RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulama Lansmanı

Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (2) "Medya, tuzakların, kumpasların, enstrümanı, aleti olamaz, olmamalıdır. Algı operasyonlarının karargahı olamaz ve olmamalıdır. Medya Türkiye'nin sırlarının, devletin en mahrem bilgilerinin ulu orta saçıldığı bir zemin olamaz, olmamalıdır"

RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulama Lansmanı
RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulama Lansmanı
GİRİŞ 25.12.2014 14:32 GÜNCELLEME 25.12.2014 14:32

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Medya, tuzakların, kumpasların, enstrümanı, aleti olamaz, olmamalıdır. Algı operasyonlarının karargahı olamaz ve olmamalıdır. Medya Türkiye'nin sırlarının, devletin en mahrem bilgilerinin ulu orta saçıldığı bir zemin olamaz, olmamalıdır" dedi.

Akdoğan, Bilkent Otel'de gerçekleştirilen RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulama Lansmanı ve Radyo Eğilimleri Araştırması-2014 Sonuç Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, "Darbe dönemlerinde maalesef medyanın nasıl bir rol oynadığını gördük. Demokrasiden yana taraf olmak yerine darbeye çanak tuttuğunu, alkış tuttuğunu gördük; 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da. Bu yüzden sadece onun varlığı, o enstrümanın kendisi demokrasinin bir parçası değil. Üstlendiği misyon, gördüğü fonksiyon, demokratik zihniyete sahip olması ve demokrasiye katkıda bulunması biraz da bunu güçlendiriyor diye düşünüyorum ben" değerlendirmesinde bulundu.

Editöryal bağımsızlık, medyanın demokratikleşmesi, basın emekçilerinin meseleleri gibi kavramları son günlerde özellikle tartıştığını belirten Akdoğan, "Bu konuları çünkü tartışmadan ne basın özgürlüğünü ideal noktada geliştirebiliriz, ne de demokrasinin işte o dördüncü kuvveti haline getirebiliriz medyayı. Bu yüzden bunları çok tartışmamız, konuşmamız gerekiyor" diye konuştu.

"Yüzde 100 uydurma senaryolarla haberler üretiliyor"

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şöyle devam etti:

"Siyaset-medya ilişkisi, iktidar-basın ilişkisi elbette bunlar da tartışılması gereken konular. Karşılıklı birbirimizi eleştireceğiz, hakikati bulabilmek için. Şimdi ben son dönemlerde bakıyorum. Bu algı operasyonlarının, siyaset mühendisliği çabalarının bir parçası olarak öyle bir gazetecilik, öyle bir habercilik anlayışı var ki içinde bir gerçeklik kırıntısı yok, gerçeklik kırıntısı... Eskiden şöyle olurdu, eskiden de siyaset mühendisliği çabaları vardı. Birtakım bilgi kırıntıları üzerine bir senaryo uydurulurdu. Yani hakikat çarpıtılarak verilirdi. Hakikat vardı bir tarafında ama çarpıtılırdı. Bilgi kırıntıları üzerine bir senaryo uydurulurdu. Şimdi bunlar bile geride kaldı. Hiçbir bilgi kırıntısı olmadan, hakikat olmadan, gerçeklik olmadan, yüzde 100 uydurma senaryolarla haberler üretiliyor. İçindeki kişiler gerçek kişiler, işte Başbakan var, yardımcısı var. Son günlerde görüyorsunuz işte onla konuşmuyor, birtakım senaryolar, hikayeler bu 'haber' olarak anlatılıyor. Yorum da değil. Sadece kişiler gerçek, olayların hepsi 'fiction', tamamen uydurma, kurgu. Şimdi siz bunu gördüğünüz zaman buna nasıl bir basın muamelesi yapabilirsiniz? Yani yüzde 100 uydurma, hiçbir gerçeklik payı olmayan, hakikatin tuz buz edildiği... Birileri oturuyor ve 'haber' diye bir yalan uyduruyor, yalan dünya üretiyor. Okuyanlar da bakıyorlar, bir sürü ayrıntı var, gerçek kişiler, olaylar, 'Herhalde bu kadar da uydurulmaz' diyor."

"Medya, algı operasyonlarının karargahı olamaz ve olmamalıdır"

Akdoğan, "Son dönemde bu moda başladı arkadaşlar. Bu çok tehlikeli bir durum. Yani böyle bir illüzyon olamaz, bir yanılsama olamaz. Bunu yapanların, basın ahlakını geçtik, Müslüman ahlakını geçtik, hastalıklı bir ruh halidir bu. Yani birilerini kötülemek için veya yok etmek için bir siyasi anlayışı, yaklaşımı yüzde 100 yalan bir dünya uydurmak, bu gerçekten hastalıklı bir durumdur. Bunun basınla falan da ilgisi yoktur" dedi.

Bunların da konuşulması ve tartışılması gerektiğini vurgulayan Yalçın Akdoğan, şunları kaydetti:

"Yani bir yanda hakikatin peşinde koşan, toplumu gerçek bilgiyle buluşturması gereken bir medya anlayışı, öbür tarafta her şeyi yalan olan, yüzde yüz uydurmalarla insanların hayatını karartan, belli kesimleri farklı senaryoların, kurguların içerisine çekmeye çalışan, tertipler, komplolar, kumpaslar uyduran bir anlayış. Bunları tartışmadan, basın özgürlüğünden dem vurmak çok eksik olur diye düşünüyorum ve sosyal medyada özellikle hakikatin tuz buz olmasının sınırı yok. Kimse hakkını savunamıyor, kişisel hak ve özgürlükler yerlerde sürünüyor. Kimse mahkemede de hakkını arayamıyor. O yayılan dezenformasyonu düzeltme ihtimali yok vatandaşların. İnternette onlar hakikat gibi devridaim edip duruyor. İşte bu illüzyondan kurtulmak gerekiyor. Ama bunda herkesin çaba göstermesi gerekiyor. Medya, tuzakların, kumpasların, enstrümanı, aleti olamaz, olmamalıdır. Algı operasyonlarının karargahı olamaz ve olmamalıdır. Medya Türkiye'nin sırlarının, devletin en mahrem bilgilerinin ulu orta saçıldığı bir zemin olamaz, olmamalıdır."

Yalçın Akdoğan, "Bütün hak ve özgürlükler birbirinin mütemmim cüzüdür. Eğer vatandaşların en temel hakları çiğnenerek, en mahrem, özel bilgiler ortalıklara yayılıyorsa, yargısız infazlar yapılıyorsa, suçlar atfediliyorsa, hükümler veriliyorsa bunlar bizi doğru bir noktaya çıkarmaz" ifadesini kullandı.

Akdoğan, bu yüzden RTÜK gibi kurumların bir düzenleme, denetleme yaptığını ancak bunun sektörün kendi içinde öncelikle yapılması gerektiğini de kaydetti.

"Kim susturuyor sizi?"

Basın Konseyi gibi birtakım meslek kuruluşlarının artık basın etiği, basın ahlakı kavramının içini yeniden doldurması, yeniden tanımlaması gerektiğini söyleyen Akdoğan, basında da özdenetimin artık gelişmesi gerektiğini ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şunları söyledi:

"Bugün, 'Özgür basın susturulamaz' diyenlerin, 4-5 televizyon kanalından canlı yayın yapıyor olması çok ironiktir. Sadece televizyonları aracılığıyla değil, aynı sloganları kendi gazetelerinden, 9 sütuna manşet atarak yayınlayabilmeleri, internet sitelerinden aynı anda paylaşabilmeleri de ironiktir. Susturuluyorsa bu kadar kanalda siz nasıl bağırıyorsunuz? Bu kadar gazetede bu işi nasıl yapıyorsunuz? Kim susturuyor sizi? On binlerce lira maaşla çalışan bir köşe yazarının bir gazeteden başka bir gazeteye geçmesi büyük bir basın trajedisi olarak sunulurken, yüzlerce basın emekçisi var, kayıt dışı çalıştırılıyor, çok düşük ücretlere çalıştırılıp, kapıya konuluyor. Bunların meselesi niye bir basın sorunu olarak gündeme taşınmıyor."

Yalçın Akdoğan, bütün konuların yeni baştan oturup düşünülmesi, tartışılması gerektiğini belirterek, bu amaçla 3 basın çalıştayı yaptıklarını hatırlattı. Çalıştayın ikisinin yapıldığını, üçüncüsünün de Ocak ayı içinde düzenleneceğini bildiren Akdoğan, bu çalıştaya da söyleyecek sözü olan kim varsa, iletişim fakülteleri, dekanlar, öğretim üyeleri herkesi davet ettiğini belirtti.

Akdoğan, bu alanda gerçekten yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu, hızlı değişen teknolojiye mevzuatın da anlayışın da ayak uydurması gerektiğini vurguladı.

Konuşmaların ardından, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, RTÜK Başkanı Davut Dursun ve Üst Kurul Üyelerinin katılımıyla RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulamasının açılışı gerçekleştirildi.

Akdoğan, mobil uygulamayı kullanarak RTÜK İletişim Merkezine, TRT'de yayınlanan "Ertuğrul" dizisini beğendiğine ilişkin bildirimde bulundu.

(Bitti)

KAYNAK: AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Tel Aviv müzakerelerde ilerleme olmazsa Refah'a saldıracağını Mısır'a iletti
26 imza birden, petrol Türkiye'ye akacak! Terör örgütü PKK'ya kötü haber