Baykal'ın ergenekon silahları yorumu

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal Meclis'te partisinin grup toplantısında Ergenekon Soruşturması kapsamında bulunan silahları 'Silah değil boru' olarak nitelendirdi

Baykal'ın ergenekon silahları yorumu
Baykal'ın ergenekon silahları yorumu
GİRİŞ 05.05.2009 13:55 GÜNCELLEME 05.05.2009 13:55
Bu Habere 43 Yorum Yapılmış

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'deki işsizlik sorununun çözümünü ''Her biriniz bir kişi fazla alsanız, bu iş çözülür'' diyerek iş dünyasına havale ettiğini öne sürerek, ''Bu çok önemli bir tez. Ben, buradan, Sayın Başbakan'ı, önümüzdeki yıl Nobel ekonomi ödülüne aday olarak öneriyorum'' dedi.

Baykal, CHP TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmaya, Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde nişan töreni yapılan eve düzenlenen silahlı saldırı nedeniyle duyduğu üzüntüyü ifade ederek başladı.

''Bir katliam gerçekleştirdiğini'' belirten Baykal, olaydan üzüntü duyduğunu, düğün vesilesiyle bir güzellik yaşanırken böyle bir katliama teşebbüs edilmesinin anlaşılır gibi olmadığını söyledi. Baykal, olayın sorgulanması gerektiğini, ''cahillik'' denilerek geçiştirilemeyeceğini belirtti.

İşin içinde siyaset ya da terör olup olmadığının henüz bilinmediğini ifade eden Baykal, Mardin'in, barış, sevgi ve uyumun en güzel örneklerinden birisi olduğunu kaydetti. Baykal, olayın iç yüzünün bir an önce ortaya çıkarılması gerektiğini belirterek, CHP'nin de 4 milletvekilinden oluşan bir heyeti Mardin'e gönderdiğini söyledi.

''EKONOMİ, RÜZGARA KAPILMIŞ YAPRAK GİBİ''

Baykal, ''Geçen hafta teröre 11 şehit verdik, ekonomiye de 11 şehit verdik'' diyerek, ekonomik kriz nedeniyle aralarında sanatçı, iş adamı ve babaların bulunduğu saygın kişilerin intihar ettiğini kaydetti. ''Bunun, acı, ibret alınması gereken bir tablo'' olduğunu anlatan Baykal, güven veren orta vadeli bir ekonomik program ilan edilemediğini, iş başındaki kadronun ekonomik krizi ''anladığı, kavradığı ve kontrol altına almakta olduğu'' izlenimi yaratılamadığını ileri sürdü. Baykal, ekonominin, sonbaharda rüzgarlara kapılmış bir yaprak gibi sahipsiz sürüklendiğini iddia etti.

CHP lideri Baykal, geçen yıl sonbaharda ''Türkiye, kriz dönemine giriyor, derhal tedbir alınması gerekir'' dediklerini, ancak kimsenin aldırmadığını ifade ederek, aylar sonra ekonomide daralmanın başladığını, fabrikaların kapandığını, çek ve senetlerin dönmez olduğunu, ekonominin büyük bir kuşatmanın altında sıkıştığını savundu.

''SOFRADAKİ EKMEK UFALIYOR''

Enflasyon rakamlarının dün açıklandığını anımsatan Baykal, şöyle konuştu:

''Artık enflasyon yerlerde sürünüyor. Aslında bu memnuniyet verici olması gereken bir tablodur. Özellikle üretici fiyatlarına baktığınız zaman, ilk kez Türkiye'de üretici fiyatları düşmeye başlamıştır. Üretici artık, geçmiş fiyatlarla üretim yapamaz hala gelmiştir. Bu sevindirici bir tablo olarak değerlendirilemez. Bunun içinde bir alarm, bir deflasyon uyarısı vardır. Enflasyon kötüdür, onunla mücadele etmek lazımdır ama enflasyon kadar, hatta ondan da kötü olan bir başka dert deflasyondur. Deflasyon hazırdan yemedir. Artık ekonominin küçülmeye başlaması, sofradaki ekmeğin ufalmaya başlamasıdır. Bu tablo Hükümeti etkilemelidir.''

''İSTİHDAM ÜZERİNDEKİ VERGİ YÜKÜ DÜŞÜRÜLSÜN''

Başbakan Erdoğan'ın, CHP'nin ekonomik krize karşı önerdiği önlemlere tepki gösterdiği, bazılarını geç uygulamaya koyduğunu anlatan Baykal, uygulamadığı çok önemli bir önlem olduğunu, bunun altını çizmek istediğini söyledi. Baykal, Türkiye'de istihdam üzerindeki yükün çok fazla olduğunu, bunun düşürülmesi gerektiğini belirterek, ''Türkiye'de insan çalıştırdığınız için ödediğiniz vergi yükü, dünyadaki ülkelerin tamamımdan fazladır. OECD içinde en yüksek düzeyde çalışan insan üzerinde mali yük, Türkiye'de var. Biz, bir anlamda adam çalıştırmayı, istihdam etmeyi, bir insana iş vermeyi, mali açıdan caydırıcı olacak düzeyde ağır vergi uygulaması yapıyoruz. Bunun sonucu, yatırımdan kaçınmadır, kalkınmayı engellemedir, büyümeyi güçleştirmektir. Bizim, en çok buna ihtiyacımız var'' diye konuştu.

İktidarın, Hazine'ye para bulma endişesiyle gerekenin ötesinde bir mali yükü, çalışanlara yüklediğini ileri süren Baykal, bunun, uzun vadede doğru olmadığını kaydetti. Yatırım ve üretim yapılmasının teşvik edilmesini isteyen Baykal, olmayan istihdamın vergisinin peşine düşülerek bir yere gidilemeyeceğini belirtti. Baykal, ''Kriz döneminde ilk yapılacak iş, bütün dünyanın yaptığı iş, üretimi kolaylaştırmak, üretimin önünü açmak, ona fırsat, teşvik vermek. Bunun yolu da eskisi kadar yüklenme, daha az yüklen. İndiriver biraz, 10 puan indiriver'' dedi

''1 MİLYON 300 BİN KİŞİYE İŞ'' TARTIŞMASI

Başbakan Erdoğan'ın, TOBB Genel Kurulunda iş dünyasına, ''1 milyon 300 bin üyeniz var. Her biriniz bir kişi çalıştırsa, 1 milyon 300 bin kişiye iş çıkar ve işsizlik yenilir. Niye yapmıyorsunuz?'' diye seslendiğini ifade eden Baykal, şunları söyledi:

''Yani Türkiye'deki işsizlik sorununun çözümünü böylece iş dünyasına havale etti. 'Her biriniz bir kişi fazla alsanız, bu iş çözülür' dedi. Bu çok önemli bir tez. Ben, buradan Sayın Başbakan'ı, önümüzdeki yıl Nobel ekonomi ödülüne aday olarak öneriyorum. Bütün dünya işsizlikten kırılıyor. Bunun çaresini ABD, Avrupa, Japonya, Çin bulamadı, Başbakan buldu. 'Bir kişi daha çalıştırın, olsun bitsin' diyor. Yani ekonomik rasyonalite kaybolmuş ekonomik tahlil yapılırken... Bu iş, bu kadar kolaysa hiç durmayalım. Hatta ben diyorum ki 'Bir kişi alıyorlarsa iki kişi alıversinler.' Böylece sadece Türkiye'deki işsizliğe değil, Avrupa'daki işsizliğe de çare olalım. Başbakan, bunu bir süre önce söyledi, tebessümle karşıladık, iyi niyetli öneri falan dedik... Baktık, takip ediyor. Üç yıldır bunu söylüyor. Yanında bu işten anlayan bir kişi yok mu? Başbakan'ın yanında, 'Sayın Başbakan, ayıp oluyor, mahcup oluyoruz, bu lafı kaldırın' diyecek kendine güvenen, iktisat bilen kimse yok mu?

İşsizlikle mücadele edeceksen, sen, işçi çalıştıran işverene, eli öpülmesi gereken, alnından öpülmesi gereken, bu ortamda çok cesur, yararlı iş yapan insana, 'bir kişi daha al' diyeceğine, onun yükünü biraz indiriver. İşte bak, o zaman görürsün. O, 1 işçinin yanına 2'inci, 3'üncü bir işçiyi o zaman zaten alır. Senin görevin, ona buna rica etmek değil, onu bunu doğru adım atar çerçevenin içine yerleştirmek, o çerçeveyi doğru tarif etmek. Yapman gereken o.''

Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, CHP'nin istihdamla ilgili önerisini kastederek, ''Bunu yaparsak dengeler bozulur'' dediğini anlatan Baykal, ''Doğrudur ama senin görevin dengeleri önceden düzgün kurmaktır'' dedi.

Erdoğan'a, ''Dengeyi doğru kur, ranttan al, yolsuzlukla mücadele et. Harcamalarını kıs'' diye çağrıda bulunan Baykal, İngiltere Başbakanı'nın uçak alma projesini bırakarak, kiralamaya yöneldiğini söyledi. Baykal, ''Sen niye düşünmüyorsun, bunu? Kendi uçağından kesmiyorsun, uçağında harcama yaparken denge bozulmuyor ama 'üreticiye, işçiye kolaylık ver, sanayiciye yatırımcıya istihdam kolaylığı ver' dediğimiz zaman, 'denge bozulur' diyorsun. Bunun haklı bir tarafı var mı?'' diye sordu.

Baykal, Başbakan Erdoğan'ın kamu-özel sektör borçları ayırarak değerlendirme yaptığını ifade ederek, 270 milyar dolarlık kamu borcunun yanında, Türkiye'de 200 milyar dolar civarında da özel sektör borcu bulunduğunu söyledi. Türkiye'de borçları bir bütün olarak düşünmek gerektiğine işaret eden Baykal, işler sıkıntıya girince, hükümetlerin, ''O borç bizim borcumuz değil, özel sektörün'' diye borçtan sıyrılamayacağını anlattı.

İMKB'de işlem gören şirketlerin karlarının da 2008'in ilk çeyreğine göre 2009'un aynı döneminde azaldığına dikkati çeken Baykal, özel sektörde karlılığının düştüğünü söyledi.

Baykal, ekonomik tablonun sahiplenilmediğini, yeni hedefler ilan edilmediğini belirterek, herkesin kafasında bir belirsizlik bulunduğunu kaydetti. Baykal, ''Ekonomide, tutarsız bir tablo vardır. Bu böyle gidemez'' dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, iktidarın, Ergenekon davasının bu noktaya gelişine çok gayret gösterdiğini ileri sürerek, ''Uyarıyorum, Başbakan, bunun altından çekilsin, yoksa, kendisi de bunun altında kalır. Bu dava, Başbakan'ı da altına alabilir'' dedi.

Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin nereye gittiğini gösteren iki soruşturma konusu bulunduğunu ifade etti. Bunlardan birinin uzun süredir devam eden, ucu açık, kapsamı ve niteliği belirsiz bir soruşturma olduğunu ifade eden Baykal, soruşturmanın, Türkiye'de derin bölünmelerin, çatışmaların ve tartışmaların tohumunu ektiğini söyledi. Baykal, diğerinin ise kapsamı ortaya konulamayan, gereği yapılmayan Deniz Feneri soruşturması olduğunu kaydetti.

Birinci soruşturmada, tartışmaya yeni yeni tarafların sürüklendiğini, Genelkurmay Başkanı'nın bu konuda değerlendirme yapma gereği duyduğunu vurgulayan Baykal, iddianame eklerinin, çok vahim iddialara, ithamlara aracı olduğunu söyledi. Baykal, dedikodu, itham ve hakaretlerin, yargı kurumunun temel belgesinin içinde itibar kazandığını belirtti.

''DEDİKODULARA İTİBAR KAZANDIRMAK...''

Herkesin, herkes hakkında belli düşüncelere sahip olabileceğini dile getiren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu onun iç dünyasıdır. Bu duygu, düşüncelerini, uygun gördüğü insanlarla paylaşabilir, dedikodu yapabilir 'cimridir, cömerttir' der, aleyhinde konuşabilir, çekiştirebilir. Hayatın gerçeği bunlar. Ama bu insanların, toplumsal çerçeve içinde dahil, uygun görülmeyen öyle değerlendirmelerin, hiçbir hukuki zorunluluk yokken, hukuki bir iddianameye mesnet olma niteliği taşımazken, devletin yargı işlerinin, önemli resmi belgesinin bir parçası haline dönüştürdüğünüzde, bu herkesin okuması, konuşması mümkün bir anlam taşıyor. Bir itibar kazandırıyorsunuz. Dünyanın neresinde, hukuk, savcılık, iddianame kurumu, dedikodulara itibar kazandırmak için kullanılır? En utanç verici, ayıp dedikodular, resmi belge haline getirilmiş.

Bir eski kuvvet komutanı, görevdeki Genelkurmay Başkanı hakkında 'kendi çıkarını düşünür, memleketi düşünmez' diye değerlendirme yapıyor. Bu değerlendirme, savcılığın resmi belgeleri içinde yer alıyor. Ne yapmaya çalışıyoruz, orduyu, kurumları birbirine düşürmek mi istiyoruz? Türkiye'ye karşı fesat planlaması yapan bir insan, Türkiye'yi nasıl karıştırırım diye emek, para, gayret göstererek hazırlık yapsa, herhalde çıkaracağı sonuç, ülkeyi birbirine katmak için böyle bir sonuçtan farklı olmaz.''

''MARDİN'DEKİ KATLİAM GİBİ''

Baykal, iddianamenin eklerinin yavaş yavaş ortaya çıktığını, her gün bir mayının farklı yerde patladığını kaydetti.

''Hakkında yargı kararı alınıncaya kadar herkes masumdur'' denildiğini dile getiren Baykal, ''Bunlar ne? Toplu katliam yapıyorsunuz. Mardin'deki katliam gibi, şerefleri, karakterleri, erdemi, ahlakı katlediyorsunuz. İddianameye koyarken hiç umurunuzda olmayacak, her şeyi dolduracaksınız. Sonuçta bir takım insanlar, kurumlar, yargı, Silahlı Kuvvetler çürütülecek. Varsa çık, suçunu söyle, takip et, hükmü ver, ne duruyorsun? Bunu yapmıyorsan da bu yola girme'' diye konuştu.

Baykal, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarda olduğunu ancak kalkınmanın ve adaletin kalmadığını savundu.

Toplumun saygıdeğer insanlarının, avukatlarıyla konuşmasına rağmen neden tutuklandığını anlayamadığını belirten Deniz Baykal, Prof.Dr. Mehmet Haberal'ın tutukluluk nedenini sordu.

''UYARIYI GÖREV BİLİYORUM''

Soruşturma kapsamında çıkan silahlara işaret eden Baykal, bu konunun aydınlığa kavuşturulmasını istedi. Baykal, ''Silah, toplumsal dehşet duygusunu azamiye çıkarmak için kullanılan bir araç mı yoksa belli bir terör örgütünün, belli amaçla kullanmak üzere sakladığı bir cephane niteliğinde mi?'' diye sordu.

Türkiye'de ilk kez Silahlı Kuvvetlerin, yürütülen soruşturmayla ilgili şikayet söyleme, tavır takınma ihtiyacı hissettiğini belirten Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:

''Bunu, herkesin doğru değerlendirmesi gerekiyor, iyi gidiş değildir. Bu dava ne zaman rayına oturur, biter, kimsenin bir şey söylemesi mümkün değil. Sadece bu belirsizlik, güvensizlik dahil, toplumsal tehlike, tehdittir. 

İktidar, bu davanın bu noktaya gelişine çok gayret gösterdi. Bu tablonun sorumlusu, hiç kuşku yok ki iktidardır. Bu başından beri siyasal bir anlayışla inşa edilmiştir. İktidar, bu noktaya getirmiştir. Uyarıyorum, Başbakan, bunun altından çekilsin, yoksa, kendisi de bunun altında kalır. Bu dava, Başbakan'ı da altına alabilir. Bu uyarıyı yapmayı görev biliyorum.''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, anayasa değişikliğine ilişkin, ''CHP'yi, böyle aldatmacalarla, şirinlik gösterileriyle, kaba, pazarlıkçı yaklaşımlarla bir anayasa değişikliğine ikna etmeleri, kesinlikle mümkün değildir'' dedi.

Baykal, partisinin TBMM Grubunda, Deniz Feneri davası ve anayasa değişikliği çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Alman savcılığının, Türkiye'den 16 kişi hakkında bilgi talep ettiğini anımsatan Baykal, ''Biri RTÜK'ün başında, diğeri Türkiye'de bir televizyonun sahibi, Başbakan ile sınıf arkadaşlığı, hısımlığı var. Ama Türkiye'de yaprak kımıldamıyor'' diye konuştu.

Baykal, Ergenekon'da saat 04.00'de evlerin, televizyonların, yazıhanelerin basıldığını ancak Deniz Feneri'nde ifadelerin bile alınmadığını kaydetti. ''Senin gözünde takip edilmesi gereken bir dava değil mi?'' diye soran Baykal, bu davanın, sanıklar açısından utanç verici olduğunu, Türkiye'deki iktidar açısından da yüz kızartıcı manzara oluşturduğunu öne sürdü.

Türkiye'de adalet duygusunun rencide edildiğini, adaletin, vicdanın kanadığını ifade eden CHP Lideri Baykal, ''Yolsuzluk yapanlar, memlekette eli kolu serbest, rahatça gezip dolaşmaktadır. Niçin; çünkü AKP iktidardadır. AKP'nin adalet anlayışı budur'' görüşünü savundu.

''ALTINDA KENDİNİ KURTARMA YATIYOR''

Konuşmasında, Anayasa değişikliği çalışmalarına da yer veren Baykal, teklifin ortaya çıkmasının ardından görüşlerini dile getireceklerini söyledi.

CHP Genel Başkanı Baykal, bunun altında, ''Kendini kurtarma ve gündemi değiştirme çabasının'' yattığını ileri sürerek, anayasa değişikliğinde milletvekilliği görev süresinin 4 yıldan 5 yıla, cumhurbaşkanının görev süresinin ise 5 yıldan 7 yıla çıkarılmasının öngörüldüğünü belirtti. 

Bunun, ''İbretlik bir manzara'' olduğunu ifade eden Baykal, şunları kaydetti:

''Buna hangi kılıfı giydirirlerse giydirsinler, gerçek çok açıkça ortadadır. Anayasa değişmiştir. Anayasada, milletvekilliği süresinin 4 yılın ötesinde olabileceğine dair hukuki hiçbir unsur yoktur. Cumhurbaşkanının görev süresi de ne zaman seçilirse seçilsin 5 yıldır. Bunun hukuki bakımdan savunulabilir hiçbir tarafı yoktur. Şimdi, 'belirsizlik var, aydınlığa kavuşturalım, aydınlığa kavuştururken de 4'ü 5, 5'i 7 yapalım' deniliyor. Nereden çıktı bu, daha dün yaptık. Uzatma ihtiyacı neden? Acaba önümüzdeki seçimlerde iktidarın değişeceğini onlar da gördüler de bu parlamento çoğunluğunu, halk desteği kaybolduğu halde cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği görev süresini ekstra uzatma peşine mi düştüler? Bunun için mi bu anayasa değişikliğini yapıyorlar? 

Buna bizim hiçbir şekilde katkı vermemiz söz konusu değildir. Süreyle oynayarak, uzatarak, ne iktidarlarını sürdürebilirler ne de kendi hesaplarına göre düzenledikleri anayasa değişikliklerini anlayışla karşılayacak bir parlamento ortamı yaratmayı başarabilirler. Böyle aldatmacalarla, şirinlik gösterileriyle, milletvekiline çıkar, süre teklif eden böylesine kaba, pazarlıkçı yaklaşımlarla bir anayasa değişikliğine CHP'yi ikna etmeleri, kesinlikle mümkün değildir.''

KAYNAK: AA
YORUMLAR 43
  • mehmet tokat 15 yıl önce Şikayet Et
    baykal bi renk. erdoğan hem baykal hem de bahçeli abimizle samimi olsun. el sıkışsın, görüş alsın, kapılarını aşındırsın. biz enaniyet değil birlik istiyoruz. ama oyumuz erdoğana.
    Cevapla
  • mustafa çelik 15 yıl önce Şikayet Et
    hadi bakalım by muhalefet, avukat. baykala göre bu silahlar bir borudan ibaret soba borusuda denebilir, sonra el bombalarıda patatestir, silahlarda kesin su tabancasıdır kim gömmüş sorusuna gelince orda oynayan çocuklar tekrar gelip oynamak için gömmüştür, çok komik bir adamsın komikleştikçe batıyorsun. sana bir diyeceğim var baykal bu pateteslerden birisini al pimini çek cebine koy nasıl olsa bunlardan bir şey olmaz..... bekliyorum, sonucunuda merak ediyorum bir şey olacakmı olmayacakmı deh deeee
    Cevapla
  • Yorumcu 15 yıl önce Şikayet Et
    şimdiye kadar chp iktidar değil miydi?. yorumcu kardeşlerim Türk siyasi tarihine baktığımızda chp zihniyeti ergenekon oluşumu devletin en üst kademesinde ve hatta tsk da değiller miydi?Neden kızıyoruz şimdi.bundan önceki hükümetlere bakalım demirel,mesut yılmaz,refah hep ergenekonun dümen suyuna gitmediler mi?aykırı menderes ve özal çıktı onlarda tasviye edildi.bizler chp yi muhalefete gömdük diye avunurken adamlar ergenekon siyasetiyle yıllarca bize zulmetmişler.aslında şimdiye kadar chp iktidarmış.ama şimdi oyunları bozuldu.
    Cevapla
  • ibrahim kütükcü 15 yıl önce Şikayet Et
    'Tüfeng' icat oldu mert'lik bozuldu. Sn Baykal boru demiş. Zaten delikli boru icat edildi mertlik bozuldu. Ben başka bişeyden bahsetmek istiyorum. 34 yaşındayım ve chp herzaman muhalefetti. Lütfen birkerecik olsun bu baykal'a ikdidarı verin, rahmetli menderesin yakasına yapışan bu şahsın, Başbakanın yakaşına asılabildiği bir ülkede nasıl bir özgürlük nasıl bir demokrasi uygulayacağını görelim. Bırak Başbakanı ben bugün bu baykalın yakasını tutsam, sanırım birdaha günyüzü göremem.. Abur Cubur muhalefet...
    Cevapla
  • Coşkun Türkeli 15 yıl önce Şikayet Et
    Mağdur Halk denen zihniyet... Varmısınız? Türban Halk oylamasına sunulsun?,Varmısınız? Cumhur seçimi Halk Oylamasına sunulsun?,varın bakalım ne oluyor? Halk kimi seçiyor Demokrasi Neymiş Omurga neymiş size nasıl ders veriyor,varmısınız??...Heee!!!! de bakalım..Demokrasi yoksunları!???.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Galatasaray - Fenerbahçe! CANLI
Şimdiye kadar yaşamış en zengin firavundu! İlk kez yüzü görüntülendi...