Hava civa deyip geçmemek lazım!

Tüy gibi hafif sandığımız hava, aslında önemli bir ağırlığa sahiptir. Vücudumuzun bir parmak ucuna 1 kg’lık basınç yaptığını belki çoğumuz bilmeyiz. Bu, bir insan vücudunun yaklaşık 15 ton havanın ağırlığı altında olması demektir.

Hava civa deyip geçmemek lazım!
Hava civa deyip geçmemek lazım!
GİRİŞ 17.10.2005 11:52 GÜNCELLEME 17.10.2005 11:52

Hava nedir? Belli oranlarda gazlardan meydana gelmiş görünmez bir birleşim değil mi? Yahut burnumuzla alıp ciğerlerimizde sindirdiğimiz gazdan yiyecek. Hava bütün insanların, hayvanların ve bitkilerin vazgeçemedikleri en hayatî gıdalardan biri. Âdeta bu nimetin içinde yüzüyoruz da haberimiz yok. Uzağa gitmeye çalışıp çabalamaya, ücret ödemeye gerek yok. İhtiyaç hissedince hemen burnunuzun dibinde. Demek 'hava almak' öyle küçümsenecek bir hâdise değil. Havanın yokluğuna kaç dakika dayanabiliriz? İki, bilemediniz üç dakika. Önce bayılırsınız, beş dakika sonra beyniniz ölür.

Havanın görünüşte karmaşık bir tarafı yok. O gaz halindeki atom, iyon ve moleküllerden yapılmış. Bunu kısaca tarif edersek: İçinde yüzde 78,1 azot, yüzde 20,8 oksijen vardır. Yemeğin tuzu, biberi, baharatı kadar da karbondioksit, hidrojen, argon, neon ve kripton gibi molekül ve atomlar. Fakat şimdiye kadar hiç kimse bu sofrayı beğenmemezlik etmedi. Hava sofrasını anlatmaya çalışıyoruz. O incelendikçe açığa çıkan sırlara sahip…

Işık Kaynağı Olarak Hava

Havanın etrafımızı, aydınlatan bir ayna olduğunu duymuş muydunuz? Atmosfer dışındaki uzay boşluğunda bir kitap ya da dergiyi okumanız mümkün değildir. Orayı bir lâmba ile de aydınlatamazsınız. Peki Güneş’ten ışık gelmiyor mu? Geliyor ama uzayda molekül ve atom türü zerreler mevcut değil. Çünkü ışınlar ancak çarpacağı maddî tanecik ya da cisim bulunca kendi varlığından bizleri haberdar eder. Maddî bir parçacığa çarpan ışık, havai fişek gibi saçılarak ısı ve ışık halinde etrafa yayılıyor. Demek ışık ve madde ikilisinin aralarındaki karmaşık münasebet çok önemlidir. İkisinden birisinin bulunmadığı yerde aydınlık elde edemeyiz. Atmosferden mahrum Ay’da, güneşten gelen ışığı dağıtıp etrafı aydınlatacak bir gaz tabakası yoktur. Bu sebeple Ay'ın yüzeyi aydınlık iken, biraz yukarısı sürekli bir ışık yağmuru altında olmasına rağmen karanlıktır.

Bir Nefes Hava

İçinde dolaştığımız ve her an içimize çektiğimiz, canımızın ve ciğerimizin dostu havayı ne kadar tanıyor, onun vesile olduğu hayatî olayların ne kadar farkındayız?

Bir an ondan ayrı kalamadığımız oksijen, aldığımız nefesle birlikte içimize girer, gıdamızı yakar, vücuttaki bütün faaliyetler için gerekli enerjiyi ve vücut sıcaklığımızı sağlar ve dışarı çıkarken de ağız, diş, dil ve gırtlağımız yardımıyla kelimeler halinde dudaklarımızdan dökülür.

Havadaki gazlardan azot, hava basıncının en mühim kısmını teşkil ederken, oksijenin yoğunluğunu hafifletir ve teneffüs ettiğimiz havayı hoş bir hale getirir. Havada azot bulunmasaydı, oksijen tek başına zararlı ve rahatsız edici olacaktı. Azot, aynı zamanda bitkiler için de tabiî bir gübre olur. Havadan toprağa geçen azot, oradan mikroorganizmalara, mikroorganizmalardan da bitkilere geçer. Azot zerrelerinin bu seyahati sonucu hayatımızın temel gıdaları olan proteinler hazırlanır. Topraktan mikroplara, oradan bitkilere, bitkilerden de hayvan ve insanlara varan, akıllara durgunluk veren bir dayanışma ve yardımlaşma ortaya çıkar.

Şimşek çaktığında çevresindeki hava olağanüstü derecelerde ısınır. Bu şiddetli ısı karşısında son derece kararlı olan azot atomu parçalanır ve oksijen molekülleri ile reaksiyon vererek azot dioksit oluşturur. Azot dioksit, o sırada yağmur yağdığından su ile birleşerek nitrik asit oluşturur. Nitrik asit toprağa varınca nitratlara dönüşür ve yeryüzü toprağı böylece gübrelendiği için hayat mümkün olur (azot atomu, bitkilere oradan da diğer canlılara geçer).

Yakın zamanlara kadar yıldırımların topraktaki nitratların yüzde 10’unu oluşturduğu sanılıyordu. Ancak Edward Franzblau ve Carl Popp adındaki iki Amerikalı biliminsanı yıldırımlar tarafından oluşturulan azot dioksit miktarını ölçmek için bir yöntem geliştirdiler. 60 kadar olayı inceledikten sonra her şimşeğin bin trilyon kere azot dioksit molekülü ürettiğini hesapladılar. Bu yaklaşık 50 kilo eder. Yeryüzüne ortalama saniyede 100 yıldırım düşmektedir. Bu da yıldırımların saniyede beş ton azot dioksit ürettikleri anlamına gelir. Franzblau ve Popp bunun üzerine yıldırımların Dünya’nın tükettiği azot dioksitin yüzde 10’unu değil de yüzde 50’sini ürettiği sonucuna vardılar.

Havada bulunan gazlardan bir diğeri ise karbondioksittir. Havada çok az nispette (10 binde 3) bulunmasına rağmen, bu gazdan her yıl bitkiler vasıtasıyla trilyonlarca ton şeker imal edilir. Evet yanlış okumadınız trilyonlarca ton şeker... Karbondioksit bitkilerin yapraklarından girer; köklerden gelen su ile güneş ışığı altında birleşir. Neticede bütün canlılar için temel gıda olan glikoz ile oksijen ortaya çıkar.

İsterseniz hava içerisinde yukarılara doğru adım adım yükselelim ve nimetler hazinesi olan havayı daha yakından tanıyalım. İşte şimdi 10 km kadar yukarıdayız. Artık nefes alamaz haldeyiz. Derhal oksijen tüpünü devreye sokmamız lâzım. Yüksekliğimiz 13 km'ye ulaştığında ise, içten gelen müthiş bir rahatsızlık duymaya başladık. Gözlerimiz patlayacak, damarlardan kan fışkıracak gibi bir tazyik hissediyoruz.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Fenerbahçe'nin kutlamalarındaki 'Travesti' rezaletine Büyük Aile Platformu'ndan tepki!
Bakan Yerlikaya duyurdu: Kafeyi kurşunlayan şüpheliler yakalandı