Babalarının öldüğü maden ocağında çalışıyorlar

Türkiye'nin en büyük iş kazası olarak gösterilen Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü'nde 3 Mart 1992'de meydana gelen grizu faciasında hayatını kaybeden 263 maden işçisinin çocuklarından bazıları, aynı kömür ocağında baba mesleğini devam ettiriyorlar.

Babalarının öldüğü maden ocağında çalışıyorlar
Babalarının öldüğü maden ocağında çalışıyorlar
GİRİŞ 02.03.2013 13:05 GÜNCELLEME 02.03.2013 13:05

Taş kömürü üretiminin başladığı yıl olarak kabul edilen 1848'den bu güne kadar ocaklarda yaşanan kazalarda 4 bini aşkın madencinin öldüğü havzada, işçilerin hayatını kaybetmesine en fazla göçük ve grizu faciaları neden oluyor.

Metan gazı patlaması sonucu 1941'den itibaren toplam 720 kişinin öldüğü, 453 kişi yaralandığı kurum ocaklarında, madenciler büyük faciaların yıl dönümlerinde anılıyor.

Kozlu Müessesesi maden ocağında 1992'de 263 madencinin hayatını kaybettiği ve bazı madencilerin cesetlerinin 5 yıl sonra bulunabildiği grizu faciası, Türkiye'de en büyük can kaybı yaşanan iş kazalarında ilk sırada yer alıyor.

Kozlu grizu faciasında babalarını kaybeden bazı vatandaşlar ise facianın 21. yılında da sevdiklerini kaybettikleri maden ocaklarında çalışarak evlerini geçindiriyor.

Babası öldüğü ocakta kurayla madenci oldu

Babası Necati Kanca 41 yaşındayken Kozlu'da grizu faciasında hayatını kaybettiğinde 12 yaşında olan Hayrettin Kanca (33), yıllar sonra aynı ocakta iş başı yaptı.

TTK'nın 2006'da 1120 işçi alımı kapsamında 36 bin 936 madenci adayının katıldığı zorlu mülakatlarda 4 metreyi aşan maden direği taşıyan, kazma, kürek ve baltayı nasıl kullandıkları uygulamalı test edilen ve avuç içlerinden de işe yatkınlıkları belirlenmeye çalışılan adaylardan olan Kanca, elemeler sonucu 15 bin 126 kişinin katıldığı kurada adının çıkmasıyla burada işe başladı.

Meslek yüksekokulu mezunu Kanca, çalıştığı maden ocağında AA muhabirine yaptığı açıklamada, zorlu mücadeleler sonucunda ''kazmacı'' olarak babasının öldüğü ocakta iş başı yaptığını söyledi.

Grizu faciası yaşandığında 12 yaşında olduğunu ifade eden Kanca, ''Olay günü 5 kardeşim ve annemle yemek yiyorduk. Siren sesleri duyduk, balkondan baktığımızda ocak çevresinde karmaşa vardı. Ben babamın ocakta öleceğine hiç inanmadım. Sabaha kadar umutla bekledim. Yaralıların arasından çıkıp gelecek diye bekledim. Ancak televizyonda adı okununca gerçeği öğrendim'' dedi.

 ''Madenci olacağımı hiç düşünmezdim ama...''

Babasının facia sırasında açığa çıkan gazdan boğularak hayatını kaybettiğini belirten Kanca, şunları kaydetti:

''Zonguldak'ın şartları belli, iş olanakları çok fazla değil. Yüksekokul mezunu olmama karşın iş bulamadım. Madenci olacağımı hiç düşünmezdim ama hayat şartları... Sonra kuruma başvurduk. Babamın yaşamını yitirdiği ocağa ilk indiğimde, 'acaba bu raylardan geçti mi, şu eski fırçalıkları gördü mü, dokundu mu?' duygusunu yaşayarak hüzünlendim. 'Acaba iyi mi yaptım, kötü mü yaptım ' diye çok düşündüm. Annem aynı şeyleri yaşamaktan korktu ama ekmek davasına kabullendi. İşe girdikten sonra 4 yıl kömür kazımında çalıştım. Ufak tefek iş kazaları atlattım. Şu an da ocak içindeki elektrik, elektronik işlerini yapıyorum. İleride çocuğum madenci olmasını istemem. Belki babam da sağ olsaydı madene girmeme izin vermezdi.''

 ''Hayat şartları beni de madenci yaptı''

 Grizu faciasında babasını kaybeden İrfan Gümüştaş da (41) 2000 yılında maden ocağında üretim işçisi olarak iş başı yaptığını anlatarak, yaşadığı iş kazasının ardından birkaç yıl önce yer üstünde görevlendirildiğini ifade etti.

Akülü lokomotiflerin tamir işleriyle uğraştığından sıklıkla ocağa girmeyi sürdürdüğünü dile getiren Gümüştaş, şöyle devam etti:

''O dönemi çok iyi hatırlıyorum, yaşım 19'du. Televizyondan geçen alt yazıyla ocakta patlama olduğunu öğrendim. Gece maden kuyusunun önüne geldim. Cehennemi andıran bir görüntü vardı. Kuyulardan dumanlar çıkıyor, etrafta madenden çıkarılan cesetler vardı. Cesetler madenden vagonlarla çıkarılıp ambulansa konuluyordu. Babamın bir yerden çıkabileceği umuduyla etrafa bakıyordum. Hastaneleri dolaştığımda ise öldüğünü öğrendim. O yıllarda dershaneye gidiyordum, bırakmak zorunda kaldım. Büyük bir acıydı. Hayat şartları beni de madenci yaptı. İşsiz olduğum bir dönemde kurumun işçi alacağını öğrendim. O dönemlerde babası ocakta ölenlere öncelik tanınıyordu. 'Denize düşen yılana sarılır' misali madenci olduk.''

Gümüştaş, dedesinin de madenci olduğunu ifade ederek, ''Ocağa ilk indiğimde anlatılmaz bir duygu yaşadım. Çünkü çalıştığım yer babamın hayatını kaybettiği galeriydi. Kömür kazarken, önümüze grizudan kalan izler çıkacak sanıyorduk, bir cesetle bile karşılaşabiliriz korkusunu yaşardık. Ancak zamanla alıştım. 6 yıl üretimin ana damarında çalıştım. Daha sonra iş kazası geçirecek 'lokomotif' servisine geçtim'' diye konuştu.

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
İtalya'da İkinci Dünya Savaşı alarmı! 36 bin kişi tahliye edildi
Guterres: Refah'a yapılacak bir saldırı insani bir kabus olacaktır