Yavuz Sultan Selim küpe taktı mı?

Kendisini tasvir eden resimlerde küpe takmış olarak gösterilen Yavuz Sultan Selim, gerçekten küpe taktı mı, takmadı mı? Prof. Dr. İskender Pala'ya göre o böyle bir 'hafiflik' yapmış olamaz...

Yavuz Sultan Selim küpe taktı mı?
Yavuz Sultan Selim küpe taktı mı?
GİRİŞ 11.12.2007 12:05 GÜNCELLEME 11.12.2007 12:05
Bu Habere 62 Yorum Yapılmış

İskender Pala'nın köşe yazısı


Kılıcımızın yaltırığı


Yavuz Sultan Selim, devlet işlerinde düzenli ve programlı hareket eder, istişareyi önemser, vezirlerinin söylediklerini dinler ve kararını öyle verir, karar verdikten sonra da asla dönmezmiş.


Onun zamanında kılık kıyafete düşkünlük, gösterişe kapı aralayan binalar inşası, saltanat tantanası vs. bir kenara itilip yerine tam devlet-i ebed-müddet anlayışına uygun bir ruh imarı başarılmıştır. Tabii bunun için başta kendisi olmak üzere bütün devletlilerde sade bir hayat yaşama tavrı öne çıkmıştı.

Günlerden birinde Venedik elçisi Antonio Justiniani'ye huzura kabul izni verilmişti. Sadrazam ve devlet erkanı bu ziyaretten hoşnud olmayacaklardı. Çünkü hem sultanın, hem de kendilerinin kılıkları pek perişandı. Venedik elçisinin onları bu halde görmesi devlet itibarını düşürecekti. Ama bunu sultana kim söyleyebilirdi? Devir, sultanın disiplin ve celalinden korkanların 'İnşallah Yavuz Selim'e vezir olursun!' cümlesini beddua diye söyledikleri devirlerdi. Nihayet Hersekzade Ahmet Paşa bütün cesaretini toplayıp meseleyi hünkara açtı. O da itiraz etmedi ve 'Pek doğru söylersin lala, cümle yeni esvaplar giyile!' buyurdu.

Elçinin geleceği gün Kubbealtı'nda divan toplantısı vardı. Vezirler toplantıyı bitirip hep birlikte sultanın yanına arz odasına geçtiler. İçeri girmeleriyle donup kalmaları bir oldu. Meğer sultan yeni hiçbir şey giymemişti. Yalnız elinde bir kılıç vardı ve tahtında otururken onunla oynuyor, pencereden vuran güneşin ışıkları kılıçta yaltırıklar oluşturup odayı dolduruyordu. Kimse hiçbir şey söyleyemedi. Nihayet elçinin geldiği bildirildi ve huzura kabul edildi. Adam kapı kenarında durup namesini takdim etti ve tercüman vasıtasıyla hükümdarın sorularını cevaplandırdı. Konuşma esnasında da hükümdar elindeki kılıçtan yansıyan parıltıları ara ara muhatabının gözüne doğru tutmaktaydı. Konuşma bitince elçinin gitmesine izin verildi. Ardından sultan Hersekzade'ye seslendi:

- Ahmet, var elçi beye sor, ağzını ara... Acep bizi nasıl bulmuşlar?!..

Hersekzade emir baş üzre deyip çıktı. Odada çıt çıkmıyordu. Nihayet paşa geri döndüğü vakit heyecan doruktaydı.

- Sordun mu Ahmet?

- Beli saadetlü hünkarım! 'Kılıcının parıltısı öyle gözümü aldı ki kendilerini göremedim bile', dediler.

Yavuz gülümsedi ve ayağa kalkıp parmağıyla basamaktaki kılıcı gösterdi:

- Kılıcımız parladıkça düşmanın gözü ondan ayrılıp bizi göremez. Ama Allah esirgesin, bir gün paslanır da yaltırıklanmazsa düşman bizi görmek değil, bir de tepeden bakar.

[YAVUZ'UN TEK KÜPESİ]

Yavuz'un resimlerini çizenlerden çoğu onu burma pala bıyıklı ve tek kulağında küpe ile çizerler. Pala bıyıklar ile Yavuz'un tarihî kimliği arasında zihinlerde hemen bir bağ kuruluvermesi insanlara bu resimleri hoş gösterir. Eh, durum böyle olunca kulağındaki küpeye de bir efsane uydurulmasında ne mahzur olabilir ki?!.. Hani kutsal toprakları aldığı zaman oradaki idarecilerin kullandığı Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hakimi) sıfatını uygun görmeyip kendini Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiştir ya, buna bir ilave de halk yapmış ve orada gördüğü kulağı küpeli siyahi köleleri örnek alarak kulağına küpe taktırdığını ve bununla kendisini din uğrunda bir köle mesabesinde telakki ettiğini imaya yöneldiğini uydurmuştur. Oysa Yavuz'un minyatürlerinde hiçbir zaman pala bıyık veya küpe yoktur. Tarihî bilgiler onun kişiliğinde sadelikten yana olduğunu ve giyiminde de çok sade tercihlerde bulunduğunu söylerler. Nitekim Topkapı Sarayı'ndaki en sade kaftan onundur. Mısır seferi dönüşünde Edirne'de kendisini karşılayan tek şehzadesi Süleyman'ın süslü elbiselerini görünce ona, 'Bre oğul, sen böyle giyinirsen anan ne giyecek!' diye ikazda bulunması da bunu pekiştiren bir tarihî gerçektir. Keza aynı seferden gelişinde İstanbul'a gireceği sırada büyük bir zafer kutlaması tertipleneceğini duyunca israfı önlemek üzere bir gece vakti gizlice Topkapı'ya girdiği de bilinir. Bütün bunlardan daha önemlisi Yavuz'un küpe taktığını söyleyen hiçbir tarih satırı, hiçbir belge yoktur. Küpeli uydurma resimlerde ise resimdeki kişinin başında beyaz tülbent içinde kırmızı bir başlık ve üstünde de krallara benzetilmiş bir tac vardır. Bu tür kızıl börk ve tacı İran şahları kullanır. Osmanlı sultanları tac giymezler.

Sonuç şu, küpe takmak gibi bir hafifliği, azametiyle öne çıkan Osmanlı sultanına, hele de Yavuz gibi celalli bir adama yakıştırmak yanlıştır. O zaman da akıllara bir soru takılır: Kimdir bu küpeli, taclı adam? Söyleyelim; Yavuz'un 'Paymal eyleyelim kişverini sürhserin' diye üzerine yürüdüğü Sürhser (Kızılbaş) Şah İsmail'indir ve başındaki kızıl börk ile tac da Kızılbaşlığın simgesidir.

Ne garip tecelli; Yavuz Çaldıran'da, Şah İsmail de resimlerde birbirlerine külahları ters giydirmişler.

[BERCESTE]

Kemalpaşazade'nin Yavuz hakkındaki mersiyesinden:

Şems-i asr idi asırda şemsin

Zılli memdud olur zamanı kasir

O, bir ikindi güneşi gibiydi. İkindide güneşin zamanı kısadır ama gölgesi çok uzun olur.

Kemalpaşazade


i.pala@zaman.com.tr


(Zaman)

YORUMLAR 62
  • Yılmaz Çelik 16 yıl önce Şikayet Et
    Yoruma katılıyorum. Atabey kardeşim, yorumuna Allah razı olsun vesselam.
    Cevapla
  • atabey paşa 16 yıl önce Şikayet Et
    Resmin yankısı ve toplumsal değişim!. İslamı ve peygamberini referans alan bir milletin çocukları,kadınsı objeleri takı olarak kullanmaz. Peygamberimiz buyururki,mealen\"erkek kadına,kadın erkeğe benzemeye çalışmasın,çalışırsada gereğini yapın\". Efendim ne olacak,olsa ne olur,olmasa ne olur tavrı;toplumun yozlaşması sonucuna götürür. İnsan fıtratına aykırı bu özellikleri barındırmak kişilik bozukluğuna,devamındada, kadın erkek arasında hemcins ilişkisinin yaşanmasına sepep olur. Çevrenize ve tv\'ye bakın efemine insan tipi özendiriliyor.
    Cevapla
  • mehmet fazıl 16 yıl önce Şikayet Et
    Prof. AHMET AKGÜNDÜZ. Benim bu konulardaki referansım Prof.Ahmet Akgündüz\'dür. Onun görüşü; Yavuzun bu kimin çizdiği belli olmayan portreden başka hiç bir tarinhi belge ve kaynakta küpe taktığı kayıtlı değildir. Kölelerin küpe taktığı anlayışından küpe taktığı söylemi ise atasına sahip çıkmaya çalışan samimi Türk evladının inanışıdır ama yanlıştır. Yavuz hiçbir zaman küpe takmamıştır. Tarihini bilmek isteyen arkadaşlara şiddetle tavsiyem Prof.A.Akgündüz\'ün Bilinmeyen Osmanlı isimli eserini okumalarıdır.
    Cevapla
  • Metin Yazar 16 yıl önce Şikayet Et
    . Sadece elmas taç takmakla yetinmemiş bir de üstüne üstlük küpe takmış Yeter mi? Yetmez tabiki.Onun hakkında zaten başka bilgilerim de var. Yavuz geceleri entari giyermiş! Hadi buna da itiraz edin bakalim. Topkapi sarayinda sergileniyor.Hemi de up upuzun Bunu birileri sevinsin diye yazdim:) Onlar kendilerini iyi bilirler
    Cevapla
  • Serdar ÖZdemir 16 yıl önce Şikayet Et
    İskender Pala Hocam. Öyle yorumlar var ki inanılır gibi değil... Yahu İskender Pala Hocam Eski Türk Edebiyatı Profesörüdür. Dikkat Edelim Profesördür ve bu rütbeyi hak eden gerçek bir ilim adamıdır. Peki Yavuz küpe taktı diyen cahil cühelaya mı inanalım İskender Hocamamı... Saygılarımla
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Tel Aviv müzakerelerde ilerleme olmazsa Refah'a saldıracağını Mısır'a iletti
26 imza birden, petrol Türkiye'ye akacak! Terör örgütü PKK'ya kötü haber