Hz. Hüseyin ve Şehadete Giden Yol

Dr. Şerafeddin Kalay'ın Hz. Hüseyin ve Şehadete Giden Yol kitabı çıktı

Hz. Hüseyin ve Şehadete Giden Yol
Hz. Hüseyin ve Şehadete Giden Yol
GİRİŞ 09.04.2014 14:15 GÜNCELLEME 09.04.2014 14:14

Kerbelâ, adı anılınca kalplere hüznün çöktüğü, hüzünle karışık öfkenin canlandığı, bu toprak parçasında yaşananlar keşke hiçyaşanmamış olsaydı temennilerinin dillerde dolaştığı, ancak fayda vermediği, saltanat hırsından, menfaat arzularından öte bir izahının bulunmadığı bir tarihî hatıra. Acılarla yoğrulubir hatıra, kanlı bir hatıra, unutulmayan, unutulamayan, masum kanlarlayoğrulu izleri silinemeyen bir hatıra…
Mazlumiyetin gönle verdiği burukluk ile kan kırmızısı yan yana gelince görülen odur ki duygular aklın önüne geçer, kurgular hakikatleri gölgeler.

Sonraki yıllarda da böyle olmuştur. Mekke'den Kerbelâ'ya kadar uzanan yollar bulanıklaşmış, hakikatler sönükleşmiş, teviller, değerlendirmeler başka yönlere kaymış, durmadan tekrar edilen sözler, yanlış temeller üzerine kurulan yanlış binalar hakikatleri perdeler hale gelmiştir. Kerbelâ'yı inanç ve hayat merkezi kabul edenler, canlarının istediğini bu cinayeti işlemekle suçlamışlar, câni ilan ettikleri insanlara daha ne kadar cürüm varsa hepsinin ya kendisini, ya sebebini yüklemişlerdir.

Suçlanan insanların yaşadığı devir, dökülen kanlardan önce olsa da, hayatta olsalardı hakkın ve mazlumun yanında yer alacaklarına ve bu uğurda can verebileceklerine dair en küçük şüphe bulunmasa da töhmet altında bırakılmışlardır.

Kerbelâ'nın, Ümmet-i Muhammed'in yaşadığı en acı imtihanlardan biri olduğunda şüphe yoktur. Ne yazık ki kaybedeninin de çok olduğu bir imtihandır. Böyle bir hadisenin yaşanması, hatta canilerinin buna cür'et edebilmesi bile o günlerde ümmet içinde ciddi bir zaafın bulunduğunun alametidir.

İslâm tarihinde, hele de Asr-ı Saadet'te nice izzet ve şeref dolu sahneler vardır. Akıllara durgunluk veren fedakârlıklar, azm ve gayret örnekleri, gıpta edilecek ilim ve irfan ehli vardır. Samimiyet ve fedakârlık var olunca Allah'ın vaadettiğinusret de vardır.

Bunun içindir ki Allah Rasûlü'nün çevresinde yer alan sahabilerin çoğu hayatta iken Pers İmparatorluğu İslâm cihad ve tebliğ dalgalarının önünde çatırdayarak yıkılmış, Bizans adım adım, merhale merhale gerilemeye başlamıştı. Her gün var olan ufuklara yeni ufuklar eklenir olmuştu.

Bu fedakârlıkları anlatmak, yazmak daha güzel, daha teşvik ediciydi. Dinleyen ve okuyanların kalbinde ukde de bırakmıyordu. Onlar üzerine söz söylemek de daha kolaydı. Yıllar yılı onları paylaşmayı tercih ettik. İzahı zor acıları dile getirmekten hoşlanmadık. Bu yönde sorulan soruları da özetleyerek cevaplandırma yolunu seçtik. Acıları canlandırmaktan, depreştirmekten hoşlanmadık. Halen de böyle düşünüyoruz.
Ne var ki zihinler durmuyor. Deşelemekten, yaraları ortaya çıkartmaktan hoşlananlar var. Üstelik sayıları hiç de az değil. 

Ayrıca Kerbelâ'da yaşananların Şia tarafından bıkmadan usanmadan, dur durak bilmeden Ehl-i Sünnet aleyhine kullanılması, saldırı vesilesi edilmesi tahammülü zor, kabullenilemez veya sabredilemezebatlara ulaşıyor. Üstelik her akıl ve vicdan sahibi bilir ki her Ehl-i Sünnet'in her ferdinin kalbi en az Şiâ ehlinin kalbi kadar Kerbelâ sebebiyle sızlar.

Orada işlenenleri reddeder ve asla sahiplenmez. Kerbelâ katillerini ehl-i sünnet olarak adlandırmak da ayrı bir töhmet ve suçlamadır. Çünkü o devrede böyle bir net bir ayırım yoktu. Hz Ali'nin yanında veya karşısında yer alanlar vardı. Hz Ali'nin yanında yer alan binlerce ehl-i sünnet de vardı. Hanefî mezhebi ilim silsilesinde yer alan İbrahim en-Nehâî gibi; "O devirde yaşasaydım, Hz Ali'nin yanında yer alırdım," diyen veya bu duyguyu taşıyan sayısız sünnî vardır. Kerbelâ'da Hz Hüseyin'in karşısında olmayı düşünen tek bir sünnînin bile olabileceğini düşünmüyoruz. Nasıl ehl-i sünnete mal edildiğine de şaşıyoruz.

İktidar hırsının sebep olduğu bir hadisenin, nasıl iktidar hırsı saldırganlığından çıkarılıp da ehl-i sünnetin inancının bir gereği haline dönüştürüldüğünü anlamak mümkün değildir? Ancak bu hale getirilmiştir ve suçu ehl-i sünnet işlemişçesine bitmez tükenmez saldırıların hedefi yapılmışlardır.
Kerbelâ; Şiîliğin beslenme kaynağı haline getirilmiş, her fırsatta ehl-i sünnete yüklenme, hatta dil uzatma vesilesi yapılmıştır.

Bunun içindir ki, Yezid'e biat toplanmaya başlandığı andan itibaren Hz Hüseyin'in şehadetine ve âilesinden hayatta kalanların Medine'ye ulaştırılmasına kadar yaşananları ana hatları ile aktarmayı, sonra üzerinde kısa bir tefekkür paylaşması yapmayı arzu ettik. Bunu yaparken bulanık bilgilerden uzak durmayı seçtik. Aktardığı bilgi ve rivayetlere dikkat eden kaynaklardan istifade etmeyi tercih ettik.

Dile getirdiğimiz hiçbir hadise,kendi zihnimizde canlandırdığımız veya yaşanmadığı halde tarihe mal etmeye çalıştığımız bir hadise değildir. Zikredilen isimlerden hiçbiri de kaynaklarda olmayan hayalîbir isim değildir.
İbnKesîr hadis ilminde ciddî yeri olan bir ilim ehlidir. Muhaddislik vasfıyla naklettiği rivâyetlerde dikkatli olan bir tarihçidir. Onun el-Bidâye ve'n-Nihâye isimli eserini esas aldık. Elimizin yettiği ve kaynak olabileceği kanaatini taşıdığımız eserleri tarayarak bilgi tazeledik ve netleştirmeye, bir bütün halinde ve iyi bir akışla sunmaya çalıştık.

Bilgi verirken tarafsız olmayı tercih ettikdemiyorum. Tarafsız olmayı da doğru bulmuyorum. Biz iman ettiğimiz, Allah yoluna, hak davaya gönül verdiğimiz gün tarafımızı seçtik. Hiçbir mü'min, bir tarafta hak bir tarafta batıl varken, bir tarafta doğru bir tarafta yanlış, bir tarafta adalet diğer tarafta zulüm varken tarafsız olamaz. Biz hep taraf olduk, hep tarafız.

Allah Rasûlü'nden ve yolundan tarafız. Onun yolunun yolcusuyuz. Bunun için de ehl-i sünnetiz. Hz Ali'den tarafız. Çünkü davasında haklı olduğuna inanıyoruz. Hz Hüseyin'den tarafız. Çünkü hem faziletine, hem de zulme uğradığına inanıyoruz. Kerbelâ'daşehidliği hayata tercih edenlerden tarafız, çünkü samimiyetlerine, samimiyetlerinikanlarıyla Kerbelâ topraklarına yazdıklarına, tarihe miras bıraktıklarına inanıyoruz.

Yalnız"tarafsız değiliz" demek insafı kaybettik demek değildir. Her zaman ve durumda doğru olan, karşınızdaki insanların söz ve amellerini olduğu gibi aktarmak, sözlerini, fillerini kendileri nasıl söylediler, nasıl yaptılarsa öylece anlatmaktır. Onların hukukunu yerine getirdikten sonra bir ilim ehli kendi fikrini savunabilir ve değerlendirmelerini yapabilir.

Böyle yaparsanız hem taraflı hem de insaflı olabilirsiniz. İlmin bizden asıl istediği de budur. İlmî tarafsızlık denince debiz bunu anlıyoruz. Mahkemede hâkim bile tarafsız değildir, olmamalıdır. O haktan yana olmak zorundadır. Eşit muamelede bulunmak, eşit söz ve savunma hakkı vermek tarafsızlık değil, adaletin gereğidir. Hâkim tarafsız değil âdil olmalıdır.

Hâkim hakkında söylediklerimiz ilim ehli için fazlasıyla geçerlidir. Fikrine katılmadığınız insanların fikirlerini de onların ağızlarından ve onların razı olacağı bir üslupla aktarmalısınız;söyleyeceğinizi bundan sonra söyleyebilirsiniz.

Böyle davranmak okuyuculara ve onların görüşlerine de değer verildiğini gösterir. Çünkü onlar sizden farklı değerlendirmeler yapabilir, sizin yakalayamadığınız bir inceliği yakalayabilir veya farklı bir bakış açısıyla yeni bir araştırmaya yönlenebilir. Ortaya farklı neticeler çıkarabilir.

Onun için anlatacağımızıtaraflı fakat insaflı anlatmaya çalıştık. Haksız kabul ettiklerimizin söz ve davranışlarını aktarırken de kendi ifadeleri ve kendi tavırlarıyla aktardık. Akıcılığı bozmamaya gayret ettik. Rivayet tekrarları yapmamaya özen gösterdik. Acı da olsa o atmosferi yaşamak ve yaşatmak istedik.

Hayra vesile olur, ibretler alınır, günümüzdeki iddialar daha iyi değerlendirilir, doğru ve yanlışlar daha iyi ayıklanır ve bu nevi acılar bir daha yaşanmaz arzu ve ümidiyle sizlerle paylaştık.
Sonuna bir değerlendirme ve ibretler bölümü ekledik. Elbette değerlendirmeler ve ibretler orada yazılanlarla sınırlı değildir. Sizin katkılarınıza açıktır.

Ulaşılan her ufuk, bir başka ufukların görülmesine vesile olur. Çıkılan her dağ, size başka dağlar, başka tepeler gösterir.

KAYNAK: HABER7
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
AK Parti'den İsrail'in alçak paylaşımına sert tepki: Katliam şebekesini rahatsız ediyor
Kılıçdaroğlu'na cevap: Tükenmiş olan siyasi geleceklerine umut olmak niyetinde değiliz