paylaşma fırsatı bulduklarını söyledi. Erdoğan, "Gelecek yıl mart ayında düzenlemeyi öngördüğümüz ikinci forumumuzda da sizlerle yeniden buluşmayı, fikir teatisi yapmayı ümit ediyoruz. Hem ülkelerinizin saygıdeğer liderleri ve bakanlarını hem de siz temsilcilerini çok daha geniş bir katılımla Antalya'ya bekliyoruz." diye konuştu.

Malazgirt'in, Türk milletinin bu topraklardaki yaklaşık bin yıllık mevcudiyetinin başlangıç noktası olduğunu dile getiren Erdoğan, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın sayıca kendisinden 4 kat fazla Bizans ordusu karşısında elde ettiği kesin zaferle 1071'de Anadolu'nun kapılarını bir daha kapanmamak üzere açtığını anlattı. Erdoğan, Malazgirt Zaferi ile Anadolu'daki Türk varlığının tescil edildiğini ve bir Türk yurdu haline geldiğini belirtti.

O gün Türk milletinin karakterini yansıtan çok önemli hadiseler yaşandığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sultan Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında geçen şu diyalog iki tarafın savaş ahlakını göstermesi açısından son derece ibretliktir. Savaşı kaybeden ve Selçuklu'ya esir düşen Romen Diyojen'i Malazgirt'in muzaffer komutanı Sultan Alparslan'ın huzuruna çıkarırlar. Sultan Alparslan, Romen Diyojen'e 'eğer ben senin önüne esir olarak getirilseydim ne yapardın' diye sorar. Bu soruya imparatorun cevabı 'kötülük yapardım' olur. Sultan, 'peki benim sana ne yapacağımı zannediyorsun' dediğinde, imparator 3 alternatif sayar, 'beni ya öldürürsün, ya İslam ülkelerinde teşhir edersin ya da uzak bir ihtimal olmakla beraber affeder, fidye ve vergi alır, beni kendine naip edersin.' Bunun üzerine Sultan sonuncusunu kastederek, 'Ben de zaten bundan başka bir şey düşünmedim' cevabını verir."

"GÖNÜLLER FETHETMEK, ŞEHİRLER, ÜLKELER FETHETMEKTEN DAHA ÖNEMLİDİR"

Sultan Alparslan'ın Bizans İmparatorunu bağışladığını, birçok kaynağa göre gönlünü hoş ederek ülkesine gönderdiğini aktaran Erdoğan, "İşte bu millet böyle bir millet. Sultan Alparslan'ın hasmına karşı gösterdiği bu alicenaplık Selçuklu'dan Osmanlı'ya ve Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar devlet idarecilerimize bir gelenek olarak kalmıştır. Aynı affediciliği İstanbul'un fethinden sonra Sultan Fatih, ayaklarına kapanan halka karşı sergilemiştir. Çünkü bizim kültürümüzde aslolan toprak değil, gönül kazanmaktır. Gönüller fethetmek, şehirler, ülkeler fethetmekten daha önemlidir. Gönülleri fethettiğinizde diğer kısmı zaten kendiliğinden gelecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Milletin yolculuğunu maziden atiye kurulan sağlam bir köprü olarak gördüklerini belirten Erdoğan, geçmişten aldıkları hazineyi geleceğe taşımanın mücadelesini verdiklerini söyledi. Erdoğan, içeride ve dışarıda adımları atarken, maziden aldıkları güç ve ilhamla politikalarını belirlediklerini bildirdi.

Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye yaptığı "Ey oğul insanı yaşat ki devlet yaşasın" öğüdünün, asırlardır olduğu gibi bugün de kendilerine yol gösterdiğini anlatan Erdoğan, "Girişimci ve insani dış politikamızın köşe taşlarından biri de bize miras kalan bu ilkelerin yaşatılması ve uygulanmasıdır." diye konuştu.

Geçen hafta 10. yıl dönümü geride kalan Somali ziyaretinden sığınmacılar meselesine, bölgeyi derinden etkileyen krizler karşısında tavırlarını daima vicdan ve adalet odaklı belirlediklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Vatandaşlarımızın güvenliğini temin amacıyla terör örgütlerine yönelik gerçekleştirdiğimiz sınır ötesi operasyonlarda yine bu anlayışla hareket ettik. Kimsenin toprağında, egemenliğinde, yer altı ve yer üstü zenginliklerinde gözümüzün olmadığını hem sözlerimizle hem de eylemlerimizle ortaya koyduk. Bölgemizde süregiden gerilimleri suhuletle çözüme kavuşturmak için ikili ve çok taraflı olarak pek çok adım attık.

Dağlık Karabağ'daki işgalin sona ermesiyle birlikte bölgemizde kalıcı barış adına yeni bir fırsat penceresi açıldığını, Ermenistan'ın bunu değerlendirmesi halinde bizim de gerekeni yapacağımızı ifade ettik."

Dünya genelinde 4,5 milyon insanın hayatına mal olan koronavirüs salgını karşısında, eldeki tüm imkanları dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaktan çekinmediklerini de anlatan Erdoğan, Türkiye'den talepte bulunan 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa sağlık malzemesi gönderdiklerini söyledi.

"AFGANİSTAN'DA OLAĞANÜSTÜ ÇABA SERGİLİYORUZ"

Türkiye'nin kritik bir dönemeçten geçen Afganistan'da da benzer bir insani duruş sergilediğini ifade eden Erdoğan, "Havaalanında gerekli düzenin sağlanması ve tahliye operasyonlarının devam etmesi için orada görevli askerlerimiz ve diplomatlarımız olağanüstü çaba harcıyor. Afganistan'da mahsur kalan vatandaşlarımızın tahliye işlemlerini zor şartlar altında başarıyla sürdürüyoruz. Uluslararası kuruluşlar ve diğer ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerle beraber diplomatik temsilcilikleriyle vatandaşlarına yönelik tahliye çalışmalarına da destek sağlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Uluslararası toplumun Afganistan'a ilişkin atacağı adımlar büyük önem taşıyor"

Uluslararası toplumun Afganistan'a ilişkin atacağı adımların büyük önem taşıdığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Afganistan'da birinci öncelik, halkın güvenliğinin tesis edilmesi için otorite boşluğunun giderilmesi ve hayatın normalleştirilmesi olmalıdır. Afganistan'da tüm toplum kesimlerini yansıtan, kapsayıcı ve kucaklayıcı bir yönetimin kurulması gerekiyor. Taliban liderlerinden gelen mesajlara şimdilik ihtiyatlı bir iyimserlikle yaklaşıyoruz. Elbette önümüzdeki sürecin nasıl şekilleneceğini Taliban'ın sözleri değil icraatları, eylemleri ve atacağı adımlar belirleyecektir."

Belirsizliğin yanı sıra koronavirüs salgını, kuraklık ve ekonomik sorunların da Afgan halkının yükünü daha da ağırlaştırdığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bugün milyonlarca Afgan, temel gıda malzemelerine muhtaç durumdadır. Yönetimde kim olursa olsun uluslararası toplumun Afganistan'a bu zor günlerinde yardım etmesi ve dayanışma göstermesi zaruridir. Türkiye olarak kardeşliğimizin gereğini yerine getirmeyi sürdüreceğiz. Tabii bir başka önemli boyut da giderek artan düzensiz göç baskısıdır. Halihazırda çeşitli statülerde 5 milyonu aşkın sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, Suriye veya Afganistan kaynaklı ilave bir göç yükünü kaldıramaz ama şunu da söylemek zorundayım. Türkiye'nin maalesef öyle bir ana muhalefeti, muhalefeti var ki 1,5 milyon Afganlının Türkiye'de olduğunu söylüyor. Baştan aşağı yalan. Şu anda ülkemizde kayıtlı kayıtsız 300 bin Afganlı göçmen vardır. Ülkemizin batı sınırlarında yeni durumların yaşanmaması için göç baskısının azaltılması, bunun için de Afganistan'ın istikrara kavuşması önem taşıyor. Türkiye, bu amaç doğrultusunda Afganistan'daki tüm taraflarla yakın diyalog içinde olmaya devam edecektir."

Koronavirüs salgınının dili, dini, rengi, ülkesi ne olursa olsun tüm insanlığın, 8 milyarlık büyük bir aile olduğunu gösterdiğini belirten Erdoğan, "Aynı şekilde son dönemde yaşadığımız sel, yangın ve deprem felaketleri de bizlere kaderimizin ortak olduğunu hatırlatmıştır. İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından hiçbirimizin azade olmadığını artık görüyor, yaşıyor, acı bir şekilde tecrübe ediyoruz." dedi.

Giderek büyüyen bu tehditlerle mücadele konusunda gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, herkesin önemli sorumlulukları olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Son hadiseler ışığında gördük ki hiçbir ülke bu tehditten münferiden muaf değildir. Salgın sürecinde olduğu gibi bu sorunun çözümü için de uluslararası iş birliğini güçlendirmemiz şarttır. Bizlere emanet olan dünyayı gelecek nesillere daha yaşanabilir şekilde bırakmak, hepimizin ahlaki ve vicdani görevidir.

Son 19 yılda 5,4 milyar fidanı toprakla buluşturmuş, orman varlığını 2,1 milyon hektar artırarak 22,9 milyon hektara çıkarmış bir yönetim olarak, iklim değişikliği ile mücadelede de irademiz tamdır. Ülkemizde meydana gelen yangın ve sel felaketleri için yardım gönderen, taziye mesajı yollayan, acımızı paylaşan tüm ülkelere şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Dostlarımızın gösterdiği bu dayanışmayı asla unutmayacağız. Malazgirt Zaferi'nin 950. yıl döneminde bizimle birlikte olduğunuz, heyecanımızı paylaştığınız için tekrar sizlere teşekkür ediyorum."

KAYNAK: AA
YORUMLAR 26
  • hasso 2 yıl önce Şikayet Et
    başkan; olanları da göndermenin yolunu bul. vallahi durum hiç iyi değil. millet, afrikalıdan asyalıdan araptan acemden tiksinir duruma geldi. kendimizi yabacı gibi hissetmeye başladık. bir yerde bir yanlışlık var
    Cevapla
  • reisim 2 yıl önce Şikayet Et
    Sayın başkan bırakın ilave göç yükünü, Türkiye şuan mevcut göç yükünü zaten kaldıramıyor, tüm şehirler mülteci dolu, mahallemizde yabancı gibi kaldık. Öz vatanımızda bizim dışımızda herkes için yaşaması cazip bir ülke haline geldik. Önce halkın sorunlarına bir eğilin çözün sonra mülteci kardeşlerimiz için çözüm üretelim. Şehirlere bırakmakla bence büyük hata yapıldı. Sınırlarda bunlar için güvenli bölge oluşturulup ihtiyaçları karşılanabilirdi.
    Cevapla
  • İbrahim 2 yıl önce Şikayet Et
    Her taraf afganlı dolu suriyeli dolu onların yüzüne akşam aile mizle gezemiyoruz ha bu arada suriyeli beş milyon değil on milyon üzerinde
    Cevapla
  • zafer gülten 2 yıl önce Şikayet Et
    Bide şu var,bunlar müslümanda olsa yabancı,ve sayıları fazla,bizim Türkler gibi 1-2 çocuklada yetinmiyor,4-5 den az yapmıyorlaar,ve şimdi Türkiye de rahatı gördüklerinden daha daha üreyip çoğalacaklar,peki ne olacak sonuç....belli bir süre sonra sayıları iyice çoğalıp ,iyicenede yerleşip alıştılarmı,nasıl olurda Türkiye yi ele geçiririz planları kurmaya başlayacaklar,belki o zamana kadar PKK dan kurtulacaz belki ama,ileride isyancı olarak bunlar çıkabilir karşımıza.
    Cevapla
  • Fb1907 2 yıl önce Şikayet Et
    Artık çok geç getirdiklerini gönder..
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
MHP'den Yeniden Refah açıklaması! Dikkat çeken Milli Görüş çıkışı
Canlı yayında itiraf etti! 'Kılıçdaroğlu'na İmamoğlu önderliğinde kumpas kurduk'