Hz. Mevlana minyatürlerindeki sır

Eflâkî Ahmed Dede'nin 'Zayıf, saçı ve sakalı kısa, soluk benizli, buğday tenli, 1.80-1.85 boylarında' diye tarif ettiği Hz. Mevlana'nın neden böyle bir minyatürü yok.

Hz. Mevlana minyatürlerindeki sır
Hz. Mevlana minyatürlerindeki sır
GİRİŞ 10.01.2007 09:53 GÜNCELLEME 10.01.2007 09:53

Musa İğrek


Mevlânâ'nın minyatürlerine ne oldu?


'Kemikleri görünecek kadar zayıf, saçı ve sakalı kısa, soluk benizli, buğday tenli, 1.80-1.85 boylarında.' Eflâkî Ahmed Dede'nin 14. yüzyılda kaleme aldığı 'Menâkıb-ül-Ârifîn', bu yıl bütün dünyada doğumunun 800. yılı kutlanan Hz. Mevlânâ'nın fizikî özelliklerini böyle anlatıyor.

Ancak günümüzde sayısı sürekli artan Mevlânâ minyatürlerinden hiçbiri, bu tarifle uyuşmuyor. Oysa aynı kitap, Selçuklu Sultanı II. Keyhüsrev'in kızı Gürcü Hatun'un isteği üzerine dönemin usta ressamlarından Rûmi Aynüddevle tarafından Mevlânâ'nın yaklaşık yirmi minyatürünün çizildiğini haber veriyor. Büyük mutasavvıfı 800. doğum yılında pek çok etkinlikle anmaya hazırlanırken, kaybolan bu 20 minyatür yeniden gündeme geldi. Türkiye'nin önde gelen minyatür sanatçılarından Ülker Erke, söz konusu resimlerin kıskançlık ve bağnazlıktan dolayı yok edilmiş olabileceğini, aslına en yakın çizimin ise İstanbul Belediye Kütüphanesi'nde bulunduğunu söylüyor.

Mevlânâ ayakta poz vermişti

'Menâkıb-ül-Ârifîn', Ulu Arif Çelebi tarafından Mevlevî dervişi Eflâkî Ahmed Dede'ye yazdırılan bir eser. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi'ye ait menkıbeleri toplayan kitap, geçtiğimiz günlerde Kabalcı Yayınları'ndan yeniden yayımlandı. Kitabı okurken akla, Gürcü Hatun'un hazırlattığı minyatürlerin ne olduğu sorusu da geliyor. Eflakî'nin rivayetine göre Emîr Süleyman Pervâne'nin karısı Gürcü Hatun, Mevlânâ'nın kadın müridlerinden biriydi. Bir sultan kızı olan Gürcü Hatun, Mevlânâ'nın sohbetlerinde pişmiş, kültürlü bir hanımdır. Ancak Emir Pervane Kayseri'ye taşındığında kocası ile birlikte gitmeye mecbur kalır. Gönlü ise mürşidindedir. Bir resmini yaptırmak ve bununla hasret gidermek için sarayın ünlü ressamı Aynüddevle'den ricada bulunur. Aynüddevle, Mevlânâ'nın huzuruna gider, maksadını açıklar. Mevlânâ gülümseyerek 'Yapabilirsen ne âlâ.' der ve ayak üzere poz verir. Kaleminden emin olan Aynüddevle, resmi çizmeye başlar. Biraz sonra başını kaldırıp bir Mevlânâ'ya bir de resme bakar. Yaptığı resim hiç de karşısında duran Mevlânâ'ya benzememektedir. İkinci bir tabaka kâğıt alarak tekrar çizmeye başlar, bu sefer de Mevlânâ'yı değişik bir şekilde görür. Böylece bir tomar kâğıt harcar, fakat yaptığı resimlerin hiçbiri Mevlânâ'ya benzemez. Sonuçta Aynüddevle, kalemini kırar, Mevlânâ'nın dizlerine kapanır. Bunun üzerine Mevlânâ, 'Ah, ben ne de renksiz ve belirsizim. Ben bile kendimi olduğum gibi göremem. Sırlarını ortaya koy, diyorsun. Fakat benim bulunduğum yerde bu sırları koyacak yer bile yok.' şeklindeki gazeline başlar. Aynüddevle, çizdiği resimleri Gürcü Hatun'a teslim eder. Gürcü Hatun da bunları Kayseri'ye götürür ve yıllarca sandığında saklar. Ancak yirmi adet resimden hiçbiri günümüze ulaşmaz.

Gürcü Hatun'un Rûmî Aynüddevle'ye nakşettirdiği resimlerinin akıbeti gizemini koruyadursun, Mevlânâ'ya olan sevgi azalacak gibi değil. 2007 yılı UNESCO'nun teklifiyle Mevlânâ Yılı olarak kutlanıyor. Bu arada minyatürlerine de sürekli yenileri ekleniyor.

Herkes kendi Mevlânâ'sını çiziyor

Ülker Erke (Minyatür sanatçısı)

'Mevlânâ'nın resimleri, kimi sevenleri tarafından 'Sen bizimsin, seni paylaşamayız.' anlayışı ile imha edilmiş olabilir. Elimizde Mevlânâ döneminde yapılmış bir minyatür yok. Bana göre en uygun olanı, vaktiyle İstanbul Belediye Kütüphanesi'nde gördüğüm; ama şimdi nerede olduğunu bilmediğim Mevlânâ minyatürü. Nakkaş Aynüddevle'nin çizdiği bütün resimler Mevlânâ'ya benziyordu, aksi takdirde Gürcü Sultan'ın Kayseri'ye götürmesi mümkün değildi. Mevlânâ, sofistike, zarif ve duruşunda hep bir mana ve espri olan bir zattı. Aşırı kiloları, al al yanakları yoktu. Kitabın kalemin içinde yok olmuş adeta. Ama, şimdilerde ise Mevlânâ'nın düşüncesini fikirlerini taşıdığı mesaj bilmeden resmediliyor. Biri diğerine benzemiyor. Herkes kendi Mevlânâ'sını çiziyor ve 'gazap bir adam' resmi ortaya çıkıyor. Açıkçası bu beni çok yaralıyor.'
Esin Çelebi Bayru (Mevlânâ'nın torunu)

'Gürcü Sultan'ın Aynüddevle'ye çizdirdiği minyatürler elimize ulaşmış değil. Günümüzde çizilen Mevlânâ resimleri ise, herkesin kendi dünyasındaki Mevlânâ'yı yansıtıyor. Eflâkî'nin Menakıb'ındaki tarife kimileri uyuyor, kimileri ise bundan uzak kalıyor. Mevlânâ buğday tenli, kısa sakallı, riyazetten dolayı zayıf bir yapıya sahip; ama kimseyi bu şekilde çizmedi diye yargılamak doğru olmaz. Bunu Mevlânâ'nın 'Ben konuşurum, herkes kendi kabınca alır.' sırrı ile yorumlayabiliriz.'

Yard. Doç. Nuri Şimşekler (Mevlânâ Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü)

'Mevlânâ Celâleddin-i Rumi'nin internet sitelerinde ve bazı kaynaklarda 100'e yakın farklı minyatürü bulunuyor. Gerçek bir Mevlânâ resminin var olup olmadığı bilinmiyor, fakat şahsi arşivlerde bulunabilir. Herkes onu görmek istediği gibi görüyor. Hindistanlılar uzun saç ve sakallı, Orta Asya ülkeleri şişman, kısa boylu ve kısa sakallı olarak, Batı ise daha zayıf, uzun ve seyrek sakallı şekilde tasvir ediyor. Kimi internet sitelerinde ise Mevlânâ zenci, sarı ve uzun sakallı olarak görülüyor. Kısacası herkes kendi Mevlânâ'sını çiziyor.'

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Azerbaycan'dan son dakika Fransa duyurusu: Olacaklardan bizi sorumlu tutmasın!
ABD’de polis, siyahi askeri 6 el ateş ederek öldürdü