Köşk'ün 'sıra dışı' fotoğrafçısı Mehmet Demirci

Çankaya Köşkü'nün genç fotoğraf editörü Mehmet Demirci'nin hikâyesi çok ilginç.

Köşk'ün 'sıra dışı' fotoğrafçısı Mehmet Demirci
Köşk'ün 'sıra dışı' fotoğrafçısı Mehmet Demirci
GİRİŞ 23.11.2013 17:28 GÜNCELLEME 23.11.2013 17:28

Hep göz önünde, hata yapma lüksü neredeyse yok ve çektiği fotoğrafları dünya görüyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün genç fotoğraf editörü Mehmet Demirci'den bahsediyoruz...

Birçok siyasetçiye "Keşke benim de böyle bir karem olsaydı." cümlesini kurduracak kadar özgün anları yakalayıp fotoğraflayan Demirci, bürokrasi içinde sıra dışı insanların hiç de azınlıkta olmayacağının kanıtı gibi. Demirci'nin yolu, gazetecilikten Köşk'e uzuyor... Evde daktilosu olan memur bir babanın, eve gelen gazeteleri kırpıp kendi gazetesini dizayn etme meraklısı oğlu, o. Gazeteci olmayı daha çocukluğunda kafasına koymuş. Bu amaçla girdiği Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde arkadaşlarıyla çıkardıkları 'Perspektif' adlı dergide de çocukluk hayallerinin ilk pratiğini yapmış. Okul biter bitmez, İstanbul'a adım attığında Sabah gazetesinde polis-adliye muhabiri olarak bulmuş kendini. Şişli Etfal'i mesken tutmuş. Kendince, "2 yıl kadar sigortasız, basın kartsız çalıştım, deyim yerindeyse süründüm" dediği bir tecrübe...

Muhabirlik hayatına sabitlenerek başlasa da, gezme tutkusu cesaretiyle birleşince, başka coğrafyalarda bulmuş kendisini. Hep kalbinin onu taşıdığı yerlerde: "Gezme tutkusu hep vardı. Üniversitede otostopla gitmeyi, bir yerleri görmeyi çok severdim. İzmir'de 'Bugün hava çok güzel, denize girmek lazım.' diye, yurdun penceresinden atlayıp otostopla Ölüdeniz'e giden bir adamdım. Bir gün izlediğim bir belgeselde 'Dünyada güneşin seyredileceği en güzel yer Tur Dağı.' diyordu. O kadar etkilendim ki, bir yıl boyunca, Tur Dağı'nda güneşin doğuşunu seyretmek için para biriktirdim. Ama param yetmeyeceği için, o dönemde çok sık okuduğum Cemil Meriç'in de etkisiyle, 'Hindistan'a gideyim bari.' dedim." Cebinde 250 dolar para ve 20 makara film ve kötü bir fotoğraf makinesiyle, 10 gün süren bir otostop yolculuğu... Tebriz Otogarı'nda tanıştığı birinin evinden, Tahran'da sabahladığı bir parka, oradan Şiraz'a, Zahedan'a, Kueta'ya, Lahor'a ve Amritsar'a kadar uzayan bir rota...

Gazetecilikte bir sonraki durağı, Zaman olur. Şimdi sadece foto muhabiridir. Yalnızlığını taşıdığı o uzun kaçışlar, meslektaşlarından öne geçirir Mehmet'i: "ABD'de Irak'ı vurmadan önce, birkaç defa Silopi, Cizre'ye haber dosyası hazırlamaya gitmiştik. ABD, Irak'ı vurduğunda bir arkadaşımız Ürdün'de takılı kaldı. Genelkurmay kapıyı kapatmıştı. İran'a 5-6 defa gitmiştim. İran Kürdistanı'ndan, Urumiye'den bağlantılarımı kurdum, katır sırtında, kaçakçılarla Irak'a gittik."

Liste Sudan, İsrail, Filistin, Pakistan gibi birçok ülkeyle uzayıp gidiyor. Ta ki 8 Ekim 2005'teki Keşmir Depremi'ne kadar: "O dönemde iyiye giden bir şey yoktu. Gençsin, yaşam standartların düşük, bunalmışsın. Pakistan Depremi'nden sonra ABD'ye gitmeye karar verdim."

Pizzacı gitti, kariyerli bir fotoğrafçı olarak döndü

5 yıl, ABD'de kalır. Öğrenci olarak gitmiştir ve aç kalmamak için pizza dağıtıcılığı yapacaktır. Yeni bir hayat için kariyerini sıfırlamıştır; ama pişman değildir. "Birilerinin de pizzacı olması lazım! Herkesin gazeteci olmasına gerek yok!". der. Hatta ömrümün sonuna kadar da pizza dağıtabileceğini düşünür. Bahşişler de yüksek olunca, iyi para kazanır. Hem dükkân sahibi de Türkiye'de siyasal bilimler okumuş, 20 yıl önce ABD'ye gitmiştir. Gırgır ve şamatadan geçilmeyen, her gün ABD'nin kurtarıldığı, master ve doktora öğrencisi çalışanları olan bir pizzacı...

6 ay süren pizzacılık serüveni, New York'tan aldığı yeni bir iş teklifiyle biter. Dünya medyasının kalp atışlarını giderek daha iyi duymaktadır. 2008'de ABD'deki Başkanlık seçimi kampanyasında Barrack Obama ve rakibi Hillary Clinton'ı yakından takip eder. Guantanamo Cezaevi'ne girebilen az sayıdaki gazeteci arasına girer. New York Basın Birliği'nin seçtiği 10 yabancı gazeteciden biri olarak 10 ay Amerikan eğitim sistemi üzerine çalışır. New York Times'ın düzenlediği seminerlere katılarak, sistemin işleyişini öğrenir. ABD'nin ünlü fotoğraf ajansı Zumapress için ter akıtır. International Journalists Programmes'a seçilen 5 gazeteciden biri olarak 3 ay Berlin'de kalır ve Die TAZ'da görev alır.

Pizzacı olarak gittiği ABD'den iyi bir kariyerle döner. İş aradığı dönemde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için bir fotoğraf editörü, fotoğrafçı arandığını öğrenir. Kimseyi araya koymadan, CV'siyle bu göreve seçilir: "İkinci gün Cumhurbaşkanı'nın Niğde, Aksaray gezilerine katıldım. Şu an tam iki yıl oldu. Cumhurbaşkanını nasıl anlatmam gerektiği üzerine yoğunlaştım. Daha fazla özel fotoğraf yayınlamak gerektiğine inandım. Biraz da sahnenin arkasından, tarihe kalacak fotoğraflar üretmek ve 'İçeride ne oluyor?' merakını kaldırmak istiyordum."

Kayseri'de fotoğraflar beşe katlanıyor

Mehmet Demirci; Cumhurbaşkanı Gül'ün insani yanının ne kadar güçlü olduğuna vurgu yaparken, "Torunuyla iken Cumhurbaşkanı inanılmaz mutlu bir adam. Süper bir dede. Kayseri'de bambaşka bir boyuta geçiyoruz. Orada eski arkadaşları, ahbapları, müthiş bir sevgi seli var. Normal bir ziyarette bin kare fotoğraf çekip, web sayfamıza 100 tane koyuyorsak, Kayseri'de 5 bin kare fotoğraf çekip 200 tanesini web sayfamıza koyuyoruz. Kayseri çok farklı" diyor.

Mehmet Demirci'nin kadrajında 'yalnız bir Cumhurbaşkanı' görürsünüz. Bunu o makamın doğasına bağlıyor. Şimdilerde kendisini muhabir görmese de, o günleri özlüyor. İstanbul'da yaşayan eşini ve oğlunu, hafta sonlarında görebiliyor. Oğlunun büyüdükçe sıklaşan "Baba ne zaman geleceksin?" telefonları... O an yaşadığı stresin, Cumhurbaşkanı'nın bir programında yaşadığından farkı kalmıyor.

FOTOĞRAFLARINI KENDİSİ SEÇİYOR

Çektiği fotoğraflarla Cumhurbaşkanı Gül'ün yakından ilgilendiğini bildiren Mehmet Demirci: "Sosyal medyada fotoğraf takibini kendisi yapıyor. Twitter'da kendi mesajlarını yazıyor ve Facebook'a yüklenen fotoğrafları inceleyip, 'Bunu niye koymadık?' diyebiliyor."

Çok iyi fotoğraf editörü olurdu
İki yıldır çalıştığı Abdullah Gül için, "Cumhurbaşkanı olmasaydı, Türkiye'nin en iyi fotoğraf editörlerinden biri olabilirdi." diyor, Mehmet Demirci: "Neden mi? Çok alakadar, kendisi elden geldiğince fotoğraf çekiyor. Fotoğraf albümleri ile yakından ilgileniyor. Çekilen fotoğraflar hakkında, örneğin ışığı ya da konumlandığımız yer hakkında detaylı fikir beyan ediyor."

KAYNAK: TÜRKİYE GAZETESİ
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Rusya 2 ülkeye desteğini resmen ilan etti! Flaş NATO açıklaması: Tümüyle yalan!
ABD'de yeni bir George Floyd vakası! Tyson nefessiz kalarak ölmüş