Türk isimleri nasıl ve niye değişiyor

Türk çocuklarına verilen adlar son 50 yılda yıllara göre nasıl değişti. Her on yılda sevilen ve sevilmeyen çocuk isimleri hangileri? İsimler nasıl ve ne şekilde bir değişim gösterdi..

Türk isimleri nasıl ve niye değişiyor
Türk isimleri nasıl ve niye değişiyor
GİRİŞ 31.07.2006 06:41 GÜNCELLEME 31.07.2006 06:41

Burhan Eren'in haberi


Mustafa Berk, Emine Naz gibi yarısı geleneksel, yarısı moda çift isimler neyi işaret ediyor? ‘Kur’an’da geçtiği için’ verilen ‘Aleynâ’ ismi, yabancı çağrışımlı moda isim ‘Alârâ’nın ‘İslamî muadili’ olabilir mi? 1970’li ve 1980’li yıllarda doğanlarda ‘Murat’ ismi neden çok fazla? Bu dönemde ideolojik reflekslerle hangi isimler verildi? Son 50 yılda en sık verilen ilk 10 kız ve erkek ismi hangileri? Bugün moda olan ve sevilmeyen isimler neler? Eskiden dini referanslar ve aile büyüklerinin isimleri dikkate alınırken, neden bugün ‘değişik olması ve kulağa hoş gelmesi’ daha önemli? Farklı dönemlerde en sık verilen isimlerin istatistiklerini yorumlayarak bu soruların cevaplarını bulmaya, isimlerimiz üzerinden toplumsal hikâyemizi okumaya çalıştık.



Fatma-Mehmet » Dilek-Murat » Feyza-Burak » Alâra-Berk...


Devir değişti; e tabii adım da değişti


Toplumu etkileyen büyük ve önemli olaylar, hayatın her alanında olduğu gibi isimlerimizde de değişikliklere sebep oluyor. Bu kimi zaman öyle sert ve etkili oluyor ki, kişinin yer aldığı yaş aralığından anne- babasının içinde bulunduğu sosyal ve siyasal çevreye, hatta hangi partiye oy verdiklerine kadar geniş bir bilgi sunuyor. Söz gelimi Uygar ismindeki birinin, Ecevit’in ‘Karaoğlan’ olduğu 1970’li yıllarda dünyaya geldiğini ve babasının koyu bir Ecevit hayranı olduğunu tahmin etmek, zor olmuyor. Aynı şekilde, ismi Asena ya da Alparslan olanların babalarının gençliklerinde sıkı bir ‘Ülkücü’ olduğunu söylemek de mümkün oluyor.

Bunlar, yakın dönemde isim vermede etkili olan düşük ölçekli eğilimler. Ancak Türk isim verme kültüründe ana eğilimi dinî referanslar oluşturuyor. Buradaki en etkili eğilim ise Hz. Peygamber sevgisi... Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü’nün (NVİ) yaptığı istatistikler, Cumhuriyet boyunca ve bugün en yaygın üç ismin Hz. Peygamber’in isimleri olan Mehmet, Ahmet ve Mustafa olduğunu gösteriyor. İstatistikler dördüncü sırada Peygamberimiz’in damadının ismi olan Hz. Ali’nin yer aldığını, bunu da Efendimiz’in torunlarının isimleri olan Hasan ve Hüseyin’in takip ettiğini kaydediyor. NVİ’nin istatistiklerine göre bütün zamanlarda en yaygın kadın isimlerinde de aynı eğilim etkili. Çünkü en yaygın ilk beş isim Peygamberimiz’in annesinin, eşleri ve kızlarının isimleri olan Fatma, Ayşe, Emine, Zeynep ve Hatice’den oluşuyor.

Dinî referans kendini yeniliyor

1980’lerde geleneksel yaygın kız isimlerinin arasına, Dilek, Özlem, Aynur, Serpil, Hülya, Aysel ve Yasemin gibi isimler girdi. Bu dönemde ‘Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali, Hüseyin’ şeklinde başlayan ilk on isme ‘Murat’ 3. sıradan girdi ve 1970 ile 1990 yılları arasında bu isim hep 3. sırada durdu. O dönemde, Kara Murat roman ve çizgi romanlarının, Cüneyt Arkın’lı ‘Kara Murat’ filmlerinin ve esas oğlanlarının çoğunlukla ‘Murat’ olduğu Yeşilçam sinemasının bu ismin yaygınlaşmasında en görünür sebep gibi duruyor. Bu dönemde özellikle dindar çevrelerde kolektif aidiyet bilincinin ve ortak kültürün, isimleri belirlemede epeyi etkili olduğu da gözlendi. Sümeyye, Tuğba, Rabia, Elif, Kübra ve Betül, en popüler olanlarıydı. Öyle ki bu dönemde doğan çocukların okula gittiği döneme rast gelen 1990’larda kimi özel kız kolejlerinin sınıflarında ortalama 30 kişilik öğrenci sayısına karşılık, sınıftaki isim sayısı 4-5’i geçmedi. 1990’lı yıllarda ise toplumun bu kesiminde ‘nur’lu döneme geçildi; Ayşe, Fatma gibi klasik isimlerin ve yukarıda sayılanların sonuna ‘nur’ eklendi. Bu dönemde dinî kaygıyla verilen Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali, Hasan, Hüseyin gibi erkek isimlerinin yerini, gelenekte var olmayan sahabe isimlerinin aldığını; Ammar, Yasir, Enes, Muaz, Furkan ve Ensar gibi isimlerin verildiğini görüyoruz.

Dinî gerekçe ile isim vermede gözlenen yaygın bir değişim de, biri İslamî çağrışımlı, biri modern çağrışımlı çift isim verme... Modernite ile geleneği aynı isimde barındıran bu çözüm, ebeveynin yaşadığı çatışmayı göstermesi bakımından da bir ipucu aslında. Zeynep Sude, Ayşe Ece, Mustafa Berk, Emine Naz, buna verilebilecek örneklerden sadece birkaçı…

Yakın dönemde ve bugün dinî gerekçe ile isim vermede yaşanan tipik değişime bir başka örnek ise, çoğu zaman ‘Kur’an’da geçiyor diye verdik’ şeklinde gerekçelendirilen isimler... Anlamından çok moda isimleri çağrıştırması, bu isimlerin tercih sebebi. Aleynâ ismi ise buna tipik bir örnek… Yani ‘Aleynâ’ son yılların moda ismi Alârâ’yı vermekten çekinenlerin bulduğu ‘İslamî’ bir çözüm bir bakıma… İslamî çevrelerde gözlenen bütün bu değişimleri, ‘farklı olsun, yeni olsun’ argümanlarıyla gelen modern davranış karşısında, dinî referanslarla isim verme refleksinin kendini yenilemesiyle açıklamalı belki de.

Sevilen ünlü kişiler, büyük ölçüde olmasa da isim istatistiklerinde etkili oldu. Osmanlı’da yeni doğanlara, dönemin sevilen padişahının ve devlet adamlarının isimlerinin verildiğini kaydeden kimi sosyal tarihçiler, Abdülhamit, İttihat ve Terakki ile Cumhuriyet dönemlerinde Abdülhamit, Enver ve Kemal isimlerinin yaygınlaştığını söylüyor. Sevilen devlet, ilim ve sanat adamları, Cumhuriyet döneminde isim istatistiklerini küçük ölçekte de olsa etkiledi. Toplumsal hayatımızın ve kolektif algımızın köklü değişikliklere uğradığı 1980’lerden sonra ise, sevilen ünlü devlet, ilim ve sanat adamları yerlerini, medya destekli popüler kültürün ürettiği starlara, ünlü şarkıcılara bıraktı. 2000’li yıllarda ise etkili olan, dizilerdi. Son iki yıldır en çok izlenen dizilerden ‘Aliye’nin çocuk kahramanlarından ‘Arda’nın, bugünün moda isimlerinden biri olması bunun bir örneği... Yine geçmiş yıllarda izlenme rekorları kıran ‘Deli Yürek’in Türkiye’den sonra gösterildiği kimi Türk cumhuriyetlerinde Yusuf ve Zeynep isimlerini bir anda patlatması da buna başka bir örnek olarak duruyor.

Yeni isim babamız popüler kültür

İsim vermede, 1990’lı yıllarda başlayan ve 2000’li yıllarda iyice belirginleşen ‘yeni olma, farklı olma’ eğilimi, Türk kültürü tarihinde hiç görülmemiş bir isim çeşitliliğini de beraberinde getirdi. İsim vermede etkili olan geleneksel eğilimler etkisini yitirdi. Artık, 1980’lerde başlayıp 1990’larda devam eden ‘ismin güzel bir anlam taşıması’ndan geçilmiş, hatta bir anlam taşıması zorunluluğu bile ortadan kalkmıştı. ‘Farklı olması ve kulağa hoş gelmesi’ yeter şartları oluşturuyordu. 2000’li yıllarda kısa heceli iki kelimeden türetilmiş, bütün olarak anlam taşımayan isimler verilmeye başlandı. Yayınevleri, bu talebi karşılamak için isim sözlükleri yayınladı, internet siteleri bu sözlükleri içeriklerine taşıdı. Artık bugün bebek bekleyen aileler, sözlüklerden ve internet sitelerinden ‘hiç verilmemiş, hiç duyulmamış’ isimler bulmaya çalışıyor. Son 20 yıllık süreçte ortaya çıkan bu değişim, sosyal hayatta, tüketim ve üretimde ‘her yeni ve farklı olanın iyi olduğu’ yönündeki modern anlayışın bir sonucu olmalı.

‘İsim Kültürü ve Din’ adlı kitabı ile isim sosyolojisi alanında Türkiye’de bilinen tek çalışmaya sahip olan Doç. Dr. Celalettin Çelik, konu ile ilgili yaptığımız görüşmede, bu değişimi şöyle yorumluyor: “Toplumumuzda kişiler artık çocuklarına isim verirken, bir geleneği sürdürme pahasına çocuğa da bir yük olacak şekilde değil, çocuğun geleceğini riske etmeyecek, hatta mümkünse onu onore edecek, ulusal ve kültürel değerleriyle de bütünleştirecek; ama en çok da estetik boyutu öne çıkmış kulağa hoş gelen tınısı güzel isimler verme eğiliminde.” Bu değişimde, aile içi rollerin, ilişkilerin ve çocuğa bakışın değişmesinin de etkili olduğunu düşünen Çelik, isimlerde önemli oranda farklılaşma, değişme hatta yenileşme eğilimlerinin gözlendiğini belirtiyor ve ekliyor: “Ancak yine de Türk isim verme kültürünün, ana çizgilerinin bir şekilde kendini sürdürme direncinde olduğunu gözlemliyoruz. Bunu da her kültürel sistemin kendi yapısal ve tarihsel sürekliliğini koruma refleksiyle ilgili bir durum olarak açıklıyorum.”

Türklerde isim verme adeti, son 20-30 yıla kadar daha çok dinî gerekçelerle ve ‘evdeki büyüklerin isimlerini verme’ teamülüyle kendini ortaya koyan bir davranıştı. Bugün her ne kadar ilk beş kadın ve erkek ismi, eskiyle aynı olsa da, bu toplumsal gerçeğin geleneksel biçimiyle devam ettiğini söylemek zor. Çünkü isim vermedeki eğilimler, kültürel kodlarımızda yaşanan değişimden büyük ölçüde etkilenmiş durumda. Ve giderek isimlerimiz, ‘toplumsal bütünleştirici semboller’ konusundan çok, ‘alt kimlik ve kültür gruplarına ayrışma’ konusunun bir alt başlığını oluşturuyor.







2000’li yılların moda isimleri

Son yıllarda ‘farklı’ isim bulma kaygısıyla üretilen, yabancı dillerden, öz Türkçeden alınan ya da sözlüklerden bulunan ve popüler kültürün de yardımıyla moda olan modern isimler:

Erkek: Abay, Andaç, Berke, Keyhan, Laçin, Merih, Pamir, Pozan, Ulaç, Utkan, Sonat …

Kız: Alara, Alçin, Ayşan, Azra, Bike, Delfin, Durul, Evşen, Gazal, Ildır, Kayra, Püren, Serva. Unisex: Ada, Ahsen, Bilhan, Cevher, Destan, Doğa, Doruk, Ilgın, İlter, İnal, Meftun, Nisan, Ogan, Omay, Özgü, Uytun, Ümür, Vurgun…


Siyasi parti ve ideolojiler isimleri de belirledi

* 1980 öncesi ideolojik-sol reflekslerle verilen yaygın isimler: Umut, Barış, Deniz, Özgür, Özlem, Devrim, Uygar, Nazım, Piraye, Ulaş, Eylem…

* 1980 öncesi ideolojik-milliyetçi reflekslerle verilen yaygın isimler: Turan, Alparslan, Atilla, Asena, Ülkü, Işık, Kürşat..

* 1980 sonrası ideolojik-milliyetçi reflekslerle verilen yaygın isimler: Kağan, Kaan, Doğuhan, Metehan, Alp, Alperen, Boğaç, Türkmen, İzgi, Aybüke, Aydilge…

* 1980’li yıllarda ‘Milli Görüş’ çevrelerinde verilen yaygın isimler: Selamet, Necmettin, Adil, Mücahit, Fatih…

* 1980’li yıllardan sonra dindar çevrelerde yaygın olarak verilen kız isimleri: Merve, Sümeyye, Büşra, Tuğba, Rabia, Elif, Kübra, Betül, Şeyma Feyza, Beyza…


Deprem, isim istatistiklerini de sarstı

Toplumu derinden etkileyen kimi büyük olaylar, tarihte ve bugün isim sosyolojisinde önemli belirleyiciler arasında. Bunun en son örneği ise, 1999’da yaşanan büyük Marmara depreminde görüldü. Depremden zarar gören bölgelerde yapılan araştırmalar, kimi isimlerin daha çok verildiğini, o güne kadar belli sayılarda seyreden kimi isimlerin de depremden sonra hiç verilmediğini gösteriyor.

Depremden sonra verilen isimler: Afet, Kurtuluş, Kurtul, Kısmet, Nasuh, Nasip, Kader, Elem, Felek, Melek, Can, Kahraman, Hicran, Deva, Hayat, Yaşam, Umut, Erdem...

Depremden sonra verilmeyen isimler: Bülent, Durmuş, Osman, Veli, Devlet, Rahşan, Koray, Hüsamettin, Enis, Osman, Metin, Hikmet, Sefa, Yüksel, Ceylan, Aydın, Deniz...


Son 50 yılın ilk 10 ismi

25-30 yıl öncesinde en yaygın ilk on kadın ve erkek ismi, hemen hemen bütün dönemlerde aynı. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden aldığımız istatistiklerdeki isimlerin illere göre dağılımına baktığımızda 1970 öncesinde ilk 10 kadın ve erkek isminin bütün illerde aynı olduğunu, kimi illerde sadece sıralamada farklılık olduğunu, birkaç ilde bu beş isimden birinin çıkıp yerine başka bir isim girdiğini gördük.


1950-1970 döneminde doğanlar
Kız: Ayşe, Emine, Fatma, Zeynep, Hatice, Fadime, Meryem, Rahime, Sultan, Şerife.
Erkek: Mehmet, Mustafa, Ahmet, Ali, Hüseyin, Hasan, İsmail, İbrahim, Osman, Ramazan.


1970- 1980 döneminde doğanlar
Kız: Fatma, Ayşe, Emine, Hatice, Zeynep, Hülya, Dilek, Filiz, Yasemin, Özlem.
Erkek: Mehmet, Mustafa, Murat, Ali, Ahmet, Hüseyin, Hasan, İbrahim, İsmail, Ramazan.


1980- 1990 döneminde doğanlar
Kız: Fatma, Ayşe, Hatice, Emine, Zeynep, Özlem, Elif, Yasemin, Esra, Dilek.
Erkek: Mehmet, Mustafa, Murat, Ahmet, Ali, Fatih, Hüseyin, İbrahim, Hasan, Gökhan.


1990-2000 döneminde doğanlar
Kız: Merve, Fatma, Büşra, Elif, Kübra, Esra, Zeynep, Ayşe, Emine, Hatice.
Erkek: Mehmet, Mustafa, Ahmet, Emre, Ali, Murat, İbrahim, Ömer, Burak, Hüseyin.


2000-2005 döneminde doğanlar
Kız: Zeynep, Elif, Merve, İrem, Fatma, Esra, Büşra, Ayşe, Rabia, Merve, Sıla


Erkek: Yusuf, Furkan, Mustafa, Emre, 



İstenmeyen isimler

Dinî gerekçe ile, kız ve erkek cinsiyetinin değişmesi, peş peşe gelen ölü doğumların sona ermesi dileğiyle ve ocağın devam etmesi için ‘evdeki büyüklerin isimlerini verme’ eğilimiyle belirlenen kimi isimler, 2000’li yıllarda ‘farklı isim’ arayışına girilince, ‘istenmeyen isimler’ oldu. Bu isimleri taşıyan pek çok kişi, mahkemelere başvurarak isimlerini değiştirdi. İşte, araştırmalara göre ‘istenmeyen isimler’:

* İstenmeyen kadın isimleri: Kezban, Döndü, Fadime, Fadimana, Dudu, Yeter, Döne, Kadriye, Asiye, Nuriye, Şerife, Dürdane.

* İstenmeyen erkek isimleri: Satılmış, Durmuş, Dursun, Şaban, Abdurrahman, Memiş, Abuzer, Murtaza, Tarkan, Hüsamettin.


(Turkuaz)

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Hababam Sınıfı'nın efsane sahnesi gerçek oldu!
Kamikaze İHA DELİ ihracat hedefine ilerliyor