Barroso, Genel Kurul'da konuştu

Türkiye'ye gelişi öncesindeki sözleriye tartışma konusu olan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Barroso, Meclis'te Milletvekillerine taşıdıkları sorumluluğu hatırlattı.

Barroso, Genel Kurul'da konuştu
Barroso, Genel Kurul'da konuştu
GİRİŞ 10.04.2008 17:35 GÜNCELLEME 10.04.2008 17:35
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, reformlarda gereksiz gecikmelerin yaşanmaması gerektiğini belirterek, 'Türkiye enerjisini reformlara yönlendirmelidir' dedi.


TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Barroso, 'Adaylığa giden kısa bir yol yoktur. Komisyonumuzun görevi uyum açısından aday ülkelerin kaydettikleri gelişmeleri takip etmektir. İfade özgürlüğü konusunda adım atılması gerekir. 301. madde değişikliğinin Meclis'e gelmesinden mutluluk duyduk. Türkiye'nin terörle mücadelesi konusunda yanındayız. PKK'nın terör örgütü listesinden çıkarılması sözkonusu değil' dedi.


Reformlarda gereksiz gecikmeler yaşanmasını gerektiğini belirten Barroso, 'Türkiye enerjisini reformlara yönlendirmelidir. AB'nin 27 üye ülkesi var. Türkiye'nin üyeliği konusunda farklı sesler çıkabilir. Türkiye bunları duyduğunda şaşırmamalı. Tartışymalar bu sürecin sonuna kadar devam edecek' dedi.
AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye'nin, 3 Ekim 2005'te AB ile katılım müzakerelerine başladığını anımsatarak, "Ama her müzakerede olduğu gibi neticenin önceden garanti edilmesi mümkün değildir" dedi.



Barroso, TBMM Genel Kurulunda sözlerine, Mecliste konuşmasının büyük bir onur olduğunu belirterek başladı.



Atatürk'ün, Türk halkına, meşru bir şekilde geleceklerini tartışmak ve Türkiye'yi modern bir cumhuriyete dönüştürmek amacıyla bu Meclisi kurduğunu ifade eden Barroso, sürekli değişen dünyada, bu yüzyılın giderek artan zorlukları karşısında, bu sorumluluğun daha da arttığını bildirdi.



Barroso, böylesine büyük bir ülkeye ve ortak geleceklerine dair güvenini dile getirerek, eski Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle'ün 40 yıl önce Türkiye'yi ziyaretinde "İşte burası Türkiye. Boğazların hakimi, pek çok kapının muhafızı. Ki bu kapılardan, dünyanın bu bölgesinden barış geçer, aynı zamanda bu kapılardan savaş da geçebilir. Bunların sonucunda da bu kapıların muhafızı, ellerinde çok büyük ve olumlu neticelere yol açabilecek fırsatları tutmaktadır. Aynı zamanda dünyadaki en kötü ihtimallere de maruz kalan bir yerdir" dediğini kaydetti.



De Gaulle'ün, daha o zamanda Türkiye'nin ne kadar önemli bir konumda olduğunu, Avrupa için değerini anladığını belirten Barroso, "Yani Boğazların ve kendi geleceğinin de muhafızı olarak, Türkiye, Avrupa'yı geleceği olarak seçmiştir" dedi.





-"İLİŞKİMİZ, İSTİKRARLI BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR"-





Barroso, Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkilerin tarihinin, çok eskiye ve birbirine bağlılık ilişkisine dayandığına dikkati çekerek, bu ilişkilerin, kültürel ve karşılıklı olduğunu kaydetti.



Barroso, Osmanlı İmparatorluğu'nun, Avrupa'daki politikalarda çok önemli bir rol oynadığını dile getirerek, imparatorluğun rolünün, sanat dünyasında bile kendini gösterdiğini söyledi. Barroso, 1563 yılındaki Venedikli ünlü ressamın, bir resminde, Kanuni Sultan Süleyman'ın, aralarında İmparator 5. Charles'ın da bulunduğu Avrupalı liderlerinin masasın etrafında çok doğal bir şekilde resmedildiğini anlattı.



Türkiye'nin etkisinin, yüzyıllar içinde inişler-çıkışlar gösterdiğini dile getiren Barroso, ancak her zaman Avrupa'nın jeopolitik sahnesindeki yerini koruduğunu vurguladı.



Barroso, Türkiye'nin, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da işbirliğinin inşa edilmesinde yer aldığına işaret ederek, Türkiye'nin Avrupa Konseyi ve NATO'nun üyesi, NATO içinde de bir mihenk taşı olduğunu bildirdi.


Türkiye'nin 1963'te Avrupa Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzaladığını, bunu 1995'te Gümrük Birliği'nin takip ettiğini anımsatan Barroso, Türkiye'nin 3 Ekim 2005'te AB ile katılım müzakerelerine başladığını anlattı. Barroso, "Ama her müzakerede olduğu gibi neticenin önceden garanti edilmesi mümkün değildir. İlişkimiz, Avrupa Topluluğunun kurulduğu dönemden bu yana sürekli olarak istikrarlı bir şekilde derinleşmeye devam etmektedir. Şu anda da katılım müzakereleriyle devam etmektedir" dedi.


Barroso, müzakerelerin 2005'ten bu yana çok başarılı şekilde sürdüğünü, Türkiye'nin AB mevzuatını kabul etmek ve adapte etmede gösterdiği çabalardan çok etkilendiğini ifade etti.



6 fasılda müzakerelerin açıldığını, resmi müzakerelere geçildiğini hatırlatan Barroso, daha fazla fasılların da açılmasıyla, bu yıl içerisinde çok ciddi gelişmelerin kaydedileceğine inandığını söyledi.





-"TÜRK ORDUSUNUN GÖSTERDİĞİ PROFESYONELLİK"-





"Oldukça kuvvetli ortak menfaatlerimiz, müzakere sürecini belirlemektedir ve özel bir vurguya sahiptir" diyen Barroso, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Bizler, beraberce daha güvenli bir dünyaya katkı sağlıyoruz. Türkiye'nin bir dizi faaliyette, AB misyonlarında, Bosna-Hersek'te, Kosova'da ve Kongo'da katılıma ve verdiği desteği büyük bir takdirle karşılıyoruz. Aynı zamanda Türk ordusunun gösterdiği profesyonellik ve yetkinliğin de çok önemli bir varlık olduğuna inanıyoruz.



Türkiye, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya'daki bağlantılarıyla çok derin bir bilgi kaynağına da sahiptir ve bunları bize sunmaktadır. Türkiye'nin bu bağlantıları, bir kere daha Türkiye'nin Avrupa için ne kadar kilit bir rolde olduğunu göstermektedir. Soğuk savaşın sona ermesi, ilişkilerimizin önemli unsurlarında bir değişikliğe yol açmamıştır. Tam tersine, demir perdenin düşmesiyle beraber, çok daha yeni ve karmaşık problemlerin ortaya çıkmasıyla, sizin ülkeniz şu anda tam merkezde yer alan bir oyuncu konumuna gelmiştir. 



Özellikle pek çok başlık içerisinde bakacak olursak, uluslararası ilişkilerde, yıllardan beri Balkanlar, Ortadoğu'daki kriz, İran, Irak, enerji krizi ve genel anlamda Müslüman dünyayla diyalog açısından Türkiye, gerçekten de istikrar ve demokrasi adına çok önemli bir rol oynamaktadır. Dünyanın en istikrarsız bölgesinde böylesine önemli bir rolü oynamaktadır.



Türkiye, laik, demokratik bir cumhuriyet olduğunu göstererek, Avrupa'ya gayet iyi entegre olmuş, baskın bir şekilde nüfusu Müslüman bir ülke olarak, özellikle dünya üzerindeki kökten dinci eğilimlere çok güçlü bir alternatif sunmaktadır. Türkiye, görüyoruz ki medeniyetler ile dinler arasındaki diyaloğu geliştirilmesi açısından çok önemli bir değer taşımaktadır."


AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, AB'ye katılacak herhangi bir ülkenin, üyelik için uygun olabilmesi amacıyla bütün kriterleri yerine getirebilmesi gerektiğini belirterek, "Türkiye ve diğer bütün aday ülkeler için geçerli olan şey şudur: Adaylığa giden kısa bir yol yoktur" dedi.


Barroso, TBMM Genel Kurulundaki konuşmasında, Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerinde, ekonominin ayrı bir önem taşıdığını dile getirerek, AB'nin, Türkiye'nin en önemli ticaret partnerlerinden biri olduğunu söyledi.


Ticaret ilişkilerinin geçen 5 yıl içinde ciddi bir oranda arttığına işaret eden Barroso, "Yapılan bu kadar etkileyici reformlar da Türkiye'nin dönüşümüne katkıda bulunarak, yabancı yatırımcılar için Türkiye'yi çok cazip hale getirmektedir" diye konuştu.


Barroso, Türkiye'ye gelen dış yatırımların da yüzde 80'inin Avrupa'dan geldiğine dikkati çekti.


Ulus devletlerden oluşan AB'nin, bir dizi egemenlik haklarını bir havuzda topladığına işaret eden Barroso, bunun amacının, ayrı ayrı olduklarından çok daha etkin, etkili ve başarılı bir şekilde hareket edebilmek olduğunu bildirdi.


AB'nin, üye ülkelerin gücünü azaltmadığını, tam tersine üye ülkelerin dünya üzerindeki etkisini arttırdığını vurgulayan Barroso, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Avrupa projesinde, bizler kendi ülkelerimizi severek, ülkelerimize hizmet ederek ve milli duygularımızı muhafaza ederek ama aynı zamanda AB'nin gururlu vatandaşları olarak, ortak amacımıza hizmet ediyoruz. Dolayısıyla milliyetçi duygular, bir ülkeye ve millete ait olmak ile bir sürece, projeye, barış, demokrasi ve özgürlük sürecine ait olup, AB'nin parçası arasında olmak, birbiriyle tamamen uyumludur, birbiriyle çelişmez.


Görüyoruz ki AB'nin dünya üzerindeki güvenilirliği, etkinliği ve ağırlığı işte bu ortak kurallara ve disiplinlere saygı duymaktan geçmektedir. Bunların arasında demokratik değerler, hukukun üstünlüğü, insan haklarını görmekteyiz. Bu değerler üzerine zaten ortak projemiz kurulmuştur. Ortak politikalarımız içerisinde standartlar vardır ve de şirketlerimize adil bir çalışma, faaliyet alanı sağlamaktadır. Sosyal standartlar, çevrenin korunması, sağlık hizmetleri, organize suça ve teröre karşı ortak mücadele gibi alanlarda da gelişmeler kaydetmekteyiz. Dolayısıyla AB'ye katılacak olan herhangi bir ülkenin, üyelik için uygun olabilmesi amacıyla bütün kriterleri yerine getirebilmesi gerekmektedir.


Türkiye ve diğer bütün aday ülkeler için de geçerli olan şey şudur: Adaylığa giden kısa bir yol yoktur. Komisyonun rolü de oldukça detaylı ve sıkı, ama adil bir şekilde, başvuran ülkelerin kriterlere uyum açısından kaydettikleri gelişmeleri yakından takip etmek ve değerlendirmektir. Aynı zamanda bu süreç içerisinde aday ülkelere gerekli reformları yaparlarken, yardımcı olmak ve hazırlıklarında destek vermektir. Bu, herhangi bir şekilde, bir aday ülkenin iç meselelerine müdahale değildir. Bu ortak bir çalışmadır, beraber yapmak zorunda ve yerine getirmek zorunda olduğumuz ortak bir çalışmadır. Eğer ortak amaçlarımıza ulaşmak istiyorsak...."



-"TÜRKİYE, ÇOK ETKİLEYİCİ DEĞİŞİKLİKLER GERÇEKLEŞTİRDİ"-



Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso, Türkiye'nin çok etkileyici değişiklikleri gerçekleştiğini belirterek, "Örnek verecek olursak, ölüm cezasının kaldırılması, demokrasinin sivil-askeri ilişkiler içerisinde gücünün artıyor olması, DGM'lerin kaldırılması, Türkçe dışındaki dillerde yayın ve eğitim hakkı, uluslararası insan hakları komisyonlarının iç hukuk üzerindeki üstünlüğü, işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikası, toplumsal cinsiyet eşitliği, yani kadın-erkek arasındaki eşitliğin güçlendirilmesi, Anayasada bunun yer alması ve Medeni Kanundaki gelişmeler..." diye konuştu.


Türk parlamentosunun, uzun dönemdir beklemekte olan, Müslüman olmayan dini cemiyetlerin ihtiyaçlarına cevap verecek Vakıflar Kanunun üzerinde çalışmalar yürüttüğünü belirten Barroso, "Yine de pek çok alanda gelişme kaydedilmesi gerekmektedir. İfade özgürlüğü, demokrasinin sivil askeri ilişkilerde daha da fazla demokratik prensiplerin vurgulanması, kültürel ve sendika hakları, kadın ve çocukların hakları gibi... Bütün bunlar bizim ortak değerlerimizdir ve katılım sürecinin tamamlanması için anahtar önem taşımaktadır" dedi.



-"301. MADDENİN AVRUPA STANDARTLARINA GELMESİ ÖNEMLİ"-



Jose Manuel Barroso, ifade özgürlüğünün, hem demokrasinin varolması için temel bir hak hem de sorunların çözümü açısından vazgeçilmez bir özellik olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:


"Tıpkı AB de olduğu gibi, Türkiye de terörizm de dahil olmak üzere bir dizi güvenlik tehdidiyle karşı karşıyadır. Türkiye AB, küreselleşme ve iklim değişikliğinin sıkıntılarını yaşamaktadır. Görüyoruz ki, alışkanlıklarımız sarsılmakta ve kültürel kimliklerimiz sorgulanmakta ve bütün bu zorluklarla karşı karşıya kalmaktayız. Ama hepimiz, dünya üzerindeki sorumluluğumuzu düşünürken, ortak geleceğimizi ve geçmişimizi düşünürken, bütün bu prensipleri aklımızda bulundurmamız gerekmektedir. Doğru cevapları bulurken, hayal gücü ve yeni fikirlere ihtiyaç vardır. Bütün bunlar da açık ve dürüst tartışma imkanıyla gerçekleşebilir.


Herhangi bir toplum içerisinde şiddet içermeyen görüşlerin yargı konusu yapılması ve bu sebepten dolayı hüküm giyiliyor olması sağlıklı sonuç doğurmayacaktır. İşte bu sebepten dolayı TCK'nın 301. maddesinin Avrupa standartlarıyla aynı düzeye getiriliyor olması önemlidir. Bu anlamda da parlamentoda yakında bir çalışma başlayacağını öğrenmekten memnuniyet duymaktayım.


İfade özgürlüğü, demokrasilerin tam anlamıyla çalışabilmesi adına da çok çok önemlidir. Gerçek çok partili bir sistem için de çok önemlidir. İnsanlar kendi görüşlerini dile getirdikleri için hüküm giyerlerse demokrasi tehdit altına girer, çatışma ortamı, şüphe ve hoşgörüsüzlük ortamı ortaya çıkar ki bu da siyasi partilerin kendi aralarındaki tartışmalarını, demokratik tartışma mekanından uzaklaştırıp riskli bir ortama taşır."



-LAİKLİK VE TÜRBAN TARTIŞMALARI-



Barroso, şu anda Türk toplumundaki laiklik tartışmalarının öneminin farkında olduğunu belirterek, AB üyesi ülkelerin de farklı tarihlerde bu tartışmaları yaşadıklarını söyledi.


Her birinin kendi iç meselelerine uygun çözümü bulduğunu ifade eden Barroso, "Ümit ediyorum ki Türkiye de aynı şeyi yapacaktır. Bu konuya dair AB Komisyonun taraf almasını, herhangi bir standart empoze etmesini beklemeyin. Aynı şey türban, başörtüsü ile ilgili olarak da gelişmektedir. AB'nin böyle bir standardı yoktur. Çünkü inanıyoruz ki, bu, her kişinin, kadının inancına göre alması gereken bir karardır. Avrupa Komisyonu olarak en son gelişmeleri büyük bir dikkatle takip etmekteyiz. AB müzakere süreci bağlamında bunu yapmak bizim yükümlülüğümüzdür zaten" diye konuştu.



-"TBMM OLARAK TARİHİ BİR SORUMLULUĞA SAHİPSİNİZ"-



Barroso, Türkiye'nin bütün enerjisini bu reformlara harcadığını ve bu amacından sapmadığını görmek istediklerini söyledi. Bu reform gündeminin, Türk vatandaşları için son derece önemli olduğunu ve bunun da katılım sürecini de olumlu yönde etkileyeceğini belirten Barroso, sözlerini şunları kaydetti:


"Görüyoruz ki, şu anda an önemli konu, zorluk bu yakalanmış olan ivmenin devam ettirilmesidir. Bugün Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile yaptığım görüşmelerde büyük bir memnuniyetle müşahade ettim ki, reformlar hala öncelik olma niteliğini taşımaktadır. Avrupa Komisyonu, bu çerçevede gelecekte kaydedilecek gelişmelere desteğini vermektedir ve 4 gözle bu gelişmeleri beklemektedir.


Genel anlamda, toplumun genelinin dahil edileceği bir reform süreci çok önemlidir. İşte bu anlamda sizler, TBMM olarak tarihi bir sorumluluğa sahipsiniz. Her şeyin ötesinde, önemli olan, müzakerelerin hızını belirleyecek olan, öncelikle Türkiye'nin kendi içinde katedeceği gelişmeler olacaktır. Genişleme politikasında da temel prensip bu olmuştur. Genel anlamda AB üyesi ülkelerin siyasi gerçeklerine baktığımızda, gereksiz gecikmeleri bertaraf etmemizin çok önemli olduğunu görüyoruz."

YORUMLAR 3
  • mehmet ugur 16 yıl önce Şikayet Et
    bir şeye de kulp takmayın. Bizimkiler de gidip başka milletlerin meclislerinde konuştular o ülkeler de bizemi peşkeş çekildi.İtirazcılık damarlarınıza işlemiş aynı Deniz Baykal gibi olmuşsunuz.....
    Cevapla
  • sezen ak 16 yıl önce Şikayet Et
    yazık bu memlekete. Bu memleketi bölmeye çalışan,müslüman aktili ve türkiye düşmanı bu insanlar gelip TBMM de konuşuyorlar.Mehmet Akifin Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı sözlerine vefa kalmadı.Bu memleket malesef yavaş yavaş elden gidiyor.
    Cevapla
  • tarık girit 16 yıl önce Şikayet Et
    yazık. atalarımızın kemikleri sızlamıştır.. sömürge valisi edalarıyla adam Milletin gazını almaya gelmiş sanki.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlerle bir arada: 'Türkiye'nin en büyük umudu sizlersiniz!'
Galatasaraylı yıldızdan derbi öncesi flaş sözler: Mutlu değilim