İskender Pala: Orta Doğu’da yeni insanın kodları yazılıyor

Edebiyatçı İskender Pala “Orta Doğu’daki savaşlarda su, petrol gibi şeyler işin görünen yüzü… Görünmeyen tarafında ise kültürleri yok etmek, sanat eserlerini kaçırmak ve yeni insanın kodlarını tertiplemek yatıyor” diyor.

İskender Pala: Orta Doğu’da yeni insanın kodları yazılıyor
İskender Pala: Orta Doğu’da yeni insanın kodları yazılıyor
GİRİŞ 20.01.2022 01:06 GÜNCELLEME 20.01.2022 01:06

Divan edebiyatı ve maziye dair romanlarıyla tanınan İskender Pala, “Metaverse”, “süper insan” gibi tabirlerle dolu bir roman yazdı desem belki inanmazsınız… Ancak dünya artık süratle değişiyor! Yazar Pala da Kapı Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluşan ilk bilim kurgu eseri “A-71”de Orta Doğu topraklarında geçen, ürkütücü tasavvurlarla dolu bir kurguyla karşımıza çıkıyor. Yusuf adlı bir karakter üzerinden insanı dönüştürme planlarına değinen yazar, bölgemizde yaşananlara dair de farklı bir perspektif açıyor. İronik olsa da biz de böyle bir romanı Pala ile sanal ortamda konuşuyoruz…

Divan edebiyatına dair akademik çalışmalardan, romancılığa uzanmış bir yazarsınız.

Divan edebiyatı romancılıkta size ne kattı?
Teşekkür ederim; bu soruyu bir gün birinin sormasını bekliyordum. Eğer bir üniversitede tarih profesörü olsaydım yine aynı türlerde romanlar yazabilirdim. Ancak işin şiir ve aşk kısmı eksik kalırdı. Divan edebiyatını meslek edinmeseydim, muhtemelen romanlarım geçmişe dair birikimi ihtiva etmeyecekti.

Divan edebiyatının taşıdığı ruhun yanında yazara sağladığı kelime zenginliği de var sanırım…

Türkiye gibi sıradan bir vatandaşın 800 kelimeyle yaşadığı bir ülkede, divan şiirinin 8 bin kelimelik dünyası size on kat daha imkân tanıyor. Bu, önemli bir şey.  Şunu hep tavsiye ediyorum: Zihninizdeki kelimeleri artırın, bakış açınız birden bire 360 derece olacak. Çünkü insan kelimeleri kadar var. 

“BEN KİMİM?” DİYE SORDUK

Türkiye’de divan edebiyatına dair kötücül peşin hükümler vardı. Bunlar kırılabildi mi?

Evet, 80’li yıllarda “divan edebiyatı” dediğinizde bazı insanlar size tiksinerek bakıyordu. Fakat sonra bir rüzgâr esti. Bütün dünyada “Ben kimim?” sorusunun ardından, kimlikler önem kazanmaya başladı. Türkiye’de de geçmişe bir yöneliş başladı ve divan şiiri toplumun kabulleri arasına girdi.  O zaman gün gelecek divan şiirinin beyitlerini billboard’lara kadar taşıyacağım diye ahdetmiştim. Çok şükür şimdi bunlar olmaya başladı.

ÜRKÜTÜCÜ ŞEYLER VAR

Ancak son yıllarda romanlarınız jeopolitik bir sahaya yayılmaya başladı. Şimdi ise ‘A-71’le bilim kurgu sahasına adım atmış oluyorsunuz. Bu sizin için nasıl bir tecrübeydi?

Benim gibi yazanlar çoğaldıkça Türkiye’nin başka açıklarını kendime dert edinmeye başladım. Zira entelektüel, uykuda olanı uyandıran demektir. “A-71”in yazım süreci ise çok heyecanlı ve zorluydu. Ben teknoloji özürlü birisiyim (Gülüyor). Yeni şeyler öğrenirken hayretler içerisinde kaldım. Teknolojiyi araştırmaya başlayınca çocuklarımızın nasıl bir dünyaya hazırlandıklarını gördüm. 2071’e doğru giderken dünyanın geleceğine dair ürkütücü şeylerle karşılaştım. Öbür taraftan okuyucularımın bazılarının “Bu romanı İskender Pala yazmış olamaz” diyeceklerini peşinen kabul ederek yola çıktım. Ama Metaverse’ten arsaların satıldığı, Orta Doğu’da Evanjelist aklın ve İsrail’in türbülans meydana getirdiği bir dünyada derdimi anlatmanın yolu böyle mümkündü.

KALBİ ISKALADIK

Peki, Orta Doğu üzerinden ele aldığınız “Metaverse” ve “süper insan” gibi unsurlar sizi niçin rahatsız ediyor?

Teknolojiyi üretenlerin sadece akılla hareket ettiğini ve kalbi ıskaladığını düşündüğüm için endişeleniyorum. Orta Doğu’daki savaşta su, petrol gibi şeyler işin görünen yüzü… Görünmeyen tarafında ise kültürleri yok etmek, sanat eserlerini kaçırmak ve yeni bir insanın kodlarını tertiplemek yatıyor. Bugün birtakım deneklerle süper insanı oluşturmak için DNA zincirini yakalayacaksanız, insan hayatının ucuz görüldüğü Suriye’de olacaksınız. Yeryüzünün ilk genlerinin olduğu topraklar orası…

METAVERSE ÇAĞINDA BİZE KELİMELER YETMEYECEK

Peki tasavvufi vurgularla akıl yerine öne çıkardığınız bu ‘kalp’ sizce ne?

Akıl, kalbin hizmetkârıdır. Aklınızı hizmetkâr değil de patron olarak kullanmaya başladığınızda asıl yaranılması gerekeni bir kenara bırakırsınız. Evet, artık her şeyimizi gözetleyen dijital evren, bir gün bizi dönüştürecek. Bu dönüşümden herkesin önemsediği alan ise daha akıllı bir bilgisayarı elde edip diğer insanları kontrol altına almak. Bu tamamen aklın işi.  Oysa aklı çıkarırsanız insanda bir şey kalmaz ama kalbi çıkarırsanız insan kalmaz. Dolayısıyla aklın peşine takılarak gidilen yerler kalbinize çıkmıyorsa yanlış yoldasınız.

Sizi endişelendiren Metaverse gibi bir âlemde edebiyat da yapılacaktır herhâlde.

Edebiyat nereye gidiyor?

Bunu çok uzun zamandır düşünüyorum. Bence bundan on beş yıl sonra bir romancı sadece kelimelerle yetinerek bir roman yazamayacak. Yazarlar ve şairler bir şeyler yazdığı zaman görsellikle sunmaya başlayacak. Yani edebiyatın şekli değişecek. Onun için ben de henüz o çağa gelmeden daha fazla içerik üreteyim diyorum. Çünkü o devir geldiğinde benim kitaplar kıymete binecek (Gülüyor).

TARİHİ FİLMLER NE KADAR BİZİM!

“A-71”i okurken bazı cümle ve kısımları sinematik buldum. Yazarken beyazperdeye dair bir niyet güttünüz mü?

Romanlarımı yazarken “Film olur mu” diye düşünmüyorum. Böyle bir beklentim yok. Çünkü olmayacağını biliyorum. Yıllardır pek çok filmci bana geliyor, “Şu kadar paramız var” deyip gidiyorlar. Yunus Emre’nin, Eyüp Sultan hazretlerinin, Barbaros’un hayatını “Avatar”dan daha kötü yapamazsanız. Barbaros gibi dünya çapında bir zat, kılıç kalkan ekibiyle Akdeniz’de dolaşamaz. Barbaros filmi yapılacaksa onun karakterine göre yapılır ve dünyanın bütün sinemalarında oynar.

Bu sözlerinizden bugün yapılan tarih filmlerine mesafeli olduğunuzu anladım...
Yapılan tarih filmlerini sinematografi açısından değerli buluyorum. Türkiye’de sinema sektörü gelişmiştir, bazen Hollywood’dan ileri işler yapılabilmektedir. Ama bize ait olan mı yapılmaktadır? Bu bir sorudur. Pek çok tarihî dizideki kahramanların isimlerini Richard ve Jennifer olarak değiştirin, Batı’yla aynı olacak. Medeniyetimize ne kazandırdık sorusunun cevabı: “Kılıç kalkan ve iyi savaş sahneleri”... Tabii, bu da başarıdır.

MUTLULUK EDEBİYATTA

Pala, yazma alışkanlıklarını şöyle anlatıyor: Her gün yürüyerek ofisime gider orada yazarım. Yazmak hem bana mutluluk veriyor hem de kulluk görevimi yapmış oluyorum. Malumunuz her sene roman yazarım. İki bin 500 saat bir romana çalışıyorum. Günde 10 saat misafir kabul etmeden sadece romanla ilgilenirim.

KAYNAK: TÜRKİYE GAZETESİ
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Hizbullah'tan İsrail'e operasyon! Füzeler peş peşe fırlatıldı
İsrail'den skandal İran ve kara operasyonu duyurusu! Resmen ilan ettiler